Bülent Arınç’a suikast iddiaları üzerine başlatılan Çukurambar soruşturması Genelkurmay’da “Kozmik Oda”nın aranmasına kadar uzandı... Bu soruşturmanın temeli özellikle iki krokiydi. Bu iki krokiden birini geçen pazar günü Milliyet yayımladı.
Star TV de iyi bir gazetecilik yaparak krokiyi muhabirlerin eline verdi. Krokinin gösterdiği hedefi gözler önüne serdi. Muhabirler, (gözaltına alınan albay ile binbaşının ifadelerindeki gibi) bilgisayar onarımını yapacak firmaya vardılar.
Subaylar doğruyu söylemişlerdi... Soruşturma yanlış yol üzerinde yürümüştü...
Ne var ki abartılı ve yalan bilgilerle ortalığı ayağa kaldıran malum medyadan ne bir ses var, ne bir nefes...
Çünkü bazılarının derdi başka...
O bazıları TSK mensupları tutuklandıkça veya sırlarına girildikçe zafer çığlıkları atıyor, “Türkiye daha demokratik, daha şeffaf, daha denetlenebilir bir ülke oluyor” diye ortalığı ayağa kaldırıyor...
Nedense siyasetin daha şeffaf olup olmaması onlarca pek önem taşımıyor.. Örneğin dokunulmazlıkların sürmesi onları pek ilgilendirmiyor da... TSK’nın eşelenmesi, örselenmesi kendilerini pek memnun ediyor.. Neden? Çünkü TSK’ya atılan her gol demokratikleşme sayılıyor, AKP’ye puan olarak
Günün saf ve temiz sorusu: Türkiye birinci sınıf bir demokrasi mi oluyor?
Yoksa Tayyip Erdoğan eliyle sivil bir dikta rejimine mi sürükleniyor...
İktidar destekçileri katiyen Türkiye’nin sivil dikta rejimine sürüklendiğini sanmıyor...
Onlara göre ülke (moda deyimle) full demokrasiye gidiyor...
Halit Üçgün saf saf soruyor:
* Cumhurbaşkanı’nı seçen/seçtiren kim?
* Meclis Başkanı’nı seçen/seçtiren kim?
Sahaflarda gözümüze ilginç bir kitap ilişiyor; Yedikule...
Tarihin en korkunç zindanlarından sayılan... Bir girenin bir daha çıkamadığı söylenen (ki öyle olmadığını yazının sonunda göreceğiz) o efsanevi kaleyi anlatan kitabın yazarları İzzet Kumbaracılar - Cahide Tamer... Turing ve Otomobil Kurumu Yayınları arasından çıkmış... Okurken görüyoruz ki Yedikule tarihte yalnızca hapishane olarak kullanılmamış... Bir ara Sultanahmet’teki Aslanhane’nin aslanlarını barındırmış... 1851 yılında hayvanat bahçesi, 1871’de Kız Sanat Evi, 1874’te Fişekhane olmuş.
4. yüzyılda inşa edilen mekân, 20. yüzyılın başından bu yana da müze olarak yaşamaya devam ediyor... Tabii esas ünü mahpushane olmasından geliyor. Gelelim ünlü mahpuslara... Aşağıda bazılarının adlarını, hemen yanlarında ise Yedikule’de geçirdikleri süreyi ve akıbetlerini veriyoruz:
Çandarlı Halil Paşa (40 gün) Katledildi.
Sadrazam Mahmut Paşa (17 gün) Katledildi.
Sadrazam Ferhat Paşa (3 ay ) Katledildi.
Hadım Hasan Paşa (7 gün) Tahliye...
Hükümet tarafından Meclis’e gönderilen ve halen TBMM İçişleri Komisyonu’nda görüşülmekte olan “Silah Kanun Tasarısı” aynen geçerse Emniyet ve MİT ağır silah ithal edebilecek...
“Ağır silah” denince akla gelenler hangileri?
Havan topu, roket, “40 Launcher”, makineli tüfek vb...
Emniyet havan topu, roket veya makineli tüfeği iç olaylarda asayişi sağlamak için mi kullanacak? Biraz tuhaf olmaz mı?
