"Davacının, dava dışı Cüneyd Zapsu tarafından yönlendirilmesi karikatür ile ifade edilirken bu tür durumlarda toplum tarafından kabul edilen özdeyişten yararlanılmıştır. Karikatür, değer yargısını en çarpıcı şekilde toplumun ilgisini çekerek güldürü özelliğini de katarak ifade etmektedir. Böyle bir benzetmede, kişilik haklarına saldırıdan söz edilemez." Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, Evrensel gazetesinin, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a 10 milyar lira manevi tazminat ödemesi yönündeki yerel mahkeme kararını bozdu. Mahkeme kararında Evrensel'in yandaki karikatür ile Başbakan'ın kişilik haklarını ihlal ettiği belirtiliyordu. Yargıtay kararında şöyle deniyor: Bütün iyi kitapların sonunda, Bütün gündüzlerin Bütün gecelerin sonunda, Meltemi senden esen Soluğu sende olan Yeni bir başlangıç vardır. Her başlangıçta yeni bir anlam vardır. Türkiye'de 1990'larda "Yılbaşı gâvur âdetidir" diye irtica rüzgârları estirildi. Acı olaylar yaşandı. Onat Kutlar ve Yasemin Cebenoyan yılbaşı öncesi patlayan bir bombayla can verdi. Son yıllarda bu ilkellikten kurtulduk diye seviniyorduk. Derken dün Zaman gazetesinde bir karikatür ilişti gözümüze. Yılbaşı kutlanıyor... Hediye paketleri, yılbaşı süsleri,
Kutlarız tabii ama, geçmişte Carter, Kissinger, Gorbaçov, Yaser Arafat, Enver Sedat, Walesa, Willy Brandt, Martin Luther King gibi isimlere verilmiş olan Nobel Barış Ödülü'nü almaya bu kadarı yeterli midir?Nobel Barış Ödülü yönetmeliği uyarınca her ülkenin parlamento üyeleri aday gösterebiliyor. Bizim Meclis Başkanlığı bu işi üyelere bırakmamış, belirlemeyi bizzat yapmış... Ve "sen - ben - bizim oğlan" yöntemini izleyerek adayları Meclis'in içinden seçmiş.Meclis dışından aday olabilecek kimse yok muydu? Mesela Hikmet Çetin gibi bir isim olamaz mıydı?Tensip buyurulmamış... Meclis içindeki değerler ön plana alınmış.Ayrıca bir çam daha devrilmiş...Adaylar açıklanmış. Oysa ödül yönetmeliğinde aday isimlerinin kamuoyuna açıklanmadan komiteye ulaştırılması sıkı sıkı rica ediliyor...TBMM'nin belirlediği adaylar bu yüzden iptal edilebilir...Çok yazık olur! Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç, 2006 Nobel Barış Ödülü'ne 6'sı AKP'li 1'i ANAP'lı 7 milletvekilini (Süleyman Gündüz, Turhan Çömez, Cevdet Erdöl, Mahmut Koçak, Seyfi Terzibaşıoğlu, Nevzat Doğan ve Hüseyin Güler) aday gösterdi... Bu isimlerin barışa katkıları mı? Geçen yıl içinde insani yardım faaliyetlerine katılmışlar, yardım
Çarpıcı fotoğraf 2003 yılında Cem Uzan'ın Star gazetesinde yer almıştı. Afgan mücahitlerinden Gülbeddin Hikmetyar taht gibi bir iskemlede oturuyor, Tayyip Erdoğan dizinin dibinde bağdaş kurmuş vaziyette görülüyordu...Baykal kürsüden sordu:- Sayın Erdoğan hangi Erdoğan'dır? Hikmetyar'ın önünde diz çöken mi? Anıtkabir'in önünde sap gibi duruyorlar diyen mi? Yoksa Anıtkabir'de saygı duruşu yapan Erdoğan mı?Başbakan Erdoğan, bu sözler üzerine Meclis kürsüsünde ilk kez Hikmetyar konusundaki suçlamalara cevap verdi:- O fotoğraf 1986 yılında çekilmiştir. Hikmetyar Afganistan'ın Başbakanı sıfatıyla resmi davetle Türkiye'ye gelmiştir. Ben de o zaman siyasi bir partinin il başkanıydım...Vatan gazetesi dün anımsattı:- Hikmetyar Türkiye'ye resmi davetle değil, Refah Partisi'nin davetiyle gelmişti. O yıllarda başbakan değil, Afgan mücahit lideriydi. Hikmetyar 1990'da başbakan oldu...Bir başbakanın her söylediği kuşku yaratmaya başladı mı o başbakanın ülkeyi yönetmesi zorlaşır. Erdoğan konuşmalarında çok fazla yanlışa basıyor... Hiç iyi gösterge değil... Sanıyoruz Tayyip Erdoğan daha önce Hikmetyar konusuna hiç girmemişti. Bütçe görüşmelerinde Deniz Baykal konuyu açınca o da mecburen konuştu...
