Mağduru oynarken

9 Nisan 2010

Başbakan Erdoğan, Balyoz operasyonunda tutuklanma ve salıverilmeler üzerine yorum yapıyor:
“Bu olaylar bizim HSYK ve Anayasa Mahkemesi değişikliğinde ne kadar haklı olduğumuzu gösterir” diyor... Bu sözlerle tahliye kararı veren yargıçları eleştiriyor...
Sanayi Bakanı Nihat Ergün Bursa’da konuşuyor:
“Çetenin nöbetçi hâkimi, savcısı var!”
O da tahliye kararı veren yargıçları eleştiriyor...
İktidar da tutuklamaların çoğalmasından medet umuyor gibi...
Gülhan Elmas arkadaşımız diyor ki:

Yazının Devamı

Tutuklama krizi

8 Nisan 2010

Yandaş medya ve iktidar çevreleri bir tutuklama krizi içindeler... Tutuklu sanıkları falanca yargıç neden tahliye etti? Mehmet Haberal neden hapiste değil de hastanede? Başsavcı tutuklamaları neden durdurdu? Vs...
Sanıkları tahliye eden yargıçlar “çete üyesi” oluveriyor. Tutuklayanlar gerçek hukukçu...
O cenahtan sağduyulu sesler mi? Tabii ki duyuluyor... Mesela, YARSAV’a karşı kurulduğu söylenen Demokrat Yargı Derneği’nin Eşbaşkanı Orhan Gazi Ertekin dedi ki geçenlerde:
“ ... Tutuklamanın kendisi maalesef Türk hukuk geleneğidir. Cumhuriyetin yargı geleneğinde çok tehlikeli biçimlerde ve özellikle de siyasi muhalifleri susturmak için kullanılmıştır bugüne kadar. O nedenle çok tehlikeli bir geleneği vardır. Tutuklanıp tutuklanmama meselesi çok esaslı görülmemeli. Bu davanın özü önemli. Bu sürecin, bu yargılamanın tutuklu olarak sürdürülmesinde çok ısrar etmemek lazım. Fakat bizzat bu davanın özünde çok ısrar etmek lazım...”
Önemli olan gerçek suçluların ceza görmesi ise olaya bu açıdan bakmamız gerekir. Talep etmemiz gereken davaların hızlandırılması, suçlu ve suçsuzların bir an önce ortaya çıkarılması olmalı... Ancak bu olayı Türkiye’de cumhuriyetçi ve yurtsever kesimin

Yazının Devamı

Bölük, bölük...

7 Nisan 2010

Sonunda yargı da ikiye bölündü... Bizden olanlar, bizden olmayanlar... Bakanlardan Nihat Ergün, Yargıç Oktay Kuban’ı kastederek ne diyordu:
- Çetenin nöbetçi hâkimi...
Tahliye kararı verenler çetenin yargıcı...
Sanıkları hastanede yatıran hekimler de çetenin üyesi oluyor...
İktidar medyası da bu şartlanma içinde...
O kesim içinde hukuka gerçekten saygılı birkaç kalemden biri... Yeni Şafak’ta Kürşat Bumin bakınız o dünyayı nasıl irdeliyor:
“Bir medya dünyası varlık nedenini unutup kendisine söz konusu nedenle ilişkisi olmayan roller, işlevler ve de güçler atfetmeye kalkarsa varacağı yer burasıdır. Kendinden geçmiş bu tür bir medya gücünün bu sürecin bir adım ötesinde ‘Bütün sağlık raporlarını önce ben göreceğim!’ gibi bir taleple ortaya çıkarsa şaşırmayın! Allah korusun...

Yazının Devamı

İmzalık işler!

6 Nisan 2010

Anayasa değişikliği teklifinde TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin’in de imzasının bulunduğu ortaya çıkınca skandala AKP’lilerin yaklaşımı ne olmuştu?
Önce Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu konuşmuş, “Muhalefet elmanın sapı, üzümün çöpüyle uğraşmasın, teklifin özüyle ilgilensin” demiş, Kuzu’yu Mehmet Ali Şahin şu sözlerle takip etmişti.
“Teklifin altında Meclis Başkanı’nın imzası vardır diye iddia etmeyi biraz ciddiyetten uzak buluyorum. Benim böyle bir teklife imza vermem söz konusu değildir.”
Olay giderek dallanıp budaklanmaya başlayınca Tayyip Erdoğan tartışmaların dışında kalamamış, o da görüşünü şu vecizeyle ifade etmişti:
“Velev ki Meclis Başkanı’nın imzası var. Sayı yeterli mi değil mi, asıl ona bakın.”
AKP bu kadar sıkışır da Abdullah Gül imdada yetişmez mi? Onun vecizesi en az Tayyip Erdoğan’ınki kadar kaliteli olmuştu.
“Anayasa teklifinde TBMM Başkanı’nın imzası varsa üzerine çizik atarız.”

Yazının Devamı

Necati Doğru...

