Erzincan hattı

28 Nisan 2010

Radikal gazetesi muhabiri İsmail Saymaz, Erzincan - Erzurum hattında “tarikat, siyaset, adalet” üçgeninde yaşanan hukuksuzlukları “Postmodern Cihad” adlı bir kitapta topladı. Tarikatların siyaset ve iş dünyasıyla ilişkileri, bölgedeki karmaşık bağlantılar, tarikata dokunanlara kurulan tuzaklar tekmili birden kitapta işlenmiş.
Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner’e yönelik baskılar hukuk tarihine geçecek cinsten. İbretle okunuyor.
Adalet Bakanlığı ve savcılar da yakından ilgileniyor İsmail Saymaz ile...
Ancak onların ilgisi daha çok İsmail’in Radikal’deki haberleriyle ilgili ...
Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner’in sorgusunun ertesi günü Radikal’de İsmail Saymaz’ın “Savcı Cihaner’e darbeyi sormuş” başlıklı haberi yayımlanmıştı. Adalet Bakanlığı Başmüfettişliği İsmail Saymaz’a bir yazı göndererek “haberin kaynağı”nı sordu. Bu haberden dolayı Saymaz’a “Gizliliği ihlal” ve “adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs”ten 9 yıl hapis istemiyle dava açıldı... Ayrıca 4 haberle ilgili soruşturma da sürüyor.
Basın Kanunu’nun 12. maddesi gazeteciler için “...haber kaynaklarını açıklamaya ve bu konuda tanıklık yapmaya zorlanamaz” diyor ama Bakanlık yasadan etkilenmişe pek benzemiyor.
Ergenekon

Yazının Devamı

Devlet tiyatrosu

27 Nisan 2010

Devlet tiyatrosunda trajikomik oyunlar izliyoruz her zaman olduğu gibi...
ABD Başkanı Obama’nın korkunç bir mezalim olarak nitelendirdiği 1915 olaylarını Dışişleri Bakanı Davutoğlu ve Dışişleri Bakanlığı esefle karşılıyor. Başbakan ise kalkıyor, “Hassasiyetlerimizi bilerek o yolda bir açıklama yaptı” diyerek Obama’yı savunuyor. Adeta teşekkürlerini bildiriyor.
Başbakan ve Dışişleri Bakanı mesaj açıklanınca aralarında görüşüp tek ve ortak bir tepki vermeye bile zahmet etmiyorlar.
Obama’nın soykırım yerine Ermenice karşılığı olan Medz Yeghern sözünü kullanması da halka Türkiye’nin başarısı gibi yutturuluyor.
Türkiye’nin bu boşvermişliği ortadayken Obama’nın önümüzdeki yıl daha farklı bir tavır almasını kimse beklememeli...
CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen diyor ki:
“1948 tarihli Birleşmiş Milletler Soykırımla Mücadele Sözleşmesi bir olayı soykırım olarak nitelendirme yetkisinin sadece yetkili uluslararası mahkemelere ait olduğunu söylüyor. ABD Başkanı uluslararası bir mahkeme gibi karar verme yetkisine sahip midir? Parlamentolar bu hakka sahip midir?”

Yazının Devamı

Mavi mavi...

25 Nisan 2010

İstanbullu bir gazeteci arkadaşımız önceki akşam tesadüfen Başbakan ve bakanların Meclis’teki 23 Nisan resepsiyonuna gelişlerini izlemiş... Hayretle anlatıyordu dün:
“İstisnasız bütün bakanların makam arabaları Mercedes’in en son ve zırhlı modelleri. Makam aracı şu veya bu sebeple yavaşladığında arkadaki koruma araçlarının kapıları bir anda açılıyor. İçeriden fırlayan korumalar ayakta, kapılara tutunarak pür dikkat çevreyi tarassut etmeye başlıyor. Makam aracı durduğunda koşarak etrafını çembere alıyorlar. Arka araçlardan birindeki koruma makam aracının ön kapısını açıyor. O kapıdan çıkan koruma bakanın kapısını açıyor. Ben bu şatafatı izlerken polisler bir anda sağa sola daha hızlı koşuşturmaya başladılar. Anlaşıldı ki daha büyük biri geliyor. Nitekim ufukta Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün konvoyu göründü. Ama ne konvoy. Önde bir trafik polisi aracı... Arkada sağlı sollu koruma araçları... Sinyal kesici jammer jip, ambulans, maiyettekilerin arabaları... Her aracın önünde, tepesinde kesik kesik yanan mavi lambalar... Kararmakta olan gökyüzü bu lambalar yüzünden bir anda maviye kesti desem fazla abartmış olmam.
Ben o anda “Oh my God! Bu ne şatafat!” diye düşünüyordum ki... Asıl

