İçlerindeki gülümsemeyi her an yüzlerinden okuyabileceğiniz iki insanı peş peşe kaybettik geçen hafta. Önce
Oktay Kurtböke'nin fotoğrafını taktık yakalarımıza, sonra Milliyet'teki kapı komşumuz
İbrahim Sezer'in.
İbrahim Bey, sonunda onu aramızdan alan hastalığın pençesine düşüp ilk ameliyatı geçirdikten sonra bile kaybetmedi yüzündeki o rahatlatıcı tebessümü. Hele onun gibi parayla uğraşan, koca müessesenin hesabını tutan birisi için bulunmaz bir nitelikti bu.
Oktay Ağabey'in cenazesinde hissettiklerimi ise birkaç paragrafa sığdırmam kolay değil. Teşvikiye Camii'nin avlusunda geçmişe doğru bir duygu yolculuğu yaptım sanki. Cumhuriyet gazetesindeki güzel günleri hatırlatan o kadar çok insan, o kadar çok anı vardı ki o avluda. Berrin Nadi, İlhan Selçuk, Emine Uşaklıgil, Orhan Erinç, Şükran Ketenci (Soner), Yalçın Bayer, bana Cumhuriyet günlerini anımsatan yüzlerden bazılarıydı. En önemli eksik ise rahmetli Ergun Balcı idi.
Bir daha yaşanamayacak olanı anımsamak garip bir acı veriyor bana. Oktay abinin