Belge manya...

19 Kasım 2009

Yandaş basında dört gün önce manşetlerde yayımlanan “3. İhbar Mektubu” da sahte çıktı... İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı kendilerine böyle bir mektup ulaşmadığını dün açıkladı. Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı aynı yönde açıklamalar yaptılar... Genelkurmay da, Adli Müşavirlik tarafından hazırlandığı öne sürülen belgenin sahte olduğunu bildirdi.
Dikkatli gözler bu mektubun asker değil çok muhtemelen polis tarafından hazırlandığı yorumunu yapıyordu... Çünkü mektubu yazan ve subay olduğu bildirilen şahıs, komutanı Albay Çiçek’ten “Amirim” diye söz ediyordu. Askerler malumunuz amirim değil komutanım der.
Dört gündür bu mektup esas alınarak TSK aleyhinde ağır ve yalan yayın yapıldı...
Yapılan yalan yayınlar ne oldu? Yapanın yanına kâr kaldı...
Odatv dün bu yayımların öncüsü Taraf gazetesi hakkında “Belge Manyağı” deyimini kullanmıştı.
Psikolojik savaşta bu belge manyaklığı hayli işe yarıyor tabii..
Genelkurmay dün bu yayınlar nedeniyle suç duyurusunda bulundu ama... Bu suç duyuruları da fazla işe yaramıyor. Çünkü Genelkurmay sivil mahkemelerdeki davaları izleyemiyor.

Yazının Devamı

Aslında emireri

18 Kasım 2009

Adam sözümona profesör... Gündüz ders veriyor, gazete yazısı yazıyor, geceleri geç saatlere kadar televizyonlarda değerli fikirlerini halkın beyin damarlarına akıtıyor...
Bilim adamı ama bilimle ilgisi yok...
Ne duyarsa inanıyor? Daha doğrusu inanmak istediklerine inanıyor... İrticayla Mücadele Belgesi’nin fotokopisine inanmış, ağır yazılar döşenmişti... Islak imzaya da hemen inandı... Bu arada meçhul subayın ihbar mektuplarına da satırı satırına inanıyor, kesinliğinden katiyen kuşku duymadan TSK’ya atıp tutuyor...
Adli Tıp kararı üzerine mahkeme Albay Dursun Çiçek’i tutuklayınca “Adalet yerini buldu” diye yazmıştı... İkinci gün mahkeme Çiçek’i serbest bırakınca bu defa mahkemeye ateş püskürdü. TSK’ya yürütülen psikolojik savaşın emireri aynı zamanda.
Şimdi onun hiç ilgilenmeyeceği bir konuya gelelim...
Adli Tıp’ın “Albay Çiçek’e aittir” dediği “ıslak imza” gerçekten Albay’a mı ait?
Bu konuda kuşkular var...

Yazının Devamı

Saldırı altında...

17 Kasım 2009

Hukuk saldırı altında... Laiklik saldırı altında... TSK saldırı altında... Yurtsever aydınlar saldırı altında... Basın saldırı altında... Üniversiteler saldırı altında... Yargı organları saldırı altında... Anayasa saldırı altında...
İktidar partisi kendisini denetleyen, faşizmin önünü kesen, halkın yönetime katılmasını sağlayan tüm kurum ve kuruluşları baskı altına almıştır. Eziyor, ufalıyor, yok ediyor...
Bu baskı altında demokrasi yaşar mı?
* * *
Günümüzde yapılan tartışmalar ilk bakışta ulusal güçler ile onlara karşı olanların mücadelesi gibi görünüyorsa da...
Aslında bu tartışmalar “uluslararası güç odaklarının Türkiye üzerindeki planlarının” bir sonucudur...
ABD ve AB dayatıyor... İktidar partisi koltukta barınabilme ve dinci rejimi kurabilme uğruna dışardan gelen istekleri karşılamaya çalışıyor... Ulusal duyarlık sahibi güçler bu satışa karşı koyuyor...

Yazının Devamı

Haşa Huzurdan...

15 Kasım 2009

“Haşa Huzurdan Demokrasi Geldi” adlı son kitabında Yargıtay Onursal Başsavcısı Vural Savaş gündemi belirleyen olayların içyüzünü araştırıyor. Bilgi Yayınevi’nden çıkan kitapta Savaş, yaşanan hukuksuzlukları gözler önüne seriyor.
Kitabın “Korku İmparatorluğu Böyle Gerçekleştirildi” başlıklı bölümünde Yavuz Donat’ın 11 Temmuz 2003 tarihli bir yazısına yer veriliyor... İktidarla ilgili konularda özenli bir yazar olan Yavuz Donat Başbakan’ın gizli örgütünü anlatıyor:
“Doğrudan Başbakan’a bağlı bir organizasyon. İçişleri ve Adalet bakanlarının bilgileri dahilinde. Bütün iç güvenlik birimleri de bu organizasyonun içinde. Çalışmalar gizli.. Operasyonel niteliği yüksek, tribünlere oynamayan bir takım. Bu işlerin yürütüldüğü karargâha gelince... O da gizli... TBMM’ne yürüme mesafesinde bir yer... Bu organizasyonun çalışmaları belli bir noktaya geldikten sonra iki ayrı düğmeye aynı anda basılacak. Bazı kişiler doğrudan yargıya gönderilecek...”
Bu haber o gün bugün yalanlanmış değil...
Haberde belirtilen o “bazı kişiler”in yargı tarafından yasalar aşılarak tutuklanıp hapse atılması için “iktidara bağlı bir yargı”nın oluşturulduğunu anlatıyor Vural Savaş...
Kitapta aktarılan görüşler