Bursa'dan terfien İzmir Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü'ne atadığınız Sabri Sadıklar, eski görevindeyken sahte evrak düzenlemek, ihaleye fesat karıştırmak, görevini kötüye kullanmak ve Taşıt Kanunu'na muhalefet suçlarından dolayı Bursa Ağır Ceza ve Bursa Asliye Ceza mahkemelerinde yargılanmakta mıdır? Banka hesaplarına da tedbir konmuş mudur? Bu kişi hakkında ayrıca müfettişlerin hazırladıkları raporlarda, mali sorumluluk gerektirmeyen bir göreve atanması ve memuriyetten çıkarılması talep edilmiş midir? Sabri Sadıklar'ın, Bursa Ağır Ceza Mahkemesi'nde ihaleye fesat karıştırmak suçundan birlikte yargılandığı bazı firmalarla ilişkisinin İzmir'de devam etmesi ve bu firmalara UNIVERSIADE ihaleleri verilmesi nasıl açıklanabilir? Böyle sicili olan bir kişi nasıl terfi ettirilir? Gençlik ve Spor Genel Müdürü'nün hemşerisi olduğu için mi korunmaktadır? Yukarıdaki soruları Devlet Bakanı Şahin'e, CHP İzmir Milletvekili Ahmet Ersin sormuştu. Bakan Şahin'den gelen yanıt özetle:"Sabri Sadıklar Gençlik ve Spor İzmir İl Müdürlüğü'ne atandığı tarihte sicil dosyasına intikal ettirilmiş soruşturma belgesi bulunmadığından, atama yapılmasına bir engel olmadığından atama işlemi yapılmıştır."Sabri
Bu tür arayışlarda dikkatimizi çeken taraf şudur... CHP'yi şiddetle eleştiren, bu işin Baykal'la yürümeyeceğini söyleyenlerin çoğu AKP'ye muhalefet adına pek kılını kıpırdatmayan, siyasette muhalefeti yalnızca Baykal'a karşı yapan kişilerdir.O zaman da inandırıcılıkları pek olmuyor. Kendileri Baykal'a muhalefetin ötesinde pek tutarlı bir siyaset şablonu ortaya koyamıyorlar...Baykal'a gelince.. Israrla ve inatla bir ideolojik çizgi oluşturmuyor, bir iktidar programı yapmıyor...Son konuşmamızda her sandık bölgesine atayacakları üyeleriyle CHP'nin propagandasını yapacaklarını anlatıyordu Deniz Bey...İyi de CHP'nin propagandasını yapacak partililer... Örgüt yöneticileri... Hatta milletvekilleri halka ne anlatacak?Eğitimden sağlığa, sanayiden esnafa, dış borçlardan enflasyona, işsizlikten çevre sorunlarına kadar, ülkenin ana meselelerine CHP ne gibi çözümler düşünüyor? Dört başı mamur bir program yapmadan önerilecek çözümler inandırıcı olur mu?Bu olmadan parti ve partililer, CHP'yi halka nasıl anlatacak? Anlatabilir mi?Çok yazdık yine yazalım... Türkiye'nin çıkmazını AKP oluşturmuyor. Türkiye'nin çıkmazını; alternatif bulunamaması, CHP'nin iktidar alternatifi olmaktan ısrarla kaçınması
- Ankara'dan otobüsle İstanbul'a gelirken ilginç bir olay oldu, onu anlatmak istiyorum, diyor.Cumartesi akşamı Ankara'dan saat 18.00'de hareket eden Nilüfer Turizm'e ait yolcu otobüsünde Kevin Kostner'in kovboy filmi gösteriliyor... Filmin başlamasından bir süre sonra bir köşede birlikte oturan 10 kişi dolayında tesettürlü ve çarşaflı hanım muavini çağırıyor. Filmin kaldırılmasını istiyor. Muavin ön tarafa gidiyor, düğmeyi çeviriyor. Filmi ekrandan kaldırıyor. Diğer yolcular (özellikle hanımlar) olaya tepki gösteriyor. Tesettürlü hanımlar filmin aile yapımıza ve geleneklerimize