- Limanlar sakın açılmasın, eğer açılırsa Kıbrıs'ta çözüm için son manivela da elimizden gider, demiş... AB ise bastırıyor:- Ya limanları açın ya müzakereler durur...Peki ilişkiler bu kopma noktasına gelinceye kadar Talat neredeydi? Bugüne dek Erdoğan'la tam bir uyum içinde değiller miydi? 17 Aralık Brüksel toplantısından bu yana adım adım bu noktaya gelindiğini herkes gördü de Talat mı görememişti! Geçiniz...Limanlar açılırsa ne olur?Sonrasını görmek zor değil. Havaalanı ve limanların açılmasıyla Türkiye'ye gelecek Rum araçlarının ve mürettebatın sorunları olacak... O sorunların çözümü için Rumların Türkiye'de diplomatik temsilcilik açması zorunluk kazanacak. Diplomatik temsilcilik açılmasıyla fiili tanıma hukuki tanımaya dönüşecek. Kıbrıs Rum Kesimi'nin resmen tanınması artık KKTC'nin tanınmaması anlamına gelecek. KKTC'deki Türk askeri işgal gücü durumuna düşecek. Ardından Kıbrıs'tan Türk askerinin ve Türkiyeli göçmenlerin çekilmesi, Rumlara milyarlarca dolar tazminat ödenmesi ve Barış Harekâtı ve sonrasında Kıbrıs'ta görev yapan Türk görevlilerin savaş suçlusu olarak yargılanması söz konusu olacak... Limanların açılması sonun başlangıcıdır... KKTC Cumhurbaşkanı M. Ali Talat:
Pirinçten yapılmış hançer, nargile... Bakırdan yapılma ibrik, cezve... Camdan nazar boncuğu vesaire... Türkiye'de maalesef turizm gelişirken anı eşyası sektörü gelişmedi. Bu eksikliği geçenlerde Antalya Belediye Başkanı Menderes Türel ile konuşuyorduk:- Turist, dedi, Antalya hatırası diye buradan Çin mallarını alıp gidiyor...Bu kadar mı zor anı eşyası üretmek? Yok canım... İstanbul Modern Sanat Müzesi'nin hatıra eşyası satan bölümünü... Veya müzenin şimdi Kanyon Alışveriş Merkezi'nde açılan şubesini gezerseniz... Hatıra eşyasının en kaliteli örneklerinin Türkiye'de de pekâlâ üretildiğini görürsünüz... Modern Sanat Müzesi'nin yaratıcısı Sayın Oya Eczacıbaşı zarafetini bu sektöre de yansıttı. Mağazaların müdürü Feride Bayrak Hanım güzel ürünler ortaya çıkardı. Kendileriyle bu konuyu konuştuk birkaç gün önce... Anadolu'dan talep gelirse gönüllü olarak teknik yardımda bulunmaya söz verdiler. Mesele kentlerin, turistik merkezlerin uyanmasında. Görev öncelikle kentlerin belediye başkanları ve ticaret odalarına düşüyor... Biraz gayret... Londra'dan, Paris'ten Münih'ten.. Avrupa'nın herhangi bir kentinden dönerken az paralarla eşinize dostunuza ne çok hediye alırsınız... Armalı
- Toplumun tamamını kucaklama, herkese eşit mesafe, gerginlik yaratmama, birlik ve beraberlik zemini hazırlama, koordinasyon....Gazeteler genellikle:- Başbakan kendini tarif etti, diyorlar...Acaba? Yukarıdaki özelliklerin hangisi Başbakan'da var? Erdoğan, "Ben bu işte yokum" demek istemiş olmasın!Anayasanın 104. maddesi Cumhurbaşkanı'nın görevlerini sayarken bakınız ne diyor:"... Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Milleti'nin birliğini temsil eder, Anayasa'nın uygulanmasını, devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetir..."Bu madde, yüksek yargı organları, TSK, üniversiteler, YÖK başta olmak üzere devlet kurumlarıyla kavgalı ve çoğuyla dargın birinin Cumhurbaşkanı olmaması gerektiğini gösteriyor... Cumhurbaşkanının eşi türbanlı olabilir mi?Bu soru bile geride kaldı. Cumhurbaşkanı öncelikle iktidardan gelecek her yasa ve karara gözü kapalı onay verecek bir "memur" olmamalı... Laik demokratik cumhuriyeti gözeten bir kişilik sergilemeli... Her türlü fotoğrafta Türkiye'yi ve çağdaşlığı temsil etmeli...Fikret Otyam'ın güzel bir ölçüsü vardır ki paylaşırız:"Resmini odamın duvarına asabileceğim, göğsümü gererek işte bu benim cumhurbaşkanım diyebileceğim birini görmek istiyorum o
