Trabzon Valiliği, Hrant Dink’in öldürülmesinde ihmali olduğu iddiasıyla dönemin İl Jandarma Alay Komutanı Albay Ali Öz ile eski İstihbarat Şube Müdürü Yüzbaşı Metin Yıldız hakkında soruşturma açılmasına izin verdi. İfadeler alınıyor. Peki bu karar Dink cinayetini aydınlığa kavuşturmada önemli bir adım olur mu? Soruya Dink ailesinin avukatlarından Ergin Cinmen’in yanıtı:
- Ali Öz ve Metin Yıldız’ın yargılanabilmeleri cinayetin en fazla bir bölümünü çözer...
- Yani?
- Hrant Dink dosyasına bakarsanız sadece Trabzon jandarmasının değil, aynı zamanda İstanbul ve Trabzon’daki emniyet müdürü düzeyindeki polis şeflerinin de Yasin Hayal’in bir yıl öncesinden Hrant Dink’e karşı eylem yapacağını bildiklerini görürsünüz. Ama hatırlarsanız söz konusu illerin valilikleri ne İstanbul ne de Trabzon’daki polis şeflerine soruşturma izni vermediler. Bu karara itirazlarımız da idare mahkemelerince reddedildi.
- Valilik aynı valilik, cinayet aynı cinayet... Ama askerlerin yargılanmasına izin veriyor, polislerinkine
“İddianamede 20 gizli tanık var”, “Ergenekon’u deşifre eden 20 gizli tanık”, “Ergenekon’u gizli tanıklar çözecek”...
Çok değil, bir hafta önce iktidar yanlısı medya yukarıdaki başlıklarla çıkmıştı. Peki, bu gazetelerin yazdığı doğru çıkar da iddianamede gizli tanık ifadeleri yer alırsa ne olur? Soruya CHP’nin hukukçu milletvekili Atilla Kart’ın yanıtı:
- Bu tam bir hukuk skandalı olur. Soruşturmayla ilgili dört - beş konuda zaten ciddi hukuki sakatlıklar vardı. Bir de gizli tanık ifadelerine yer verilirse iddianame çöker.
- Neden çöker?
- Gizli tanık dinlenmesiyle ilgili Tanık Koruma Yasası 5 Temmuz’da yürürlüğe girdi. Dolayısıyla savcının bu tarihten önce gizli tanık dinlemesi hukuka aykırıdır.
- Ya 5 Temmuz ile iddianamenin mahkemeye sunulduğu 14 Temmuz tarihleri arasında dinlemişse?
- O zaman durum daha da vahim demektir. Bu, savcının gizli tanıkları önceden elinin altında bulundurduğu... Onlardan aldığı bilgilere göre soruşturmayı yürüttüğü... Şablonu oturttuğu... 5 - 14 Temmuz
Biberin yağı olur mu? Olurmuş... DSP’nin düzenlediği “Türk Tarımı Hakkını Arıyor” adlı konferansın notlarını okurken gözümüze Hasan Ünal’ın konuşması takıldı... Yıllar önce CHP’de siyaset yapan... Uzun süredir Antalya’da tarımla uğraşan Hasan Ünal diyor ki:
- Urfa, Antep, Maraş biberini yok pahasına ihraç ederiz. Yarısı da içinden aflatoksin çıktı diye geri döner. Oysa biberin yağını çıkarıp ihraç etsek milyar dolarlar kazanırız...
Biber yağı güzellik ürünleri ve ilaç sanayiinde kullanılırmış. Meksika, ABD’ye milyarlarca dolarlık biber yağı ihraç etmekteymiş. Avrupa’dan da yüksek talep varmış. Biz bu talebi neden karşılamayalım? Eski Maliye Bakanı Zekeriya Temizel, bir dostuyla ortak makine ithal etmiş. Antalya’da kekik gibi bitkilerden yağ üretiyormuş. Hasan Ünal yağlık biber üretecek, o biberin de yağını çıkaracaklarmış yakında. Ancak sembolik, deneysel bir üretim bu... Geniş çaplı bir üretim mümkün... Ama ülkede kimse bu tür sorunlarla ilgili
Ankara’da Amerikalı yetkili trafiği arttı... ABD - İran savaşında belli ki Türkiye’ye hayli aktif roller düşünülüyor... Ancak Ankara’da hangi pazarlıkların yapıldığından Türk halkı tamamen habersiz... Kıbrıs’ta Mehmet Ali Talat fırsattan istifade Rum lideri Histofyas’a “Tek egemenlik tek vatandaşlık” ilkesine dayalı görüşme sözü verdi. Muhtemel sonucu CHP’li Şükrü Elekdağ şöyle belirtiyor:
“Sonuçta KKTC, Kıbrıs devletini temsil eden Rum Yönetimi’ne eklemlenir, Türk askeri çekilir, Türk halkı Ada’da azınlık olur.”
