Okurumuz Zeki Sungur bu ilk bakışta iyi niyetli görünen hizmetle ilgili olarak diyor ki:- Bu danışmanlık hizmetinin dini esaslara göre çözümler telkin ettiği anlaşılmaktadır. Şu anda bu işi, dini ağırlıklı medyanın köşe yazarları bir ölçüde yapmaktadır. Ancak laik ve çağdaş ülkelerde bu görevi sosyal güvenlik büroları yerine getirir... Türkiye'de "Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı" varken neden bu işi Diyanet İşleri Başkanlığı üstlenir? Bence sebebi AKP'nin toplumu dini esaslara göre biçimlemeyi ve yönetmeyi amaçlamasıdır... Günümüzde en sorunsuz aileler Suudi Arabistan'da mı? İktidar ve Diyanet İşleri Başkanlığı o düşüncede mi?.. Gazetemizde dün okudunuz... Diyanet İşleri Başkanlığı 6 ilde sürdürdüğü pilot uygulamayı 20 ile yayacak, "Dini telkinle aile terapisi" hizmetini genişletecekmiş... Gelin - kaynana anlaşmazlığından çocuk büyütme sorununa kadar her konuda dini bakış açısıyla çözüm önerilecekmiş... Müslüman teröristlerin İngiltere'den ABD'ye hareket edecek uçakları havada infilak ettirerek ikinci bir 11 Eylül faciası yaratacakları haberi manşetlere düşeli 6 gün oluyor. Ama olay hâlâ karanlıkta. Teröristlerin uçakta patlatacakları sıvılar neydi? Hâlâ açıklanmadı... Daha
Bodrum Bitez'de Okaliptus Otel'in yetkilisi Burak Yamak:- Gayet basit, diyor, geçen yıl 2 kişi 240 YTL idi... Bu yıl 150 YTL.. Fiyatlar bu kadar düşünce iç talep ister istemez canlandı... O yüzden yer bulunmayabiliyor...- Dış talepte ne kadar azalma var? - Bu yıl bizim tespitlerimize göre dış talep yüzde 70 azaldı... Yerli müşteriye çalışıyoruz... Fiyatlar ucuzlarsa ne olur? Deniz, kum ve güneşten daha çok vatandaş istifade eder... Fena mı olur? diye düşünülebilir... Ama kazın ayağı pek öyle değilmiş... Bu defa bir başka otelin yetkilisi... Oktay Başyurt konuşuyor:- Fiyatlar düşünce hizmet kalitesi düşüyor... Bir gelen bir daha gelmemeyi düşünebiliyor...Kuş gribi... Ortadoğu sorunu... Dünya Kupası Şampiyonası... Dolardaki oynamalar... Turizmi baltalayacak ne kadar unsur varsa bu yıl bir araya geldi. Peki Kültür ve Turizm Bakanlığı sektörü canlandırmak için ne yapıyor?Hemen hiçbir şey...İçkiye zam üstüne zam yaparak turizme bir darbe de onlar vurmaya çalışıyor. Çünkü bunların turizmle başı hoş değil... Yabancı turistlerin hepsi kaçsa da kıyılar haşemalı turistlere kalsa... Akıllarından sadece bu geçiyor... Devletten hayır yok. Gayret artık özel sektöre düşüyor... Turist sayısında
Ortadoğu şu sıralarda son yüzyılın en kritik günlerini yaşıyor. İsrail, 3 askerin kaçırılmasını bahane ederek ABD himayesinde Lübnan'ı vurdu. İran'ı yok etme planının ilk ayağı olarak Hizbullah'ı yok etme (veya etkisizleştirme) planı uygulanıyor. Bayan Condi Rice, "Yeni bir Ortadoğu'nun zamanı geldi" diyor. Daha önce 22 ülkenin haritasının değişeceğini bildirmişti. Türkiye'nin, haritası değiştirilecek ülkeler arasında olduğu açık şekilde anlaşılıyor. Ne var ki AKP hükümeti bu melanet planlarının sahiplerinden uzak duracağı yerde onların eteğinden ayrılmıyor. Çünkü koltuğunu ve geleceğini ABD'ye bağlamış. O yüzden yurtseverlerin yalnız ABD'ye karşı değil, AKP'ye karşı da uyanık olması gerekiyor. Yaz sıcak ve olaylı geçiyor... Siz okurlardan ayrılmak zor. Ne var ki tatil vakti de geldi... O yüzden ağustosun ikinci yarısına kadar izin rica ediyoruz... TGRT'yi satın alan Murdoch, ABD'nin sesi olacakmış. Aynı görevi ifa eden bizimkiler başarılı olamadı galiba... TMSF'nin yan sütunda yer alan tekzibi aynı zamanda tekzip hakkının ülkemizde bazen nasıl işlediğinin de misalidir...TMSF, 23 ve 24 Mart 2006 tarihli iki yazımızda kuruma ve Başkan Ahmet Ertürk'e iftira edildiğini öne sürüyor.
