Nükhet Everi

Yıllar içinde teknolojinin gelişmesiyle turizmde de yeni trendler ortaya çıkıyor. İnsanların hepsi olmasa da azımsanamayacak bir bölümü, alışılagelmiş tarzların dışına çıkmak, farklı yolculuk etmek, alışılmıştan farklı şeyler yapmak, özellikle de konaklama konusunda farklı seçenekleri denemek istiyor.

Kimi en konforlu, en lüks otel ve benzeri işletmeleri tercih ederken, kimi daha mütevazı yerlerde konaklamayı, kimi ise otantik ve sıra dışı yerleri tercih ediyor. Kimileri de tüm bunlardan çok daha farklı, romanlarda okudukları, fantastik filmlerde gördükleri ve ancak hayal ürünü denebilecek yerlerde konaklamayı düşlüyorlar. Sivas şehri tam da böyle bir konuyla gündeme geldi son günlerde.

En az iki gün kiralanabilecek

Ünlü yazar J.R.R. Tolkien’i, sinemaya da uyarlanan ve kendisini dünyanın en çok okunan yazarlarından biri yapan “Yüzüklerin Efendisi” romanı nedeniyle elbette hemen herkes bilir. İngiliz dilbilim profesörü ve yazar Tolkien’in bence en büyük başarısı, olağanüstü bir titizlikle kurguladığı “Orta Dünya” adlı fantastik / mitolojik bir evrende geçen “Hobbit” eseridir. Tolkien, bu evrende geçen ve çocuklarına anlattığı masalları kitap haline getirmiştir. “Hobbit” eserinin

Karadağ, UNESCO Dünya Mirası Listesi’ndeki Kotor, Avrupa’nın en iyi plajına sahip Budva ve jet sosyetenin tatil yeri Sveti Stefan Adası’yla öne çıkıyor.

Avrupalı ve Amerikalı gezginlerin uzun yıllar önce, Türk gezginlerinin ise son yıllarda keşfettiği Montenegro yani Karadağ, Adriyatik Denizi’nin incisi. Birbirinden güzel tarihi şehirler, plajlar, kıyı şeridi, göller, nehirler, muhteşem dağlar. Tüm bu güzelliklerin dünyanın başka hiçbir yerinde bu denli derli toplu bir şekilde ve bu kadar küçük bir alanda bir araya geldiği görülmemiştir.

Montenegro geçmiş yıllarda Balkan turlarının küçük bir parçası olan ve açık söylemek gerekirse çoğu kişi tarafından pek de önemsenmeyen bir destinasyondu. Ne oldu da bugünlerde yoğun şekilde adı anılır oldu? Ne oldu da Türk gezgini gezilerinde özellikle Montenegro’yu arar oldu?

Öncelikle Türk gezgininin de artık gezi tarzı ve arayışları değişti. Türk gezgini artık ağırlıklı olarak (istisnalar kaideyi bozmaz) yurtdışında tek bir ülkeye ya da yurtiçinde tek bir şehre odaklanmak ve mümkün olduğunca detaylı ve kaliteli gezmek istiyor. Bunun yanı sıra son yıllarda Montenegro’nun bir çağrısı da ülkeyi ilginç kıldı. “Gelin burada iş kurun, çalışın,

İnanın dünyanın her yerine gidilebilir tek başına ama bunu yapmadan önce ne istediğini, ne aradığını, nasıl bir tatil hayal ettiğini bilmek gerekir.

Hiç alıp başımı gideyim, tek başıma şöyle gönlümce gezeyim dediğiniz oluyor mu? Eminim oluyordur. Ama yine eminim ki pek çok sebeple erteliyorsunuzdur da. Gelin beni dinleyin, ertelemeyin. Tek başına gezmek tarif edilemeyecek kadar müthiş bir keyiftir. Tabii organize turlarla gezmek gibi olmaz tek başına gezmek, her şeyinizi kendiniz önceden planlamak durumundasınız. İnanın aslında dünyanın her yerine gidilebilir tek başına ama bunu yapmadan önce ne istediğini, ne aradığını, nasıl bir tatil hayal ettiğini bilmek gerekir. Bunun tersi genelde büyük bir hüsranla sonuçlanır, vaktinize ve nakdinize yazık olur.

