Ekonomideki 'mutluluğun' sırları ve sınırları

19 Kasım 2003

<#comment>
<#comment> Türkiye ekonomisine ilişkin göstergelerin ortaya çıkardığı olumlu tablo çoğu kimsenin kafasını karıştırmış durumda. Genişçe bir kesim, ekonomideki bu "mutluluk tablosu"nu kendi yaşamlarında hissetmediğini belirterek, rakamlara ve medyaya güvenmediğini, bu "mutluluk tablosu"nun AKP hükümetine destek veren medyanın eseri olduğunu iddia ediyor. Yakın geçmişte yaşanan krizlerin, özellikle de 2000 yılındaki aldatıcı cennetin ardından gelen 2001 şokunun olumsuz izlerini üzerinden atamamış olanlar, bu "mutluluğun" da kalıcı olabileceğine inanmakta güçlük çekiyor. Bir kesim ise "AKP ne yaptı da ekonomide bu olumlu tablo ortaya çıktı?" diye soruyor.
Bu sorulara yol açan "mutluluk tablosu"na baktığımızda, pek alışık olmadığımız biçimde, olumlu gelişmelerin bir arada yaşandığını görüyoruz. Bu gelişmelerin ana başlıklarını, rakamlara fazla boğulmadan özetlersek:

Yazının Devamı

Amerikan ekonomisi 'köşeyi döndü' mü?

17 Kasım 2003

<#comment>
<#comment>
ABD ekonomisinin bu yılın üçüncü çeyreğinde % 7.2'lik bir büyüme hızı elde ettiğinin açıklanması, geçen yılın başından beri sorulan şu soruları yeniden gündeme taşıdı: ABD ekonomisi tekrar hızlı büyüme rayına mı oturuyor? 1990'lardaki hızlı büyümeye eşlik eden borsa balonunun 2000 yılı başlarında patlaması sonrasında yaşanan resesyon ve kesintili büyüme süreci aşıldı mı?
2002 yılının başında ve 3. çeyreğinde GSYİH'deki büyüme % 4'lere çıkınca bu sorulara "evet" diye cevap vererek iyimserlik belirtenler olmuş ancak sonraki gelişmeler bu iyimserliği doğrulamamıştı. Şimdi son iki çeyrekte ortaya çıkan verilere bakarak Amerikan ekonomisinin sonunda 'köşeyi döndüğünü' ileri sürenler özellikle şu noktalar üzerinde duruyorlar:

Olumlu sinyaller

Yazının Devamı

Şiddete karşı şiddetin çıkmazı

16 Kasım 2003

<#comment>
<#comment>
İstanbul'da dün sabah gerçekleştirilen patlamaların Türkiye dışındaki örgütlerce planlanmış ve bu örgütlerin Türkiye'deki işbirlikçilerinin de katkısıyla icra edilmiş eylemler olabileceği bu yazının yazıldığı saatlerde güçlü bir olasılık olarak görünüyordu. Söz konusu örgütlerin El Kaide ile bağlantılı olabileceği de dile getirilen iddialar arasındaydı.
Benim izleyebildiğim kadarıyla, El Kaide'nin ne tür bir örgüt olduğunu, hangi ülkelerde hangi örgüt ve kişilerle işbirliği yaptığını kimse net olarak bilmiyor.

El Kaide önemli mi?
El Kaide ile ilgili aydınlatıcı çalışmalardan birine imza atan Observer gazetesi muhabiri Jason Burke, El Kaide'yi Usame bin Laden'in liderliğinde, bilinen örgütlenme modellerine uyan, hiyerarşik yapıya sahip bir örgüt olarak algılamanın ve son dönemdeki eylemlerin faili olarak göstermenin yanıltıcı olabileceğini belirterek şöyle diyor:

