Fransada durum

13 Şubat 2005

Türkiyede 50 - 60 tane öğrenci ya da işçi gösteri yapmaya kalkışsa manzaranın ne hale dönüştüğünü görmüşsünüzdür.. Uzay adamı gibi giyinmiş çevik kuvvet polisleri, köpekler, gaz ekipleri, gaz maskeleri, coplar, tahta coplar, lastik coplar... Sonra ne deniyor?Efendim Türkiyede muhalefet yok... Halk tepkisiz.İnsanların sokağa çıkamadıkları bir ülkede demokrasi olmaz ki muhalefet olsun! Fransada geçen perşembe günü lise öğrencileri 40 ayrı kentte aynı anda gösteri yaptılar.. Gösterilere yaklaşık 100 bin lise öğrencisi katıldı... Liselilerin iki sendikası var: UNL ve FİDL... İkisinin lideri de genç kız: Eden Breton ve Coralie Caron... Eylem öncesi biri LHumanite, diğeri Metro gazetesinde yazdı; liselileri sokağa çıkıp güçlerini göstermeye çağırdılar. 15 Şubat günü yeni bir gösteri var. Bu defa veliler ve öğretmenler de eyleme katılıyor... Modern muhafazakâr, ne menem bir şeydir? Cep telefonuna dantel takan biri... DİEnin "mutluluk" anketi haftanın konusu oldu. Çünkü bu ankette halkın çoğunluğu "mutlu" çıktı. Herkese göre tanımı değişir mutluluğun... Einstein demiş ki: - Genç yaşta insana acı gelen ama olgun çağda tadına doyum olmaz bir yalnızlık içinde yaşıyorum, mutluyum.Mutluluğun

Yazının Devamı

Hortum onarıldı

12 Şubat 2005

Hortumları kesiyoruz, sloganıyla koltuğa oturan iktidarın Enerji Bakanı, 100e yakın ihalede yolsuzluk yapıldığını fark etmemiş olabilir mi?Eski enerji bakanları Zeki Çakan ve Cumhur Ersümerin, Yüce Divana sevkleriyle ilgili Soruşturma Komisyonu Raporunun 107. sayfasında şöyle diyor:"Bakanların imzası ve oluru bulunmayan, hatta rıza ve onayı olmayan herhangi bir muamelenin mevzuatımıza göre tahakkuk etmesi mümkün değildir... Usulsüzlüklerden bürokratları ya da kurumları mesul tutup Bakan olarak mesuliyetten kaçınmak, meri mevzuata ve genel hukuk prensiplerine göre mümkün değildir..."Bağımsız Milletvekili Emin Şirin, dün, yukarıdaki hükme dayanarak, en azından soruşturma bitene kadar Enerji Bakanı Hilmi Gülerin açığa alınmasını ya da istifasını öneriyordu... Normali de odur. Elektrik Üretim Anonim Şirketi (EÜAŞ) ve BOTAŞta, 100 kadar ihalede yolsuzluk saptanıyor... EÜAŞ Genel Müdür Vekili Önder Piyade başta olmak üzere, bir dizi gözaltı yaşanıyor. Önder Piyade, dün Milliyetin manşetinde Ahmet Erhan Çelik ve Tolga Şardan imzalı haberde anlatıldığı gibi, AKP iktidarı tarafından göreve getirilmiş, ataması Cumhurbaşkanı tarafından iki defa geri çevrildiği halde ısrarla vekâleten

Yazının Devamı

Ah şu röportaj...

11 Şubat 2005

- Kızım, eşim ve ben inançlı Müslümanlarız. Kurana göre bir kadının toplumda türban takması gerekiyor... Tayyip Erdoğan, bu sözleriyle türban takmayan kadınları suçlama altında bıraktığı ve ayrımcılık yaptığı gibi...Türkiyenin AB üyeliğine karşı çıkan Hıristiyan Demokrat lider Angela Merkel ya da Fransız lider Nicholas Sarkozynin ellerine önemli kozlar verdi...Üç gün süren düelloda Alman gazeteci Christoph Keese, Türkiye Başbakanından daha inandırıcı çıktı...Bir gazetecinin yaptığı röportajı sahibine gönderip onun denetiminden geçirmesi, basın ilkelerine uygun değildir. Ne var ki Keese galiba Türkiye pratiğini biliyordu. Dinci siyaset yapanların güç duruma düşünce sözlerini yalanlama yoluna gittiklerini geçmiş deneylerden öğrenmiş, ona göre önlemini almıştı.Başbakan Erdoğanla yapılan röportajı danışman Cüneyd Zapsunun kontrol edip onay vermesine ne demeli... Başbakan sözlerini yalanlasa da... Danışman Cüneyd Zapsunun bu sözlerin üzerini çizmeyerek Tayyip Erdoğana yakıştırması başlı başına bir zihniyet itirafı değil mi? Başbakan Erdoğan, Almanyanın Welt am Sonntag gazetesine verdiği demeçteki kimi sözlerini yalanladı ama şunlar kaldı: Bugünkü manzara: Enflasyon ve faiz düştü. Ama

Yazının Devamı

Hatalı paslar...