"Ben adeta ülkemi pazarlamakla mükellefim."Haydarpaşa ranta dönüştürülecek. Bu belli. Kâh Manhattan olacağı kâh Venedik olacağı söyleniyor. Ama tam olarak ne olacağını bilmesi gereken hiç kimse bilmiyor. Hükümet İstanbul'un tüm çehresini değiştirecek dev projeler yapılırken ne mimarların, ne şehircilerin, ne sanatçıların, ne sosyologların, ne üniversitelerin fikrini alıyor... Bu kent sanki üzerinde yaşayan 12 milyon insanın değil, iktidar partisiyle ne olduğu belirsiz karanlık görünümlü Ortadoğulu işadamlarının ortak malıdır. Rant cinnetine tutulmuş iktidar ve Anakent, herkesi ot yerine koymakta, yok saymaktadır.Mimar Mücella Yapıcı, Koruma Kurulu'nun Kadıköy bölgesini sit alanı ilan ettiğini, ancak kararın dışarı tebliğ edilmediğini, Marmaray gibi inşaatların bu karar yokmuşçasına sürdüğünü anlatıyor. Karar neden çekmecede tutuluyor? Muhtemelen bir başka kararla iptal edilecek o yüzden.Haydarpaşa Garı'nın Hasanpaşa'ya taşınacağı söyleniyor. Mimar Behiç Pek, dev Fenerbahçe Stadı'nın, belediye ve evlendirme dairesinin, kavşakların arasında dev bir tren garının çılgınlık olacağını söylüyor. Haklı... İstanbul, cehalet ve satıcıların elinde inliyor... İstanbul Mimarlar Odası'nın dün
"Yerli oyuncular kısa vadeli kâr peşinde koşup yaptıkları işlemlerle yabancıların da kafasını karıştırıyorlar. Hareketlerine dikkat edip ekonominin görüntüsünü bozmasınlar. Bozarlarsa ne olur? O zaman ben de yapacağımı biliyorum.""Kısa vadeli kâr peşinde" koşmak gibi affedilmez suç işleyen! yerli oyuncular bu tehdit karşısında ne yapacak? Bilemeyiz ama bir iş yöneticisi dostumuzun yaptığı yorumu size aktaralım:"Bu, işadamına kâr peşinde koşma... Santrfora gol atmak için uğraşma... Kemal Unakıtan gibi siyasetçilere kendi cebini değil vatandaşın cebini düşün demek gibi abes bir şey. Onun da ötesinde komik. Yerli ya da yabancı olsun, adam borsada niye oynar? İlk olarak tabii ki kâr etmek için. İkinci olarak da bu kârı en kısa zamanda elde etmek için. Herhalde hiç kimse borsaya, ülke ekonomisine katkım olsun, çorbada benim de tuzum bulunsun diye girmez..." Kemal Abi'miz (Kemal Unakıtan) komik bir insan... Her koşulda yüzümüzü güldürmesini biliyor. Nitekim dün de güldürdü. Nasıl mı? Borsa'da yaşanan çöküşe çok kızmış... Sorumlusunun yerli oyuncular olduğuna karar vermiş... Tehdidini savurmuş; Fıkra Cüneyt Arcayürek'ten... Delikanlı, kızın babasına sakin şekilde: - Aslında formalite ama
