- Selim Somçağ'ın söylediklerine katılıyorum. Milli gelir biri üretim, diğeri harcama yolu olmak üzere iki şekilde hesaplanır. Normalde iki hesaplamanın da aynı sonucu vermesi gerekir. Bunlardan biri diğerini tutmazsa yapılması gereken şey aradaki farkın sebeplerini araştırıp rakamları denkleştirmek olmalıdır. Bizde, üretim yoluyla hesaplanan milli gelir, harcama yoluyla hesaplanandan hep fazla çıkıyor. Bu durumda DİE, aradaki farkın sebebini bulmak yerine bu fazlalığın hepsini stok artışı olarak kabul ediyor. Yani harcamaları o kadar yukarı çekiyor. O zaman da milli gelir hayali bir şekilde büyük çıkıyor. ANAP Milletvekili Emin Şirin, geçenlerde DİE'den sorumlu bakana bu konuyu sormuş, bakan da DİE'nin yaptığı işin doğru olmadığını itiraf etmişti...- Erdoğan, milli gelirin 10 bin dolara yükseleceğini söylüyor. Mümkün mü?- Teorik olarak mümkündür! Bunun için 2006'da milli gelirin yüzde 5 artması, bunun yanı sıra doların yüzde 45 ucuzlaması... Yani 700 bin liraya filan düşmesi lazım. Ha, doları 200 liraya düşürürse o zaman kişi başına milli gelirde ABD'yi bile geçeriz! Espriyi bir yana bırakıp ciddi konuşursak diyeceğim tek şey şudur: Başbakan hesap bilmiyor.NOT: Türkiye'de onca
Bilgi Yayınevi sahibi Ahmet Küflü, 2.5 ay önceki sohbetimizde böyle demişti. Yayıncısı olduğu, Turgut Özakman'ın "Şu Çılgın Türkler" adlı kitabı o gün 154. baskıdaydı. Ya bugün? Ahmet Küflü'nün oğlu Bilgi Küflü'nün yanıtı:- Şu anda 264. baskıdayız. Yıl sonuna kadar 10 baskı daha yapacağımızı tahmin ediyorum. Her baskıda 2000 kitap bastığımıza göre toplam satış yarım milyonu geçti demektir. Ayrıca 200 - 300 bin civarında da korsan baskı yapıldığını düşünüyoruz.- Toplu alımlar hâlâ devam ediyor mu?- Evet. Askerler, üniversiteler, belediyeler, şirketler, sendikalar hâlâ toplu alımlar yapıyorlar. Örneğin son olarak Türk Metal Sendikası 5 bin kitap aldı.- Kitaba ilişkin tek şikâyet 22 milyon liralık fiyatı... - 752 sayfalık bir kitabın normal satış fiyatının 26 - 27 milyon lira olması lazım. Biz eğitici yönünü dikkate alarak fiyatı zaten düşük tuttuk.- Kitap sizce daha kaç baskı yapar?- Kitap artık klasikleşti. O yüzden baskısı hiç bitmez. 10 yıl sonra da basmaya devam ederiz. '50 yıldır yayıncılık yapıyorum, böyle bir olay görmedim... Şu Çılgın Türkler'in 200 baskıyı rahatlıkla bulabileceğini söyleyebilirim." Orhan Pamuk bir İngiliz milletvekiline, "Sürgüne gideyim mi?" diye sormuş.