Yazının Devamı

Tabura çıkmak

24 Nisan 2010

GATA’dan taburcu edilen ve dün tekrar hapishaneye dönen emekli Org. Çetin Doğan “Kalp hastasıydım. Cezaevine girdikten sonra tansiyon hastası da oldum. Omurilik rahatsızlığım nedeniyle mutlaka ameliyat olmam gerektiği belirtildi. Felç olma ihtimalim de var. Bu konuda gerekli raporlar verildi. Son ölçümde tansiyonum 18 ila 19 arası ama taburcu edildim. Mücadelemi cezaevinde sürdüreceğim” dedi...
Hastanenin yandaş basının “Gatakulli oluyor” şeklindeki yayınlarından olumsuz etkilendiği ve hastayı bu eleştirilerden kendisini kurtarmak için taburcu ettiği söyleniyor. Çetin Doğan da böyle bir durumu ima etti. Hastane eğer tıbbi ölçütlere göre değil, basındaki eleştirilere göre karar aldıysa bu durum GATA’nın ve askeri tıp tarihimizin sayfalarında leke oluşturur. Hastane herhalde konuyla ilgili açıklama yapacaktır.

Ömür dediğin/ üç gündür,dün geldi geçti/ yarın meçhuldürO halde / ömür dediğinBir gündür/ O da bugündürCan Yücel

Edepsiz deyim!
Başbakan partisinin adını AK Parti değil de AKP diye yazan gazetecileri “Edepsiz” ilan etmişti. Birçok gazeteci Başbakan’ı dinledi AKP’yi onun istediği şekilde yazmaya başladı. Kimisi ise bunda bir edepsizlik görmedi,
dev

Yazının Devamı

Ulusal egemenlik

23 Nisan 2010

Bugün 23 Nisan... Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı... Atatürk’ün önderliğindeki Ulusal Kurtuluş Savaşı ile egemenlik padişah soyundan alınmış ulusa verilmişti... Artık bu topraklar üzerinde ulus ne derse, ulusun çıkarları neyi gerektirirse, ulusal çıkarlara ne uygunsa o gerçekleşecekti.
Mustafa Kemal’in ve Türk halkının kendi geleceği için koyduğu ilke, seçtiği model buydu...
Ne var ki, Atatürk’ün ölümünden sonra işbaşına gelenler, kendi iktidarlarını sağlamlaştırmak için, egemenliği adım adım dış merkezlere teslim ettiler.
Türkiye artık ekonomisi IMF, iç ve dış politikası ABD ve AB tarafından yönetilen ülke durumundadır.
Ülkenin nesi var nesi yok dış sermayeye satılmış, petrolü ve madenleri yabancı kuruluşların faydasına sunulmuştur.
Ülkenin ulusal çıkarlar doğrultusunda yönetilmesini isteyenlere kısaca “ulusalcı” denir.
Son yıllarda “ulusalcı” kavramı aşırı milliyetçi, faşist, darbeci gibi kavramlarla harmanlanarak halkın gözünde suç haline getirildi.

Yazının Devamı

Otel merakı...

