Dünyada ve Türkiye'de 2004'ün jokeri faizler

28 Aralık 2003

<#comment>
<#comment>
Ekonomideki gelişmeler, Türkiye'de olduğu gibi dünyada da 2004 yılına hayli iyimser bir havada girilmesine olanak verdi. 2003 yılında hemen her yerde ekonomik büyümenin hızlandığı, şirket kârlarının arttığı, hisse senedi borsalarında 'boğa'ların gülmeye, 'ayı'ların somurtmaya başladığı görüldü. Dünkü Financial Times gazetesinin haberine göre dünya hisse senedi borsalarında son 17 yılın en parlak yılı yaşandı. Dünya borsalarından birkaç örnek vermek gerekirse, 2003 başından aralık ortasına kadar geçen sürede, ABD'de Dow Jones endeksi % 21.6, S&P 500 % 22.4, Nasdaq % 43.9 artış gösterdi. Kendi para birimleriyle Almanya'da DAX endeksi % 33, Japonya'da Nikkei % 17.6, Fransa'da CAC % 13.6 artış kaydetti. "Emerging market", yani "yükselen pazar" diye nitelenen ülkelerdeki artışlar ise daha çarpıcıydı. The Economist dergisinin derlediği verilere göre artış oranları Venezuela'da % 170'i, Tayland'da % 93'ü, Arjantin'de % 90'ı, Brezilya'da % 88'i, Türkiye'de % 66'yı, Hindistan'da % 60'ı, Rusya'da % 37'yi buldu. Dolar geçen yıl birçok para karşısında değer yitirdiği için çoğu ülkede dolar bazındaki artışlar daha da yüksekti.
ABD'den başlayarak dünyaya yayılan ve

Yazının Devamı

'Annus Mirabilis' ve 'Annus Horibilis'

24 Aralık 2003

<#comment>
<#comment>
Milliyet Ekonomi Servisi'nin hazırladığı, dünyadaki benzerleriyle pekalâ yarışabilecek nitelikteki Business 2004 ekinin manşet haberinde, 2003 yılının Türkiye için bir 'Annus Mirabilis', yani 'mucizevi yıl' olduğu belirtiliyor ve 2004 yılının nasıl geçeceği sorgulanıyordu.
2003 yılında Türkiye gerçekten de zor koşullarda, başarılı sayılabilecek bir yıl geçirmişti. 2003 yılında:

Yazının Devamı

FIFA Başkanı zengin kulüpleri 'yeni sömürgecilik'le suçladı

22 Aralık 2003

<#comment>
<#comment> Dünya futbolunu yöneten FIFA'nın Başkanı Joseph Blatter, "G -14'ler" diye anılan zengin kulüplere açıkça savaş ilan etti ve bu kulüpleri "futbolun açgözlü yeni sömürgecileri" olmakla suçladı. Blatter, 17 Aralık tarihli Financial Times gazetesinde yayımlanan yazısında Real Madrid, Manchester United, Juventus ve Bayern Münih gibi Avrupa'nın "milyarder kulüpleri"ni dünyanın en gözde futbolcularını milyonlarca dolar ödeyerek satın aldıktan sonra maç başına para isteyerek pazarlamalarına karşı çıktı.
Aralarında örgütlenip adeta bir kartel oluşturarak dünya futboluna hükmetmeye kalkışan zengin kulüplerin, oyuncularının Dünya Kupası ve Avrupa Şampiyonası gibi uluslararası organizasyonlarda kendi milli takımlarında oynamaları karşılığında FIFA' dan para talep etmesi FIFA Başkanı'nın sabrını taşırdı. Ulusal futbol federasyonlarının üst kuruluşu olan FIFA'nın, iki Dünya Kupası arasında kalan dört yıllık sürede 204 ülkenin ulusal federasyonlarına 264 milyon dolarlık kaynak aktardığını, ayrıca Dünya Kupası finalisti 32 ülkeye de 355 milyon dolarlık destek sağlandığını açıklayan Blatter, zengin kulüplerin kendi milli takımlarında oynayan oyuncuları için para

Yazının Devamı

2004 yılı hangi bakımdan kritik?

21 Aralık 2003

<#comment>
<#comment>
Yıl sonunun yaklaştığı şu günlerde 2004 yılının da "Türkiye için kritik bir yıl" olduğunu söyleyenlere ve yazanlara sık rastlanıyor. Onları dinlerken ya da okurken ilk tepki olarak "gene mi şu kritik yıl teranesi" demek geldi içimden. Bu laftan, daha doğrusu bu durumdan bıkmıştım galiba. Türkiye'nin yıllardan beri hep "kritik yıllara" girip çıkmaktan kurtulamayan ve "büyük potansiyeliniz var ama..." diye başlayan cümlelerle gönlü alınan bir ülke konumunda kalmasından bıkmıştım.
Ekonomik ve siyasi istikrarsızlık bu hüzün verici tablonun belirleyici özelliği oldu. Birkaç yıl sebat edip, kronikleşen enflasyonun belini kıramadık. Bu yüzden de uluslararası arenada ve mali piyasaların gözünde hep sorunlu ülke konumunda görüldük. Dışardan yatırım sermayesi çekmede hep yetersiz kaldık, potansiyeli Türkiye'nin çok altında olan ülkelerin çektiği rakamlara bile yaklaşamadık.

2003 yılı, bu kısır döngünün nihayet kırılabileceğini düşündüren bir yıl oldu. 2004 yılı da işte bu nedenle gerçekten "kritik bir yıl" olarak anılmaya hak kazandı. 2003 yılında yaşanmaya başlanan olumlu sayılabilecek gelişmelerin süreklilik kazanması ve geleceğe doğru uzanacak bir

Yazının Devamı

Saddam, Bush'un Noel keyfini kurtardı ama...

