Dolardaki düşüş nereye kadar gidebilir?

24 Haziran 2002


<#comment>Bu hafta Kanada’nın Kananaskis adlı kayak merkezinde yapılacak olan G - 8 zirvesinde dünya ekonomisinin durumu ve geleceği konuşulurken ABD dolarıyla hisse senedi borsalarındaki düşüşler de gündeme gelecek. ABD ve Avrupa borsaları son haftalardaki düşüşlerle 11 Eylül sonrasındaki dip noktalara yaklaşırken doların euro karşısındaki düşüşü de sürüyor. ABD dış ticaret açığının nisan ayında 35.9 milyar dolarlık yeni bir rekora eriştiğinin açıklanması doların euro karşısındaki düşüşünü daha da hızlandırdı ve euronun değeri iki yıldan beri ilk kez 0.965 doların üstüne çıktı. Bu yılın şubat ayında 0.857 dolara kadar inmiş olan euronun o günden bu yana kaydettiği değer artışı % 13’ü bulurken dolarla euronun değerinin yakın bir gelecekte eşitlenebileceği tahminleri de yapılmaya başlandı.
Bunun ötesine geçip dolardaki düşüşün süreceğini ve euronun 2002 sonunda 1.15 dolara kadar yükselebileceğini ileri süren ekonomistler de var. Bu tahminleri yapanlar, doların halen % 15 - 20 aşırı değerli durumda bulunduğunu; ayrıca dev boyutlardaki dış açıklarını finanse etmek için yılda en az 450 milyar dolarlık bir sermaye girişine ihtiyacı bulunan ABD’nin artık bunu sağlayamadığını ve bu

Yazının Devamı

Hastamız şu anda yoğun bakımda mı?

23 Haziran 2002


<#comment>Bir kez daha "hasta"nın (yani Türkiye ekonomisinin) durumunu kaygıyla izleyen hasta yakınlarının (yani vatandaşların), hastane koridorlarında rastladıkları her kişiyi "doktor" (yani ekonomi uzmanı) yerine koyup hastanın geleceği hakkında soru yağmuruna tuttuğu günlere geri döndük. Doktor yerine konanlardan biri olarak benim, hasta hakkındaki değerlendirmemi merak ediyorsanız bu yazıyı okumaya devam ediniz.
Efendim öncelikle bu hastayı uzunca bir süreden beri izleyen biri olarak, başka hastalara pek benzememediğini söyleyebilirim. Kronik yüksek ateşle (yani kronik yüksek enflasyonla) en uzun süre yaşama rekorunu elinde bulunduran hastamız bunun yol açtığı bünyesel zaafiyetlerin giderilmesi ve yüksek ateşin düşürülmesi için muftelif zamanlarda tedaviye tabi tutulmuş, ancak her defasında, muftelif nedenlerle, netice alınamadan tedavi yarım kalmış ve kronik sendrom devam etmiştir. Bu yüzden bünyesel zaafiyet daha da artmış ve belli noktalarda (mesela vücutta kan deveranını temin eden mali sistemde) ameliyat ihtiyacı ortaya çıkmıştır.

Bu umumi girizgâhtan sonra hastamızın son durumuyla ilgili tesbitlerimi bir rapor halinde açıklayarak hasta yakınlarına

Yazının Devamı

Enflasyon düşerken rahat uyku uyuyamam

17 Haziran 2002


<#comment>Sürkeli okurlarım farkındadır, yılardır Türkiye’deki enflasyonla ilgili tahmin yapmıyorum ben; yapılan tahminleri de fazla ciddiye almıyorum: Altı ay sonrası, on iki ay sonrası için yapılan tüm öngörüleri ihtiyatla karşılıyorum. Belli varsayımlar altında belli trendleri izleyerek "2002 sonunda toptan eşya fiyatlarındaki yıllık artış - atıyorum - % 30 - 35 bandında kalır" türü bir tahmin yapmanın kendi içinde bir anlamı var belki ama benim deneyimim, mevcut trendlere bakarak Türkiye’deki enflasyonu öngörmenin fazla anlamı olmadığını gösteriyor.
Enflasyonun gidişatını gösteren grafiklerin bir anlamı var benim için; enflasyonda ciddiye alınacak bir düşüş eğilimi belirdiğinde uykularım kaçamaya başlıyor benim. Hele bu düşüşün yıllık enflasyonu % 30’a ve altına çekmesinin gündeme geldiği noktada tedirginliğim iyice artıyor, şimdi neler olacak da Türkiye yeniden kriz ortamına girecek ve enflasyondaki bu tehlikeli düşüş(!) duracak diye beklemeye başlıyorum. Anımsanacağı gibi 2000 kasımındaki ön kriz ve şubat 2001 krizi enflasyonun böyle bir düşüş eğilimine girdiği noktada patladı. Şimdi yaşamakta olduğumuz "haziran sendromu" da enflasyonun ciddi bir düşüş eğilimine girdiği

Yazının Devamı

‘Çiftlik’ olarak mı kalacağız 'ülke' mi olacağız?

