PKK’nın elebaşısı Murat Karayılan “ateşkes” kararını şöyle anlatıyor:
“Artık açıklanmasında sakınca görmediğimiz bir diğer önemli gelişme de devletin önderliğimizle geliştirdiği diyalog temelinde ateşkes talebinde bulunmasıdır. Tek taraflı ateşkes kararı Devlet ile Öcalan arasında sağlanan temaslar sonucu alındı”
Bu sözler AKP tarafından ancak 48 saat sonra yalanlandı. Önce AKP’nin internet sitesinden, bir gün sonra yani dün Başbakan Erdoğan tarafından... Böyle bir yalanlamanın iddianın hemen ertesi günü yapılması gerekirdi. Geciktiği için inandırıcı olmadı.
Zaten BDP ve PKK sözcüleri de devletle PKK arasında bir anlaşma olduğundan emin şekilde konuşuyor...
Hatta BDP Genel Başkanı Demirtaş Şırnak’tan Başbakan Erdoğan’a adeta talimat veriyor:
“Halkın demokratik özerklik talebini kabul edeceksiniz...”
Demirtaş bu arada ölçüyü iyice kaçırmış, adeta PKK yetkilisi gibi konuşmakta:
Bülent Arınç, geçenlerde, Mustafa Balbay ve Tuncay Özkan’ın isyanını “haklı” olarak değerlendirmiş, “Bu feryatlara sessiz kalamayız” demişti. Kendisini Meclis Başkanı M. Ali Şahin ve AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik izledi.
Bülent Arınç önceki gün de Tuncay Özkan’ı kastederek, “Orada günahım kadar sevmediğim bir gazeteci var. Ama adaletsizliğe tahammül edemeyiz” diye konuştu.
Görüldüğü gibi.. Süregelen yüzlerce şikâyete ek olarak...
Kimi yargıç ve savcılardan AKP sözcüleri bile şikâyetçi.
İyi de Silivri’deki adaletsizlikten şikâyet edenlerin en azından o iki hakimin başka bir yere tayinle artık o davadan uzaklaştırılmasına... AKP’lilerin HSYK’nın yargıç üyelerinin bu yöndeki girişimlerine destek vermeleri gerekmez mi? Ama tersi oluyor. Adalet Bakanı Sadullah Ergin bu tayinleri engellemek için HSYK’yı kilitliyor. Ona en büyük desteği, “HSYK ideolojik davranıyor” sözleriyle Başbakan Erdoğan veriyor. Bülent Arınç da bütün bu olanlara ses çıkarmayıp medyaya konuşarak zevahiri kurtarmaya çalışıyor...
* * *
İktidarın amacını bilenler için tablo aslında çok karışık değil. Nedir amaç? HSYK ve Anayasa Mahkemesi’nin yapısını değiştirerek bütün yargıyı kontrole almak.
Başbakan patronlar kulübüne yol gösteriyor:
“TÜSİAD bu Anayasa’yı beğenmiyorsa çıksın açıkça hayır desin, gerekçelerini de söylesin. Diyemiyorsa da çıksın açıkça ben bu değişikliği destekliyorum desin. Bitaraf olan bertaraf olur”
Daha özgürlükçü bir anayasa için çalıştığını iddia eden Başbakan anlaşılan şu sırada demokrasinin en basit kurallarına bile uyamayacak kadar telaşlı. Öyle olmasa Anayasa’nın şu 25. maddesini unutur muydu:
“Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir. Her ne sebeple olursa olsun kimse, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz, düşünce ve kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz.”
Peki “Bitaraf olan Bertaraf olur” ne demek?
TÜSİAD “bertaraf”ın lügat anlamını açıkladı:
“İmha olmak”, “tasfiye olmak”...
Tayyip Erdoğan hakkında kalpazanlık suçundan dolayı dava bulunduğunu söyleyen Kemal Kılıçdaroğlu için, “Bu ülkenin Başbakanı’na böyle bir yakıştırmayı terbiyesizce yaklaşım olarak görüyorum. Ve hakkında da dava açacağım” demiş bulunuyor.
Şimdi 23 Ocak 2004 tarihini taşıyan bir belge aktaralım. Başbakanlık Personel ve Prensipler Genel Müdürlüğü, başlığını taşıyan kâğıda yazılmış. Sayısı: B.O2.O.PPG.O.12-310
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na hitaben yazılan yazı aynen şöyle:
“Zimmet, kamu taşıma biletlerinde kalpazanlık, resmi evrak ve kayıtlarda sahtecilik ile cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak suçlarını işlediği iddia olunan Recep Tayyip Erdoğan; İstanbul milletvekilleri Mustafa Açıkalın ve İdris Naim Şahin; Kırşehir Milletvekili Mikail Arslan haklarında tanzim edilen soruşturma dosyası ile Adalet Bakanlığı’nın ilgili yazısının sureti ekte gönderilmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 83’üncü maddesine göre gereğini arz ederim.”
Arz eden kim derseniz...
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan!
Anayasa hocalarının hocası Mümtaz Soysal dünkü yazısında söze şöyle giriyor:
“Başlangıçta ‘Recep Bey’in aleyhine ve ‘Memur Kemal’in lehine oynamış olan ibre şimdi yavaş yavaş eski duruma dönmeye başlamıştır...”
