Gerçek liderlik tek bir çeşittir: İnsanlara yol gösterir; onları mecbur etmez. Onları dahil eder; zorlamaz...Bir liderin kendini önemsemesi kendini baltalayan bir şeydir.Liderliği göz kamaştırıcılık olarak değil, sorumluluk olarak görün. Başarı kadar başarısızlığın da sorumluluğunu kabul etmeye hazır olun.Gerçek lider kişisel isteklerini en başa değil en sona koyar.En iyi liderlik köklerini merhametten, iyiilikten, başkalarının iyiliği için hissedilen derin endişeden almaktadır.Liderlik hizmet almak değil hizmet vermektir.İnsanları sizin olmalarını istediğiniz şekilleri ile değil, oldukları halleriyle kabul ederek çalışın. Sadakat kazanmak için önce kendiniz sadık biri olun.Kendinize bağlı insanları susturmakla bir şey kazanamazsınız.Girişim ruhunu öldüreceği için çok fazla kural koymayın.İnsanlardan onların size vermeye gönüllü oldukları kadar otoriteyi kabul edin.Kendinizin yapmaya hevesli olmadığı hiçbir işte başkalarını görevlendirmeyin.Eğer size karşı olumsuz duygular uyanırsa karşı saldırıya geçmeyin, duygular sakinleşene kadar bekleyin... Liderlik üzerine yeni bir kitap; "Destekleyici Liderlik Sanatı"... Yazan Donald Walters... Ganj Yayınları'ndan çıkan kitaptaki ilkelerden
Kıbrıs ile ilgili bölüme bakıyoruz... Aynen şöyle:"Kıbrıs sorununa BM gözetimi altında adil ve kalıcı, kapsamlı ve karşılıklı olarak kabul edilebilecek bir çözüm sağlanmasının desteklenmesi ve bu bağlamda Kıbrıs Türklerinin üzerindeki izolasyonların kaldırılması."Bu mu ortak vizyon?Dikkat buyurun... KKTC'den söz edilmiyor... "Kıbrıs Türklerinin üzerindeki izolasyonların kaldırılması" sözü ise hiçbir şey ifade etmiyor... Çünkü Ankara Rumları tanıyınca, adada Rum egemenliği sağlanınca, zaten Türkler üzerindeki izolasyonlar kalkmayacak mı?Nitekim Ortak Vizyon Belgesi'nin açıklandığı gün NTV Televizyonuna demeç veren ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Dan Fried, Türkiye'nin eninde sonunda Rumlara limanları açmak mecburiyetinden söz ediyordu...Türkiye'nin en büyük sıkıntısı PKK... Gül'ün ziyaretinden çok değil bir hafta önce, Türkiye'nin Washington Büyükelçisi Nabi Şensoy, Washington Times'a verdiği demeçte, Kürdistan Demokratik Partisi ve Kürdistan Yurtseverler Birliği'ni, PKK'ya silah ve mühimmat sağlamakla suçluyor, bu iki partinin ABD'nin müttefikleri olduğunu belirtiyordu.Ortak Vizyon Belgesi'nde PKK ile ilgili satırlar şöyle:"PKK ve buna bağlı örgütlerle mücadele de dahil olmak üzere
"Güçlü dini inançlara sahip olmak cumhurbaşkanlığına engel olmamalı."Okurumuz Fevzi Kansak soruyor:- Güçlü inancın kriterlerini kim belirliyor?Herhalde yine Başbakan'ın kendisi... Erdoğan devam ediyor:"Cumhurbaşkanı adayının tüm ülkeyi bağrına basabilecek, ayrımcılığa izin vermeyecek ve AKP'nin onayladığı bir aday olması gerekir."Bir cümle önce güçlü dini inançlara sahip olmaktan söz eden ve başkalarının güçlü dini inançlara sahip olmadıklarını ima ederek böyle bir ayrım yapan Başbakan, bir cümle sonra yeni cumhurbaşkanını tüm ülkeyi bağrına basabilecek, ayrımcılığa izin vermeyecek biri olmasından dem vuruyor...Soruyor: "Dindar bir insanın da siyaset yapma hakkı yok mudur?"Bir başka ucuz ayrım da bu. Sanki bugüne dek siyaset yapan diğer kişiler dinsizdi."Halk bizim eşlerimizin başlarının kapalı olduğunu görerek oy verdi" diyor Başbakan.Yüzde kaç oy verdi? Yüzde 25... Onu da unutmamak gerekir... Tayyip Erdoğan, Reuters Ajansı'na Cumhurbaşkanlığı konusunda demeç veriyor: Kültür Bakanı Atilla Koç, ben çok zekiyim, demiş. Zeki olduğu zekâsını bu kadar iyi gizlemesinden belli... Çelik Gülersoy... İstanbul'u İstanbul yapan adam... Ölümünün 3. yılında bugün Demirciköy'deki mezarı başında
