Üniversiteli 7 genç doğalgaz bacasından gelen karbonmonoksit gazından zehirlenerek hayatını kaybetti... Yeni yıl başlarken en az 7 ailenin ocağına hüzün ve keder çöktü. Başları sağ olsun...
Doğalgaz Şirketi Genel Müdürü Veysel Karani Demir dün önce sebebi “Rüzgârın ters esmesi nedeniyle bacadan yanmış gazın çıkmaması”na bağladı. Daha sonra boru yırtılmasından söz etti. Kabahati apartman yönetiminin üzerine aktardı...
Konu hassas.. Ve kritik... Doğalgaz yeni bir yakıt...
Belli ki doğalgaz dağıtımını yönetenlerce halkın sürekli bilgilendirilmesi, bilinçlendirilmesi gerekiyor.
Bu arada kombiler satılırken bir gaz detektörünün de yanında verilmesi öneriliyor.
Kombi fiyatı 3 milyara yakın... Bir gaz detektörü çok çok 75 YTL...
Doğalgaz Genel Müdürü, üst kata gelen ekiplerin alt kata girmemesini izah ederken:
Uçak, geçen pazartesi akşamı saat 21.30 sularında Adana’dan kalkıyor. Kalkış biraz rötarlı. 45 dakikada İstanbul’un Anadolu yakasındaki Sabiha Gökçen Havaalanı’nda olması planlanıyor. Ancak hava trafiği yoğun. Sabiha Gökçen’de kar var. Uçak inemiyor. Yolcular telaşlı... Kimi Ankara’ya gidiyoruz, diyor. Kimi Adana’ya dönüyoruz... Derken uçak 23.45 sularında Atatürk Havalimanı’na iniyor. Acele otobüs temin edilip, yolcuların Anadolu yakasına götürülmesi gerekir. Ama böyle bir girişim yok. Derken bir anons:
- Sabiha Gökçen’e gitmek isteyenler uçak içinde saat 00.30’a kadar beklesinler. Kimse kalmıyor uçakta. Herkes çekip gidiyor...
Aynı gece Dalaman’dan gelen yolcu uçağı da Atatürk Havalimanı yerine Sabiha Gökçen’e iniyor. Yolcular saatlerce ıstırap çekiyor. Hava maydanları işletmesinde sorun var. Uçak şirketlerinde de beceriksizlik... Aman dikkat...
İÜ’ye atanan rektörün “en büyük hayali” türbanlı eşini üniversite tesislerine götürebilmekmiş.Türbanlı eşlerin Çankaya Köşkü’ne, Başbakanlık ve Dışişleri konutlarına götürüldüğü bir dönem için çok sığ bir hayal...
DPT GEÇİLMEZ...
Başbakanlık akreditasyonu iptal edilen gazeteci kardeşimizin Devlet Planlama Teşkilatı binasına
sokulm
Abdullah Gabdulla Tukay, Abay Kunanbay, Süleyman Hacabdullahoğlu...
Kim bunlar? Ankara’da adları sokaklara verilen kimi meçhul şahıslar... Bu isimler Melih Gökçek’in girişimiyle verilmiş... Kim olduklarını Ankara’da kimse bilmiyor. Tabloya bakalım:
Eski isim: Emek - Akdeniz caddesi, yeni isim: “Abdullah Gabdulla Tukay”
Eski isim: Bilir Sokak, yeni isim: “Abay Kunanbay”
Eski isim: Balgat-1. cadde, yeni isim: “Süleyman Hacabdullahoğlu”...
Teoman Yazgan dostumuzun yaptığı araştırmaya göre...
“Abdullah Gabdulla Tukay 1886-1913 yılları arasında yaşamış bir Tatar edebiyatçısı imiş... 26 yaşında tüberkülozdan ölmüş...
CHP Konya Milletvekili Atilla Kart aynen Kemal Kılıçdaroğlu gibi, yolsuzlukların üzerine ciddiyetle giden, iz süren, halkın varlıklarının yağmalanmasına karşı mücadele eden bir Meclis üyesi...
Aldığı karşılık ne mi oluyor? Kendisinden dinleyelim:
“Hakkımda özel bir ekip oluşturarak yöremde ve seçim bölgemde kendince istihbari çalışma yaptıran Sabah - atv grubu, son 15 gün içinde de şahsıma karşı Turkuvaz, Çalık Holding, Ahmet Çalık ve Serhat Albayrak adlarına 100’er milyar TL talebiyle toplam 400 milyar TL tazminat davası açmıştır.
Başbakan ve AKP de bir ay kadar evvel Örtülü Ödenek ve Özel Kalem Müdürlüğü harcamaları konusundaki çalışmalarım sebebiyle 50 milyar TL talebiyle tazminat davası açmış idi.
Maliye Bakanı da bir yıl evvelki Meclis konuşmamdan dolayı 20 gün kadar evvel 20 milyar TL talebiyle dava açmıştır.”