AB ile yapılan anlaşmalarda taviz verildiğini, Türkiye'nin çıkarlarının korunmadığını söylüyorsunuz... "AB'ye karşı" oluveriyorsunuz... AB'ye karşı olmak aynı zamanda demokrasiye karşı olmak, anlamına geliyor... Ulusal çıkarlar, demenize kalmıyor, kızılelmacı oluyorsunuz... Laiklik diyorsunuz militarist, statükocu, laikçi diye saldırıyorlar. Şeriata dikkati çekerseniz askere davetiye çıkartmışsınız demektir!Erdemir, Telekom gibi kuruluşlar ucuza gidiyor derseniz özelleştirme karşıtı, devletçi berbat bir "küreselleşme karşıtı" sınız.ABD Irak'ta işgalcidir mi dediniz, Saddamcısınızdır. Kıbrıs'ta Türklerin hakları demenize kalmıyor, çözümsüzlük yanlısı diye karşınıza dikiliyorlar.Aslında bunlar ne demokrat, ne çağdaş, ne liberal... Bunlar iç ve dış sermayenin dolma kalemleridir.... Her türlü sömürü ve çürümeyi; demokrasi, küreselleşme, liberalizm gibi büyülü kavramların arkasına saklayarak gözden kaçırmak... Her türlü soylu kavramı da çağdışı kavramlarla birleştirip anlamını saptırmaktır ana misyonları... Yeni tanımlar, yeni uyutmacalar, yeni yutturmacalar çağındayız... Başbakan Erdoğan, günlük tutuyormuş. Yazacağı kitabın adı aynı olabilir: "Cumhuriyet'i çok sevmiştim"... Mimar
Pamuk'un ülkesini ayaküstü mahkûm eden "Bir milyon Ermeni, 30 bin Kürt öldürüldü" sözleri eleştiriyi hak etmişti. Eleştirildi. Kınandı. Ama bir yazar bu yüzden yargılanmamalıydı. Ülkenin demokratları bu konuda hemfikirdir.AB'nin hariçten gazel okuması ise bu ülkenin iç işlerine karışmak, üstelik küstahça karışmaktır.Onurlu bir ülke bu tür hakaretleri sineye çekemez.Noktayı koyarken "Orhan Pamuk değil Türkiye yargılanıyor" sözlerinin sahibi olan zata şu mesajı gönderelim:"Bu davada Orhan Pamuk'la birlikte Türkiye değil, AB yargılandı. Sizin Türkiye'deki onca antidemokrat girişimi bırakıp, Yücel Aşkın'ı Van'da unutup, sadece Orhan Pamuk'a kol kanat germeniz demokrat ve özgürlükçü görüntünüzün yalnızca Türkiye'nin aleyhindeki konularda söz konusu olduğunu gösterdi... Bu ayıp da size yeter. Hadi başka kapıya..." Türkiye, AB karşısında sürekli ezik durdukça karşı taraf küstahlaşıyor... AB'nin Olli Rehn adlı memuru kendisini Kafdağı'nda görebiliyor: "Orhan Pamuk değil, Türkiye yargılanıyor" sözlerini sarf edebiliyor... Olli Rehn sanmayız ki, bu kadar kaba ve saldırgan bir diplomat olsun. Ona bu cesareti Türkiye'nin pısırıklığı, ezikliği veriyor... Dışişleri Bakanı Gül, "İçki olayında
Mehmet Y. Yılmaz, dün Hürriyet'teki köşesinde sözünü ettiğimiz Milliyet Genel Yayın Müdürü'nün kendisi olduğunu yazarak şu açıklamayı yaptı:"...Ödül alan gazetecilerin de bir gurur vesilesi olarak gazetelere haber yapılmasına karşı değilim.Söz konusu ödüllerin, bir gazetecilik meslek kuruluşu ya da basın yayın fakülteleri gibi mesleğimizle doğrudan ilgili kuruluşlarca verilmesi şartıyla!"O zaman bir örnek... 2003 yılında Çağdaş Gazeteciler Derneği'nin en büyük ödülü olan Mustafa Ekmekçi Gazetecilik Ödülü bana verildi. Ödüller 7 Nisan'da açıklandı. 8 Nisan'da Hürriyet haberi verdi. Milliyet vermedi. Ödül töreni 8 Mayıs'ta yapıldı. 9 Mayıs'ta Radikal, Yeni Şafak dahil gazeteler haberi verdi. Milliyet vermedi...Tabii burada mesele gazeteye konulacak tek sütunluk haber değil. Mesele gazetenin yazarına karşı tavrı; yazarının ödül almasından rahatsız olması değil gururlanması, bunu okuruyla paylaşması, her kademedeki çalışanını bu yolda teşvik etmesi... Gazeteci ödül alırsa bu onun kadar gazetenin de başarısıdır... Hürriyet Genel Yayın Müdürü Ertuğrul Özkök'ü gazetecilik dalında ödül alan gazetesi mensuplarının törenlerine katıldığı için övmüş ve eklemiştik: "Geçmişte ödül alan gazete
Bir rektör 6 ay hapiste kalırsa rektörlüğü düşüyor. Yücel Aşkın'ın hapiste 6 ay kalması kuşkusuz birçok kişiyi memnun edecek. Özellikle de Rektör'ün Van'da irticai örgütlenmeye karşı mücadele etmesi ve ihaleleri AKP yandaşlarına vermemesinden rahatsız olanları...O kişilerin adamları, dün Van'da Adliye'nin karşısında toplanmış, Rektör'e hortumcu, hırsız diye hakaretler yağdırıyordu. Rektör Yücel Aşkın bitkin vaziyette Adliye'den ayrılırken ambulansın çevresini sardılar, yeni bir Sivas olayı yaşanmasına ramak kaldı.Van'daki adalet sürecine küçük bir örnek... Van Tabip Odası, üç gün önce yayımladığı bildiride Yücel Aşkın'ın yattığı YYÜ Araştırma Hastanesi Başhekimi ile ilgili suç duyurusunda bulunuyor. Başhekim'in kamuoyunu etkilemek için Yücel Aşkın'ın durumunu ağır gösterdiğini öne sürüyor. Bu şikâyeti yapan Van Tabip Odası Başkanı Doç. Özkan Ünal, aynı zamanda Yücel Aşkın davasında bilirkişi olarak görev yapıyor. Anlayın gerisini...Van'da olup bitenler Türkiye'nin vicdanını sızlatıyor. Hükümet varılacak acı sonuçlardan yarar umuyorsa çok yanılıyor. Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörü Yücel Aşkın, beklenenin aksine dün tahliye edilmedi, tutukluluk halinin devamına karar verildi.
