Londra'da Atatürk'e bakarken

13 Kasım 2005

Karşımdaki Atatürk, içinde bulunduğumuz basık tavanlı mekanın ve belki de zamanın sınırlarını hiçe sayan bir ifadeyle ileriye, çok ileriye, adeta sınırsız bir ufka bakıyor sanki. 1980 sonrasında biraz da işportaya düşürülen "vizyon" sözcüğünün asıl anlamını yansıtan bir ifadeyle bakıyor Atatürk. Yazıyla anlatılamayacak bir ifade bu. Londra'da, Madame Tussauds Müzesi'nde düzenlenen resepsiyonda, Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Koç'un, açılış konuşmasını dinlerken aklım ve gözüm hemen arkasındaki perdeli bölümde. Atatürk'ün müzede sergilenecek olan yeni balmumu heykelini görmek için sabırsızlanıyorum. Yeni heykelin "Atatürk'ün hem görsel heybetini ve yakışıklılığını, hem de karizmasını ve ışığını yansıtabilmesi için her çabanın harcandığını" belirten Mustafa Koç konuşmasını bitirince, perdeli bölüm açılıyor ve heykelin sağında durduğum için ilk olarak profilden görüyorum Atatürk'ü. Büyük bir ekip çalışmasıyla yaratılan bu heykelin öyküsünü kendisinden de dinledikten sonra, bu algılamamı aktararak, "Bu bakışı, bu ifadeyi nasıl yakaladınız?" diye soruyorum heykeli yapan Steve Swales'e. Bu soruyu sorduğuma memnun oluyor Madame Tussauds'un baş heykeltıraşı, çünkü onu en

Yazının Devamı

Fransa'daki patlama ve Chirac'ın dramı

9 Kasım 2005

Daha sağlıklı bir açıklama denemesi için on yıl kadar geri gidelim ve ünlü bir Fransız siyasetçisinin o dönemde yayınlanmış olan kitabında yer alan şu bölüme bir göz atalım: "Fransa halkının yarıdan fazlası ne derdini anlatabiliyor ne de korunabiliyor. İnsanlar güven duygusunu kaybetmiş durumda. Çaresizlik onları umutsuzluğa sürüklüyor ve öfkenin sınırına getiriyor. Her an bir sosyal patlamayla karşılaşabiliriz." Fransa'da hükümeti 50 yıl önce çıkarılmış bir yasaya dayanarak olağanüstü hal ilan etmeye zorlayan varoş isyanının nedenleri konusunda en ilkel açıklamalardan biri, ne yazık ki Başbakan Erdoğan'dan geldi. Konunun uzmanları bu şaşırtıcı patlamayı açıklamak için vakit kazanmaya çalışırken bizim "koyun gütme" uzmanı başbakanımız şıpın işi çözüverdi ve olayı türbanın yasaklanmasına bağladı. Öte yandan, Fransa'dan diğer bazı Avrupa ülkelerine de yayılma eğilimi gösteren olayları "hergele takımının başıbozuk ayaklanması" olarak değerlendirip basite indirgemeye çalışanlar da oldu. Bunlar, on yıl önce Fransa Cumhurbaşkanı olmak için çaba harcayan Jacques Chirac'ın sözleri. Herkes için Fransa adlı kitabında Fransa'daki toplumsal çatlağın tehlikeli boyutlara tırmandığını belirten

Yazının Devamı

Lider / kriz (2) Chirac ve radikaller

7 Kasım 2005

Son kamuoyu yoklamalarına göre bugün Amerika halkının % 60'ı Başkan Bush'un icraatını onaylamıyor, dünyanın dört bir yanında Bush'a karşı tepkiler yaygınlaşıyor. Avrupa'da da Almanya ve Fransa gibi ABD'nin geleneksel müttefikleri bile Irak savaşı nedeniyle Bush'a karşı cephe aldı. Bush'u destekleyen siyasetçiler arasında ise yalnızca İngiltere Başbakanı Blair'in koltuğu şimdilik sağlam görünüyor. Beş yıl önce şaibeli bir seçimle ABD Başkanı olan George W.Bush hangi çağda yaşadığını unutarak, yalnızca ABD'nin çıkarlarını gözeten ve pek çok konuda uluslararası kamuoyunun taleplerini ve tepkilerini hiçe sayan bir yaklaşımı benimsedi. 11 Eylül sonrasında ilkel bir tepkiyle "bizden yana olanlar" ve "bize karşı olanlar" ayrımını yaparak bu eylemi gerçekleştirenlerin ekmeğine yağ süren Bush çatışma ortamını kalıcı hale getirdi. Afganistan'a ve dünyanın büyük bölümünün karşı çıkmasına aldırmadan Irak'a savaş açarak ABD'nin gücünü kanıtlamaya çalıştı. Fransa'da Cumhurbaşkanı Chirac ve Almanya'da Başbakan Schroeder, Bush'un Irak politikasına karşı çıkarak puan toplayabildi ama her iki liderin dünya siyasetindeki ağırlığı fazla değil. Kendi ülkelerinin acil sorunlarını çözmede başarılı

