TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’nu kutluyoruz... Rifat Bey dün Ankara Ticaret Odası Meclis toplantısında Ergenekon soruşturmasıyla ilgili konuşurken dedi ki:
“Bu camia din ve ifade özgürlüğü olmak üzere tüm özgürlüklerin savunucusudur. Bu camianın bir temsilcisi darbe günlerini hatırlatan bir şekilde gözaltına alındı. Bunu kabul etmiyoruz.
ATO’nun Yönetim Kurulu Başkanı Sinan Aygün’ün hiçbir açıklama ya da suçlama yapılmadan gözaltına alınmasını kınıyoruz.
Kamuoyu vicdanına uygun yöntemler vardır. Davet edilseydi ifade vermeye giderdi.
Demokratik yollarla bu göreve seçilmiş saygın birine yapılmış bu muameleyi hepimize yapılmış kabul ediyoruz.
Cumhuriyetin şerefi adaletidir. Cumhuriyeti korumak için bunun dışına çıkılmamalıdır. Yargıya yönelik inancımız tamdır. Ama şeffaf olmalıdır. Sayın Sinan Aygün’ün tabi tutulduğu muamele kabul edilemez...”
Hisarcıklıoğlu meslektaşı Aygün’e bu sözlerle sahip çıktı. Sinan Aygün’e uygulanan muamelenin çok daha ağırı
Türkiye olağandışı bir dönemi yaşıyor... Bu tür olağanüstü gelişmelere daha önce sadece askeri darbe dönemlerinde rastlanırdı. İlk kez gün ortasında böylesi karanlık yaşanıyor.
Milliyet’te 3 Mayıs 2008 tarihli yazısında Derya Sazak, Tayyip Erdoğan‘ın sendika başkanlarıyla görüşmesindeki sözlerini aktarmıştı... Erdoğan demişti ki: “Bütün deliller Danıştay suikastına çıkıyor. Bilgileri gönderdik, ama nedense yargı bu bağlantıyı kurmaktan kaçındı.”
Erdoğan, bu sözlerle, Ankara Ağır Ceza Mahkemesi’nin Danıştay cinayetini Ergenekon’a bağlamamasını eleştirmişti. Tabii aynı zamanda şunu açıklamış oldu ki...
Bu davayı kendileri bizzat yönlendirmektedir...
Deniz Baykal dün bu noktayı vurguladı:
“Bu Ergenekon değil, Başbakan’ın kişisel davasıdır.”
Gazeteciye kelepçe vurulması. Gözaltına alınmaların biçimi... Ve benzer uygulamalar adalete çoktan gölge düşürdü.
Başbakanlık Özel Kalem Müdürlüğü harcamaları 2005 yılında 35 bin YTL iken rakamın 2006 ve 2007’de birden 8 kat artması dikkat çekti. Başbakan bu artışı örtülü ödenek harcamalarının bu kalemden yapılmasına bağladı. Ancak bu açıklama ikna edici olmadı.. CHP Milletvekili Ahmet Ersin bu konuda yeni bir iddiada bulunuyor... Diyor ki:
“Başbakan’ın oğlunun 500 bin doları banka kredisi, toplam 2.5 milyon dolara gemi aldığı ortaya çıktığında ben bir soru önergesi vermiş... Bu kredinin hangi banka veya bankalardan hangi koşullarda alındığını sormuş... Önergeme Başbakan adına Cemil Çiçek, şu komik yanıtı vermişti: ‘Söz konusu kredi normal her Türk vatandaşına uygulanacak koşullarda alınmıştır.’
Benim o zaman söz konusu peşinatın örtülü ödenekten temin edildiği yönünde ciddi kuşkularım vardı... Başbakanlık’taki kaynaklarımdan aldığım duyumlar bu yöndeydi. Örtülü ödenek harcamalarıyla ilgili son günlerdeki tartışmalardan sonra bir kez daha ve açıkça soruyorum: 500 bin dolar
Emekli bürokratın Japon asıllı eşi hem Japon hem Türk uyruklu... Adına İnci Hanım diyelim... Karı koca yıllarca dış kamu görevinde bulunduktan sonra uzunca süredir Ankara’dalar...
İnci Hanım, bir süre önce nüfus cüzdanını yenisiyle değiştirmek üzere ilgili nüfus müdürlüğüne başvurmuş. Sıra, “din” hanesine gelince memur hangi dinden olduğunu sormuş. İnci Hanım, “Şinto” demiş. Memur önce elindeki, sonra bilgisayardaki listeye bakmış, “Burada böyle bir din yok” buyurmuş. Karı koca bunun üzerine “O halde din hanesini boş bırakın ” demişler. Memur, “Olmaz, boş kalamaz; en iyisi bu işi bilgisayara bırakalım” demiş. Bilgisayardan İnci Hanım’ın şansına “Hıristiyan” sözcüğü çıkmış ve nüfus kâğıdındaki din hanesine “Hıristiyan” yazılmış. Ve işte böylece İnci Hanım Şintoist olarak girdiği nüfus müdürlüğünden “Hıristiyan” olarak çıkmış...
Cehalete bakar mısınız? Adam bilmediği dinleri din saymıyor. Vatandaşın dinini değiştiriyor.