ABD ve AB’nin zorlamasıyla Türkiye’nin Ermenistan ile gizli temaslara başladığını dünkü gazetelerden öğrendik. Ermenistan Türkiye üzerindeki hayallerinden vazgeçmeden, Karabağ işgalini kaldırmadan görüşmelere başlanmasını ve sınırın açılmasını istiyor. CHP’li Onur Öymen’in dediği gibi:
- Dış politikada sürekli olarak Türkiye’nin verecekleri konuşuluyor...
İçerde de siyaset sürekli vermek
İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin, basın toplantısında Ergenekon (Agarta) iddianamesiyle ilgili dışarı bilgi sızdırılmasından ve bilgi kirliliği yaratılmasından şikâyetçi oluyor...
Aynı gün Agarta Savcısı Zekeriya Öz gazetecileri iki grup halinde toplayarak iddianamenin içeriği hakkında bilgiler veriyor. Hürriyet Başyazarı Oktay Ekşi durumu özetliyor:
“Bundan anlaşılıyor ki, iki - üç aydır yaşadığımız bilgi kirliliği ve pek çoğu uydurma haberle dolu furyanın ardında da ya Zekeriya Öz’ün kendisi vardı veya medya onun bilgi ve onayı ile bu kampanyayı yürüttü...”
Bu şikâyetler durumu değiştiriyor mu? Hayır...
Sadece savcıların bilmesi gereken gizli bilgiler her gün şakır şakır basına yansıtılıyor. İktidar yanlısı Star gazetesi dünkü sayısında, Savcı Zekeriya Öz’e ifade veren bir gizli tanığın ifadesini yayımladı. Zaman gazetesi üç gün önce bir başkasını yayımlamıştı. Star’daki gizli tanık anlatıyor:
‘Yapılan toplantılarda AK Parti’nin devrilmesi için Türkiye’de kargaşa
Yıllarca Milliyet’in Washington temsilciliğini yapan, bazen şaka yollu kendisinden “ABD’ nin Türkiye temsilcisi” olarak da söz edilen Yasemin Çongar, kendi isteğiyle o görevi bıraktı, Türkiye’ye gelerek yeni çıkan Taraf gazetesinde üst düzey görev üstlendi... Şimdi özellikle Ergenekon konusunda birbirinden ilginç yazılar yazıyor.. Dünkü yazısının başlığı şöyle:
“Ergenekon’da gelinen nokta, yeni dalgalar ve temizlik umudu...”
Yazı: “Ergenekon operasyonunda, en başından itibaren görev almış bir istihbaratçıyla konuşuyorduk” diye başlıyor... Bir başka paragrafın başlangıcı şöyle:
“Ergenekon soruşturmasını yürüten savcılarla operasyonları gerçekleştiren polisleri dinleyince şunu açıkça görüyorsunuz...”
Bir başka paragraf başı: “Soruşturmayı yürütenlerden birinin aktardığına göre...”
Anlaşılıyor ki Yasemin Çongar’ın bir ayrıcalığı var... Ve yayın yasağına, soruşturmanın gizliliği ilkesine vs. rağmen ona sürekli bilgi
Ergenekon iddianamesine temel olan kanıtların önemli bir bölümünü bilgisayar kayıtları oluşturuyor. CHP Adana Milletvekili Tacidar Seyhan kötü bir haber veriyor:
- İşçi Partisi ve Ulusal Kanal’da yapılan aramalar sonrası götürülen bilgisayarlar ve bilgisayar CD’leri ile ilgili polis tutanaklarını gördüm. Eğer bütün tutanaklar böyleyse hukuken hiçbiri delil sayılamaz, mahkeme tarafından kaale alınmaz.
- Sebep?
- Gördüğüm tutanakta götürülen malzemeler şöyle ifade edilmiş; bir adet filanca marka bilgisayar, bir adet üstünde ispirto kalemle armagedon yazan beyaz CD, 6 adet falanca marka CD, üç adet üzerinde CDR yazan CD, vs. Hiçbir bilgisayar ve CD’nin etiket ismi, değiştirilmesi mümkün olmayan birim numarası ve dosya boyutu tutanaklara yazılmamış. Bu yazılmayınca o bilgisayar ve CD’lerin sanıklara ait olduğunu ispat edemezsiniz. Çünkü filanca marka bilgisayardan istediğiniz yerde istediğiniz kadar bulabilir... CD’leri kafanıza göre doldurduktan sonra da
Silahlı terör örgütü kurarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ni ortadan kaldırmak...
- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ne karşı halkı isyana tahrik etmek...
- Askeri İtaatsizliğe teşvik etmek...
Bunlara benzer 11 maddelik bir ağır suç listesi...
İcracı kadro mu?
Emekli asker, gazeteci, öğretim üyesi, işadamı ve işsizlerden kurulu birbirini pek tanımayan 86 kişi...
Silahları mı? 27 adet el bombası...