Yazının Devamı

Lider krizi (1) G. W. Bush

6 Kasım 2005

Siyasi liderlerin işinin çok zorlaştığı bir dünyada yaşıyoruz. Demokrasiyle yönetilen ülkelerde siyasi liderleri iktidara, eskiden olduğu gibi, ulus devletlerin seçmenleri getiriyor. Seçilen siyasetçiler, hükümet etme yetkisini kendi uluslarından alıyor ama bu yetkiyi kullanırken eskiden olduğu kadar rahat değiller, çünkü ülke yönetmenin koşulları değişmiş durumda. Eskiden çoğunlukla kendi ülkelerindeki gelişmeleri dikkate alarak ülke yönetmeye alışmış olan liderler, şimdi hemen her konuda, kendi ülkeleri dışında yaşanan gelişmeleri de hesaba katmak zorunda. Küresel boyuttaki gelişmeleri hesaba katarak ülke yönetmek çok daha geniş bir ufka sahip olmayı gerektiriyor. Bu nokta çok önemli, çünkü yönetilenler arasında, dünyada olup bitenin az çok farkında olanların oranı iyice yükselmiş durumda. Eskiye oranla çok daha eğitimli, bilgili, kendi durumunu başkalarının durumuyla karşılaştırabilen bir kitle var yönetenlerin karşısında. Sovyet İmparatorluğu'nun çöküşü sonrasında tek süper güç olarak kalan ABD'nin başındaki liderin, diğer liderlerden de geniş bir ufka, küresel bir vizyona sahip olması gerekli. Oysa 2001 yılından beri ABD Başkanı olan George W. Bush, bırakın küresel vizyonu,

Yazının Devamı

AKP'nin üç yılını nasıl değerlendirmeli?

2 Kasım 2005

Bir skandalın kahramanı ya da muhbiri olacaksınız. Sansasyonel bir eylem ya da açıklama yapacaksınız.Bir fikri ya da inancı rakipsiz gerçek gibi gösterip körlemesine savunacaksınız.Farklı fikir ve inançta olan herkesi cahil ya da hain ilan edeceksiniz.Bir siyasi partinin ya da futbol takımının fanatik taraftarı olacaksınız.Vatan, millet sevgisini sömüreceksiniz.Halkın gönüllü savunucusu rolünü oynayacaksınız.Her konuda komplo teorileri üretme yeteneğiniz olacak.Aşırı duygusallıklar sergileyip insanları ağlatacaksınız.Birilerine sataşıp ya da kavga çıkartıp tartışma ortamı yaratacaksınız. Bu yöntemleri kullanmadan, yetenek ve hünerleriyle ilgi çekebilen ve popüler olabilen gerçek değerler de var kuşkusuz. Onların dışında kalanlar için geçerli bu yöntemler. Türkiye'de yaygın ilgi görmek ve kısa yoldan popüler olmak istiyorsanız deneyebileceğiniz belli yöntemler var. İlk aklıma gelenleri sıralayayım: Böyle bir ülkede, bir siyasi partiyi (ya da futbol takımını) açıkça tutar ve desteklerseniz; ya da tam tersine yerin dibine batırırsanız mutlaka birilerinden alkış alırsınız. Dengeli ve kendinize göre objektif bir değerlendirme yaparsanız, bunun değerini takdir eden de çıkar ama

Yazının Devamı

Bush'çu çete için yolun sonu mu?

