- Türkiye limanları açmazsa müzakereler askıya alınabilir...Gelinen yol ağzı gayet net:- Ya limanları açacak ve Güney Kıbrıs'ı tanıyacaksınız ya da müzakereler duracak...Olli Rehn haklı.. Çünkü Başbakan Erdoğan 17 Aralık Brüksel toplantısında uyum protokolünü imzalamayı kabul etti. 6 ay sonra da imzaladık. Bunun Güney Kıbrıs'ı tanıma anlamına gelmeyeceğini bir deklarasyonla ilan ettik. AB bir karşı deklarasyonla bizim deklarasyonu reddetti. Ankara bu resti de kabullendi. Adam şimdi diyor ki: Verdiğin sözleri uygula... Arşivi karıştırdık... Başbakan Erdoğan Brüksel sonrası bakınız ne demişti:- Uyum Protokolü'nün varılacak mutabakat sonucunda imzalanması kesinlikle bir tanıma keyfiyeti değildir, bunu Konsey'in zirve toplantısında yapmış olduğum son konuşmamda da kayıtlara geçirdim. Ayrıca, burada Sayın Balkenende çok açık, net, dönem başkanı olarak bunun bir tanıma olmadığını ifade etti..."Acaba Başbakan Erdoğan şimdi neden Balkenende'yi telefonla arayıp:- Sen bunun tanıma olmadığını söylemiştin, şimdi neden susuyorsun, diye sormuyor!Soramaz.. Çünkü Balkenende'nin konuşmasını o şekilde yorumlayan sadece Erdoğan ve yalaka gazetecilerdi. Türk halkına yalan söylendi. Tutulmayacak
1. Devletimizin uluslararası anlaşmalarla taraf olduğu kuruluşlar dışında hiçbir yabancı devlet, vakıf, dernek ve benzeri kuruluştan hibe, proje desteği ve benzer adlarla mali yardım almamaya,2. Yabancı kurum ve kuruluşlarla ortak konferans, panel düzenlenmesi, araştırma yapılması halinde bu tür çalışmaların gerekçeleri ve sonuçlarıyla birlikte internet sitelemiz ve e-posta aracılığıyla kamuoyuna duyurulmasına,3. Bu tür toplantı ve araştırmalarda ülke çıkarlarının korunması konusunda azami özen gösterme ilkesinin sürdürülmesine, 4. Sivil toplum kuruluşlarınca yabancı kuruluşlardan herhangi bir mali destek sağlanması durumunda bunun koşulları, miktarı ve ayrıntılı harcama yerlerini belirterek internet siteleri aracılığıyla kamuoyuna açıklamaları ve bu yolla faaliyetlerini, gelir-giderlerini ve yönetimlerini saydam hale getirmeleri için çağrı yapılmasına... Karar verildi... Kimi sivil toplum kuruluşları son yıllarda dışardan aldıkları proje kredileri sonucu ülke aleyhinde çalışan casus örgütlerine dönüştüler. Adeta birer "Truva atı" haline geldiler. Toplumsal Saydamlık Hareketi Derneği, yurtdışıyla ilişkiler konusunda kimi ilke kararları aldı... Bu kararlar STK'ların nasıl çalışması
"İnsanları tahrik edecek davranışlardan kaçınmak lazım. Bunlar da (TAYAD'lılar) burada yaşıyor ve bu memleketin vatandaşıysa en az bizim kadar Trabzon'un huzurunu düşünmelidirler. Kendilerine tavsiyem bu yaşamdan zevk almaya baksınlar. Yoksa devlet üzerine düşeni yapar." İktidarın valisi böyle konuşur da iktidarın TRT'si ondan aşağı kalır mı? O da vali kafasıyla saldırı haberini şöyle veriyor:"Açıklama yapmak isteyen TAYAD'lılar vatandaşların saldırısına uğradı."* * *Manavgat'ta 4 kişinin ölümüyle sonuçlanan bir patlama oluyor. Çevre esnafı olay yerine gelen gazetecileri evire çevire dövüyor. Adeta bir linç girişimi yaşanıyor... Sebep? Efendim patlama haberi medyada yer alırsa turizm zarar görürmüş! Başbakanlık muhabirleri Tayyip Erdoğan'a bu saldırıya ne diyeceğini soruyorlar. Erdoğan, önce olaydan haberi olmadığını söylüyor. Ayrıntı verilince şunları söylüyor: "Eğer olay dediğiniz gibiyse bakarız. Gereken neyse onu yaparız."Yalancıktan da olsa bir üzüntü veya kınama sözcüğü yok. Linç adeta teşvik ediliyor. Vahim olaylara davetiye çıkarılıyor. Gazeteciler Trabzon Valisi Hüseyin Yavuzdemir'e TAYAD'lılara yapılan son saldırıyı soruyorlar. Yavuzdemir saldırıyı da saldırganları da
