TSK ile ilgili hemen her belgeyi “darbe planı” diye aktaran Taraf gazetesi önceki gün de manşetten Balyoz Planı’nı patlattı...
Birinci Ordu Komutanı Orgeneral Çetin Doğan’ın önderliğinde 2003 yılında hazırlanan plan, camilere bombalı saldırıları öngörüyor, sıkıyönetim ilanı ve darbe tasarlıyormuş.
Emekli Orgeneral Çetin Doğan, bunun bir seminer çalışması olduğunu söylüyor...
Genelkurmay’ın açıklaması ise şöyle:
“1’inci Ordu Komutanlığı sorumluluk bölgesinde icra edilen bu plan seminerinde, Ordu Geri Bölge Emniyeti ve savaş hali, savaşı gerektirecek bir durumun baş göstermesi halinde de uygulanan sıkıyönetim konuları üzerinde durulmuştur.
Bu plan seminerine ilişkin olarak ortaya atılan iddiaları, aklı ve vicdanı olan hiçbir kimsenin kabul etmesi mümkün değildir...”
Bu bir darbe planı mıdır, yoksa seminer çalışması mı?
Bir konuşma yaptı hayatı değişti, denilebilir mi? O kadar olmasa da 7 yıllık Meclis yaşamında böyle bir ilgi patlamasını ilk kez yaşadığını söylüyor Muharrem İnce... CHP Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin 25.12.2009 tarihinde TBMM Genel Kurulu’nda bütçe görüşmelerinde yaptığı konuşma facebook, twitter dahil birçok video paylaşım sitesinde izlenme rekorları kırıyor. Ne diyor İnce bu konuşmasında... Mesela:
“2002’de ilk iktidara geldiğinizde, ilk işiniz gömlek değiştirmek oldu, sonra sakallarınızı kestiniz, sonra jeep’lere bindiniz, sonra orman içindeki villalarınızda havuzlarda yüzmeye başladınız...
- 2002’de Türk Telekom Türk müydü? Türktü. Siz bunu Araplara sattınız mı? Telsim’i İngilizlere, Adabank’ı Kuveytlilere, Kuşadası Limanı’nı İsraillilere, araç muayene işini Almanlara, İzmir Limanı’nı Hong Kongluya, Avea’yı ve MNG Bank’ı Lübnanlıya, TGRT’yi Amerikalıya, Süper FM’i Kanadalıya sattınız mı? Sattınız. Çok değil, 2002’de bunlar Türk müydü? Türktü; şimdi bunların hepsi yabancıların elinde.
- Masallarınıza devam edelim: ‘Türkiye zenginleşmiş...’ Bu ülkede 10 milyon yeşil kartlı var, 9 milyon emekli var, 5 milyon asgari ücretli var, 6 milyon işsiz var. Bunlar mı
Sağlık gibi kocaman bir sektörü ilgilendiren temel bir yasa, meslek örgütlerinin de rızası alınarak hazırlanmalı, önce kamuoyuna anlatılmalı, kafalardaki kuşkular giderilmeli, toplum tarafından benimsendikten sonra yasalaşmalıydı. Tabii eğer bütün kesimlere iyilik getireceği düşünülüyorsa. Ama öyle yapılmadı. Ben yaparım olur, yöntemine gidildi. Hekimler ayağa kalktı. Dün Ankara’da hekimler ve sağlık çalışanları Tekel işçilerinin de katıldığı bir eylem yaptılar... Dediler ki:
* “Tam Gün” Tasarısı’nı da içeren Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın temel hedefi sağlığın ticarileştirilmesidir.
* Sosyal Güvenlik Kurumu’nun fonlarıyla büyüyen özel hastane zincirleri daha şimdiden yabancı tekellere satılmaya başlanmıştır,
* Hızla artan sağlık harcamalarını karşılamanın yolu vatandaşın cebi olarak görülmeye başlanmıştır,
* Vatandaşlar, sağlık hizmetlerine ulaşabilmek için her geçen gün daha fazla para ödemek zorunda bırakılmıştır,
* Bu yasanın hekimlere ve sağlık çalışanlarına bir yararı yoktur.
Sağlık çalışanları isteklerini iki madde halinde belirtiyorlar:
Başbakan Erdoğan, Muhsin Ertuğrul Tiyatrosu’nun açılışında yaptığı konuşmada diyor ki:
“Milletin yaşam tarzı olarak benimsediği her şeyi her hükümet de sahiplenmek, ona saygı duymak durumundadır. Hiç kimsenin yaşam tarzına herhangi kastımız olamaz, bir kısıtlamamız olamaz...”
Güzel sözler bunlar... Doğru sözler...
Geçiyoruz bir başka habere...
Devlet Tiyatroları’nın Zonguldak’taki sahnesinin açılışında verilen kokteyle katılan Kültür Bakanı Ertuğrul Günay, gazetecilerin elindeki şarap kadehini görüntülemeye çalıştığını görünce önce iki eliyle şarap kadehini gizlemeye çalışıyor. Olmayınca şarabı masaya bırakıp eline su bardağı alıyor.
Görüldüğü gibi... Ülkede Kültür Bakanı bile yaşam tarzını gizlemek zorunda kalıyor...
Acaba bir kadeh şarap üzerindeki bu baskı hangi kaynaklardan besleniyor?