"Birincisi, daha önceki baskılarda Atatürk'ün 'Türk Milleti' diye başlayan, 'Ne Mutlu Türk'üm diyene' sözleriyle biten 10. Yıl Nutku kitaptan tümüyle çıkarıldı. Gaziantep savunmasıyla ilgili Şahin Bey'in öyküsünün anlatıldığı bölüm vardı, o da çıkarıldı. Önceki baskılarda, 'Şeyh Sait Ayaklanması' diye bir bölüm yer alıyordu, son baskıda bu bölümün adı değiştirildi, "Doğu İsyanı" oldu.Türk bayrağının yer aldığı sayfanın altında bayrağımızın anlamı açıklanıyordu, artık o da yok...Ben 2 ay önce bu değişikliklerle ilgili Milli Eğitim Bakanı'na 3 ayrı soru önergesi verdim. Bu bölümleri çıkardığınıza ve değiştirdiğinize göre herhalde bazı sakıncaları vardı. O sakıncalar nelerdir, açıklar mısınız, dedim. Önergelerime hâlâ yanıt vermiş değil." Kitabın adı; T.C. İnkilap Tarihi ve Atatürkçülük. Yazarları; Güler Şenünver, H. Samim Kesin, Rıfat Turgut, Aliye Akay, Nesime Ercan. Kitap, Milli Eğitim Bakanlığı'nın yayını ve ders kitabı olarak uzun süredir ilköğretim okulları son sınıfında okutuluyor... Müfredatta ve yazarlarında hiçbir değişiklik olmamasına karşın kitabın bu yıl okutulan baskısında önemli bazı değişiklik yapıldı. Kimi bölümleri çıkarıldı, kimi bölümleri değiştirildi. Neler mi
a) İşkence uçakları için tarifeli sefer istemeye, b) Ankara'nın sivil görüntüsüne katkı sağlamaya, c) Yeni gelen büyükelçiye göz kulak olmaya, d) Irak'ta etkin görevlere getirdikleri Kürt liderlerden sonra, Türkiye'de Öcalan için uygun bir kadro bulmaya. Mizahçı arkadaşımız Akif Kökçe bu ihtimalleri sıralamış ama CIA Başkanı'nın Ankara'ya neden geldiği tam olarak bilinmiyor. Ancak açık olan bir hususu İstanbul Milletvekili Onur Öymen fısıldıyor:- Böyle yetkililer böyle gezilere bir şey vermek için gelmez, almak için gelir... * * *İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad, İsrail'i hedef alan bir konuşma yaptı, "Avrupalılar toprak versin, Siyonistler Avrupa'ya taşınsın" dedi. Bu sözlere bizim Dışişleri Bakanlığı tepki gösterdi. Dışişleri Sözcüsü Namık Tan, Ahmedinecad'ın sözlerini "istikrarsızlık ve güven bunalımına yol açacağı'' gerekçesiyle eleştirdi. Merak ettik...Irak işgalinin başladığı günlerde, Ariel Şaron, sürekli olarak ABD'nin İran'a da saldırması gerektiğini söylüyordu. İsrail bu kışkırtmaları yaparken Ankara İsrail'i uyarmış mıydı? Hiç duymadık. Peki şimdi niye diklendik? Ankara, İsrail ve ABD'nin bar fedaisi midir? CIA