Açık Pencere - Hediyeler konusuna neden açıklık getirmiyorsunuz? Cevap şöyle:- Bana gelen hediyeleri Kayseri'de bir müze kurup orada sergileyeceğim. Bana soruyorlar, ne hediye geldi diye. Ben şimdi gelen her hediyeyi, "Bakalım kim ne getirdi?" diye söyleyecek değilim. Memurlar kaydediyor hepsini, müzede sergilenecek. O konudaki titizliğimi bilenler biliyor. Bir tek bu soru olsa derhal açıklama yapılması talimatını verirdim. Ancak, adam, hemen her konuda, ipe sapa gelmez iddialarını yazıp "Cumhurbaşkanı cevap versin" diyebiliyor. Bu üsluba cevap vermem...Cumhurbaşkanı gazetecilerin üslubuna kızmış gibi yapıyor. Ne var ki, soruyu soran sadece gazeteciler değil. 3 CHP milletvekilinin de konuyla ilgili 3 soru önergesi var... Cevap bekliyorlar. Sorulan soru basit:- Suudi Arabistan Kralı size ve eşinize hediye getirdi mi? Hediyelerin kaydı yapıldı mı?Cevap olarak "Getirdi, kayda geçirildi" veya "Getirmedi" demek çok mu zor?Sorunun cevabı için en az 7 - 8 yıl Kayseri'de müze kurulmasını mı bekleyeceğiz? O zamana kadar insanlar başka şeyden olmasa meraktan ölür!Üstelik Sayın Gül'ün bu konudaki titizliği de kendi beyanının aksine pek bilinmiyor... Kızının düğününe gelen hediyelerin
Açık Pencere - Kürtçe TV yayınlarına ilişkin sınırlamalar kaldırılmalı... Üniversitelerde Kürtçeyle ilgili bölümler kurulmalı.. Ana dilde öğrenim sağlanmalı... Kamu hizmetlerinde ana dile izin verilmeli.. Bunları terör örgütüne "meşruiyet sağlayan" yasaklar diye adlandırıyor. Böylece terör örgütünü bir biçimde meşru görüyor. Onu geçelim... Peki bu adımlar atılınca terör bitecek mi? Hayır... Sıranın anayasa değişikliklerine geleceğini ifade ediyor Tanrıkulu...Biliyorsunuz bu değişikliklerin de ucu bucağı yok... İstekler Kürtlerin kurucu ortak olarak Anayasa'ya girmesinden değişmez maddelerin değiştirilmesine kadar uzanıyor...Eğri oturup doğru konuşalım... Terör sürdükçe istekler de bitmeyecektir. Üstelik iktidarın atacağı her demokratik adım devletin yenilgisi, terör örgütünün başarısı olarak kayda geçirilecektir. O yüzden bölgedeki demokratikleşmenin ön şartı terör örgütünün silah bırakması olmalıdır...1999' da terör durmuştu. 2004'e kadar geçen sürede demokratik adımlar atıldı. OHAL kalktı. Kopenhag kriterleri hayata geçirildi. Kürtçe serbest kaldı. Kürtçe radyo ve TV yayınları başladı. Ama 2004'te terör yeniden başlayınca demokrasi adımları da durdu... Tablo açık... Öncelikli
Açık Pencere Gül'e her şeye rağmen o gece iki önemli soru soruldu... Bir, "Suudi Arabistan Kralı size ve eşinize hediye getirdi mi, hediye kaydedildi mi? İki, oğlunuzun internet üzerinden mısır pazarladığı doğru mu?" Abdullah Gül iki soruyu da geçiştirdi. Cevabında "mısır" lafı bile geçmedi...Dün gazeteleri taradık... Böyyük onca gazetede Çankaya üzerine düşen bu gölgeyi sorgulayan satırları boşuna aradık. Oysa... Ahmet Necdet Sezer'in bir resepsiyonda konuklara döner ekmek ikram etmesi olay olmuş... Büyük gazete bunu manşetinden duyurmuş, ertesi gün de lezzet uzmanlarını konuşturarak olayda görgüsüzlük boyutu araştırmıştı... Devran değişti... Artık hepimiz devekuşuyuz! Cumhurbaşkanı Gül'ün gazeteci sorularını yanıtladığı "Zirveden Bakış" adlı TRT programı en çok izlenen ilk 100 program arasına girememiş. "Alaattin'in Sihirli Lambası ve Pembe Panter" gibi çizgi filmler bile Abdullah Gül'den fazla izlenmiş... Bunu gazetecilerin Gül'ü fazla yormayacağının baştan anlaşılmasına mı yormalı? Yoksa Çankaya'da farklı karizma yaratamamasına mı? KKTC Cumhurbaşkanı Talat, Ankara'da A tipi devlet protokolüyle karşılanmış. KKTC'ye "Kıbrıs Türk tarafı" diyerek kimimize "Aa" dedirttiği için mi?