Aradan bir yıl geçmeden... Sistem çöktü.. Çünkü hesaba kitaba sığmıyordu... Vatandaş bir yıl içinde eski günlerini arayacak duruma geldi. Hastalar ilaca ulaşmak için artık günlerce kapı kapı sürünüyor... Derken "1 Temmuz" kararıyla yaraya tuz ekildi...Bu karara göre... Ayakta tedavilerde artık paket fiyat uygulanacak. Rakam tedavinin ve gidilecek hastanenin türüne göre 29 ile 54 YTL arasında değişiyor. Prof. İrfan Soykan olacakları haber veriyor:"Örneğin iç hastalıklar branşı için belirlenen fiyat 44 YTL... Fiyatın çok komik olduğu yetmezmiş gibi buna kan tahlilleri, endoskopik incelemeler, akciğer filmi, tomografi, magnetik rezonans da dahil..."Şimdiye dek sosyal güvenlik kurumları muayene ücreti olarak hekime 15 YTL ödüyordu. Ayrıca hekimin istediği tetkiklerin bedelini de eksiksiz karşılıyordu. Şimdi her şey dahil 44 YTL ödeyecek.Ancak (ayakta tedavilerde) hekimin hastadan isteyeceği kan tahlilleri, tetkik, röntgen, tomografi, MR gibi masrafları ödemeyecek. Bu kural özel hastanelerde geçerli olacak. Netice; hekim hastaya gözüyle bakarak ve dinleyerek teşhis koyacak... Ya da hasta tetkikleri cebinden ödeyecek... Fakir fukara yandı... Çok değil daha geçen yıl.. Büyük fiyakayla
- Dostum, IMF hakkında ne düşünüyorsun?- Bir fıkra ile anlatsam?- Olur.- İki kurbağa bir gün ayran bakracına düşmüş. Başlamışlar çırpınmaya... Bir tanesi bir süre çırpındıktan sonra kurtuluş olmayacağını anlayıp kendini salıvermiş. Boğulup gitmiş. Diğeri ise çırpınmaya devam etmiş. Çırpındıkça, ayranın yağı üstte birikmeye başlamış. Kurbağa, üzerine oturabileceği kadar yağ birikince, çıkıp yağın üzerine oturmuş...- Kurtulmuş mu?- Hayır. Aksine o zaman yanmış... Ayran sahibi yağları görünce kurbağanın sağladığı faydayı görmüş, onu başka bir bakraca atmış. Kurbağa çırpındıkça, ayranın üzerinde yağ tabakası oluşuyormuş. Kurbağa tam kurtulduğunu zannederken, ayran sahibi, biriken yağları toplayıp kurbağayı diğer bakraca atıyormuş. Bu böylece sürüp gitmiş.- Eeee?- Eeesi şu. Biz çırpındıkça, IMF 'Sizi kurtarıyorum' diye bizi alıyor, bir başka bakraca atıyor. Ve biriken yağları toplayıp uluslararası para babalarının ekmeğine sürüyor. Hepsi bu kadar... Fıkrayı Sedat Örsel dostumuz göndermiş. Bir gün bir dostuma sordum: ABD'deki para transfer şirketleri, adı Ahmed, Muhammed olanları terörist olarak görüp hizmet vermiyormuş. Müslüman şirketler de aynı şeyi adı George veya Tony olanlar için
