ABD Dışişleri Bakanlığı Wikileaks belgelerinin doğruluğunu kabul ediyor, Türkiye aleyhindeki yazışmalardan dolayı özür diliyor
Bizimkiler ise aynı Wikileaks’in ciddiyetini şüpheli buluyor!
Daha doğrusu Erdoğan lehinde yazılanları doğru, aleyhinde yazılanları kuşkulu buluyorlar.
Kim mi bu yiğitler?
Saygın kişiler hakkındaki asılsız dedikoduları “İnternete düştü” diye sayfalarına taşıyan gazeteler...
İmzasız mektuplarla açılan Ergenekon davalarını en ufak kuşku duymadan destekleyenler.
Ne var ki, iddialar görmezden gelerek gözden kaybedilecek cinsten değil.
“ABD’li diplomatlara göre Erdoğan; Atatürk ile aynı idealleri paylaşan bir harekete liderlik ediyor. O işkolik, inatçı, mükemmeliyetçi biri fakat despotik değil.”
Yandaşlar dün Wikileaks belgelerinin daha çok bu ve benzeri satırlarıyla ilgiliydi. Kimisi “Canım bunlar çok da bilinmeyen şeyler değil...” diye kendisini avutuyordu. Ama olay ciddi...
Belgeler neyi gösteriyor? ABD diplomasisinin Erdoğan yönetimini yeterince ciddi ve nitelikli bulmadığını, yönetimin İslami ön yargılardan beslenen zihniyetinin çağdaş yarışta başarı kazanacağına inanmadığını vb... Şu yargıya dikkat:
“Erdoğan’ın pragmatik yaklaşımı kendisinin işine yarasa da vizyon eksikliği var. Kendisi ve Gül ile diğer üst düzey AKP yöneticileri analitik derinlikten yoksun... Erdoğan (ve Gül de dahil olmak üzere etrafındakiler), hem içeride hem de dışarıda uyumlu ve uygulanabilir politikalar uygulamalarını engelleyen Sünni önyargılara ve duygusal tepkilere sahip...”
Bizlere şaşırtıcı gelecek bir görüş de kuşkusuz şu:
“Erdoğan’ın aksine Gül, İngilizce biliyor ve daha demokrat görünüyor. Ancak bu yanıltıcıdır. Gül, Erdoğan’dan daha ideolog biri ve daha batı karşıtıdır.”
* * *
Irak lideri Saddam Hüseyin’in asılması üzerine en güzel yorumu bir Amerikalı gazeteci yapmış, şöyle demişti:
- ABD Saddam’ı kötü taraflarından dolayı değil iyi taraflarından dolayı astı...
ABD Saddam’ı halkına kötü davranıyor diye asmadı. ABD Saddam’ı Irak petrollerini sömürüye açmadığı için astı...
Ülkemizdeki iç gelişmelere bakarken de bu açıyı kaybetmemek gerekiyor...
Bugün kimi siyasetçilere, TSK’ya, Cumhuriyet kurumlarına, medyaya, yargıya yapılan hücumlara dikkatli gözle bakınız.Göreceksiniz ki saldırılar bu kurumların aksak yanlarına değil tam tersine iç ve dış sömürüye, talana, siyasi diktaya, gericiliğe karşı sağlam duran yanlarına yöneliktir. Kamuoyunun her zamankinden çok uyanık olması gerekiyor.
Kalkan füzesi...Füze kalkanı konusunda çok basit gerçekler gözden kaçıyor. Ya da kaçırılıyor.
Son yıllarda füze ve radarların Polonya ve Çek Cumhuriyeti’ne yerleştirilmesi söz konusu olup Rusya protesto ettiğinde ABD Başkanı Obama ne demişti:
Türkiye’de ordu vesayeti var mıydı? Vardı... Ordu darbeler yapmış mıdır? Yapmıştır...
Muhtıra vermiş midir?
Vermiştir...
Ordu içinde gizli yapılanmalar oluşmuş mudur? Oluşmuştur.
TSK’nın bir demokrasi ayarından geçmesi gerekir mi? Gerekir.
Ancak böyle bir ayar da demokratik bir idare tarafından demokratik yollardan yapılabilir...
Ordu içindeki disiplinsizlik ve gizli yapılanmalara karşı sivil ve askeri otorite karşılıklı saygı içinde birlikte hareket ederek sonuç alabilir.
İstanbul Anakent Belediyesi’ne bağlı akçeli işler yapan birtakım anonim şirketler var...
