Derviş zor bir seçimle karşı karşıya

22 Temmuz 2002


<#comment>Türkiye’de seçim lafı bir siyaset sakızı olmaktan çıkar ve genel seçimin yolu gerçekten açılırsa bugünkünden hayli farklı bir ortama gireceğiz herhalde. Ülkemizdeki yaygın yoksullaşmanın yarattığı tepkiler bir anda siyaset sahnesinde ifadesini bulacak, bugüne dek yeterince seslendirilmemiş sorunlar yumağı bir anda çözülüp sorunlar ortaya dökülecek, siyasetçiler de buna kayıtsız kalamayacak. Bu ortamda duygu sömürüsünün ve vatan - millet edebiyatının öne çıktığına, kimi "beyaz Türkler"in bile IMF ve yabancı sermaye düşmanlığına soyunduğuna tanık olabiliriz. Bu toz - duman içinde insanlara aklın yolunu göstermek, onları sorunlarını bir anda çözecek "mucize çözümler" bulunmadığına ikna etmek ise çok zor olacak.

Meydanlara çıkarsa
Bu arada siyaset sahnesinin neresinde nasıl yer alacağı henüz netleşmeyen ve bu bakımdan zor bir seçimle karşı karşıya bulunan Kemal Derviş’in seçim meydanlarına çıktığı taktirde bu kez canını sıkacak sorularla karşılaşması ve bu anlamda da zor bir seçim dönemi yaşaması olası.
Kemal Derviş, seçim meydanlarında da, ekonominin yönetiminde sorumluluk aldığı günden bu yana yapılanları anlatacak ve uygulanan programın

Yazının Devamı

Neden inatçı bir "ayı"yım?

21 Temmuz 2002


<#comment>Son bir hafta içinde yaşananlardan sonra asıl komplonun bana karşı yapıldığını düşünmeye başladım. Sanki herkes bana karşı birleşmiş, geçen pazar bu köşede sıraladığım olumsuz beklentilerin gerçekleşmemesi için güçbirliği yapmıştı geçen hafta. Sonuçta benim madde madde sıraladığım olumsuz beklentilerin her birinin tam tersi gerçekleşti. Özetleyecek olursam:
• Başbakan Ecevit, cevvaliyetini artırarak görevini sürdürdü.
• Hükümetin düşmesi gündeme gelmedi.
• Başbakan Yardımcısı Gürel ve Derviş kompleksli MHP ekibi uyum sorunu çıkarmadı.
• Kemal Derviş hükümette kaldı.
• Ekonomik programın süreceğine ilişkin açıklamalar yapıldı.

Yazının Devamı

Komplonun ilk hedefi Derviş mi acaba?

15 Temmuz 2002


<#comment>Komplo senaryolarına ne kadar meraklı olduğumuz son haftalarda bir kez daha anlaşıldı. Bu tür senaryolara pabuç bırakmayacağını sandığım kişiler arasında bile komplo senaryolarının rüzgarına kapılıp yazılar yazanlar, açıklamalar yapanlar oldu. Onlara göre bazı dış güçlerle iç güçler sinsice bir plan yapıp medyayı da arkalarına almışlar ve hiçbir sağlık sorunu bulunmayan Başbakan Ecevit’e ve MHP’ye karşı bir komplo tezgahlamışlardı. Bu komplonun amacı Ecevit’i ve MHP’yi devre dışı bırakarak Türkiye’nin yönetimini dış güçlere ve onların yerli işbirlikçilerine teslim etmekti. O halde komploculara karşı Ecevit’i ve MHP’yi savunmak vatanını milletini seven her Türk’ün doğal görevi haline geliyordu.
Son günlerde yaşananlar ise farklı bir komplonun uygulamaya konduğunu düşündürüyor bana. Bu komplonun hedefi Ecevit değil Kemal Derviş. Derviş’i zor tercihlerle karşı karşıya getirip hata yapmaya ve zikzak çizmeye zorlayarak itibar kaybına uğratmak isteyenlerin planı fevkalade başarılı uygulandı şu ana kadar. Derviş yıpratılıp hükümet dışına itilince, IMF desteğiyle uygulanmakta olan programın başarı şansı sıfıra inecek, piyasalardaki kriz derinleşecek ve "bu iş IMF ile