- BM'nin barış gücüyle ilgili iki ayrı görev tanımı vardır; biri peace making, yani barışı sağlamak... İkincisi peace keeping, yani barışı korumak. Birinde sağlanmış olan barışın korunması... Diğerinde ise çatışmayı sona erdirmek için bizzat çatışmanın içine girmek söz konusudur. Eğer oluşturulacak Barış Gücü'nün görev tanımı barışı sağlamak olarak yapılırsa Türkiye bunun içinde kesinlikle yer almamalıdır. Çünkü bugünkü koşullarda bölgede barışı sağlamak dendiğinde ilk akla gelen Hizbullah'ı silahsızlandırmak olacaktır. Bunun da anlamı Amerika ve İsrail adına Hizbullah'la çatışmaya girmek demektir.* * *Görüldüğü gibi... Lübnan'da bize yakıştırılan görev hayli tuzaklıdır... Kaldı ki 3 askeri kaçırıldı diye Lübnan'da 370 masum sivili öldüren İsrail'in ve arkasındaki ABD'nin barış istediğine inanmak için makul bir sebep de yok... ABD ve İsrail bir İran saldırısının hazırlığını yapıyor. İran'a destek olarak İsrail'i tehdit edebilecek iki güç var: Hamas ve Hizbullah... Türlü bahanelerle bu iki örgütün defteri dürülmek isteniyor. Oyun budur. Barış falan hikâye... İsrail - Lübnan arasındaki gerilimin azaltılması için NATO öncülüğünde bir "uluslararası güç" oluşturulmasından söz ediliyor.
- Voaavvv Tayyip! Bu ne güzel sörprayz! Ben olmak veri veri gut, end yu?- Ben olmak yok iyi. Şu PKK meselesi canımı çok sıkıyor. Sabrımızın taşma noktasına geliyor.- What! Sen buraya geliyor? Ama ben şu aralar çok meşgul, maalesef sana randevu veremiyor.- Yanlış anladınız. Ben sizin oraya gelmiyor, sabrımız taşma noktasına geliyor.- Ha, o zaman ben sana tavsiye ediyor, sen turist olarak geliyor. Bizde çok güzel turistik yerler var, sen onları geziyor.- Fesüpanallaaahhh! Sabrımız diyorum. Sab - rı - mız. Taş - mak ü - ze - re. Andırstend?- Sabri! Hu is Sabri? Ben onu tanımıyor. Ben sizden bir tek Zapsi tanıyor. O da şu anda yanımda. Ben, Laura, Zapsi, biz hep beraber findik yiyor.- Neee! Cüneyd orada mı! Hep beraber fındık mı yiyorsunuz!- Ofkorz. Zapsi çok iyi bir arkadaş... Bana sık sık geliyor... Her gelişinde findik getiriyor... Bana, findik diyor, aganini maganini... Sen aganini maganini ne demek, anlıyor?- Ya Başkan, tabii ki anlıyorum da galiba sen beni anlamak istemiyorsun. Çok zor durumdayım. Problem çok büyük.- O zaman sen var benim gibi bol bol findik yemek. Yiyorsun findik, yiyorsun findik, bir bakıyorsun kalmamiş hiçbir prablım! Oluyor herkes mutlu. Oluyor bol bol, boy
- Türkiye, Kıbrıs çıkarmasını Amerika'ya danışmadan yaptığı için ABD ülkemize silah ambargosu uygulamaya başlamıştı... Irak Hükümeti bu ambargonun kaldırılması amacı ile ABD'de lobi yapmamız için CHP'den beni, Adalet Partisi'nden de Kâmuran İnan'ı görevlendirdi. ABD'de birçok yetkiliyle ve en sonunda Pentagon'da generallerle konuştuk. Biz silah ambargosunun hem ülke, hem NATO savunmasını zora sokacağını anlatıyorduk. Bir general, Pentagon'daki görüşmemizde önümüze "çok gizli" başlıklı bir dosya koydu... Dosyadaki bir harita üzerinde, Amerika'nın atom başlıklı silahlarının hangi kentlerde