Genelkurmay Başkanlığı “Polis veya MİT bu tip silah ithal etmek istiyorsa bizim de iznimizi alsın gelen silahı bize bildirsin” demiş. İktidar grubu bu isteği duymazdan gelmiş.
Acaba yapılmak istenen ne? İngiltere’de polis silah taşımadan görev yaparken Türkiye’de iç asayişle görevli polisin ağır silah kullanması hayli ilginç bir proje değil mi?!
Bir okurumuzun bu yasaya eklenmesi istediği madde ise gayet mantıklı:
Fikret Bila dün yazdı... Meğer gözaltına alınan albayın şoförü olan er telefonda babasına “Baba biz de evrak yakıyoruz” dememiş. Zaten aramanın yapıldığı binada kalorifer kazanı da yokmuş. Bina doğalgazla ısıtılıyormuş...
Kozmik odaların aranmasına bu ve benzeri yalanlar dayanak gösterilmişti.
Özellikle yandaş medyaya bu yalan haberleri, dinlemeleri vs. belli ki bir “organize örgüt” servis ediyor?
Kurumları bu haberler çatışmaya sevk ediyor, toplumu bu tür haberler bölüyor.
Bu organize suç örgütü hangisidir? Neden kovuşturulmuyor?
Hukukçu Noyan Özkan gönderdiği notta diyor ki:
“Ankara’da yetkili savcılığın, kurumlar arasında çatışmayı hedefleyen ve bazı kurumları propaganda yoluyla alenen aşağılayan bu ‘organize suç işleme örgütü’ hakkında TCK. 302. Maddeye muhalefetten ceza soruşturması ve dava açması gerekirdi...”
Özel Kuvvetler Karargâhı’ndaki kozmik odada aramalar yapan Yargıç Kadir Kayan ve Cumhuriyet Savcısı Mustafa Bilgili’ye gönderilen zarflardan 8’er adet kalaşnikof mermisi çıktı. İçinde kurşun olan paketi kargo nasıl kabul etti? Kimin marifeti olabilir bu? Amaç nedir?
Böyle tertiplere şu soruyla yaklaşılır:
- Bu olayın kamuoyunda yankılanması kimin işine yarıyor? Kimi güç duruma düşürüyor?
Göndereni bu sorudan yola çıkarak tahmine çalışabilirsiniz.
İki ihtimalden söz ediliyor...
Orduda yuvalanmış yasa dışı bir organizasyonun marifeti... Veya...
Yargıyla askeri karşı karşıya getirmek isteyenlerin komplosu...
Erzincan’da ve Edirne’de sahnelenen görüntüler birbirinin aynı.. Her iki ilde sayıları 10 dolayında Gençlik Derneği üyesi basın bildirisi okuyor... İncirlik Üssü’nün kapatılmasını istiyor... Gençler gözaltına alınırken toplanan kalabalıklar bu gençleri linç etmeye kalkışıyor.
Televizyonlar haberi:
“Vatandaşlar göstericileri linç etmeye çalıştı” diye veriyor.
Aynı olay birkaç yıl önce Trabzon’da sahnelendi.
Tayad’lı gençler basın bildirisi okurken birileri “PKK’lılar kentte olay çıkartıyor” diye haber salıyor. Bu haber üzerine bütün kent linç için seferber oluyor. Bu söylentiyi çıkaran kim?
Polis söylentiyi çıkaranları neden tespit etmiyor?
Linç girişimi adam öldürmeye teşebbüstür.
Ali Haydar Kara, adli yargı hâkim ve savcılık sınavına üç defa giriyor...
Üçünde de yazılı sınavı veriyor...
Üçünde de mülakatta eleniyor...
Neden başarısız sayıldığı kendisine bildirilmiyor.
Ali Haydar Malatya Arguvan doğumlu...
Alevi... Görüşleri de iktidarın görüşleriyle pek uyuşmuyor. Elenme sebebleri bunlar mı? Yoksa nedir?
Son mülakat geçen nisan ayında yapılıyor. Bu mülakatta da başarısız sayılması üzerine Ali Haydar Kara Ankara 13. İdare Mahkemesi’nde dava açıyor.