Yazının Devamı

Bedeli ağır olacak bir kargaşanın başındayız

14 Temmuz 2002


<#comment>Hayli stresli geçen bir haftadan sonra hiç olmazsa pazar gününü biraz daha keyifli geçirmek isteyen okurlar beni bağışlasınlar, onların keyfini kaçırmak istemiyorum ama iç açıcı bir şeyler yazmam da olanaksız bu ortamda. Türkiye’deki gelişmeler fevkalade kaygılandırıyor beni ve canımızı çok sıkacak bir filmin açılış sahnelerini izlediğimizi, önümüzdeki dönemin büyük bir kargaşa içinde geçeceğini hissediyorum. Cuma günü piyasalarda yaşanan göreceli durulma ve borsadaki yükseliş kimseyi fazla umutlandırmasın, olayın henüz başındayız ve siyasetteki kargaşa bize çok ağır bir ekonomik fatura ödetecek.
Belki de ben kara gözlüklerimi taktım gene ve bu nedenle çok karamsar bakıyorum yakın geleceğe, fakat son haftalarda yaşananlar iyimser olmaya olanak bırakmıyor. Bana öyle geliyor ki birçok kişi hâlâ gerçek dışı varsayımlarla olumlu senaryolar üretmeye ve kendini bunlarla avutmaya çalışıyor. Gerçeklerle yüzleşmeyi göze alanların ise avunma şansı da kalmıyor.

Durumu doğru değerlendirebilmek için önce şu saptamaları yapmamız gerekiyor:
• Başbakan Ecevit hastadır ve artık bu görevi sürdürecek kapasitede değildir.
• Bu hükümet bitmiştir ve artık

Yazının Devamı

20 yıl sonra temmuz gene "sıcak" mı geçecek?

8 Temmuz 2002


<#comment>Yaşı müsait olanlar hatırlarlar, 12 Eylül rejiminin bile zaptürapta alamadığı (üstelik pek çok Silahlı Kuvvetler mensubunun da parasını yatırdığı) bankerlerin saltanatı 1982 yılının Haziran ayında patlayan "Kastelli krizi" ile noktalanmış, bankerlerin çöküşünü bazı bankaların batışı izlemişti. O dönemde ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı olan rahmetli Turgut Özal bu olay üzerine görevinden ayrılmak zorunda kalmış ve yerini geçenlerde kaybettiğim Adnan Başer Kafaoğlu almıştı. Bu arada yaz rehavetinden yararlanarak izin kullanmaya hazırlanan ekonomi basını da "sıcak" gelişmeleri izlemek için seferber olmak zorunda kalmıştı.
Yirmi yıl sonra, çok farklı koşullarda gene "sıcak" bir temmuz yaşamaya hazırlanıyoruz. Bu bir ay içinde siyasetteki kargaşadan mucizevi bir çözüm çıkar, iç ve dış piyasalar bir ölçüde rahatlatılabilirse, bu "temmuz ateşi"ni ucuz atlatabiliriz. Sanıyorum Kemal Derviş’in son günlerde herkese anlatmaya çalıştığı da bu aslında. Piyasalardaki bozulmanın ivme kazanmasını önlemeye çalışıyor, iş alemini ve bankaları Hazine ile borç ilişkilerinde anlayışlı olmaya çağırıyor.
MHP Başkanı Devlet Bahçeli’nin dün yaptığı erken seçim çağrısıyla okun

