Çok yaşa Nevzat...

10 Ocak 2006

"Diyelim ki, ağır ameliyatlık hastayız,/ yani, beyaz masadan/ bir daha kalkmamak ihtimali de var/ Duymamak mümkün değilse de biraz erken gitmenin kederini/ biz yine de güleceğiz anlatılan Bektaşi fıkrasına / hava yağmurlu mu, diye bakacağız pencereden / yahut da yine sabırsızlıkla bekleyeceğiz /en son ajans haberlerini/ Diyelim ki, dövüşülmeye değer bir şeyler için, /diyelim ki, cephedeyiz/ Daha orda ilk hücumda, daha o gün/ yüzükoyun kapaklanıp ölmek de mümkün/ Tuhaf bir hınçla bileceğiz bunu/ fakat yine de çıldırasıya merak edeceğiz/ belki yıllarca sürecek olan savaşın sonunu..." Nevzat Şenol, bizim 1960'lı yıllardan, TRT'den arkadaşımız. 12 Mart darbesinin ardından aynı günlerde kapının önüne konulduk. Nevzat'ı sonraki yıllarda tiyatro ve seslendirme sanatçısı olarak izledik. O enfes bariton sesiyle olağanüstü güzellikte şiir okur ayrıca... Ne zaman birlikte olsak gecenin sonuna doğru bizleri Attilâ İlhan veya Nâzım Hikmet ile mest eder... İşte o altın sesli adama menhus hastalık yapıştı. Hem de boğazından... Ve ses tellerinden... Birkaç gün önce Çapa Tıp Fakültesi'nde ameliyat edildi Nevzat... Sağlığı iyi. Ama konuşamıyor. Dün ziyaretine gittiğimizde biz konuştuk, o işaretle

Yazının Devamı

İcraatın göbeği!

8 Ocak 2006

- Ne yapacağınızı hâlâ öğrenemediniz mi lan oğlum? Her zamanki gibi iki yazı hazırlayacaksınız tabii. Biri göreve iade edildiğine, diğeri de o görevden alındığına ilişkin... Bu yazıları da birer saat arayla tebliğ edeceksiniz o deyyusa ki, milli iradeye karşı gelmek neymiş görsün.- İyi ama Sayın Bakanım, bu işin sonu yok ki? Şuna kesin bir çözüm bulsak.- Ben buldum bile. Yarınki Bakanlar Kurulu'na Danıştay'ı Adalet Bakanlığı'na bağlayan bir tasarı sunacağım. - İyi ama bu dediğiniz de Anayasa Mahkemesi'nden döner.- Onu da düşündük herhalde. İkinci sunacağım tasarı da Anayasa Mahkemesi'ni Başbakanlık'a bağlıyorum...- Müthişsiniz valla Sayın Bakanım. Türkiye hakkaten sizinle gurur duyuyo.* * *- Size kötü bir haberim var Sayın Bakanım. Danıştay, bazı bürokratların soruşturulmasına izin vermeyen kararınızı iptal etmiş. Maazallah adamlar bir öterse..- Ya demek öyle! Derhal bir yazı hazırlayın koçum. Danıştay'ı özelleştirme kapsamına alıyoruz, üçe beşe bakmadan en kısa zamanda satıyoruz. Ha, bu arada bana hemen Ofer'i bağlayın. Alooo, Ofer, n'aber? Elimde kelepir bir mal var. Kızılay'ın göbeğinde acayip bi bina... Görevden aldığımız milli eğitim müdürü Danıştay'dan yine yürütmeyi

Yazının Devamı

Bürokratik kaçış!

7 Ocak 2006

ANAP Milletvekili Emin Şirin, doğalgazda Türkiye aleyhinde formülü kabul ettikleri gerekçesiyle BOTAŞ Yönetim Kurulu hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunmuş. Enerji Bakanı Hilmi Güler soruşturma izni vermemiş. BOTAŞ yöneticileri o yüzden yargılanamıyor. Ve Sağlık Bakanlığı'ndaki bazı bürokratlar da bakanları izin vermediği için yargının önüne çıkarılamıyor.Manzaraya bakar mısınız? Siyasetçiler dokunulmazlık yüzünden yargılanamazken kendi altlarındaki bürokratların yargılanmasına da izin vermiyorlar.Neden acaba? Yoksa bürokratlar siyasiler ile ortak suç mu işliyor?Suçsuz görevli yargıdan kaçar mı? Kaçırılır mı? Hem neden "Ben yargılanmak istiyorum" diyen bürokrata rastlamıyoruz? Petrol İş Sendikası, "TÜPRAŞ'ın özelleştirilmesinde şeffaflık ilkesine uymadıkları" gerekçesiyle Özelleştirme İdaresi'nin bazı yöneticileri hakkında soruşturma yapılmasını istemiş... Maliye Bakanı Kemal Unakıtan istenen izni vermemiş. Kararı Danıştay bozdu. O yöneticiler şimdi yargılanacak. İzmir'de üç okulun duvarına "Kahrolsun Cumhuriyet, yaşasın şeriat" sloganı yazılmış. "Gâvurluktan" kurtarma çalışmaları başladı anlaşılan... Atatürk Havalimanı'ndan yurtdışına çıkmak üzere olan bir dostumuz THY'nin