Yazının Devamı

Ne kadar çalışma o kadar kalkınma

12 Kasım 2003

<#comment>
<#comment>
Gözümüz aydın, Ramazan Bayramı tatili Bakanlar Kurulu kararıyla dokuz güne çıkartıldı. Vatan gazetesinin haberine göre bu uzatılmış tatille birlikte Türkiye 2003 yılının 122 gününü, yani yılın üçte birini tatil yaparak geçirmiş olacak. Aynı haberde, Türkiye'de ulusal ve dini bayramlarla birlikte yasal tatil günleri 13.5 gün iken alınan kararlarla bu sürenin bu yıl 18 güne çıkartıldığı belirtiliyor. Benim elimdeki verilere göre yasal genel tatil günü sayısı ülkeden ülkeye değişiyor; örneğin İspanya ve Portekiz'de 14 gün; Almanya'da 13 gün; ABD, Japonya, İtalya, İsveç, Belçika ve Avusturya'da 11 gün, Finlandiya ve Norveç'te 10 gün; İngiltere, İsviçre, İrlanda ve Finlandiya'da 9 gün olarak belirlenmiş bu sayı. Bizim uzatmalarla elde ettiğimiz rakama erişebilen yok.
Yasal tatil günlerinin yanı sıra yıllık zorunlu izinlerle birlikte fiilen kullanılan tatil günlerinin sayısında da önemli farklılıklar var ülkeler arasında. ABD'de bu rakam 12 günde kalırken Fransa'da 25, Almanya'da 30, İtalya'da 35, Finlandiya'da 38 güne kadar çıkıyor. Bir yıl içinde çalışılan saat sayısı da ülkeden ülkeye değişiyor. 1999 - 2002 yıllarının ortalamalarını aldığımızda bu süre

Yazının Devamı

'Irak'ta krallığı ihya edelim'

10 Kasım 2003

<#comment>
<#comment>
Bush yönetiminin akıl hocalığını yapanlardan "Ortadoğu uzmanı" Prof. Bernard Lewis ile CIA'nin eski başkanı James Woolsey, Irak'taki çıkmaza ilginç bir çözüm önerdi. The Wall Street Journal gazetesine ortak imzalı bir makale yazarak (çevirisi 5 kasım tarihli Radikal'de yayımlandı) parlak fikirlerini açıklayan Lewis ve Woolsey'e göre, Irak'ta 1925'te kabul edilmiş olan ve krallık rejimini düzenleyen Anayasa, bazı değişikliklerle yeniden kabul edilebilir ve ülkenin başına geçecek yeni bir kral bulunabilirdi. Kral kısa dönemde meşruiyet sorununun aşılmasına katkıda bulunabilir ve geçiş dönemi sonunda Irak anayasal bir monarşiyle yönetilebilirdi. Irak'taki farklı grupları tatmin etmek bakımından seçilecek kralın, Haşimi sülalesinden bir prens olması uygundu.
Bush yönetiminin akıl hocaları yaratıcı adamlar doğrusu. Amerikan İmparatorluğu ile Irak Krallığı hoş bir birliktelik yaratabilir yanıbaşımızda.

George W. Bush yönetimi, Amerika'nın dünyadaki imajını bozma yolunda az zamanda büyük işler başardı (!) ama "her şeyin en doğrusunu Amerikalılar bilir, Amerikalılar yapar" inancını tamamen yıkamadı. Bu inancı koruyan Türklerin sayısı da bir hayli

Yazının Devamı

Irak'a asker gönderme komedisi

9 Kasım 2003

<#comment>
<#comment>
Türkiye'nin Irak'a asker gördermesi konusu, kaç perde olduğu henüz bilinmeyen bir komediye dönüştü. 2003 yılının en heyecanlı komedisine ödül verilseydi Türkiye'nin Irak'a asker gönderme oyunu rakip tanımaz, birinciliği alırdı. Her medyada boy gösteren anlışanlıünvanlı Ortadoğu ve Amerika "uzmanlarımız", olaylara Washington optiğiyle bakan meslektaşları ve Türkiye'ye emperyal misyon yüklemeye hevesli olanlar, hep birlikte bu komedinin başrollerini paylaştılar. Eksik olmasınlar, onlar sayesinde biz de hayli güldük, eğlendik.