- Bildiklerimi açıklarım haa...Ama siyasete yakışmıyor. Erdoğan hafta sonunda Kastamonu'da gürlüyor:"Benim İstanbul Belediye Başkanı'ma yönelik olarak yapmış olduğunuz bu olayların arkasında nelerin yattığını çok iyi biliyorum. Kendi gayri meşru menfaatlerinizin önü kesildi diye bu haberleri yaptığınızı millete anlatacağım..."Rahatsızlık konusu dün birinci sayfamızda yer alan, daha önce Radikal'de yayımlanmış bir haber... İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Sanat ve Meslek Eğitim Kursları (İSMEK) ihalesinde adeta yandaş firmayı tarif eden şartlar açıklıyor. Bu ihaleler üç yıldır isim olarak farklı ama köken olarak aynı (yandaş) holding tarafından kapatılıyor...Ciddi bir belediye başkanı veya siyasetçi, böylesine ciddi suçlamaların ertesi günü bir basın toplantısı düzenler, soruları yanıtlar, yalan haberi veren basın organını rezil eder... Son ceza yasasıyla yalan yazan gazetecilere hapis cezası bile kondu. Kadir Topbaş, yalan haber varsa dava da açabilir. Ama açmıyor. Açamıyor. Çünkü haber doğru. Başbakan da olayı soruşturacağını açıklamak yerine (anlaşılan ne olup bittiğini iyi biliyor), tehdit ve blöfle üzerini örtmeye çalışıyor. Ne var ki Ali Dibo icraatı öyle gizlenecek gibi
Hürriyet'te haber... Washington Büyükelçimiz Nabi Şensoy, Washington Times gazetesinde ABD'nin müttefiki olan iki Kürt grubun (IKYB ve IKDP) PKK'ya silah, güvenli geçiş ve lojistik destek sağladığını anlatıyor. ABD'nin Kürt gruplar üzerindeki nüfuzunu kullanmasını istiyor...NATO'nun ikinci büyük ordusunu besleyen Türkiye, üç beş bin teröristin karşısında acizdir. Üç yıldır, bütün yapabildiği PKK'yı ABD'ye şikâyet etmekten ibaret kalıyor...Bölgenin nabzı Irak'ta atıyor. Ama Türk dış politikasının Irak üzerinde en küçük etkisi ve ağırlığı yok. Çektiği restlerin ardını getiremeyen, kırmızı çizgilerini savunamayan, yaptığı tehditler boş çıkan, ABD'nin sözünden çıkamayan bir ülkeyi kim takar? Kimse tabii ki... Ve iflas eden politikaların bedelini Güneydoğu'da günahsız gençler, hayatlarıyla ödüyor... Peki nereye kadar? Kimse sormayacak mı? Güneydoğu'dan her gün birer ikişer şehit haberi geliyor... Ağlayan analar, tabutların üzerine kapaklanan kardeşler, mahzun babalar, öksüz yavrular... Varoşlarda gece yarılarına kadar televizyon başlarında oturup son haberleri dinlemeden yatamayan...Oğullarıyla ilgili kötü haber almayınca bir geceliğine mutlu olup kafalarını yarın endişesiyle yastığa
- Devlet doğrudan vergi alması gereken kesimlerden bunu alamayınca dolaylı vergilere yükleniyor. Dolaylı vergide sadece benzinde değil, örneğin iletişim, cep telefonları, motorlu taşıtlar, alkollü içkiler vs. de de dünya şampiyonuyuz. Avrupa'da yüzde 35 olan dolaylı vergi oranı bizde yüzde 70...- Peki çözüm?- Her yıl gazetelerde kuyumcu, kürkçü, diş hekimi vs. gibi serbest meslek sahiplerinin komik vergiler ödediğini... Ama bu insanların aynı zamanda beyan ettikleri gelirin çok çok üzerinde bir yaşam sürdüklerini okuruz. Bu insanlara, arkadaş sen bu kadarcık gelirle bu lüks yaşantıyı nasıl sürdürebiliyorsun... Şunu bir açıkla bakalım diye soramıyoruz. Bunu sorabilirsek işsizlik de yolsuzluk da, devletin dolaylı vergilerle garibana yüklenmesi de ortadan kalkar.- İyi de niye soramıyoruz?- AKP'nin iktidara gelir gelmez, 9 Ocak 2003'te ilk çıkardığı yasalardan biri, kişilerin servetlerindeki artışın kaynağının sorulamayacağına dair yasa oldu. Kaynak sorulamayınca sonuçta o kişilerden... Örneğin milyon dolarlık serveti olmasına karşın vergi dairesinde kaydı bile bulunmayan Maliye Bakanı'nın oğlundan dahi vergi alınamıyor. O zaman gelsin dolaylı vergiler, gelsin garibanlar. Benzin