CHP’li Edirne Belediye Başkanı Hamdi Sedefçi’den sonra CHP’li Çorlu Belediye Başkanı Altan Ersin yolsuzluktan tutuklandı... Adalet karşısında herkesin boynu kıldan incedir. Yargı her türlü yolsuzluğu soruşturmalı ve cezalandırmalıdır...
Derken gazetelerde gözümüze bir başka haber ilişiyor...
Gaziantep’in AKP’li Belediye Başkanı Asım Güzelbey, kentte bir Disneyland yaptırmaya karar veriyor. İhale bu yılın başında yapılıyor. İhaleye tek bir firma: “Yükseliş Eğlence Parkları AŞ...” katılıyor... Ve tabiatıyla o kazanıyor...
Gaziantep’te yayımlanan Telgraf gazetesi ihaleyi kazanan şirketin ihaleden sadece üç hafta önce 2 Ocak 2008 günü kurulduğunu, sermayesinin 5 bin YTL olduğunu yazıyor. Belediye Başkanı Asım Güzelbey ile oğlunun bu firma ile özel ve güzel bazı ilişkilerinden söz ediliyor. AKP Gaziantep İl Başkanı Ökkeş Eruslu, yerel bir kanalda, “Biz tüyü bitmemiş yetimin hakkını yedirmeyeceğiz diye dört dönmüş adamlarız. Bunu hangi şerefsiz yapıyorsa o benim kan düşmanımdır” diye zehir
Yazar Ergun Poyraz; 28 Temmuz 2007... Em. Tuğg. Veli Küçük ve Sevgi Erenerol; 28 Ocak 2008.
Doç. Emin Gürses; 23 Şubat 2008.
İşçi Partisi yöneticileri Doğu Perinçek, Ferit İlsever, Hikmet Çiçek, Serhan Bolluk; 21 Mart 2008.
İsimleri tanıyorsunuz. İsimlerin yanındaki tarihler Ergenekon soruşturması kapsamında gözaltına alındıkları tarihleri gösteriyor... En az yatan 3 aydan fazladır tutuklu... Rekor 11 ay ile yazar Ergun Poyraz’da.
Bu kadar süredir tutuklular ama bırakın yargılamanın başlamasını... Henüz haklarındaki iddianame bile hazırlanmış değil... Ne zaman hazırlanacağını da kimse bilmiyor...
Ergenekon soruşturması ile AKP’yi kapatma davası aynı süreçte yürüyor. İlginçtir... AKP ve yandaşları “Kapatma davası bir an önce bitsin” talebinde bulunurken...
Ergenekon soruşturması sonucu hapishanede yatanlarla ilgili hiç “acele edilsin” talebi yoktur...
Evet, başka söz akla gelmiyor, “Helal olsun” demekten başka... Boş verin ötesini... Dün iki takımdan biri nasıl olsa elenecekti.. Bir yanda futbol tarihi zengin, disiplini dillere destan Alman panzerleri... Bir yanda o takıma 90 dakika kök söktüren Türk panterleri... İlk yarıda topu topu iki atak yapabildiler... Bizim bir golümüzden başka bir tane direkten dönen, en az 4 tane de direkleri yalayan topumuz var. Takımın neredeyse yarısı sakat ve cezalı... Kimi futbolcular ilk kez sahaya çıkmış. Ama on birimiz harikalar yaratıyor... Fatih Terim’in İsviçre’ye geleli beri kenarda unuttuğu Ayhan da, Kazım ile Uğur da, liberoda ilk kez görev alan Mehmet Topal da, Semih ile Hamit de... Bizimkiler bir ikinci lig takımıyla oynar gibi rahat... Kaçan gollere yanıyoruz sadece... Oynanan futbolla gururlanıyoruz... İki takımdan biri diğerini eleyecekti. Onlar kazandılar. Çünkü, futbolu 90 dakika aynı disiplinle oynuyorlardı... Biz gol sonrası biraz gevşemenin, son dakikaları oynamayı becerememenin cezasını ödedik...
Bunlar önemli değil... Önemli olan dün ortaya
Başbakanlık’tan önceki akşam, Özel Kalem harcamalarının nasıl olup da 2005 yılından sonra aniden 8 kat arttığına ilişkin bir açıklama yapıldı... Denildi ki:
“Başbakanlık Özel Kalem Müdürlüğü 2007 yılı bütçesi 290 milyon 785 bin 381 YTL olup, bunun yüzde 90’ı olan 262 milyon 286 bin 521 YTL’si örtülü ödenektir. Örtülü ödenek, bütçe tekniği gereğince ‘görev gideri’ olarak Başbakanlık Özel Kalem Müdürlüğü bütçesinde gösterilmektedir.”
Açıklama yeterli mi? Hayır... CHP Milletvekili Atilla Kart dün Başbakan’a sordu:
“Yasaya göre örtülü ödenek faslından yapılacak harcamaların; Başbakan, Maliye Bakanı ve sorumlu bakan tarafından müştereken imza edilmiş kararnameye dayanılarak tahakkuk ettirilmesi , Merkez Saymanlığı’nca bu ödemelerin yapılması gerekir...
1. Başbakanlık Özel Kalem Müdürlüğü, örtülü ödenek harcamalarına hangi sıfat, yetki ve yasal dayanakla iştirak etmiştir?
2.