Açık Pencere "Gerek bakanlığım sırasında gerek şimdi hediyelerle ilgili konularda çok titiz davranmışımdır. Gelen hediyeler kayda geçirilmiştir. Şimdi, gelen hediyelerle ilgili, kim ne getiriyorsa, ilgili kişiler kayda geçirir. Bunlarla ilgili cumhurbaşkanlığında belli bir uygulama yok doğrusu. Mesela, daha önceki cumhurbaşkanlarından Süleyman Bey İslamköy'de bir müzeye bütün bunları koymuş. Benim fikrim bütün gelen hediyeleri müze şekline dönüştürmektir."Konu hakkında CHP'nin üç soru önergesi var. CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu diyor ki:"Soru iki bölümlü ve çok net; Birinci bölüm; Kral Abdullah size ne hediye verdi? İkinci bölüm; bu hediyeyi ne yaptınız? Görüldüğü gibi Sayın Gül, Kral Abdullah'ın hediye vermediğini söylemiyor. Ancak hediyenin ne olduğu sorusuna da yanıt vermiyor. İkinci sorunun yanıtı da dikkat ederseniz sözü edilen hediyeye değil, genel olarak yaptığını söylediği uygulamaya ilişkin. Hediyelerle ilgili Cumhurbaşkanlığı'nda belli bir uygulama yokmuş! El insaf. Sayın Sezer'in uygulamasını niye yok sayıyorsunuz? Gelen hediyelerin hepsi kayda geçiriliyormuş! Öyleyse daha iyi ya... Açıklayın Kral Abdullah'tan aldığınız hediyenin ne olduğunu ve ne şekilde
Açık Pencere Peki biz ne olacağımızı neden bilmiyoruz? Bir ülke yarın ne olacağını bilmez mi?Bilmiyoruz, çünkü AKP'nin yarattığı fidelikte ne yetişeceğini kestiremiyoruz...Okullarda, yurtlarda, kurslarda, denetim dışı kalmış radyo televizyon yayınlarında din adına Atatürk, cumhuriyet, çağdaşlık, bilim düşmanlığı öğretiliyor... Gençliği anaokulundan başlayarak şekillendiriyor; kaderci, ezberci, kul yapılı veya lümpen bir nesil oluşturuyorlar.Bu fidelikten hangi ürün alınır? Nasıl bir fotoğraf ortaya çıkar? Kim bilebilir?..Bunu bugün iktidarda olanların dahi kestirebileceklerini sanmıyoruz...Bakınız Prof. Aysel Ekşi ne diyordu üç gün önce Cumhuriyet'teki yazısında:"Devlet ve hükümet desteklemese dahi... aşırı dinci gruplar bir kere belli bir güce ulaşırsa, o ülkede Müslüman insanların doğumundan ölümüne kadar tüm yaşamlarına karışma hakkını kendilerinde görüyorlar. Sonuçta istedikleri baskıyı yapmakta, insanların yaşamını din adına istedikleri gibi saptırmakta engel tanımıyorlar."Yarın ne olacağımızı kim bilebilir? Üç ay önce "Türkiye Malezya olur mu?"yu tartışıyorduk... Geçen akşam baktık Kanaltürk'te Merdan Yanardağ'ın programında uzmanlar oturmuş, "Türkiye Pakistan olur mu?"