Yazının Devamı

Kalpaktan türbana

6 Ocak 2006

Korutürk'ün Finlandiya'ya yaptığı resmi ziyarette başında kalpakla dolaşması Türkiye'de tartışma konusu olur. Kimi köşe yazarları, bu davranışı Cumhurbaşkanı'nın Kıyafet Yasası'nı ihlal etmesi olarak nitelendirip eleştirel yazılar yazarlar. Yazılardan etkilenen Korutürk, bir gün Ali Baransel'i yanına çağırıp neden kalpak giydiğini anlatır. Sebeplerden biri havanın soğuk olmasıdır. İkincisi kalpağı yaygın şekilde kullanan Finlilere jest yapmak düşüncesidir. Üçüncü ve asıl sebep ise 1.90 boyundaki Finlandiya Cumhurbaşkanı Kekkonen ile arasındaki boy farkını biraz olsun kamufle etmektir.Korutürk, sebepleri bu şekilde izah ettikten sonra şöyle devam eder:- Hiç hak etmediğim bu eleştirilere çok üzüldüm. Ama sonuçta bu üzüntümü unutturup beni çok memnun eden bir şey var ki, o da bu vesileyle toplumumuzun Kıyafet Yasası'nı nasıl benimsediğini, bu konuda ne kadar duyarlı olduğunu görmemdir... Çankaya Köşkü'nde 17 yıl (1973 - 89 arası) Cumhurbaşkanlığı Basın Danışmanı olarak görev yapan dostumuz Ali Baransel'in anıları nihayet kitap haline geliyor. İki ciltlik anıların Fahri Korutürk dönemini kapsayan ilki şubat ayından itibaren kitapçı vitrinlerinde olacak. Çankaya Anıları - 1 adlı bu

Yazının Devamı

Olacak o kadar...

5 Ocak 2006

... Bugünkü iktidar, şartların içerisinde en iyisidir... Bu hükümet olmazsa, Cumhuriyet Halk Partisi olsa daha mı iyi olacak; daha kötü olur. Eski bir Halk Partili olarak artık Halk Partili de değilim......Bugünkü hükümetin genel anlamda çalışkan olduğunu düşünüyorum, çalıştıklarına inanıyorum. Tayyip Erdoğan'ın dürüst olduğuna inanıyorum.* * *Bildiğimiz Levent Kırca böyle konuşmazdı, bu onun tavrı değil, acaba ne değişti, diye meraklanırken ünlü sanatçının 9 Ocak 2005 tarihinde Radikal'de yayımlanmış şu sözleri ilişti gözümüze:"Şan, şöhret ve para benim de başımı döndürdü. Kendime LK (Levent Kırca) plakalı cipler aldım. Üç kere bindim, sattım. Şımarıklık yaptım. Her şeyi alabiliyordum, bu güç beni yanılttı ve yozlaşma getirdi. Özür dilerim." Üzülmeyin Levent Bey... Paraları götürdükten sonra olacak... olacak... olacak o kadarrrrrr... Ünlü sanatçımız, cesur mizahçımız Levent Kırca, Yeni Şafak gazetesinde konuşuyor: AKP'li Mehmet Dülger, "Köşk'te türban Türkiye'yi sarsar" demiş. Buyurun size bir deprem tahmini daha... CHP İstanbul'da Meclis misafirhanesi olarak kullanılan Florya Köşkü'nde güzel bir gece düzenlemişti: Zeytin ve zeytinyağı gecesi... CHP milletvekillerinden oluşan bir