10 Şubat 2005

"Biz inançlı Müslümanlarız. Kuran, kadının türban takması gerektiğini yazıyor. Türban sorununu çözmek için çalışma yapıyoruz." Ertesi gün Başbakandan yalanlama:- Ben böyle bir röportaj vermedim. O gazeteciyi hatırlamıyorum...O gazeteci, yani Christoph Keese, Başbakanla Davosta konuştuğunu, yazdığı metni Cüneyd Zapsuya göndererek onay aldığını açıklıyor.Bunun üzerine Başbakanlık Basın Müşaviri Ahmet Tezcan, röportajın yapıldığını kabul ediyor, ancak eksik kaldığını bildiriyor. Eksiklik mi? Başbakan, "mutabakat arayacağını" söylemiş de, Alman gazeteci bunu atlamış.Başbakan (kadınları inançlı - inançsız diye ayırması dahil), diğer tüm söylediklerini kabul ediyor. Böylece ABye girme teşebbüslerine rağmen Şark cephesinde kafalarda değişiklik olmadığını açık ediyor.Kaldı ki baş örtmenin gerekli olduğunu ancak radikal İslamcılar iddia etmektedir. Birçok ilahiyatçı, başörtüsü zorunluluğunu paylaşmamaktadır. Diyanetten Sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Aydının eşi de türbanlı değildir.Başörtüsü ve türban ülkemizde serbesttir. Sadece üniversite ve devlet protokolünde yasaktır. Dünyanın ve ülkenin onca sorunu varken iktidar, üniversitede ve devlet katında türban yasağını delme uğraşısı içindedir.

Yazının Devamı

Manda ve medya

9 Şubat 2005

Basınımızda bir de ABDnin gizlice kullandığı gazeteciler var. Bunların kimi el altından para alıyor, kimi gönüllü. Görevleri Amerikanın çıkarına olan politikaları Türkiyenin çıkarına gibi göstermek. Bunlara kısaca "mandacı gazeteci" deniyor. Son günlerde bunların kariyerini sarsan bir olay oldu. Yapılan bir ankette, Türk halkının yüzde 82sinin ABDye ateş püskürdüğü ortaya çıktı. Bu sonuç aynı zamanda mandacı gazetecilerin görevlerinde başarısız oldukları anlamına geliyor. Ne mutlu ki, halkımız mandacılara kanmıyor... Amerikan Savunma Bakanlığının kullandığı gazetecilerden söz ediliyor şu günlerde. Bu gazetecilerden 4ü Türk... Adları belli... Financial Times gazetesi, "Türkiye yatırım cenneti" diye yazmış. Parası olan için öyle... Parası olmayan için de, türbe ve yatır cenneti... Doktor H. E., noter onaylı diploma örneği çıkarmak için Ankarada 25. Notere başvuruyor. Noter, kopyaların üzerine "Aslının aynıdır" diye damga ve mühür vuruyor. Derken at nalı gibi bu mührü diplomanın aslı üzerine de vuruyor. İstek sahibi itiraz edince yasayı gösteriyorlar. Yasa öyle gerçekten. "Asıl"ın üzerine "Aslının aynıdır" diye damga vurulması yasayla şart koşulmuş. Saçmalık parayla değil ya. Noterde

Yazının Devamı

Türban farkı...