Tespit doğru. İki liderin giriştiği münazarada ibre Recep Bey lehine dönüyor.. Çünkü tartışmadaki alt sınırı aşmakta Recep Bey’in tüm rakiplerine karşı muazzam bir üstünlüğü var. Örneğin Deniz Baykal’ı deviren kaset komplosunun suçlusunu bulamamanın sorumluluğu altında ezilmesi gerekirken o komployu Kemal Kılıçdaroğlu’nun düzenlediğini ima edebiliyor, kimilerinin gözünde puan toplayabiliyor....
Sanılır ki Kılıçdaroğlu artık sadede gelecek, artık anayasa paketindeki özellikle Anayasa Mahkemesi ve HSYK’nın yeniden düzenlenmesine ilişkin maddelerin getireceği karanlığı halka anlatacaktır.
CHP kurduğu 18 heyetle dünden itibaren Anadolu’yu taramaya başladı.
Küçük sol partiler de önemli bir çıkış yaptı...
12 Eylül darbesinin acılarını en yoğun yaşamış kitlelerin temsicileri... Emek Partisi (EMEP), Türkiye Komünist Partisi (TKP), Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP) ve Halkevleri, önceki gün ortak bir deklerasyonla “Hayır” çağrısı yaptılar. Dediler ki:
Beşiktaş taraftar grubu Çarşı, 12 Eylül’de düzenlenecek referandumla ilgili görüşlerini açıkladı...
Beşiktaşlı futbolseverler bu açıklamayla nice aydın geçinene ders veriyorlar:
“Gençliğimizi 12 Eylül cuntasıyla çalan zihniyetin devamı olan; hayatımıza dayatılan yasaklar, baskılar, zulümler ve işkencelerle karartarak, emperyalizmin hedeflediği şekilde iktidara gelenler yeni bir tiranlık kurmak ve Türkiye Cumhuriyeti’nin yapı taşlarını parçalamak için, ‘evet’ dememizi istiyor...
YÖK’ü kaldıracağız diyerek iktidar olanlar, kendi YÖK’lerini yaratmanın hazzıyla, ‘evet’ dememizi istiyor... Cennet yurdumuzda var olan doğal enerjileri; rüzgârı, güneşi adil ve verimli kullanmak varken, devasa tahribatı bilinen nükleer enerjiyi pazarlayan, HES ile doğal hayatı tahrip eden projeleriyle yaşamımızı zindan edenler, ‘evet’ dememizi istiyor... 2002 öncesi, tarım ve hayvancılık ülkesi konumunda olan yurdumuzun dünya pazarında söz sahibi olması için yeni projeler yaratmak varken; ‘fındık piyasasını işbirlikçi yöntemlerle İtalyanlara, şekeri ve pamuğu İngilizlere, hububatı Amerikalılara, hayvancılığı ise Siyonistlerle işbirliği yapan Araplara’ devredenler, ‘evet’ dememizi istiyor... Bilimsel
Anayasa referandumu neredeyse unutuldu. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile Başbakan Tayyip Erdoğan arasındaki düello kişisel kavgaya dönüştü. İki lider havuzlu villa çevresinde dönüp duruyor... Kamuoyu Anayasa’da yapılacak hayati değişikliklerle ilgisiz kimi tartışmalarla meşgul ediliyor. Aydın kişiler uyarıyor:
- CHP’nin ve Kılıçdaroğlu’nun öncelikli görevi Anayasa paketiyle gelen tehlikeleri halka anlatmak olmalı... Çünkü AKP sabah akşam yandaş medyayı da kullanarak demokratik bir anayasa yapmış izlenimi veriyor. CHP anayasa paketinin gerçek yüzünü sergilemekte geride kalıyor...
Anayasa paketinin özünü malum; Anayasa Mahkemesi’nin ve HSYK’nin yeni yapılanması oluşturuyor... Yargı iktidarın emrine giriyor. Bu değişikliklerin Cumhuriyetin sonunu getirecek kadar önemli olduğunu CHP anlatmazsa kamuoyuna kim anlatacak?
Tayyip Erdoğan, “Siyaseti bırakınca medyada olabilirim” demiş.Sanki siyaset yaparken medyada değil!Fahrettin Fidan
Elektrik gitti
Okurumuz şikâyet yazmış... “İstanbul Bahçelievler’de her gün elektrik kesiliyor. Bugün facebook’a bir mesaj attım. Hemen mesaj yağmaya başladı. Meğer elektrikler zamanlı zamansız her yerde kesiliyormuş...”
Türkiye Komünist Partisi (TKP) İstanbul İl Örgütü referandum kampanyası çerçevesinde kentin belli noktalarında stant açmak için valiliğe başvurdu.
İstanbul Valiliği, “vatandaşın oyu etkileneceği” gerekçesiyle talebe izin vermedi.
Aynı şekilde İşçi Partisi’nin stant kurma talebi de reddedildi.
Önceki akşam Üsküdar Vapur İskelesi civarından geçerken baktık... AKP’nin otobüsü iskelenin çıkışına yerleştirilmiş... Yan kapaklar açılmış... Gelip geçene AKP’nin “EVET” broşürleri dağıtılıyor.
Arkadaşlar AKP’nin başka meydanlarda da aynı faaliyeti sürdürdüğünü anlatıyor.
Televizyonlarda her gün naklen yayımlanan konuşmalarda fonda “EVET” ibaresi insanların gözüne sokarcasına veriliyor.
Ancak bir masanın üzerine üç tane “HAYIR” broşürü koyup gelen geçene vermek yasak...