Demek 5 gün önceden 5 gün sonrası görünmüyor!Ya da bir şaşkınlık söz konusu...Merkez Bankası eski başkanlarından Gazi Erçel, artırılan oranı değerlendiriyor:- Genelde "Greenspan adımları" diye tanımlanan uygulamada ve tek haneli enflasyonist ortamda, 0.25 puanlık değişim "az önemli", 0.50 puanlık değişim "önemli", 0.75 puanlık değişim ise "çok önemli" olarak nitelendirilir. Bunun üstündeki faiz değişimleri kriz dönemlerini yansıtır...Antalya toplantısında bir milletvekili krizden söz ediyor. Başbakan ona:- Saçma sapan konuşma, diye çıkışıyor... Ve peşinden şükrediyor:- Allah'a şükür gemimiz sağlam, mürettebat deneyimli...Gazi Erçel ise hiç o fikirde değil: "Kriz ya da güçlü türbülans dönemlerinde faiz oranlarını ne kadar artırırsanız artırın etkisi çok sınırlı kalır. Dövize olan talebi kesemez. Reel sektörü ve bankacılığı acımasızca yaralar, panikten başka bir etkisi olmaz..."Nitekim dün beklendiği ölçüde bir iyileşme görülmüyor. Üstelik kriz sadece ekonomik değil.. Siyasi de... Cumhuriyet Türkiye'sini din devletine dönüştürmek isteyen bir hayalci kadronun içeride ve dışarıda ülkeyi çıkmaza sokması söz konusu. Cumhurbaşkanlığı, AB ile ilişkiler, Kıbrıs gibi sorunlar çıkmazı
- Hiiiççç boşuna saklanma Piton Selami, seni gördüm. Haydi çık oradan da röportajımızı yapalım.- Tıssssssssssssss... Beni nasıl buldun ya...- Boş ver onu... İlk sorum; aç değil, açıkta değildin. Her gün tavukla, tavşanla beslenirken neden kaçtın? Rahat mı battı?- Ziyaretçiler yüzünden kaçtım abi. Her gün karşımda açlıktan bir deri bir kemik kalmış... Bana yiyecekmiş gibi bakan insanlar görmeye daha fazla dayanamadım.- Bütün sebep bu mu peki?- Son zamanlarda benim bakıcılar yiyeceklerime ortak olmaya başlamıştı. Etlerini kendilerine ayırıyorlar, bana tavşanın gerisiyle tavuğun derisi kalıyordu. Sizi müdüre şikâyet edeceğim dediğimde, ağlayarak, biz onları çoluk çocuğumuza götürüyoruz, vicdanın elveriyorsa şikâyet et deyince haliyle elimiz, kolumuz, dilimiz bağlandı. Bilirsin, biz yılanlar su içen insana dokunmayacak kadar merhametli yaratıklarızdır.- Geri dönmeyi düşünmüyor musun? Hep böyle kaçak mı yaşayacaksın?- Her şey memleketin ekonomisine bağlı abi. Ben görür müyüm bilmem ama, düzelirse... Şey, abi, sen bana neden öyle yiyecekmiş gibi bakmaya başladın? Yaklaşma! Bak, yaklaşma diyorum, sokarım ha...- Sokarsan sok lan. Öyle de öldük, böyle de öldük zaten. Hiç olmazsa karnımız