Yazının Devamı

Cahiller ve eyyamcılar halkımızı kandırıyor

7 Temmuz 2002


<#comment>Geçen yıl 19 Şubat densizliğine yol açıp ülkeyi derin bir ekonomik krize sürükledikten sonra "Derviş yaması" ile ömrünü uzatan Ecevit hükümeti ne yazık ki yakaladığı fırsatı kullanamadı, ekonomiyi yoluna oturtup ülkeyi seçime kadar yönetmeyi başaramadı. Ekonomide bir yılı aşkın sürede, binbir zahmetle oluşturulan göreceli güven havası iki ay içinde harcandı ve yeniden kriz korkusunun öne çıktığı, belirsizliğin zirve yaptığı bir ortama dönmüş olduk. Hükümet, kendi yazdığı intihar senaryosunu uygulamaya koyarak bizi bu noktaya getirdi.
Bu ihtihar senaryosunun ilk belirtileri aslında mart sonunda ortaya çıkmış, 31 Mart tarihinde bu köşede yer alan "Yeni kriz yaratmak için kaşınmaya başladık" başlıklı yazıda, siyasetteki kimi kıpırdamalara değinilerek şu saptama yapılmıştı: "Tüm bu gelişmeler son bir yıl içinde büyük fedakarlıklarla uygulanmaya çalışılan ekonomik programa taş koyma heveslerinin giderek sonuç vermeye başladığını ve ekonomik durumun nezaketini kavramayan politikacıların ipleri yeniden ellerine geçirmek için her şeyi göze aldığını gösteriyor."

Piyasalar önceleri fazla önemsemedi, siyasetçilerin bu alışılmış saçmalama heveslerini; ekonomideki

Yazının Devamı

Seçimin bedeli: Brezilya dersleri

1 Temmuz 2002


<#comment>Biz olası bir erken seçimin ekonomiyi nasıl etkileyeceğini tartışırken piyasalar ve kredi derecelendirme kuruluşu S&P, seçim kararını beklemeden, yapacağını yaptı zaten ve uygulanan programın başarıya ulaşma olasılığı iyice azaldı. Siyasi tablonun böylesine belirsizliklerle dolu olduğu bir ortamda erken seçim gerçekten gündeme gelirse ekonominin uğrayacağı zarar daha da büyüyebilir. Halen Brezilya’da yaşanmakta olanlar Türkiye’de olabileceklere ışık tutuyor.
Brezilya IMF ile mutabakat içinde faiz dışı bütçe fazlası vererek enflasyonu düşük tutmayı başaran, dalgalı kur rejiminde, 2000 yılında yaşanan Arjantin krizine karşın ekonomik büyümesini sürdüren bir ülkeydi. Toplam devlet borcu / GSMH oranı % 55’i bulmuştu ama borç servisi sorunu yoktu.
Brezilya ile ilgili olarak piyasaları düşündüren tek sorun Başkan Cardoso’nun görev süresinin bitmek üzere olması ve ekim ayında yapılacak başkanlık seçimi adayları arasında İşçi Partisi adayı olan ünlü sendikacı Lula (Luiz İnacio Lula da Silva)nın açık farkla önde gitmesiydi. Daha önce IMF karşıtı bir söyleme sahip bulunan Lula’nın seçimi kazanması halinde borç servisini aksatacağı kaygısıyla piyasalar devlet tahvili

Yazının Devamı

Cahiller ve eyyamcılar halkımızı kandırıyor

30 Haziran 2002


<#comment>Üç ay önce, 31 Mart 2002 tarihinde bu köşede yer alan "Yeni kriz yaratmak için kaşınmaya başladık" başlıklı yazımın son paragrafı şöyleydi: "Haydi gayret, biraz daha kaşınırsak yeniden akut kriz ortamına dönebiliriz. Dış piyasalar da sanki bu kokuyu almış gibi, gelişmeleri bekliyor zaten."
O günden bu yana geçen üç ay içinde ne yazık ki bu gayreti fazlasıyla gösterdik, kaşınmakla yetinmeyip elimize geçirdiğimiz her aletle yaralarımızı deştik ve sonunda ekonomiyi yeniden bir krizin eşiğine getirdik.
Uygulanmakta olan program zaten zor bir programdı ve başarıya ulaşması, hiçbir aksama olmadan sürdürülmesine bağlıydı. Asıl hedef olan ekonomik büyümenin yeniden başlaması için:
• Programın yeni bir güven bunalımı yaratılmadan ve beklentilerdeki olumlu gelişmeler kesintiye uğratılmadan uygulanması;
• Faizlerdeki ve enflasyondaki düşüşün sürmesi;
• Kurlarda büyük dalgalanmalar olmaması;

Yazının Devamı