ve hangi üslerde bulunduğu gösteriliyordu. Biz haritaya birkaç saniye göz atabildik. General dosyayı önümüzden alırken:- Sizin kendinizi ve NATO'yu korumak için silaha ihtiyacınız yok. Gerektiğinde sizi biz koruruz, demez mi? Acı fakat gerçek... NATO'nun ikinci büyük ordusunu besleyen Türkiye'nin bu orduyu ve milyarlarca dolar ödediği silahları ABD onayı olmadan, kendi güvenliği için kullanma hakkı yoktur. Ecevit bağımsızlık hakkını kullanan son lider olmuştur. Ankara artık ABD'nin ruh gibi uydusudur... Ne yapalım ki son 50 yılda işbaşına gelenler Mustafa Kemal'in Türkiye'sini bu duruma
Bu durumu askeri konularda yetkin bir dostumuz anımsatıyor.. Diyor ki:- Genelkurmay Başkanlığı ataması Yüksek Askeri Şûra'ya endeksli olarak yorumlanıyor. Oysa genelkurmay başkanı atamasının Askeri Şûra ile ilgisi yok... Atama tamamen hükümetin yetkisindedir...- Prosedür nasıl işliyor?- Şöyle... Milli Savunma Bakanı en kıdemli orgenerali genelkurmay başkanı olarak hükümete teklif eder. Başbakan teklifi Bakanlar Kurulu'ndan geçirir. Atama, Cumhurbaşkanı'nın onayı ile kesinleşir... Normal prosedür budur.- O zaman şimdi yapılacak olan da bellidir...- Evet... Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, yeni genelkurmay başkanı olarak Yaşar Büyükanıt'ın adını hükümete teklif eder. Bakanlar Kurulu toplanarak teklifi değerlendirir. Yeni Genelkurmay Başkanı'nın 30 Ağustos'ta göreve başlaması kararlaştırılır. Böylece Hilmi Özkök de incinmez ve spekülasyonlar bugünden önlenmiş olur...Muhatabımız en baştaki yorumunu tekrarlıyor:- Eğer hükümet Org. Büyükanıt'ı göreve gelmeden önce yıpratmakta yarar ummuyorsa bu prosedürü hemen uygular... Bu arada daha alt kademede kimin nereye oturacağı da bugünden belli olur... Acaba Başbakan ve hükümet yeni genelkurmay başkanı atamasıyla ilgili yıpratıcı
Ancak İsrail devleti fırsatı yakalamış, kaçırır mı? 3 askerin kaçırılmasını bahane ederek Filistin ve Lübnan'ı bombalıyor. Taş üstünde taş bırakmıyor. 200'den fazla masum insanı öldürüyor... Daha önce yazdık... Bu bir misilleme değil... İran'a yönelik büyük saldırının ilk adımı... İsrail, İran'a karşı savaşın ilk aşaması olarak çevresindeki İran yanlısı güçleri eziyor. ABD bunun "meşru müdafaa" olduğunu savunuyor. Türkiye PKK'ya karşı aynı hakkı kullanmak isteyince Washington karşımıza dikiliyor. Büyükelçi Wilson "genel vali" gibi davranmakta. Diplomaside kuraldır: Bir ülkenin içişlerine karışan büyükelçi "istenmeyen adam" ilan edilir. Kapıdan dışarı atılır. Yapamıyorsanız... İşte böyle... Oturur ABD'nin adaletinden ve çifte standardından yakınır durursunuz. İşgalci ve saldırgan ABD ile ortağı İsrail'den adalet bekliyorsanız, çok beklersiniz... Hele de onlarla daha 2 hafta önce "Ortak Vizyon Anlaşması" diye bir şey imzalamış iseniz. Komik duruma dahi düşersiniz... Hamas ve Hizbullah 3 İsrail askeri kaçırıyor... Kaçırılan askerler öldürülmüyor, büyük ihtimalle bir yerlerde esir tutuluyor. Askerleri kurtarmanın en mantıklı yolu nedir? Elbette diplomasi... Nitekim kaçırılan