Kadın erkek eşitliğinde Türkiye’nin 134 dünya ülkesi arasında 129’uncu sırada yer aldığına inanır mısınız?
İnanması zor ama gerçek...
Dünya Eknomik Forumu tarafından hazırlanan “The Global Gender Gap 2009” başlıklı raporda bu sonuç vurgulanıyor. Türkiye kadın - erkek eşitliğinde sadece Çad, Suudi Arabistan, Benin, Pakistan ve Yemen’i geride bırakabiliyor. İran ve Mısır ile Botsvana, Zaire, Angola gibi Afrika ülkeleri dahil 128 dünya ülkesi bizden daha iyi durumda...
Üzerinde durulması gereken bir nokta da ülkemizin yıllar içinde giderek daha kötü duruma düşmesi...
Örneğin 2006’da 105. sıradaymışız, 2007’de 121, 2008’de 123’üncü sırada... Hep geriliyoruz.
* * *
Bu ne biçim araştırma, hangi kalemleri kapsıyor diye merak ederseniz...
İkinci Ergenekon davasında yargılanan eski Emniyet Müdürü Adil Serdar Saçan tahliye edildi... Bu davada şimdiye dek 5 sanık ifade verdi; Mustafa Balbay, Tuncay Özkan, Hasan Atilla Uğur, Birol Başaran ve Adil Serdar Saçan... Başaran ile Saçan tahliye edilirken diğerlerinin tutukluluğu sürüyor.
Tahliye edilen iki sanığın da avukatı Celal Ülgen ile Hüseyin Ersöz’dü.
Genç avukat Ersöz’le savunmaları konuştuk.
Anlattığına göre özellikle Saçan’ın savunması zordu...
Dosyalarda Saçan’la ilgili bölümler 15 bin sayfayı buluyordu...
Savunma için uzun yazışmalar yapılmış, bütün kanıtlar CD’lerde toplanmış, mahkeme heyetine sunumlarla anlatılmıştı...
En kritik aşamalardan biri ise...
Yeniden inşa edilen Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi perdelerini bu pazartesi günü Keşanlı Ali Destanı ile açıyor... İstanbul Anakent Belediyesi 17 milyon dolar harcamış sahne için... İstanbul halkı adına teşekkür ediyoruz... Ama bir ucuzluğu da görmeden geçemiyoruz...
Başkan Kadir Topbaş bizzat açıkladı... Muhsin Ertuğrul Sahnesi’yle ilgili bir belgesel yapılmış... Belgeselde yapılan protestolar da gösterilecekmiş. Protestocuların özür dilemesi beklenecekmiş...
Evet sanatçı ve sanatseverler tiyatro yıkılmadan önce gösteri yaptı...
“Tiyatrolar sadece alkıştan yıkılsın” diye tempo tutuldu Harbiye’de...
Bunlar neden yapıldı?
Yıkılan tiyatronun yerine yenisinin yapılacağına kuşkuyla bakılıyor da ondan. Kadir Topbaş protestolar sırasında tiyatronun projesini yayımlatsaydı ortalık o anda sütliman olurdu. Ama protestolar sırasında iktidardan hiç kararlı bir ses çıkmadı. Tepki o yüzden sürdü. Keyiften değil.
Eğer sanat dünyası ayağa kalkmasa Muhsin Ertuğrul yine de yapılacak mıydı? Hiç sanmıyoruz... O yüzden Belediye Başkanı tiyatrolarına sahip çıkan sanatseverleri eleştirmek yerine takdir etmeli... Onları bundan sonra da sanata sahip çıkmaya çağırmalı. Sanatseverler neden
Dört büyük meslek kuruluşu, DİSK, KESK, TMMOB ve TTB her hafta çarşamba günü İstanbul Taksim Parkı’nda bir saatlik oturma grevi yapıyor ve burada bir basın bildirisi okunuyor... Başbakan’ın, “Türkiye’de demokrasi standartları her geçen gün biraz daha yükseliyor” dediği günün ertesinde, yani dün, emekçiler bakın ne diyordu:
“Baskı ve yasaklarla sendikal örgütlülüğümüz zayıflatılmak, zaten sınırlı olan örgütlenme özgürlüğümüze tamamen set çekilmek, grev ve toplu sözleşme haklarımız yok edilmek, mesleki sorumluluklarımızı toplumsal yarar doğrultusunda kullanmamız engellenmek isteniyor.
İktidarın sermaye yanlısı politikaları sonucu hak ve özgürlükler adeta kuşatılmıştır. Bu kuşatılmış demokraside gösteri ve yürüyüşlere, grev hakkına, hak aramaya yer yoktur.
Hak aramanın karşılığı Tekel işçilerine, itfaiye işçilerine, DİSK’lilere, KESK’lilere, TMMOB ve TTB’lilere ve toplumun örgütlü kesimlerine reva görüldüğü gibi, baskı ve şiddet olmuştur.
Bu saldırılar sadece tek tek kitle örgütlerini, sendikal ve mesleki örgütleri ‘hizaya getirmek’ için yapılmamaktadır. Bu saldırılar, toplumda siyasi iktidara gerçek gündemle muhalefet eden ve hükümet politikalarının gerçek yüzünü ortaya