16 Haziran 2002


<#comment>Türkiye'nin karşısındaki seçenekler uzun süredir bu kadar net görünmemişti bana. Son haftalarda yaşanan ve politikacıların aymazlığı sayesinde Türkiye'yi bir kez daha kriz riski taşıyan ülke konumna getiren gelişmelerin açıkça gösterdiği gibi, iki temel seçenek var karşımızda. Türkiye ya politikacı diye geçinen çiftlik kahyalarının, hanımağaların hükmettiği bir 'çiftlik' olarak kalacak ve dünyada da 'çiftlik' muamelesi görecek; ya da bir bayrağa ve futbol takımına sahip olmanın 'ülke' sayılmaya yetmediği bir dünyada sayılan ülkelerden biri olmaya hak kazanacak, nicedir özlediği konuma gelecek.
Yabancı Sermaye Derneği YASED'in düzenlediği yemekte Kemal Derviş'i dinlerken bizim çiftlik kahyalarından çok farklı bir yaklaşım sergileyen Sayın Derviş'in, bugünün dünyasında 'ülke' sayılmak için neler yapmamız gerektiğini en iyi bilen ve anlatan kişi olduğunu düşündüm bir kez daha. Küreselleşmenin, tehditlerle fırsatların yanyana bulunduğu bir dünya yarattığını belirten Derviş, Türkiye'nin gerekenleri yapması halinde bu fırsatlardan en iyi yararlanabilecek ülkelerden biri olduğunu anlattı. Özellikle demografik yapımızın yarattığı fırsatı vurgulaması ve çalışma çağındaki

Yazının Devamı

Sağa kayan Avrupa Türkiyeyi dışlar mı?

10 Haziran 2002

Ne var ki AB ile bütünleşmeye giden "uzun ince yol"da dizili olan engellerin sayısı da azalacağına artıyor sanki.Bir kere, AB Komisyonunun genişlemeden sorumlu üyesi Günther Verheugenin de belirttiği gibi, Türkiye dışındaki 10 ülkenin AB ile bütünleşme sürecinde henüz aşılamamış olan ciddi sorunlar var. Bunlar çözümlenmeden genişlemeden söz etmek zaten olanaksız.İkincisi, aşırı sağın hemen her Avrupa ülkesinde yaptığı ve sağ hükümetlerin iktidara yerleştiği bir ortamda Avrupanın genişleme azmini ve momentumunu sürdürebileceği kuşkulu.Üçüncüsü, AB üyesi olan İrlandada yapılacak olan referandumda ABnin genişlemesine "hayır" denirse genişleme süreci çıkmaza girebilecek. Türkiyede bugüne dek yapılan kamuoyu yoklamaları, Türkiyenin Avrupa Birliği (AB) ile bütünleşmesini isteyenlerin halkın üçte ikisine ulaştığını gösteriyor. Geçen hafta içinde yapılan açıklamaların gösterdiği gibi, TÜSİAD ve iş aleminin etkili bir kesimi de hiç tereddütsüz AB ile bütünleşmeden yana. Sağın yükselişi Milliyetçi ve sağ rüzgarların estiği bir Avrupada Türkiyenin tam üyeliğine çok sıcak bakılmayacağı ortada. Bakalım sağ Türkiyede ve Avrupada el ele verip genişleme sürecini ve Türkiyenin bu süreçte yer

Yazının Devamı

Sağa kayan Avrupa Türkiye’yi dışlar mı?