ters düştüğünü iddia ederek filmin gösterilmemesi için ısrar ediyorlar. Diğer hanım yolcular ise gösterilmesi için. Sonunda film tekrar gösterime sokuluyor... * * *Yukarıdaki olay "Ortak yaşamı dine dayanarak kendince oluşturduğu kurallara göre" düzenlemek isteyen kişilerin dayatmasından kaynaklanıyor. Türban tartışmaları da aynı düşüncenin tezahürüdür. AKP iktidarında şeriatçı görüş gelişiyor. Belli ki buna benzer tartışmaları giderek daha çok yaşayacağız. Laik demokrasinin neden zorunlu bir çözüm olduğunu bu tür tartışmalar çoğaldıkça daha iyi anlayacağız. Telefonda KKTC'nin eski Ankara Büyükelçisi Zeki
"Deyimler ve atasözleri sözlüğü bu deyimi, üçkâğıtçıların saf seyircileri oyuna sokmak, böylece kandırıp paralarını almak için kullandıkları söz olarak açıklıyor. Ben çocukluğumda bu oyunu oynatanları çok gördüm. Oyunda esas aktör, ikisi kırmızı, biri kara olan üç iskambil kâğıdını el çabukluğuyla karıştırıp ağına düşürdüğü saf vatandaştan kırmızıyı bulmasını isteyen kişi, yani üçkâğıtçıdır. Bunun biri erketeci, diğeri dümenci denilen iki yardımcısı olur. Erketeci polisi gözetler. Dümenci ise sözümona tesadüfen orada bulunan kişidir. Bu kişi saf vatandaşları kandırmak için arada bir oyuna dahil olur ve hep kazanır. Onun kazandığını görüp oyuna girenler ise hep kaybeder.Bu deyim bir de köylerde kullanılır. Diyelim bir kızı iki delikanlı sevmektedir. Bu delikanlılardan hangisi elini çabuk tutar, kızı kaçırır, iğfal ederse sonuçta kız onun olur. Çünkü artık kızın başkasıyla evlenme şansı kalmamıştır. Bu durumda köylüler, Hasan almaz, basan alır, derler."Siz deyimi, "Hasan almaz Ofer alır, Corc alır, Con alır, Maktum alır" şekline dönüştürebilirsiniz... 'Hasan almaz, basan alır"... Tayyip Erdoğan, geçen gün Konyalı işadamlarıyla konuşurken özelleştirme anlayışını bu veciz ve zarif
- 2 Aralık 2005 tarihli köşe yazınızda iktisatçı Selim Somçağ'a atfen DİE'nin milli gelir hesaplarındaki tahmin hatalarına değiniyorsunuz. Bu hatalara mensubu olduğum Bağımsız Sosyal Bilimciler Grubu'nun (kendi internet sitesinden erişilebilecek) "2005 Yılı Başında Türkiye Ekonomisi" adlı incelemesinde değinilmişti; şahsen ben de Ülke Politikaları Vakfı'nın "Türkiye Nereye" başlığı ile yayımladığı konferanslar derlemesinde DİE'nin yanlışlarının sadece ulusal gelir tahminlerini değil, istihdam ve sınai üretim tahminlerini de etkilediğine işaret etmiş, bunu sayısal örneklerle de sergilemeye çalışmiştım (bu yayın UPV Danışmanlık ve Yayıncılık'tan edinilebilir: tel: 312 4417649).* * *İktisatçı Aslan Başer Kafaoğlu, dün telefonda Selim Somçağ'ın tespitlerine katıldığını söylüyor, "Türkiye kalkınmıyor, soyuluyor" diyordu. Kafaoğlu'na göre, "Yüksek faiz veriyoruz, çok döviz geliyor, döviz ucuzlayınca ithal malı ucuzluyor, ithal malı ucuzlayınca yerli sanayinin rekabet gücü azalıyor, sanayi kuruluşlarımız tek tek iflas edip yabancıların eline geçiyor... Yoğurt veya sabun firmaları bile el değiştiriyor. Sahte rakamlarla büyüyoruz sanarken çöküyoruz." İktisatçı Selim Somçağ ve Prof. Korkut