Ergenekon soruşturması kapsamında gözaltına alınan eski YÖK Başkanı Prof. Dr. Kemal Gürüz ve emekli Orgeneral Kemal Yavuz, emekli Orgeneral Tuncer Kılınç savcılık soruşturması sonrası serbest bırakıldılar. Savcılık, sorgu sonrasında, mahkemeye çıkarılmalarını gerektirecek bir suçları olmadığına kanısına vardı.
Geçmişte yüksek ve saygın görevler ifa etmiş olan bu kişilerin suçlu olduklarına ilişkin kanıt bulunmadığı halde neden polis kendilerini azılı suçlular gibi baskınla ele geçirip, adeta sürükleyerek, kafalarını bastırarak götürdü?
Bu sorunun yanıtını verecek bir yetkili yoktur.
İstanbul Barosu Başkanı Muammer Aydın, diyor ki:
- Ceza Muhakemesi Kanunu’nda bir suç isnadıyla karşı karşıya olan kişi bakımından ilke, önce ifade için çağrılmasıdır, ifadesi alınacak veya sorgusu yapılacak kişi davetiyeyle çağrılır, gelmezse zorla getirileceği bildirilir.
Ergenekon sürecinde hukuka uyulmuyor?
O yüzden bu davanın karanlık olayları ve suçları ortaya çıkarmaya değil iktidar muhalifleriyle hesaplaşmaya, öc almaya yöneldiği kanısı yaygın.
Ergenekon sanıklarından Behiç Gürcihan’ın avukatı Ercan Birol’un yaptığı savunmayı okurken kara mizahı fark etmemek olası değil...
Avukat Ercan Birol iki terör örgütünü kıyaslıyor...
Birisi PKK... Liderinin hapiste kötü muameleye maruz kaldığı söylentisi yayılıyor. Bu kötü muamele gerçekten var mı, boyutu nedir, bilinmiyor. Ancak örgüt üyeleri pek çok ilde sokağa dökülüyor, kepenkler kapatılıyor, ateşler yakılıyor, araçlar ateşe veriyor, ayaklanma ve isyan provaları yapılıyor...
Gündemde bir başka ünlü örgüt daha var; Ergenekon...
Örgütün kasası olduğu öne sürülen kişi, hapiste ihmal yüzünden ölüyor... Liderlerinden olduğu söylenen bir emekli general, ölümcül derecede hastalanıyor. Bir başka general hasta olduğu halde hastaneye gitmesine izin verilmiyor...
Ülkede ne bir ses ne bir nefes... Bir e-mail kampanyası bile açılmıyor.
Avukat Birol soruyor:
Susurluk hükümlüsü İbrahim Şahin'in evinden çıkan krokiye bakılarak bir takım silahlar bulundu... Dinci ve işbirlikçi basın fırsatı kaçırmadı. İnternet siteleri dün haberi:
- Ergenekon silahları bulundu, diye verdi...
CHP Grup Başkanvekili Hakkı Süha Okay dedi ki:
- Anormal olan İbrahim Şahin’in yüksek yargıçlar, ordu komutanları, üniversite hocalarıyla aynı anda gözaltına alınmasıdır... Sanki İbrahim Şahin’in bombası, gözaltına alınan herkesin ortak suç aleti.
Yargıtay Onursal Başsavcısı Sabih Kanadoğlu’nun evinin aranması kararını gördünüz mü? Arama kararında Ergenekon’un “terör örgütü” olduğu, Danıştay cinayetini işlediği, Kanadoğlu'nun bu örgüt mensuplarıyla irtibatta olduğu gibi şaşırtıcı ifadeler yer alıyor.
Ergenekon’un terör örgütü olduğu hakkında bir mahkeme kararı yok. Ayrıca irtibat, ne irtibatı? Örneğin zaman zaman İlhan Selçuk’la veya Mustafa Balbay’la görüşüyoruz. İkisi de Ergenekon sanığı... Bunlar ev aranmasına gerekçe olabilir mi?
Dün özel harekâtçı İbrahim Şahin tarafından saklandığı iddia edilen bazı silahlar bulundu. Bu silahlar Ergenekon'un değil, Susurluk'un silahları. Eğer yargı gerçekten karanlık olayların ve faili meçhullerin üzerine gitmek
Halen duruşması devam eden Ergenekon sanıkları neyle suçlanıyor?
Ülkede darbe ortamı yaratmakla değil mi?
Peki ülkede darbe ortamı yaratabildiler mi?
Hayır...
Darbe ortamı ne zaman yaratıldı?
Şaka gibi ama gerçek: Tam şimdi...
Genelkurmay’da komutanlar toplanıyor.. Genelkurmay Başkanı randevusu olmadığı halde Başbakan’la görüşüyor. Bir general İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne gönderiliyor. Yargıtay ayakta.
CHP Milletvekili Şahin Mengü, Ergenekon’daki son dalgayı iki sözcükle açıklıyor: “Frenler patladı”... Gözaltına alınanlar daha öncekiler gibi toplumun ulusalcı, laik, Atatürkçü olarak tanıdığı isimler. Ortak yanları iktidar muhalifi olmaları... Şahin Mengü topluma verilen mesajı özetliyor:
- Herkes her an gözaltına alınabilir, suçsuz da olsa aylarca hapiste kalabilir, çenenizi tutun, muhalefetten vazgeçin...