Müteahhitlerin karayolları inşaatlarından doğan ödenek üstü alacakları ne zaman ödenecektir? Duble yolların çok başarılı olmadığını artık hükümetimiz de kabul ediyor. Toplu konut projelerinin tıkanması an meselesi. Bu sorunları nasıl çözeceksiniz? Faiz, döviz, borsa, enflasyon ve zam boyutlarıyla yaşamakta olduğumuz sarsıntılar öncü mü yoksa artçı sarsıntılar mıdır? vs... vs... Sorulara Unakıtan'ın yanıtı ne mi oldu? Buyurun;"Bir yemek yedirip de bu kadar çok soru sorulmaz ki... Sizin fikirlerinizi alırız ama bildiğimizi yaparız.... İster yapın, ister yapmayın o yolu, ben size para vermem. Zırnık alamazsınız... Yağmurla para mı yağıyor, nereden vereceğim ben size o parayı... Benim için önemli olan denk bütçedir arkadaş... Adamlar (Avrupalılar) havada domates yetiştiriyor... vs. vs."Bir müteahhit, ilerleyen saatlerde toplantıda bulunan Fahrettin Fidan'ın kulağına eğilerek dedi ki:- Sayın Bakan'ın çocukları bildiğiniz gibi ticaretle uğraşıyor. Oğlu pastörize yumurta üreten fabrikanın sahibi, kızı bilgisayar ticareti yapıyor. Her ikisi de acayip paralar kazanıyor. Ama biliyor musunuz, ne kızı ne de oğlu vergi mükellefi. O kadar kazanmalarına rağmen devlete beş kuruş vergi
- Onurumuzdan ödün vermeyeceğiz, diyordu bir gün önce...Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün uçağı alanda Rumların keyfini bekliyor. 70 milyonluk Türkiye, 700 bin nüfuslu Kıbrıs Rum Yönetimi'nin elinde oyuncak haline geliyor. Hâlâ onurdan söz ediyoruz. Dün, Rum engelinin aşılması için Kıbrıs Cumhuriyeti'nin tanınacağı, limanların vs. açılacağı yeniden teyit edildi. Türkiye biraz daha köşeye sıkıştırıldı... Neden bu noktaya gelindi? Baştan hata yapıldı da ondan..AKP iktidarı sırf müzakere tarihi almak ve iç kamuoyuna hava basmak için Kıbrıs'ı Batılı kurtların önüne uzattı... Ucunu kaptırdı. AB'si, ABD'si, hep birlikte "KKTC'yi unut, Rumları tanı" diye tempo tutuyor şimdi...Karşılığında da üyeliğe ilişkin hiçbir vaat yok.Müzakerelerde 35 fasıl görüşülecek. Her faslın başında ve sonunda oylama yapılacak (Bu sadece bize uygulanan bir yöntem). Sonuçta Rumlar 70 defa Türkiye ile oynama fırsatı bulacak... Peki 70 kez taviz mi verilecek Rumlara?Neden Türkiye kararlılığını açıkça ortaya koymuyor. Neden CHP'li Onur Öymen'in anımsattığı gibi iktidar: - Ada'da adil bir çözüm sağlanmadıkça Ek Protokol'ün Kıbrıs'la ilgili maddesini uygulamayız, diye kesin tavır almıyor?Acaba AKP iktidara gelmeden
El yanıt:- Ulan, Tuğrul musun, Ertuğrul musun, ne çirkin soru bu be? Haddini bil, edepsizliğin lüzumu yok. Beni provokasyona getiremezsin lavuk. Artistlik yapma! Seçimlerde oyunu kullanırken bana mı sordun? Memlekette demokrasi var, ben türbana laf söyletmem. Bir taraftan cumhuriyet diyeceksin, laiklik diyeceksin, demokrasi diyeceksin; bir taraftan da vatandaşın dinini istediği gibi yaşamasına izin vermeyeceksin. Neredeyse evimizin içine bile karışacaksınız yahu, bitsin artık bu zulüm! 85 yıldır siz konuştunuz, biz dinledik; bundan sonra da biz konuşacağız inşallah siz dinleyeceksiniz. İslam dini bizim çimentomuzdur, bu nedenle Iraklı dindaşlarımıza karşı Amerikan keferesinin yanında yer alıyoruz. "Hasan almaz, basan alır" deyip, adeta Türkiye'yi pazarlamanın gayreti içerisindeyiz, gerisi beni ırgalamaz. Haydi bakalım ananı da al, ufak ufak ikile. Anca varırsın... Siirt'ten Tuğrul Ertuğrul soruyor: Muhterem Hocam! Bu Cüneyt gidip Amerika'da Tayyip Bey'i kastederek kefereye demiş ki: "Bu adamı deliğe süpürmeyin, kullanın." Bu iş benim kanıma dokundu hocam. Yani bizim Başbakanımız çöp mü ki deliğe süpürülsün? Medyamız da sanki böyle bir olay hiç yaşanmamış gibi davrandı, hiç tepki