22 Nisan 2010

İçişleri Bakanlığı’nın kendi salonları varken en küçük toplantılarını bile Rixos Grand Ankara’da yaptığını yazmıştık. Otelin önünden geçen okurlarımız bu mekânda tek bir bakanlığın değil birçok resmi kuruluşun toplantısının yapıldığını, otelin önünde sürekli bir resmi plakalı araç trafiği yaşandığını yazıyor. CHP Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk de dün Başbakan Erdoğan’a bu konuda verdiği soru önergesine otelde yapılan toplantıların uzun bir listesini iliştirmişti. Önergede Başbakan’ın ve Cumhurbaşkanı’nın tatillerini Rixos’a ait otel ve yatlarda geçirdiği kaydediliyor, açılalı 10 ay olmasına rağmen bu otelin resmi toplantıların merkezi haline gelmesinin sebebi soruluyor. Tabii bu arada otele devletçe yapılan ödemeler de sorgulanmakta...
İşadamı Fettah Tamince’nin bu otele 110 milyon dolar harcadığı biliniyor. Acaba bu harcamanın bir an önce karşılanması için devlet yardımcı mı oluyor? Peki tasarruf niyetiyle memuruna ve işçisine para vermeyen devlet bu cömertliği nasıl yapıyor? Akıllardan bu tür sorular geçerken bakalım Başbakan Erdoğan soru önergesine ne yanıt verecek?

Muhalif gazetecilere sık sık sorulan “Bu iktidar hiç mi iyi bir şey yapmıyor?” sorusunun benzeri

Yazının Devamı

Bedelli sömürüsü

21 Nisan 2010

Bedelli askerlik konusunu iktidar partisi özellikle seçim öncelerinde istismar eder. Bedelli bekleyenlerin ağzına bir parmak bal çalar. Topu Genelkurmay’a atar. Genelkurmay ile gençleri karşı karşıya getirir. Boş beklentiler yaratır.
Başbakan yine onu yaptı... Gazetecilerin bedelli askerlikle ilgili çok sayıda e-posta geldiğini hatırlatması üzerine: “Gönderilen talepleri klasörleyip Genelkurmay ile Milli Savunma Bakanlığı’na gönderseniz iyi olur” dedi.
Sanki bu talep yoğunluğundan Genelkurmay ya da Milli Savunma Bakanlığı’nın haberi yokmuş gibi... Oysa konu hep gündemdedir. Org. İlker Başbuğ konu açıldıkça ihtiyaç karşılanmadığı için bedelliyi düşünmediklerini bildiriyor. Çünkü askere gidecek olanlar asker ihtiyacının ancak yüzde 60’ını karşılıyor. Arz ile talep arasında büyük açık var. Genelkurmay bu yüzden bedelli düşünmüyor. Ayrıca gençleri askerlikten parayla muaf tutmanın sakıncaları olduğunu düşünüyor.
Tabii sistem pekâlâ değiştirilebilir. Yıllardır ağızlarda sakız edildiği ama fiiliyata geçirilemediği gibi, daha küçük ve vurucu bir ordu kurulabilir. Profesyonel askerlik sistemine geçilebilir. Ne var ki, bu düzenlemeler ayaküstü çözümlenecek konular değil. Uzun

Yazının Devamı

İşçi dostuna soru!

20 Nisan 2010

Başbakan son günlerde aniden Sosyalist kişilik tezahürleri göstermeye başladı... “Tekstil sektöründe acımasızca emek sömürüsü yapılıyor” sözünü ancak bir Sosyalist lider söyler. Başbakan’ın sömürüye karşı bu delikanlı çıkışını gören CHP Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz, dün soruyordu:
* Milli Eğitim Bakanlığı’nda, “Sözleşmeli öğretmenlik” ve “Vekil öğretmenlik” adı altında 550 - 600 liraya öğretmen çalıştırmak emek sömürüsü değil midir?
* Hak arama direnişi yapan TEKEL işçilerini 4/C’ye mahkûm etmeye zorlamak emek sömürüsü değil midir?
* İşsizliğe çözüm için işverenlere yaptığınız, “işe alın” çağrınızı, AKP’li belediyeler ile kamu kurumlarına da yapmayı düşünüyor musunuz?
* Başbakanlığa 3. uçağı, korumalarınız için 10 adet zırhlı aracı alırken ödenen paralar ile kamuda kaç işsize iş sağlanabilir?

‘Obama’ya gidelim’
Tema Vakfı’nın Onursal Başkanı Hayrettin Karaca, Koza Madencilik’in 7 bin çam ağacını kestiği haberleri üzerine Bergama’nın Kozak bölgesini gezdi. Ne var ki, bir grup vatandaşla birlikte gittiği kesim alanına sokulmadı. Jandarma çekingen davranmış, çağrıldığı halde Hayrettin Dede’yi korumaya gelememişti. Dede, dönüşte yaptığı açıklamada dedi ki:

Yazının Devamı