Mesela; Belbim AŞ, Ağaç AŞ, Bimtaş AŞ, İDO, Halk Ekmek AŞ, İsbak AŞ, İston AŞ, İsfalt AŞ gibi...
Bunların sayıları 25’i buluyor...
Şu şirketlerin özelliği zaman zaman Anakent Belediyesi’nden beslendikleri ve oraya bağlı oldukları halde bütçelerinin kesinlikle denetlenmemesi... Hesaplarının Belediye Meclisi’nden gizli tutulması...
CHP bu konuyu ele alıyor şimdi...
İstanbul İl Başkanı Berhan Şimşek, her AŞ’yi takip için Belediye Meclisi’nden bir üyeyi görevlendirmiş... Bu üyeler bir detektif gibi içerde olup bitenleri dışardan araştıracak... İl Başkanlığı’na rapor verecek...
Berhan Şimşek bugün yapacağı basın toplantısında bu şirketlerden Hamidiye AŞ ile ilgili kimi yolsuzlukları açıklayacak... Diğer şirketler de aynı şekilde takip edilecek... Bakalım ortaya nasıl bir manzara çıkacak...
Kadın dövülürse...
AKP’nin anayasa değişikliğine “evet” oyu kullanan Yeni Türkiye Partisi Genel Başkanı Abdüllatif Şener, Füze Kalkanı projesine “hayır” diyor... Meseleyi net ve doğru çizgilerle ortaya koyan Şener bu konuda ufuk açıyor. Bakınız hangi noktaların altını çiziyor:
“Füze Kalkanı, sadece bir savunma sistemi değildir. Kitle imha silahlarına karşı aktif savunmayı da içermektedir. Yani taarruzi maksatlı nükleer silah kullanımını da içermektedir.
Lizbon Zirvesi’nde hedef ülkenin isminin zikredilip zikredilmemesinin hiçbir önemi yoktur. Hedef bellidir. Hedef Ortadoğu’dur. Bazı İslam ülkeleridir.
Füze Kalkanı Projesi’nin Türkiye’nin güvenliğiyle hiçbir ilgisi yoktur. Bu proje Türkiye’yi tarafı olmadığı bir çatışmanın ‘savaş alanı’ haline getirmektedir.
Füze kalkanı Türkiye’nin bağımsız dış politika inisiyatifini yok etme anlamına gelmektedir.
Mevcut iktidarın siyaseten böyle bir kararı alma hakkı yoktur. Bu ülkenin geleceğini, hareket ve karar özgürlüğünü yok etme hakkı yoktur.
Konuyla ilgili olarak, parlamento suskundur, siyaset suskundur, sivil toplum kuruluşları suskundur, basın suskundur. Demokratik bir toplumun gerekleriyle ilgili tüm mekanizmaların siyasi iktidar tarafından tahrip
Özeti... Artık gözetleme kulesi görevi yapacağız. Topraklarımıza radarlar yerleştirilecek... Bu radarlar 24 saat kediyi pardon İran’ı kollayacak, hareketlerini izleyecek, Tahran füzelerini ateşlediğinde onları havada imha için NATO füzelerini harekete geçirecek...
İran düne kadar Türkiye’nin sıkı dostuydu...
Yarınki düşmanımız oldu.
Doğal olarak onlar da yarın Batı ile kapıştığında ilk olarak bizim topraklardaki füze radarlarını vuracak.
ABD’nin çıkarlarını öncelikle koruyan bir bağımlı ülkenin hüzünlü manzarasını izliyoruz aynadaki resmimizde.
İran’a karşı İsrail’i korumaya alıyoruz.
Çok bilir gazeteci arkadaşlar ekranlarda konuşuyor:
İstanbul Beyediye Başkanı Kadir Topbaş, BM’ye bağlı, Birleşmiş Kentler ve Yerel Yönetimler Teşkilatı’na (UCLG) başkan seçildi. Kutluyoruz.
Kadir Başkan dünya belediyelerine yol gösterecek bundan sonra...
Dünya başkentlerinin çehresini değiştirecek...
Diyoruz ki oldu olacak birkaç başkentin yönetimi birkaç günlüğüne Kadir Başkan’a verilse de... Dünya belediyecilik görse... Mesela...
Bizim başkan Paris’in Concorde Meydanı’na birkaç büfe izni veriverse...
Büfelerin çevresine et döner, tavuk döner, balık ekmek, midye tava, dondurma, tane mısır stantları açılsa, büfeler meydanı kaplasa...
Boş kalan alan da arkalıksız iskemleler ve nargile kahveleriyle doldurulsa...