En kıdemli İspanya

Öncelikle ne istediğinizi belirleyin, lüks bir tatil mi yoksa daha orta karar bir şey mi, macera mı vs. Bütçenizi de belirleyin. En önemlisi o gibi gözükse de her zaman öyle olmayabilir. Hiç ummadığınız ucuz ve kolay imkânlar her an her yerde karşınıza çıkabilir. Seyahatiniz için araştırmalarınızı yaparken, kıyaslama yapmaya ve kaliteyi tercih etmeye önem gösterin. Güvenlik bir seyahatin olmazsa olmazıdır elbette.

Tüm dünyadaki futbolseverlerin heyecanla bekledikleri, milyonlarca insanı bir ay boyunca ekranlara kilitleyen, dört yılda bir yapılan en önemli futbol organizasyonu Dünya Kupası, bu yıl 14 Haziran-15 Temmuz tarihlerinde Rusya’da olacak

Dünya Kupası organizasyonu, bunu düzenleme hakkını kazanan ülke için çok büyük bir prestijdir. Bunun yanında kendi milli takımının kendi ülkesinde sahaya çıkması, gözden geçirilip, yenilenip mükemmel hale getirilmesi gereken turnuva için gerekli olan alt yapı ve standartlar ama her şeyden önemlisi de bir ay boyunca ülkeye akacak turizm potansiyeli ve getirisi Dünya Kupası’nı düzenleyen ülkeler için haliyle çok büyük avantajdır. 32 ülkenin milli takımının oynamaya hak kazandığı bu yılki turnuva için milyonlarca insan akacak Rusya’ya. Moskova ve St. Petersburg’un da içinde olduğu 11 şehirde oynanacak maçları izlemeye gelenler tüm bu şehirleri de gezme imkânını bulacak.

Turnuvanın son dört maçının Rusya’nın en önemli ve güzel şehirleri Moskova ve St. Petersburg’da yapılacak olması da bu şehirleri tüm diğerlerinin önüne çıkaracak ve turizm açısından da çok büyük bir getiri olacak Rusya’ya. Bana “Bu şehirlerden hangisini daha çok seviyorsun?” ya da “Sence

19 Mayıs’ta kaçamak yapmak isteyenlere sakin bir hafta sonu için Cunda’yı, doğa yürüyüşleri için Çamlıhemşin’i, bir antik kentte kaybolmak için Pamukkale’yi öneririm.

19 Mayıs hafta sonu yaz sıcakları bastırmadan kaçamak yapmanın tam da zamanı. Nasıl bir hafta sonu geçirmek ve nasıl bir kaçamak yapmak istediğinize karar verip gideceğiniz yeri ona göre seçmenizi öneririm.

Cunda’da Ayışığı Manastırı’nı görün

Eğer sakin, huzurlu, her şeyin yavaş yavaş keyfini çıkardığım bir hafta sonu olsun derseniz, Cunda derim. Cunda’nın sahilinde yürüyün, dondurma yiyin, Taş Kahve’de mutlaka çay veya kahve için, diğer küçük kahvelerini de keşfe çıkın. Ege ve Girit mutfağının en lezzetli yemeklerinin tadına bakın Cunda’nın restoranlarında. Akşamları da o kadar çok yeme içme mekanı çıkacak ki karşınıza. Koç Müzesi’ni, Taksiyarhis Kilisesi’ni, Pateriça Yarımadası’nı ve benim favori mekanım Ayışığı Manastırı’nı görün. Vaktiniz olursa tekne turu yapın. Cunda’nın pazarı pek keyiflidir. Sokaklarda kaybolun, taş evlerin fotoğraflarını çekin ve mutlaka Cunda’nın birbirinden güzel ve özel kedilerini sevin.

Likya Yolu en iyi 10’da

İlla yürüyüş, doğada olmak ve antik mekânları da keşfetmek derseniz şimdi

İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve İBB Kültür AŞ. tarafından konservasyonu dört yılda tamamlanan, kültür merkezi olarak da kullanılacak olan Şerefiye Sarnıcı 24 Nisan’da İstanbul Valisi, İBB Başkanı, Eminönü Belediye Başkanı’nın katılımlarıyla ve İranlı sanatçı Ahmet Nejat’ın “Hiç Hali” sergisi ile açıldı ve artık misafirlerini bekliyor. Bilim kurulu üyesi sanat tarihçi Hayri Fehmi Yılmaz konservasyon çalışmalarıyla ilgili kıymetli bilgiler paylaştı.

