Star ve Zaman gazeteleri PKK itirafçısı Abdülkadir Aygan'ın Emekli Albay Abdülkerim Kırca'yı "7 kişiyi kurşuna dizmekle" suçlayan sözlerini manşete taşımıştı. Yargısız infaz başarıya ulaştı! Jandarma Albay Abdülkerim Kırca hakkındaki bu suçlamalara dayanamadı, beylik tabancasıyla intihar etti.
Kimi itirafçıların PKK tarafından özel olarak görevlendirildiği ve itirafçılıkta PKK adına çalıştıkları doğru mudur?
Ya TSK'ya karşı İslamcı basınla sıkı işbirliği yaptıkları? Karar sizin...
* * *
Bir başka dram da Eruygur - Tolon cephesinde yaşanıyor.
Emekli Orgeneral Şener Eruygur, hapishanede düşüp başından yaralandıktan sonra tahliye edildi, tedavisi sürüyor. Aradan aylar geçtiği halde hâlâ eşini dahi tanıyamadığı söyleniyor.
Öte yandan, tutukluluğu 6 ayı geçen ancak hâlâ suçunu bilmeyen, hakkında iddianame hazırlanmayan Hurşit Tolon’un bu sürede 22 kilo kaybettiği bildiriliyor.
Başbakan Erdoğan dış politikada eşi görülmemiş zikzaklar yaparak çamları devirmeye devam ediyor...
Brüksel’de konuşurken İsrail’in Hamas’ın seçilmiş temsilcilerini hapse atmasını eleştiriyor... Derken bir sırrı açıklayıveriyor! İsrailli bir yetkili ona demiş ki:
- Eğer biz Hamaslı vekilleri serbest bırakırsak Filistin lideri Mahmud Abbas bundan çok rahatsız olur...
CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen haklı olarak şu soruyu soruyor Tayyip Erdoğan’a:
- Saldırgan İsrail’in her söylediğine inanıyor musunuz? İnanıyorsanız köprüleri niçin attınız? Niçin kendinizi hakarete uğramış hissettiniz?
Başbakan, malum, bir yandan da Filistin’i birleştirmek iddiasında...
Ancak Brüksel’de dile getirdiği, doğruluğu son derece kuşkulu dedikoduyla Hamas ile Mahmud Abbas’ın arasına el bombası atıyor.
Hrant Dink cinayete kurban gideli iki yıl oluyor... Tetiğin arkası hâlâ karanlık... Bilinen o ki... Cinayet öncesi Trabzon’da ve İstanbul’da jandarma ve polise Hrant’ın öldürüleceği yolunda ihbarlar gelmiş. Ama hem polis hem jandarma bu ihbarların gereğini yapmamış. Dahası...
Cinayeti soruşturan İstanbul Cumhuriyet Savcılığı polis ve jandarma hakkında yargılama izni istiyor.
Trabzon Valiliği Jandarma hakkında yargılama iznini kısa sürede veriyor ama Emniyet yetkilileri için vermiyor. İstanbul Valiliği de aynen, Emniyet Müdürü Cerrah’a soruşturma izni çıkarmıyor.
İki yıllık süreçte en çok dikkati çeken, valilerin izin vermemesi sonucu polisin sorgulanamamasıdır. O yüzden Dink ailesi avukatlarından Ergin Cinmen şöyle demekte:
“Şüpheliler açıkça korunup kollanıyorlar. Bunda bir kasıt vardır ve sorumlusu bugünkü siyasi iktidardır...”
Cinayet, Başbakanlık Teftiş Kurulu tarafından da soruşturuldu... Kurul raporunda dikkat çeken bölümlerden biri şu...
Sanıklardan Yasin Hayal, McDonald’s’ı bombalamadan kısa süre önce Almanya, Hollanda, İsviçre’deki birçok kişiyle görüşmeler yapıyor. Müfettişer, yapılan bu görüşmeler ve kişilerin iletişim bilgilerine ulaşmak için talepte bulunuyor.
Hikâye ünlüdür... Osmanlı’nın en parlak isimlerinden Mithat Paşa, Yıldız’daki uydurma mahkemede, uydurma suçlardan mahkûm edilir. Sürgüne gönderileceği gemiye bindirilir... Gemi kalkar ama Kızkulesi önüne gelince demir atıp bekler... Ancak 48 saat sonra yola çıkar. Yakınları, bir yolunu bulup sebebini Abdülhamit’e sorarlar. Sultan’ın cevabı:
- Mithat Paşa’nın uğruna kendisini feda ettiği millet, bakalım onun için ne yapacak, Mithat Paşa’yı kurtarmaya çalışacak mı, diye merak ettim...
Evet.. Mithat Paşa için İstanbul’da kimse kıpırdamamış... Böyledir güzel halkımız... Onlar için hayatını feda edenleri boş zamanlarında alkışlar ama... Ortam gerilince peşinden gitmez. Veya gitmek için yeni lider bekler...
Aynen cumhuriyet mitinglerine katılan yüzbinlerin sergilediği tavır gibi...
* * *
Omurgası sakat bir genç kız anlatmıştı... 1 Mayıs mitingine katılmış... Miting sonrası polis içinde bulunduğu gruba saldırıp kovalamış. Arkadaşıyla birlikte bir işçi ailesinin gecekondusuna sığınmışlar. Aman, demişler, polis gelirse bizim gösterici olduğumuzu söylemeyin, Anadolu’dan gelen akrabamız falan deyin. Peki demiş ev sahibi. Ama polis gelip sıkıştırınca sözünü tutamamış. Kızları ele
TRT her dönemde iktidar baskısına uğradı. Her dönemde iktidarın borazanı olmakla suçlandı. Ama hiçbir zaman böylesine katıksız bir borazan görünümü almadı.