Yazının Devamı

Tele skandal

14 Kasım 2009

Aralarında İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin dahil 56 hâkim ve savcının telefonlarının dinlenmesi kararı Adalet Bakanlığı’nca 2008 yılı Nisan ayında veriliyor. Dinlemeler 2009 Eylül’üne kadar sürüyor.
Sonunda 46 yargıç ve savcı hakkında soruşturmaya gerek olmadığı kararına varılıyor.
Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre telefon dinleme kararları:
“Bir suç dolayısıyla yapılan soruşturma ve kovuşturmada, suç işlendiğine ilişkin kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve başka suretle delil elde edilmesi imkânının bulunmaması durumunda” verilebilir...
Bu 48 hâkim ve savcının “suç işlediğine ilişkin kuvvetli şüphe” varsa bir yılı aşkın süre acaba neden görevde tutuldular. Tutulduklarına göre demek ki izlemeler suç şüphesi üzerine yapılmadı? Acaba hangi gerekçeyle yapıldı? Yoksa bu kişileri suçlayacak ya da kendilerine şantaj yapılacak malzeme elde edilmesi için mi?
Adalet Bakanlığı dinlemeleri Ergenekon kapsamında yapmış...
Ergenekon kapsamı nedir? Nerede başlar nerede biter?

Yazının Devamı

Din - leniyoruz...

13 Kasım 2009

İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin’in dinlenmesi eşi görülmemiş olay olarak yansıdı gazetelerde... Yargıtay’ın dinlendiği haberi şaşkınlığı biraz daha artırdı. Oysa şaşıracak bir şey var mı? 2008 yılında mahkeme kararıyla Emniyet istihbaratına bütün Türkiye’de telefonların dinlenmesi yetkisi verildiğini unuttuk mu?
Genelkurmay’ın telefonlarının dinlendiğini Yaşar Büyükanıt fısıldamıştı.
Adalet Bakanlığı müfettişlerinin kimi mahkemelerden isim yeri boş dinleme kararları çıkardığını YARSAV Başkanı Eminağaoğlu aylar önce belgeleriyle açıkladı.
Bu boş dinleme kararlarına müfettişler istedikleri savcı ya da yargıçların adlarını yazıp dinlemeyi başlatıyorlar. HSYK Başkan Vekili Kadir Özbek’in de dün belirttiği üzere.. Yargıçlar, Adalet Bakanlığı müfettişlerinin şerrine uğramamak için bu tür belgeleri - bazan kimin dinleneceğini dahi bilmeden - kolayca veriyorlar.
Kimdir bu müfettişler? Bakan’ın daha doğrusu hükümetin memurları...
HSYK Başkan Vekili Kadir Özbek:
- Yargı savunmadadır, diyordu dün...

Yazının Devamı

Hayatımız jest...

12 Kasım 2009

Atina dönüşü uçakta gazeteci Fatih Çekirge, Başmüzakereci Egemen Bağış’a soruyor:
- Peki biz ani bir kararla Kıbrıs’taki askerlerimizi çeksek ne olur? Dünyayı şoke etsek...
Karşısında oturan Mustafa Karaalioğlu, “Evet ne var. Ne olur?” diyor...
Nur Batur, “Evet Türkiye böyle bir jest yapsa dünyaya karşı müthiş bir barış çıkışı olmaz mı?” diye Çekirge’yi destekliyor.
Fatih Çekirge sütununda yazdı bunları.
Fikir güzel... Güzel de, siz böyle bir jeste karşı tarafın en küçük jestle karşılık vereceğini sanıyor musunuz?
Bakınız emekli diplomat Uğur Ergun ne diyor

Yazının Devamı

Darbe geliyor!

11 Kasım 2009

Akşam gazetesi 2 Kasım’da ANAR adlı araştırma şirketinin Genel Müdürü İbrahim Uslu ile yapılan röportajı yayımladı. İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın da geçmişte yöneticisi olduğu ANAR, iktidar partisine düzenli olarak araştırmalar yapıyor, analizler sunuyor...
Röportajda İbrahim Uslu’ya soruluyor:
- Tartışması süren İrticayla Mücadele Eylem Planı belgesi AKP’nin oylarını arttırır mı?
ANAR Başkanı Uslu’nun cevabı:
- Belge yüzde 100 doğru çıktığı takdirde tıpkı 2007’deki bildiride olduğu gibi demokrasi ve hukukun üstünlüğünü benimseyen kesimler Ak Parti’de bütünleşir...
* * *
Görüldüğü gibi belgenin doğru çıkması AKP adına büyük önem taşıyor.

Yazının Devamı