Büyük ihtimalle Bizans İmparatoru Theodosius döneminde yani 5. yüzyılın başlarında inşa edilmiş olmasından dolayı Şerefiye Sarnıcı bazı kaynaklarda Theodosius Sarnıcı olarak geçer. Yapıdaki mimari detaylar da bu tarihlemeyi doğruluyor.

Sarnıcı kimin yaptırdığına dair kesin bir bilgi yok. İmparator, başka bir hanedan mensubu veya o dönemin önemli kişilerinden biri tarafından yaptırılmış olabilir. Ama mutlaka önemli bir kişi olmalı çünkü sarnıç çok özenilerek yapılmış. Zaten bu özelliğiyle diğer bildiğimiz tüm sarnıçlardan ayrılıyor.

O kadar özenmişler ki, diğer sarnıçlarda olduğu gibi devşirme malzeme kullanmamış, özel olarak Marmara Adası’ndan mermer getirmişler. Yapıda özen gösterilmeden yapılmış olan tek şey sütun başlıkları. Korint

Her yıl 23 Nisan’ı da içine alacak şekilde planlanan Mardin Uluslararası Uçurtma Festivali ile Mardin ve ilçelerinde gökyüzünü uçurtmalar dolduruyor

Her yıl cami minarelerine, kiliselerin çan kulelerine mutlaka birkaç uçurtmanın takılıp kaldığı Mardin’de göklerde güvercinlerin şovuna nazlı nazlı salınan uçurtmalar da eklenince baharın geldiğinin işaretidir. Aslında bir Uzakdoğu buluşu olan uçurtmaya Ortadoğu coğrafyasında çok sık rastlanır. Özellikle de Mardin’de uçurtma kültürü oldukça yaygındır ve hayatın önemli bir parçasıdır. Siz bu satırları okurken her yıl çok çeşitli kültür ve sanat etkinliklerine ev sahipliği yapan Mardin’de geçtiğimiz yıl ilki düzenlenen Mardin Uluslararası Uçurtma Festivali’nin ikincisi gerçekleşiyor olacak.

Mardin Uluslararası Uçurtma Festivali her yıl 23 Nisan’ı da içine alacak şekilde planlanan bir festival. Mardin Valiliği, Mardin Belediyesi ve Mardin Müzesi tarafından düzenlenen ve Martı Uçurtma Kulübü’nün öncülük ettiği Uçurtma Festivali, Sakıp Sabancı Mardin Kent Müzesi önünden Cumhuriyet Meydanı’na bir kortej yürüyüşüyle başlar. Mardin’in sembol ve simgelerinin yürüyen maketleri, masal kahramanları, sokak müzisyenleri, davul, zurna ve arbane

Sakura çiçekleri açar bahar başında Japonya’nın her köşesinde. Yer gök pembe ve beyaz renklere bürünür. Bir masaldaymış gibi hissedersiniz bu çiçeklerin arasında.

Bahar ayları dünya kurulduğundan bu yana tüm mitolojilerde doğuşu, yaşamı, yepyeni başlangıçları simgeler. Ölümün hayata galibiyetidir bahar ayları ama hayatın ölüme attığı adımdır da aynı zamanda yüzyıllardır. Sakura çiçekleri açar bahar başında Japonya’nın her köşesinde. Yer gök pembe ve beyaz renklere bürünür. Bir masaldaymış gibi hissedersiniz bu çiçeklerin arasında. Nereye baksanız göz görebildiğince her yer sakura doludur.

Doğu’nun en değerli bitkilerinden olan sakura, kiraz çiçeği diye geçer tüm dillerde. Evet bir kiraz ağacı çiçeğidir ama ilginçtir ki bu ağaç meyve veren bir ağaç değildir. Çiçekleri çok kısa süreli durur dalında ve dökülür gider. Fakat bu bile bir şölene dönüşür. Her yer bir halı gibi bu çiçeklerle kaplanır.Kısacık bir süre dallarda duran ve sonrasında dökülen bu çiçekler bir yandan baharın, yenilenmenin simgesidirler ama aynı zamanda yaşam ve ölümü çağrıştırırlar. Geçici güzelliğin sembolüdür sakuralar. Evet, her şey fanidir. Hayat kısadır ve güzeldir. Her anın tadını çıkartmalıdır insan.

Sakura