4 Nisan 2010

Kadim dostumuz Necati Doğru Vatan’dan ayrıldı, bu ayın ortasında Sözcü gazetesinde yazmaya başlıyor. Sözcü’de Emin Çölaşan, Mehmet Türker, Vural Savaş, Mehmet Şehirli, Ufuk Söylemez, Yekta Güngör Özden gibi değerli dostlar da yazıyor. Mutfakta genç bir kadro cesur gazetecilik yapıyor. Necati’ye orada iyi bir gelecek diliyoruz...
Kader Necati Doğru ile bizi 1974 yılında Günaydın’da buluşturdu. Halka dönük gazeteciliği Haldun Simavi okulunda öğrendik. Bu mesleği bir toplumsal görev olarak benimsedik. Güneş gazetesine birlikte geçtik. Daha sonra Milliyet’te aynı tarihlerde çalıştık. Necati ekonomi gazeteciliğinde bir ekol oldu. Köşe yazarlığına yeni üslup getirdi. Karışık konuları halk diline çevirme ve okutma becerisi yönünden hâlâ en değerli gazetecidir.
Acı tatlı pek çok ortak anımız vardır.
12 Eylül’e yaklaşan sıkıntılı günlerdeydi... Yaz tatilinde Frankfurt’ta karşılaştık. O monoton şehirde ne yapacağımızı düşünürken aklımıza nereden estiyse hayvanat bahçesine gitmek geldi. Aslanlar, kaplanlar derken bir ara fil kafesinin önüne geldik. Çoluk çocuk avuçlarına bozuk para koyup kafese uzatıyor, fil hortumuyla paraları emiyor, götürüp kafesin içindeki çanağa bırakıyordu. Komik

Yazının Devamı

Ne biçim Yeşil?

3 Nisan 2010

Alman Yeşiller Partisi Eş Başkanı Claudia Roth, Diyarbakır’a geldi. Kendisine sıcak bir karşılama yapıldı. Roth’un bu kaçıncı Güneydoğu gezisidir... Bir diyelim yirminci, siz deyin ellinci... Her seferinde ilgi alanları Kürtlerdir. Okurumuz bu bağlamda merak etmiş, soruyor:
- Yeşiller partisi adı üstünde çevrecilerin partisidir... Almanya’da öncelikle çevre sorunlarının çözümü için çalışırlar. Ancak Türkiye’de ne nükleer santrala karşı bir tavır alırlar, ne madencilerin ormanları tahrip etmesiyle, ne yeşil vadilerin HES santrallarıyla yok edilmesiyle ilgilenirler. Bütün mesailerini insan hakları adı altında Kürt meselesine ayırırlar.
Yeşiller Partisi’nin evrensel ilkeleri yok mudur? Çevreye ilgileri Almanya ile mi sınırlıdır? Neden Türkiye’de (veya bölgede) çevrenin duman edilmesiyle ilgili değildirler? Rastlarsak Bayan Roth’a soracağız!

Anayasanın dili...
Dil Derneği, anayasa taslağını dil yönünden incelemiş...
Başkan Sevgi Özel haklı olarak önce şu uyarıyı yapıyor:
“Anayasa, Türkçenin anlatım olanaklarını yansıtan, tek bir anlatım ve yazım yanlışı taşımayacak bir metin olmalıdır...”

Yazının Devamı

Balyoz ne oldu

2 Nisan 2010

“F atih camiini bombalayacaklardı”... “200 bin kişiyi stadyumlara dolduracaklardı”
“Ege üzerinde kendi uçağımızı düşüreceklerdi”
Taraf Gazetesi bu korkunç eylemlerin yer aldığı planları ele geçirmişti! Ahmet Altan şişirip servise vermişti. Dehşet senaryosu günlerce manşetlerde dolaştı, ekranlarda döndürüldü. Kamuoyu hazırlandı, tutuklama furyası başlatıldı. Aradan 6 hafta geçti. Herkes tahliye... Neden? Muhtemel nedenlerden biri Çetin Doğan’ın görüşlerinin yer aldığı:
http://cdogangercekler.wordpress.com/
adlı sitede günlerdir ısrarla yazılıyordu:
- Bu plan baştan aşağı düzmecedir.
Aynı sitede günlerdir Balyoz planındaki tutarsızlıklar açıklanmaktaydı...

Yazının Devamı

Merkel niye geldi?

1 Nisan 2010

Almanya Başbakanı Merkel Türkiye’ye neden geldi neden gitti?
Biz pek anlayamadık...
Bizimkiler Almanya’da lise açmak istiyoruz diye tutturdu. Acaba en büyük sorunumuz ya da Almanya’daki gençlerin en büyük sorunu bu muydu?
Almanya Türk Toplumu Genel Başkanı Kenan Kolat dün Merkel’le yapılan görüşmelerin bir sonuç vermediğini anlatırken:
“Görüşmelerde Türk toplumunun temel eğitim sorunlarının ele alınacağı yerde, yalnızca lise konusunun gündeme getirilmesi, sonuç itibarıyla tartışmaları çok gereksiz bir yöne çekmiştir” dedi.
Talep edilmesi gereken neydi? Kenan Kolat özetledi:
“Türkçenin Alman eğitim sistemi içinde yer alması... Türkçe eğitimin 2. ya da 3. yabancı dil ve sınav dili olması, Türkçenin teneffüslerde yasaklanmasının kabul edilemez olduğunun dillendirilmesi gerekirdi. Ne ne yazık ki dar bir alanda tartışmalar yapılarak boşa vakit harcanmıştır... Vize konusunda da ilerleme sağlanamamıştır.”

Yazının Devamı