8 Şubat 2005

Başbakan Erdoğan, türbanı bir dini özgürlük konusu olarak ele alıyor. Avrupa ise bu konuya farklı bakıyor.Almanlar ve Fransızlar, türbanı özgürlüğün değil, baskının simgesi olarak değerlendiriyor.Baden - Württemberg, Hessen, Aşağı Saksonya, Berlin gibi devlet memurlarına türban yasağı getiren Bavyera eyaletinin Kültür Bakanı Monika Hohlmeier, bakınız o kararı açıklarken ne diyor:- Türban, İslamcılar tarafından, kadının baskı altında tutulması için siyasi sembol olarak kullanılmaktadır. Bu durum demokrasi, hoşgörü ve eşit haklar ilkelerine aykırıdır...AKP ile Avrupa bu konuda birbirinin zıddıdır. Almanyanın Welt am Sonntag gazetesine demeç veren Başbakan Erdoğan, üniversitelerde türbanı serbest bırakmak için araştırma yaptıklarını söylerken, demokratik bir ülkede dinsel özgürlüklerin garanti altında olması gerektiğini ekliyor. Başbakan Erdoğan, "Nerede bir felaket var, orada olmak istiyorum" demiş! Ülkemizin bulunduğu duruma bakılırsa, aslında pek bir yere gitmesine de gerek yok? Devlete sınavla yargıç, kaymakam vs. alımında sergilenen rezalete geçen hafta değindik... Kaymakamlık sınavında, birinci ve ikinci dahil ilk 20 kişinin 16sı mülakatta çaktırılmış, yerlerine 100üncü,

Yazının Devamı

SEKAlı arkadaşlar!

6 Şubat 2005

"Tay - yip, bu şar - kı burada bit - ti"Deniz Baykal, önceki gün bu öfkeli sloganlar arasında kapatılmak istenen SEKAnın işçilerine seslenirken, arkadaşımız Fahrettin Fidan dışarıda kalan işçilerle konuşuyor.- Deniz Beye gösterilen ilgiye bakınca SEKA, CHPnin kalesi gibi görünüyor?- Hiç alakası yok abi. Sendikacıların da, işçilerin de çoğu AKPli... Birkaç yıl önce yine kapatılmamız gündeme gelmişti. O zaman bizi ziyarete gelen CHP il yöneticileri bu salonda dayak yemekten zor kurtulmuştu. Şimdiki Orman Bakanı Pepe, fabrikaya postu sermiş, SEKA benim namusumdur, kapattırmam, diye nutuklar atıyordu.- Sonra? - Daha altı ay önce yine buraya geldi, yine aynı şeyi söyledi. Ama şimdi ara ki bulasın. - Tayyip Erdoğan, bu araziyi park yapacağız, halk gelip çimlerin üzerinde elektriğini boşaltacak, diyor. - Ah be abi, o lafı bir gelip burada söylese... Biz de ona elektriğimizi bir güzel boşaltsak!- Peki, diyelim yarın bir seçim oldu? - (Araya CHPli olduğunu söyleyen bir işçi giriyor) Bunlar gene bize oy vermez abi. Giderler oylarını gene sağa verirler. Öyle değil mi lan arkadaşlar?"Lan arkadaşlar"dan hiçbir yanıt gelmiyor. "Siyasetçi ka - ti - li yapmayın bizi" Kadınların mahremiyetinin

Yazının Devamı

Mülakat dedikleri...

5 Şubat 2005

Geçtiğimiz ekim ayında (16 Ekim 2004) kaymakamlık yazılı sınavları yapılıyor. Kazananlar 3 - 7 Ocak tarihleri arasında mülakata alınıyor. Yazılı sınavda birinci olan (Ünal Koç), ikinci (Ali Sakar), üçüncü (Baran Kuşoğlu) mülakatta eleniyor.Dördüncü, beşinci, altıncı ve yedinci sıradakiler mülakatı kazanıyor. 8inci ile 20nci arasındakiler yine eleniyor... Yani... Yazılı sınavı kazanan ilk 20 kişiden 4ü mülakatı kazanıyor, 16sı eleniyor.Yazılı sınavda orta ve son sıralardakiler, mülakatta ilk 20ye yerleştiriliyor.Hemen tüm kamu sınavlarında aynı manzara yaşanıyor.Mesleğe alımda zekâ ve yetenekle ilgisiz bambaşka kriterler uygulanıyor. O kriterlerin ne olduğu da çok iyi biliniyor."Laik cumhuriyet", giderek "ılımlı İslam" modeline dönüştürülürken, devlet kadroları da buna göre şekillendiriliyor.Demokrat, laik, cumhuriyetçi, sosyal demokrat, solcu olduğundan kuşkulanılan gençler eleniyor, yeni modele uygun olanlar ile torpil sahipleri işe alınıyor.Gençlerin hakkı yendiği gibi rejimin kimyası değiştiriyor.Gençler bu haksızlığı sineye çekmemeli, namuslu gazeteciler, muhalefet partileri ve sivil toplum kuruluşları aracılığıyla haklarını aramalıdır. Bu iktidar döneminde sınavlarda ne

Yazının Devamı