- Görünürde hiç gelir sağlamayan bu firma dağıtım şebekesi için milyonlarca dolar yatırımı neyle yapacak? Cebinden para vermeyeceğine göre yatırım bedelini nereden karşılayacak?Bu konuda kimi tahminler aldık. Ama hiçbiri doyurucu değildi. Bir mühendis dostumuz dedi ki:- İhalede fiyat kırma devlete kazanç sağlar. Ne var ki burada söz konusu olan şey doğalgaz dağıtım şebekesi... Firma yatırımda tasarruf için zayıf malzeme kullanırsa, kentlerin ve orada yaşayan insanların hayatını tehlikeye sokar. O yüzden ihalede fiyat tasarrufu sağlamak o ölçüde tehlike yaratabilir. İkinci bir şey var...- Nedir o?- Abonelerden para almayan bir firma, milyonlarca dolar yatırımı nasıl yapar? Akla gelen ihtimallerden biri, saatlerle oynayıp abonelerden bu yolla fazla para toplamasıdır... Acaba Enerji Bakanlığı bütün bunları hesaba katıyor mu?Bu soruların bir yanıtı olsa gerektir... İçinden çıkamadığımız bir problemi bu sütuna taşımıştık... Yurt çapında peş peşe doğalgaz dağıtım ihaleleri yapılıyor... İhaleyi alan firma, abonelerden bir defaya mahsus 180 dolar abone bedeli alacak. Ayrıca BOTAŞ'tan aldığı gazın üzerine belli bir kâr koyarak abonelere satacak... Karşılığında o il veya bölgenin doğalgaz
Olay yerinde keşif yapılmadı... Olay yeriyle ilgili uzman bilirkişiden rapor alınmadı... Sanık vekillerine esas hakkındaki savunmalarını hazırlamaları için makul süre verilmedi... Dava dosyasıyla bağlantılı diğer dosyaların incelenip iade edilmek üzere istenilmesi yoluna gidilmedi... Bu yöndeki sanık vekillerinin talepleri kabul edilmedi.... Dosyadaki eksiklikler tamamlanmadan karar verildi.Bir başka ilginç eksiklik, hastanede bulunan sanık Ali Kaya'nın son sözü sorulmadan hüküm kurulması... Ve Savcı Metin Dikeç'in sanıkların savunmasının ardından hazırlaması gereken esas hakkındaki görüşünü, önceden hazırlayarak cebinde duruşmaya getirmesi... 12 sayfalık metni cebinden çıkarıp okuması...Genelkurmay Adli Müşavirliği, Cumhuriyet'in dünkü haberine göre, Van 3. Ağır Ceza'nın kararını YAŞ öncesinde askeri yıpratma ve Savcı Sarıkaya'nın rövanşını alma çabası olarak yorumluyor... Hukuka saygılı herkes Şemdinli olayının aydınlanmasını bekliyor. Bu amaçtan sapma ihtimali hukuka inananları tedirgin ediyor... Astsubaylar Ali Kaya ile Özcan İldeniz'in jet bir yargılama sonucu 40 yıla varan hapisle cezalandırıldıkları Şemdinli davasında yaşanan kimi gariplikler meğerse dün
PKK yayın organı bir gazetenin "Şemdinli davası kararı 19 Haziran'daki 4. duruşmada çıkacak" diye bir hafta önceden haber vermesi hayli ilginç...Ama gariplikler bu kadar değil... 1 Haziran'daki duruşmada sanıkların tahliyesini isteyen yargıç Ferhat Erbaş, 10 Haziran'da izne ayrılıyor. Ferhat Erbaş'ın yokluğunda peş peşe iki duruşma yapan mahkeme kararı onun yokluğunda alıyor...Üç sanıklı davada 2 astsubayla birlikte yargılanan PKK itirafçısı Veysel Ateş'in avukatı son duruşmaya gelmiyor. Bu yüzden Veysel Ateş'in dosyası ayrılıyor, onunla ilgili karar 3 Ağustos'a erteleniyor. Hukukçu Turgut Kazan'la konuşuyoruz:- Bir sanık firarda olur, ya da dokunulmazlığı bulunur. O takdirde onun dosyasını ayırırsınız. Ancak avukatı duruşmaya gelmedi diye bir sanığın dosyasının ayrılıp onunla ilgili kararın ertelendiğini ben ilk kez duyuyorum...Nedir bu acelenin sebebi? Kararın Yüksek Askeri Şûra toplantısı öncesinde gündeme sunulmasında bazı yararlar mı umuldu? Türkiye'de davalar genellikle uzun sürer... Van Ağır Ceza Mahkemesi de davaları ağırdan almasıyla tanındı. Örneğin 100. Yıl Üniversitesi Genel Sekreter Yardımcısı Enver Arpalı hakkındaki iddianamenin 4 ay boyunca hazırlanmadığı ve