17 Aralık 2003

<#comment>
<#comment>
Kafasını ABD'nin Irak ve Ortadoğu macerasına takmış bir kişi olarak gittiğim Londra'da, bir yandan yeni çıkan kitapları gözden geçirirken bir yandan da basını yakından izlemeye çalıştım, geçen hafta boyunca. Edindiğim izlenim gayet netti: Başkan Bush ve Başbakan Blair için işler hiç de iyi gitmiyordu. Amerika'da ve İngiltere'de son aylarda yayımlanan konuyla ilgili kitapların büyük bölümünde, uydurma gerekçelerle Irak'a savaş açan Bush ve Blair'in saplandığı çıkmaz sergileniyor, Bush yönetiminin askeri gücüne güvenerek tek başına dünyaya hükmetme hevesinin ABD'yi nasıl tehlikeli bir yalnızlığa sürüklediği vurgulanıyordu. Gazetelerde yer alan haber ve yorumlar da, dini inançlarının sağlamlığıyla övünen her iki liderin Noel haftasına keyifli girmesini önleyebilecek nitelikteydi. Özellikle Başkan Bush'un keyfini kaçırabilecek olan gelişmelerin başlıcaları şunlardı:

Bush için üzücü gelişmeler

Yazının Devamı

Hayat, savaşa karşı direniyor

15 Aralık 2003

<#comment>
<#comment>


Cuma günü İngiltere'nin önde gelen "kalite gazetelerinin hemen hepsinde baş sayfayı, fim yıldızı Liv Tyler'ın büyükçe bir fotoğrafı kaplamıştı. Yüzüklerin Efendisi dizisinin yeni filmi olan Kral'ın Dönüşü'nün gala gecesine katılan film yıldızı Liv Tyler, ciddiyetiyle ünlü gazetelerinin bile baş sayfasında yer bulacak pozlar vermişti. Güzel bir kadın yüzüne bakarak güne başlamak da hayatın bir parçasıydı belki de. Çeşitli vesilelerle film yıldızlarının ve mankenlerin fotoğraflarına baş sayfalarda yer veren bizim gazatelere gösterdiğim tepkiyi hatırladım ister istemez. Liv Tyler baş sayfalarda yer aldığına göre ona hayli benzeyen bir Deniz Akkaya da alabilir miydi mesela?

SAVAŞA KARŞI HAYAT

Yazının Devamı

Bankaların asıl sorunu gene gündem dışı mı?

14 Aralık 2003

<#comment>
<#comment>
Banka sistemimizde yaşanan büyük çöküşün toplam faturasının 50 milyar dolara yaklaştığının açıklandığı günlerde, lise yıllarından tanıdığım Ayşe Özgün'e rastladım bir kitapçıda. Haklı bir soru sordu bana, "Bu korkunç faturayı ortaya çıkartan süreç yaşanırken siz neredeydiniz, olan bitenden neden hiç haberimiz olmadı?" dedi. Ben olaylar kriz aşamasına gelmeden, dikkatleri banka sistemindeki çarpıklıklara çeken birkaç yazı yazdığımı söyledim ama uyarı görevini yapmakta yetersiz kaldığımızı da itiraf etmek zorunda kaldım.
Şimdi o karanlık dönemin hesabını görmeyi amaçlayan yasa TBMM Genel Kurulu'ndan geçmiş bulunuyor. Bankacılık sistemi de bu nedenle yeniden gündemde şu günlerde. Topluma çıkan faturanın hiç değilse bir bölümünün bu faturayı ortaya çıkartanlardan tahsil edilebilmesi halinde herhalde çoğu kimse memnun olacak.

Şimdi sorun nerede?
Ancak soruna ekonominin geleceği ve banka sistemimizin ekonomiye katkısı açısından baktığımızda, bankalarımızın asıl önemli sorunlarının şimdi bir kez daha gündem dışı kaldığını görüyoruz.

Yazının Devamı

Ekonomi konuşmak iyice zorlaştı

10 Aralık 2003

<#comment>
<#comment>
Türkiye'de, güncel olarak öne çıkabilecek konular dışında, en çok konuşulan konu futboldur herhalde. Özellikle erkekler arasında çok yaygındır futbol muhabbeti. Hemen herkesin kendine göre bir fikri vardır bu konuda. Futbolcuları, teknik adamları, yöneticileri, hakemleri kendi ölçülerimize göre yargılamaktan ve onlara akıl öğretmekten çekinmeyiz.
Yirmi küsur yıl önce, benim ekonomi gazeteciliğine ilk adımlarımı attığım dönemde, ekonomiyle ilgili konular henüz halka inmemişti. Gazetelerde günlük olarak yer alan tek ekonomik gösterge, bir köşeye sıkıştırılan altın fiyatlarıydı. O dönemde ekonomik konularda ahkâm kesmek çok kolaydı, çünkü buna cesaret edebilen pek yoktu. Her söylediğinizde, her yazdığınızda bir keramet olduğu sanılıyordu.

Futboldan ekonomiye
1980'li yıllarda bu ayrıcalığı bir süre koruyabildik ancak bu çok da uzun sürmedi. 24 Ocak 1980 kararlarıyla başlayan süreçte sırayla fiyatların, faizlerin, kurların piyasalarda serbestçe belirlenmesi gündeme geldi, hisse senedi borsası halka açıldı, döviz büfeleri yaşamımıza girdi. Bu süreçte ekonomik konular insanların günlük yaşamının bir parçası oldu, konuşma gündemine girdi. Ve tıpkı

Yazının Devamı