Milletvekilinin görevi halk adına sorgulamak, denetlemek, cevap istemektir... Muhatabının yapacağı da sorulan sorulara inandırıcı kanıtlar ve cevaplar vermek... Ne var ki, sorgulamadan rahatsız olanlar milletvekilini tazminat davalarıyla korkutmaya çalışıyor... Bu da bize mahsus bir yöntem...
Yeniçağ gazetesinde Sebahattin Önkibar yazıyor... Tayyip Erdoğan hafta
Bizim “Aydın”lar gündemin tepesinde... Aydın kime derler? Weber’e göre:
“Yaşadığı dönemin koşullarını iyi analiz edebilen, düşünen, üreten, ürettiklerini paylaşan, çağı yakalamış ve hâtta aşmış, içinde yaşadığı topluma yabancılaşmadan ve her zaman toplumunun önünde olarak onun değişimine ve ilerlemesine katkı sağlayan insan tipi...”
Aydın “bağımsız”dır...
Jean Paul Sartre, “Aydınlar Üzerine” adlı eserinde şöyle diyor:
“Çelişkisinin doğası, aydını, zamanımızın bütün çatışmalarında taraf olmaya zorlar; o, kendisinin de ezilenlerden olduğu bilinciyle, her çatışmada ezilenlerin safında kendini bulur.”
Bir okurumuz soruyor:
“Bugün Ermenilerden özür dileyerek kendi kendilerini aydın diye tanımlayanlar, Türkiye’nin ekonomi, yolsuzluk, eğitim, sağlık konularındaki devasa problemler karşısında böylesine bir inisiyatifin içinde hiç yer aldılar mı? O devasa sorunlar ki, neredeyse hepimizi yutup götürecek...”
Kıbrıs Rum Yönetimi lideri Dimitris Hristofyas, KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat ile yaptıkları görüşmelerde sürekli olarak Kıbrıs’ta tek halk ve tek devlet bulunduğunu savunuyor...
Talat görüşmelerde Hristofyas’a Kıbrıs’ta tek halk olmadığını anlatmaya çalıştığını söylüyor.
İlginçtir... Kürtler söz konusu olduğunda “halklara özgürlük” sloganına eşlik eden bizim enteller Kıbrıs’taki bu tartışmayla hiç ilgili görünmüyor... Kıbrıs’taki Türk halkı onları acaba neden hiç ilgilendirmiyor? Kendi halklarına kılıç çekenlerin sözcülüğüyle besleniyorlar da ondan mı?
Büyükelçiler...
Mahut özür dileme kampanyasına karşı çıkan büyükelçilerin sayısı 142’ye ulaştı. Emekli büyükelçiler yüzde 90 oranında bu kampanyaya karşı çıkıyor. Büyükelçilerin ortak metninin son paragrafını birlikte okuyoruz:
“Bugün Türkiye ile Ermenistan arasındaki ilişkilerde bir yumuşama sürecine girilmesi ve iyi komşuluk ilişkilerinin geliştirilmesi isteniyor ise, bunun yolunun, tek taraflı özür dilenmesi gibi tavizlerden değil, öncelikle taraflar arasındaki sınırların ve toprak bütünlüklerinin tanınmasından, ve mutlaka gerekiyor ise, her iki tarafın tarih boyunca çektikleri acıların karşılıklı olarak
Cumhurbaşkanı Gül, İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi’ndeki seçimde oyların yüzde 47’sini alan Prof. Sedef Gidener’i bırakmış, oyların yüzde 15’ini alan yarı zamanlı Prof. Mehmet Füzün’ü rektör olarak atamıştı. Yargı, bu atamada hukuksuzluk tespit etti. Yürütmeyi durdurma kararı verdi. Cumhurbaşkanı Gül daha önce de eleştirilmiş, bu eleştirileri haklı bulduğunu şu sözlerle ifade etmişti:
“Rektör seçimlerinin üniversitelerde çok derin yaralar açtığını görüyorum... Bunların giderilmesi gerektiği, bu tip konuların nihayette Cumhurbaşkanı’na bırakılmasının da doğru olmadığı kanaatindeyim.”
Gül’ün atamaları, öncesinden farklı olarak, siyaset kokuyor. O yüzden çok eleştiri alıyor. İÜ Rektörlüğü konusunda yapacağı yanlış bir tercih de çok eleştiri alacak. Gül, bunlardan gerçekten rahatsız mı?
İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü’ne atanacağı, çünkü Başbakan’dan torpilli olduğu söylenen Prof. Yunus Söylet’in seçimde aldığı oy oranı nedir? Yüzde 18...
Tuhaf ama gerçek... Bir aday sadece yüzde 18 oyla rektörlüğe atanabildiği gibi bazen daha da az oyla atanmış rektörlere rastlanıyor.
Seçimde birinci gelen Profesör Ali Akyüz’ün aldığı oy oranı da çok farklı değil; yüzde 19...
Konumuz aslında rektör seçimi değil... Seçimlerin saçmalığı... Örnekleri sürdürelim:
Tayyip Erdoğan 1994’te İstanbul Belediye Başkanlığı’nı yüzde kaç oyla almıştı?
Yüzde 22...
Ali Müfit Gürtuna 1999 yılında yüzde kaç oyla başkan seçildi?