10 Haziran 2002


<#comment>Türkiye’de bugüne dek yapılan kamuoyu yoklamaları, Türkiye’nin Avrupa Birliği (AB) ile bütünleşmesini isteyenlerin halkın üçte ikisine ulaştığını gösteriyor. Geçen hafta içinde yapılan açıklamaların gösterdiği gibi, TÜSİAD ve iş aleminin etkili bir kesimi de hiç tereddütsüz AB ile bütünleşmeden yana.
Ne var ki AB ile bütünleşmeye giden "uzun ince yolöda dizili olan engellerin sayısı da azalacağına artıyor sanki.
Bir kere, AB Komisyonu’nun genişlemeden sorumlu üyesi Günther Verheugen’in de belirttiği gibi, Türkiye dışındaki 10 ülkenin AB ile bütünleşme sürecinde henüz aşılamamış olan ciddi sorunlar var. Bunlar çözümlenmeden genişlemeden söz etmek zaten olanaksız.
İkincisi, aşırı sağın hemen her Avrupa ülkesinde yaptığı ve sağ hükümetlerin iktidara yerleştiği bir ortamda Avrupa’nın genişleme azmini ve momentumunu sürdürebileceği kuşkulu.
Üçüncüsü, AB üyesi olan İrlanda’da yapılacak olan referandumda AB’nin genişlemesine "hayır" denirse genişleme süreci çıkmaza girebilecek.

Yazının Devamı

Güven sarsılınca rakamlara bakılmıyor

9 Haziran 2002

Son haftalarda piyasalarda yaşananlar Türkiye ekonomisiyle Amerikan ekonomisinin ve TL ile ABD dolarının ortak bir kaderi paylaştığını gösteriyor. Türkiyede olduğu gibi Amerikada da ekonominin genel gidişatına ilişkin veriler ve açıklanan rakamlar pek de olumsuz bir tablo çıkartmıyor karşımıza. Buna karşın piyasalardaki beklentiler hiç de iyimser değil ve beklentilerdeki bu olumsuzluk borsa endekslerine ve para değerlerine yansıyor. Güvenin sarsıldığı ortamda ekonominin genel gidişatıyla ilgili olumlu rakamlar, piyasalardaki olumsuz beklentileri olumluya çevirmeye yetmiyor. Türkiyede Ecevit sendromu Piyasalardaki olumsuzluğun gerisinde Başbakan Ecevitin sağlık sorunları ve bunun yol açabileceği siyasi kriz ihtimali var. Sayın Ecevitin ve yakın çevresinin durumun ciddiyetini kabul etme konusunda gösterdiği direnç de sorunu ağırlaştırıyor ve belirsizliği artırıyor. Sayın Ecevit bu noktaya gelmeden bu sorunun çözümünü kolaylaştıracak girişimlerde bulunsaydı belki çok daha yararlı bir şey yapmış olacak ve piyasaların böylesine olumsuz bir havaya girmesini önleyebilecekti. Önce Türkiyedeki durumu ele alalım. Mayıs ayına ilişkin enflasyon göstergeleri iyimserleri bile şaşırtacak kadar

Yazının Devamı

Güven sarsılınca rakamlara bakılmıyor

9 Haziran 2002


<#comment>Son haftalarda piyasalarda yaşananlar Türkiye ekonomisiyle Amerikan ekonomisinin ve TL ile ABD dolarının ortak bir kaderi paylaştığını gösteriyor. Türkiye’de olduğu gibi Amerika’da da ekonominin genel gidişatına ilişkin veriler ve açıklanan rakamlar pek de olumsuz bir tablo çıkartmıyor karşımıza. Buna karşın piyasalardaki beklentiler hiç de iyimser değil ve beklentilerdeki bu olumsuzluk borsa endekslerine ve para değerlerine yansıyor. Güvenin sarsıldığı ortamda ekonominin genel gidişatıyla ilgili olumlu rakamlar, piyasalardaki olumsuz beklentileri olumluya çevirmeye yetmiyor.

Önce Türkiye’deki durumu ele alalım. Mayıs ayına ilişkin enflasyon göstergeleri iyimserleri bile şaşırtacak kadar olumlu çıktı. Yılın ilk çeyreğinde eksi büyüme, yani küçülme yaşanmasına karşın ikinci çeyrekten itibaren büyümenin başladığını gösteren veriler, yetkili ağızların 2002 yılı büyüme hedefinin tutturulacağı yolundaki açıklamalarına dayanak oluşturdu. IMF’nın ve genelde dış dünyanın 2002 performansıyla ilgili açıklamaları da genelde olumlu ama tüm bu olumlu göstergelere ve beyanlara karşın piyasalardaki hava tamamen olumsuz. Faizlerde ve kurlarda yaşanan tırmanış ve borsadaki

Yazının Devamı