TRT yasalara ve kendi kuruluş ilkelerine göre yayın yapar. Taraf olmaz. Her zaman Anayasa ve cumhuriyet ilkelerinden yana taraftır. Kişilik haklarına saygılıdır..
TRT bugüne dek buydu.. Ancak artık devlet değil, bir parti kuruluşudur. Hem de en müptezelinden. Bir süredir sözlü programları yandaş basının taraflı kalemlerine yaptırıyor zaten partinin sesi gibi çalışıyordu. Son olarak TRT 2’de Tuncay Güney adlı provokatöre ekranı saatlerce açarak provokasyonun da sesi oldu.
Birileri bu ruh hastasına ciddi bir nitelik vermek istiyor. Bir ara basına MİT görevlisi olduğunu sızdırdılar. TRT 2’ye çıkarılması da onun hezeyanlarına ciddi ve inandırıcı bir nitelik verme atağıydı. Bu şahsın inandırıcı olma niteliği var mıdır? Eski MİT ajanı Prof. Mahir Kaynak der ki:
“Bu şahıs bir ajandır. Ajanların görüşü olmaz. Kim tarafından kullanılıyorlarsa, kime hizmet ediyorlarsa onların istediklerini yaparlar ve söylerler. Dolayısıyla Tuncay Güney’in anlatımlarına itibar edilmemelidir.”
TRT’nin yaptığı o anlatımlara itibar kazandırmaya
Devletin televizyon kanalı TRT 2’de Ergenekon soruşturmasının şüphelisi ve temel dayanağı Tuncay Güney ile canlı bağlantı yapıldı. Kendilerini savunma olanağı olmayan asker, gazeteci, akademisyen, siyasi parti yöneticisi, bürokrat vb. Ergenekon sanıkları (ve olası sanıkları) hakkında yasaların açık hükümlerine rağmen görülmekte olan bir davayı etkileyecek şekilde peşinen yargısız infaz yapıldı.
Tuncay Güney, mütemadiyen yapılan sataşmalar nedeniyle programa bağlanan İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in avukatı Hasan Basri Özbey’in açıklamalarının ardından kontrolünü daha da kaybederek İşçi Partisi’nin Fethullah Gülen’in Türki Cumhuriyetlerde kurduğu okulları Rusya’ya ihbar ederek zora soktuğunu, Doğu Perinçek başta olmak üzere İP yöneticilerinin bunun hesabını vereceklerini söyleyiverdi.
Tuncay Güney’in yine kendini kaybettiği bir anda Cumhuriyet Halk Partisi için “Cesur Hırsızlar Partisi” tanımlaması yapması ve Fikri Sağlar’ın CHP’den uzaklaştırılması için Veli Küçük’ün Deniz Baykal’a direktif verdiğini iddia etmesi de (ne yazık ki bu abuk sabuk iddiayı TRT 2’deki Ergenekon mizansenine dahil olmayı içine sindirebilen Fikri Sağlar da susarak zımnen onayladı) Ergenekon
Fransız aydınlarının etkisiyle Fransa Ulusal Meclis Başkanı Bernard Accoyer’nin başkanlığında milletvekillerinden kurulan bir komisyon, Aralık 2008’de yayımladığı raporda, parlamentoya şu tavsiyede bulundu:
“Parlamento bundan böyle tarihi olaylar hakkında yasa geçirmemelidir. Tarihsel olaylar, tarihçiler tarafından araştırılmalı ve değerlendirilmelidir.”
Yukarıdaki sıcak gelişmeyi hatırlatan CHP Milletvekili Şükrü Elekdağ devam ediyor:
“Fransa’daki aydınların tutumu bu iken, Türkiye’de aydın sayılan kimseler, gerekli tarihsel araştırma yapılmadan Türkiye’yi mahkûm ettirme sonucunu doğuracak bir girişime önayak olmaktadırlar.”
Bu arada CHP özür dileme kampanyasına karşı Meclis’in bir ortak kınama açıklaması yapmasını öneriyor. Ama AKP bu öneriye sessiz kalıyor.
Bu şekilde Ermeni diyasporasını da memnun ediyor... Başta ABD olmak üzere yabancı parlamentoları soykırım kararı almaya cesaretlendiriyor.
Kimden yana olduğunu bir kez daha ortaya koyuyor...
Emekli orgeneraller, Tuncer Kılınç ile Kemal Yavuz evlerine baskın yapılarak gözaltına alınıyor... Polislerin arasında, kameraların önünden geçirilerek emniyete götürülüyor, İstanbul’da savcılık sorgulamasına alınıyorlar. Teşhir edilerek gözaltına alınma biçimleri suçlu olduklarına ilişkin elde güçlü kanıtlar bulunduğu izlenimi veriyor.
Ergenekon davasının suçları aydınlatmaya değil, laik ve cumhuriyetçi kesimlere gözdağı vermeye yöneldiği kanısı artık yerleşti.
O yüzden TSK içinden tepkiler geliyor...
Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanları Genelkurmay’da gece toplantısı yapıyor.
6 saat süren bu toplantının ertesi günü Genelkurmay Başkanı Başbuğ, Başbakan Erdoğan’ın konutuna giderek programda olmayan bir görüşme yapıyor.
Emekli orgeneraller Kılınç ve Yavuz ile Albay Göktaş ve eski YÖK Başkanı Kemal Gürüz, savcılıkça serbest bırakılıyor.
Serbest bırakan da üç gün önce bu isimleri dünyaya teşhir ederek gözaltına aldıran da aynı savcılıktır.