Yazının Devamı

Pera çark etti

4 Ocak 2006

Ajanslar, 28 Aralık'ta aynı Marcello Pera ile ilgili şu haberi geçtiler:"...İtalya Senatosu Başkanı Marcello Pera, Türkiye'nin Avrupa Birliği üyesi olması durumunda, 67 milyonluk Müslüman nüfusuyla Avrupa kıtasının kimliğini altüst edebileceğini söyledi. İtalyan Corriere Della Sera gazetesine demeç veren Pera, Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliğinin kendisini endişelendirdiğini belirtti. Pera, "Mevcut birkaç milyon göçmeni dahi, kendi kültürel şablonlarımıza dahil etmekte zorluk çekiyoruz. Hal böyleyken, Avrupa kapılarını bir de Türkiye'ye açıyoruz" dedi. Bir piskoposun, "30 yıl içinde Müslümanların hilali Avrupa'ya dayanmış olacaktır" sözlerine hak verdiğini belirten Pera, Avrupalıların göçmenler karşısında nihai bir teslimiyet içinde olduğunu belirtti."* * *İtalya Senato Başkanı, 11 ay içinde neden yüz seksen derece çark etti? Alkol, imam hatip, türban tartışmaları içinde yuvarlanan Türkiye'nin laik kimliğini geri çekip Müslüman kimliğini öne çıkarmasının bu sonuçta rolü ne kadardır? Türkiye AB'ye yaklaşıyor mu, AB'den uzaklaşıyor mu? Türkiye nereye gidiyor? Merak etmeyelim mi? İtalya Senato Başkanı Marcello Pera, geçen şubat ayının 21'inde Türkiye'ye gelmiş, Meclis Başkanı Bülent

Yazının Devamı

Kimliğini görelim

3 Ocak 2006

"Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türkiye halkına Türk Ulusu denir."Laz, Çerkez, Kürt, Arnavut... Türkiye halkını oluşturan etnik grupların ortak adı "Türk Ulusu"dur. Anayasa'nın 66. maddesi de öyle diyor:"Türkiye Cumhuriyeti'ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk'tür."Yani... "Türk" bir etnik grubun adı olmaktan öte, bu ülke vatandaşlarının genel adıdır.Bu gerçeği Kürt milliyetçileri başta olmak üzere etnik miliyetçiler kabul etmiyor.Başbakan da maalesef o azınlık gibi düşünme eğiliminde...Erdoğan, "Türk"ü alt kimlik sayıyor. Hafta sonu Muğla'daki konuşmasında yine aynı yönde ısrar ediyor:"Bizi birbirimize bağlayan üst bağ nedir? Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığıdır. Bitti... Benim söylediğim, Anayasa'nın gerçeğidir, gereğidir. 30'a yakın etnik yapı var. Hepsine saygı duyarız, hepsini severiz, ama bizi hepsinin üstünde bağlayan bağ hangisi, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığıdır. Bitti..."Başbakan'ın Anayasa gereği dediği görüş Anayasa'ya tamamen terstir.Cumhurbaşkanı Sezer'in sözlerinde dikkat çeken bir cümle daha var. Diyor ki Sezer:"... tüm yurttaşların Türk ulusu olarak adlandırılması, çeşitli etnik kökenli yurttaşların azınlık durumuna düşmesini önleme amacına

Yazının Devamı

Hoş geldin 2006

1 Ocak 2006

Yeni dilekler, yeni bekleyişler, yeni heyecanlar, yeni aşklar, yeni sevgiler, yeni sürprizler... Yaşama anlam katan ne varsa bizler için hazırlandı... Ama unutmamalı... Alacağımız yeni armağanlar ancak onları hak ettiğimizde bizim olacak. Yeni mutlulukları ancak kendimizi değiştirdikçe hak edeceğiz. Çünkü her mutluluğun bir bedeli var... Her başarının bir zahmeti...***Daha iyi bir hayat elbet daha iyi bir ülkede, daha mutlu insanlar arasında yaşanabilir. Yeni mutluluklara kavuşmak için yeni görevler, yeni sorumluluklar sırtlanmak gerekir... Büyük mücadeleler de şart değil belki. Ama ne olur? Memnun olmadığınız, halkınıza ve ülkenize yakıştırmadığınız durumlarda hiç değilse homurdanın... Biz bunlara layık değiliz, diye bir küçük itiraz cümlesi atınız orta yere. Çağdışılığa, ilkelliğe, bencilliğe, magandalığa, hırtlığa, sorumsuzluğa, kabalığa, hırsızlığa, yolsuzluğa bir yüz ekşitmeniz de yeterlidir bazen... Yeter ki enayi yerine koyduklarını düşünmesinler bizi... Ve ülkemizi... Yeter ki farkına varsınlar içimizdeki ışığı söndürmediğimizi... Unutmayalım... Her şey bizimle başlar... Yaşamımızdan bir yıl daha eksildi... Yaşımıza bir yıl daha eklendi... Yeni yılın büyüsünde yeni

Yazının Devamı