Barolar Birliği Başkanı Özdemir Özok, davanın seyrini soranlara:
- Bu davanın savcısı Başbakan’ın kendisi, diyor, gidişatı ona sorun...
Milletvekili ve hukukçu Şahin Mengü, gözlemlerini aktarıyor:
- Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre bu tip aramalarda savcının bizzat bulunması gerekir. Benim gördüğüm kadarıyla yok. Aynı yasanın 90. ve 98. maddeleri gözaltına alınma koşullarını sıralar. Bunların başında kaçma ihtimali gelir. Siz, gözaltına alınan bu isimlere kaçın deseniz bile kaçmazlar. Tabii daha komik unsurlar da var...
- Nedir onlar?
Hükümet sözcüsü Cemil Çiçek, Nâzım Hikmet’in vatandaşlık hakkının iade edilmesi için Bakanlar Kurulu kararının imzaya açıldığını bildirdi. Hayli çarpıcı bir açıklama oldu bu. Kimisi şaşırdı. AKP’ye methiye düzmek için fırsat kollayan kimileri derhal övgülere başladı... AKP her zaman özgürlükçü partiymiş, şimdi de sol partilerin yıllardır yapamadığını yapmış vs...
Nâzım Hikmet’in gerçekten sevenleri Nâzım Hikmet Kültür Vakfı’nın yayımladığı bildiriyi okumalı:
“Yolsuzluklarla, din istismarıyla, memleketi satan tavizsiz işbirlikçi tutumuyla ipliği pazara çıkan AKP hükümeti, seçimlere girerken yeni toplumsal desteklere ulaşma arayışındadır.
Bu karar, diğer uydurma demokratikleşme adımları gibi, Tayyip Erdoğan’a meydanlarda, salonlarda, Ertuğrul Günay’a açılışlarda, kokteyllerde böbürlenme olanağı sağlamak için alınmıştır.
AKP hükümeti samimi değildir. Din istismarcılığının yolsuzluklarla ayaklarına dolanmasından sonra, bu defa demokratikleşme istismarcılığına soyunmuşlardır.
AKP hükümetini, âlemi aptal, kendilerini akıllı sanmaktan vazgeçmeye çağırıyoruz.
AKP hükümetini, bu ülkenin değerlerini seçim malzemesi yapmayı bırakmaya çağırıyoruz.”
İsrail’in Gazze’ye başlattığı saldırı 8. gününde 500’den fazla insanın ölümüne, çoğu kadın ve çocuk 2500’e yakın kişinin yaralanmasına yol açtı...
İsral’in durmaya niyeti yok.. ABD desteğinde saldırmaya devam ediyor...
Bir yandan da dünya çapında yalan kampanyasını sürdürüyor. Saldırının sebebini Hamas’ın roket atışlarına bağlıyor... Ne 1.5 yıldır amborgo uygulayarak Gazze’deki 1.5 milyon insanı gıdasız, ilaçsız, elektriksiz, susuz bıraktığından... Ne ateşkesi 4 Kasım’da yaptığı ve 6 Hamas militanını öldürdüğü sınır saldırısında bizzat bozduğundan dem vuruyor...
Son 8 yılda Hamas roketleriyle 20 İsrailli öldürüldü...
Aynı sürede öldürülen Filistinli sayısı 5000’i buluyor...
İsrail çoluk çocuk demeden saldırıyor.. Çünkü Gazze’deki sivil halkın Hamas’ı iktidara getirerek cezalandırılmayı hak ettiği görüşünde...
Bu arada bizimkiler ne mi yapıyor? Çam devirip duruyor...
Oğuz Akay, “Atatürk’ün Sofrası” adlı kitapta, Ata’nın yakınlarının o ünlü sofralarla ilgili anılarını toparlamış. Çoğu zaman Atatürk’ün yanına bir kara tahta yerleştirdiği, herkesin önüne kalem kâğıt konulduğu o sofralar malum, aynı zamanda okuldu... Kitapta Atatürk’ün içten nezaketi pek çok yerde dikkati çekiyor. Ama bir olay var ki... Doğrusu O’nun büyüklüğünü anlamak için sadece bu olayı okumak yetiyor...
En yakınlarından Falih Rıfkı Atay anlatıyor...
“Pek misafirperver ve ikramcı idi. ‘Hal bilir’di.. Bir akşam sofrasına bir genç arkadaşla birlikte gitmiştik. Bu genç Atatürk’ü ilk defa dinliyordu. Coştu, içti ve hastalandı. Kalkamadı ve hastalığı kötü tesirini sofra başında gösterdi. Bu gencin gönlünde hiçbir utanç azabı kalmaması için, Atatürk kendisini iki - üç gece daha arka arkaya sofrasına davet etmişti..”
Genç adam anlaşılan sofrayı berbat etmiş. Ama Atatürk, bu olayın genç adamda ömür boyu sürecek bir vicdan azabına dönüşmemesi için onu iki kez daha sofrasına davet etmiş... Bu inceliği kaç kişi gösterir hayatta?
Mısırlı iktisatçı Samir Amin, “AKP Mısır’daki Müslüman Kardeşler’e benziyor” demiş.Doğru... Örneğin; “Adayımız Abdullah Gül kardeşimizdir...” “Adayımız