Açık Pencere "Ek binanın yapımı engellenebilirdi. Ancak Başkan Kadir Topbaş, bürokratların 'itiraz edin' uyarısına rağmen dosyaları yanlış adrese gönderince bu yol da işletilemedi."Ne masum bir yanlışlık... Karşılığında ne ballı börek...Gelin de sormayın:"Acaba bugüne dek böyle küçük yanlışlıklar sonucu kaç imar cinayeti işlendi? Kaç trilyonluk rant sağlandı?"* * *Peki sonuç ne olacak dersiniz? Biz söyleyelim... Çok büyük olasılıkla o otel oraya dikilecek...Bir tarihte yine Eminönü'nde bir tarihi eser vahşetinin peşine düşmüştük...O günlerde Anıtlar Kurulu'nun bir üyesiyle konuşuyorduk. Muhterem dedi ki:- Siz bu konularda mücadele ediyorsunuz ama bana kalırsa iyi yapmıyorsunuz...- Neden?- Çünkü bu tür mücadeleler sonuç vermiyor. Parayı bastıran istediği binayı istediği yere dikiyor. Siz sadece bürokratların ve belediyecilerin biraz daha fazla rüşvet almasını sağlıyorsunuz o kadar...Gerçek budur.. Ama yine de ara sıra bu tür örnek olayları yakalayıp ipliğini pazara çıkarmak iyidir. Vatandaş küçük yanlışlıklar! sonucu ne büyük voliler vurulduğunu öğrensin... Haberi oluşturan gazeteci arkadaşlarımızı kutluyoruz... Haber Araştırma servisindeki arkadaşlarımız günlerdir Sultanahmet'teki
Açık Pencere Brisbane'da yaşayan okurumuz Necip Kültür'ün bildirdiğine göre... Eyaletin en büyük gazetesi olan "The Courier Mail"in pazar baskısı olan "The Sunday Mail"de geçen pazar günü bir test yayımlandı. Testin 22. sorusu aynen şöyleydi:"İşinizi yaptırmak için aşağıdaki ülkelerden hangisinde büyük bir ihtimalle bir devlet görevlisine rüşvet vermeniz gerekmektedir? a) Kolombiya b) Türkiye c) Finlandiya"Doğru yanıt olarak "b" gösterilmiş, sebebi de şöyle açıklanmış:"Türkiye, Dünya Yolsuzluk Endeksi'nde 77. sırada bulunan Kolombiya'nın önünde 59. sıradadır. Finlandiya ise dünyada en az yolsuzluğun olduğu ülkedir..."Görüldüğü üzre... Rüşvet deyince adımız uyuşturucu cenneti Kolombiya'nın da önünde geliyor... Ünümüz bu yönde yürüyor.AKP iktidarı 5 yıldır işbaşında... Başbakan hortumları kestiğini her yıl birkaç kez açıklıyor... Hortumlar kesiliyor ama yasa dışı para bir takım ceplere akmaya devam ediyor... Demek ki.. Hortumların kesildiği falan yok... Üstelik adımız dünyada "Müslüman ülke" olarak da geçiyor.Herhalde din ile ahlakın aynı temele oturduğunu bilen dünyalılar bu duruma da şaşırıyordur...Ne bilsinler bizde bazılarının, Müslümanlığı, yolsuzluğun kamuflajı olarak
Açık Pencere "Bugün toplumumuzda yılbaşı kutlaması adı altında düzenlenen eğlence ve toplantılar kültürel ve geleneksel bir temele sahip değildir."Şimdi de Diyanet İşleri Başkanı Prof. Ali Bardakoğlu'nun dünkü gazetemizde yer alan yılbaşı kutlamalarına ilişkin demecinden iki cümleyi dikkatinize sunalım."Bugün dünyada yılbaşı kutlamaları dinsel bir bağlamdan öte kültürel bir anlam ifade etmektedir. Dolayısıyla yeni yıl kutlamaları işçi bayramı, doğum günü kutlamaları gibi evrensel kültürün bir parçası olarak üretilen ve geliştirilen, sonuçta bütün insanlığa mal olan olumlu bir davranış biçimi olarak görülmelidir."* * *Diyanet İşleri Başkanlığı her zaman olduğu gibi olayı çağdaş bir gözlükle yorumluyor. İstanbul Müftülüğü ise ortamı geriyor. Hatırlarsınız, 1994 yılında kimi dinci örgütler, açık açık yılbaşına yönelik tehditler savuruyordu. Yeni yıla bir gün kala, 30 Aralık'ta Taksim The Marmara kafede patlayan bomba değerli arkadaşımız Onat Kutlar ile Arkeolog Yasemin Cebenoyan'ın hayatına mal olmuştu... Aradan bunca yıl geçti "Yılbaşı gavur adetidir, o gece çok eğlenmeyin" kampanyası hâlâ sürüyor... Vatandaş yılda bir gün kendince eğlenecek... Bazıları o geceyi gerginleştirmeyi iş