31 Ekim 2005

Ne kadar ufuksuz ve yeteneksiz oldukları, nasıl biteceği belli olmayan Irak serüveninde ortaya çıkan bu kadronun en önemli özelliklerinden biri, amaçlarına ulaşmak için her türlü yöntemi kullanmaya hazır olmaları. Yalan, dolan, her türlü baskı, hatta işkence kabul edilebilir yöntemler onlar için.Şimdi beş ayrı suçtan hakkında dava açılmasına karar verilen Lewis Libby, her hangi biri değil, bu "neo con" çetesinin en gözde ve parlak elemanlarındandı. Başkan Yardımcısı Dick Cheney'nin başyardımcısı ve özel kalem müdürü olan Libby, Başkan Bush'un da en güvendiği danışmanlardan biriydi. Adaletin gerçekleşmesini engellemek, yemin altındayken yalan söylemek ve gerçeğe uygun olmayan beyanda bulunmak suçlarından beş ayrı suçlamayla yargılanacak olan Libby'nin konumu ve ilişkileri süper güç ABD'nin kimlerin elinde ve hangi yöntemlerle yönetildiğini çarpıcı biçimde koyuyor. George W. Bush'un ve onu kuşatan entrikacı çetenin, ABD ve insanlık için büyük bir tehdit oluşturduğunu erken fark edip sürekli yazanlardan biri olduğum için, şimdi olan bitene hiç şaşmıyorum. Bush'un ve "neo con" diye anılan yakın çevresinin Türk medyasındaki yılmaz savunucuları, şimdi bu yalan - dolan çetesinin

Yazının Devamı

Hırçın siyaset ekonomiye yarar mı?

30 Ekim 2005

Türkiye'nin ekonomideki olumlu performansı 2006 yılında da sürerse, iç ya da dış nedenlerle öngörülerde sapma yaratacak gelişmeler yaşanmazsa, Türkiye ekonomisinin büyüklüğü dört yılda ikiye katlanmış olacak. GSYİH'nın reel büyümesi, 2005 ve 2006'da programlandığı gibi, % 5 olarak gerçekleşirse 2002 sonunda 275 milyar YTL. (183 milyar dolar) olan toplam GSMH'mız 2006 sonunda 540 milyar YTL.ye(381 milyar dolara) yükselmiş olacak. Fert başına düşen GSMH rakamımız ise 2002'de 2.638 dolardan 2006'da 5.216 dolara erişecek. Son yıllarda ekonomideki performansıyla dikkati çeken ülkeler arasında, Çin ve Hindistan'la birlikte, Türkiye'nin de adı geçiyor. Toplumun her kesimini sarsan 2001 krizi öncesinde kronik yüksek enflasyonuyla, krizlere açık yapısıyla ve istikrarsız büyüme performansıyla anılan Türkiye ekonomisi 2002'den bu yana dünyada başarılı sayılan ekonomiler arasında anılıyor. Türkiye ekonomisinin son üç yıldaki performansında, (1) Siyasi istikrarın korunması, (2)Krizden istikrarlı büyümeye geçiş programının titizlikle uygulanması ve (3) Dış konjonktürün fevkalade elverişli olması önemli rol oynadı. Dış konjonktürdeki, yani uluslararası ilişkilerdeki ve dünya

Yazının Devamı

AB liderleri 'samimi' ortamda kapışacak

26 Ekim 2005

İngiltere Kralı William III'ün 1689'da Fransa'ya savaş açma kararını verdiği 500 küsur yıllık Hampton Court Sarayı, yarın Avrupa Birliği (AB) liderlerini ağırlayacak. Londra'ya yarım saat mesafedeki görkemli sarayda yapılacak olan olağandışı zirvede İngiltere Başbakanı Tony Blair'in Fransa Devlet Başkanı Jacques Chirac'a savaş ilan etmesi beklenmiyor ama Fransa ile İngiltere arasındaki görüş ayrılıklarının bir kez daha gündeme gelmesi kaçınılmaz görünüyor. AB'nin geleceğiyle ilgili farklı yaklaşımlar arasında bir uzlaşmaya varılmasının da kolay olmayacağı anlaşılıyor. AB Anayasası'nın Fransa ve Hollanda'daki referandumlarda reddedilmesinden sonra haziran ortasında yapılan ilk AB zirvesinde yaşanan bütçe krizi, AB'nin geleceği konusundaki belirsizliği daha da artırmıştı. AB'nin 2007 - 13 dönemini kapsayacak bütçesi tartışılırken patlayan kavganın taraflarından biri olan ve aynı zamanda AB dönem başkanlığını devralmış bulunan İngiltere Başbakanı Blair, anlaşmazlıkları giderecek samimi bir diyalog ortamının oluşması için ekim ayı sonunda sıra dışı bir zirve toplantısı yapılmasını önermişti. Blair'in umudu, aralık ayındaki olağan zirve öncesinde bir uzlaşma ortamının yaratılmasıydı.

Yazının Devamı