Yok mu artıran?
Komedinin birinci perdesi ilk tezkerenin reddi üzerine yaşandı. Uzman geçinen ve Bush yönetimine rağmen, ABD'nin her şeye kadir olduğuna inanan zevatın yarattığı panik piyasalara da yansıdı. Her şeye kadir Amerika'yı kızdırmıştık, kimbilir başımıza neler gelecekti? "Varınızı yoğunuzu satıp Türkiye dışına çıkarın" tavsiyesinde bulunanlar bile oldu. Bu zevatın sık sık televizyon ekranlarına da yansıyan dramatik halleri yeterince komikti.

Yazının Devamı

Dolar 2 milyon TL olacak mı?

5 Kasım 2003

<#comment>
<#comment>
Ekonomide iyi haberlerin birbirini izlediği, doların 1.5 milyon lirada bile tutunamadığı bir ortamda kalkıp "dolar 2 milyon lira olacak mı?" diye başlık atmamın ciddi bir dayanağı var mı? Böyle bir beklenti içinde miyim? Yoksa bu kadar iyimserlik fazla mı geldi bana, kötümserlik damarım mı kabardı? Doların 2 milyon liraya yükselme olasılığını gündeme getirerek kriz tahrikçiliği mi yapıyorum?
Hayır, hayır, hayır! Hiçbiri değil. Bu ortamda bu başlığı kullanmamın tek bir nedeni var: Okurun ilgisini çekmek. Aynı amaçla "Matrix - 3 filmi nasıl bitecek?" diye bir başlık da kullanabilirdim bugün. Böylesine tantanası yapılan bir filmin sonunun merak uyandıracağını düşünmem doğal da, doların 2 milyon lira olması olasılığının ilgi çekeceğini nasıl düşünebiliyorum ben?

Toplumsal bellek
Bu sorunun cevabı toplumsal belleğimizle ilgili. Temmuzdan bu yana, yazı yazmadığım süre içinde, dolar 1 milyon 400 bin TL'nin altına inmişken, farklı ortamlarda en fazla muhatap olduğum soru hep aynıydı: "Dolar ne olacak? Yeni bir patlama yaşanır mı?" Neredeyse 30 yıldır yüksek enflasyonla düşüp kalkan, bilmem kaç tane kur depremi yaşayan ve parası para olmaktan çıkan bir

Yazının Devamı

Ak Parti ilk yılda güven verdi mi?

3 Kasım 2003

<#comment>
<#comment>
Ak Parti'nin seçim zaferinin üzerinden tam bir yıl geçti. Bu bir yılın nasıl geçtiğine baktığımda, Ak Parti'nin iktidarının birinci yılında ortaya koyduğu performansın, kişisel beklentilerimin üzerine çıktığını söyleyebilirim. Bunu, (1) AKP'nin "İslamcı parti" mirasının izlerini taşıyan ve hiç iktidar deneyimi bulunmayan, yeni bir parti olduğunu; (2) Jeopolitik dengelerin ve bölgemizdeki gelişmelerin fevkalâde oynak ve karmaşık olduğu bir dönemde görev yaptığını; (3) IMF gözetiminde kritik bir ekonomik istikrar programı uygulanırken fazla soruna yol açmadığını ve (4) Avrupa Birliği (AB) ile bütünleşme sürecinin gereklerini yerine getirmeye çalışarak ilk yılını geçirdiğini hesaba katarak söylüyorum.
İktidardaki ilk yılına ilişkin bu olumlu değerlendirmeye karşın "Ak Parti size güven veriyor mu?" sorusuna gönül rahatlığıyla "evet" diyemiyorum. Çevremdeki çoğu kişiyle paylaştığım bu tereddüdün birkaç nedeni var. Birincisi Sayın Başbakan'ın ve bakanlarının gerçek niyetleri ve orta vadeli hedefleri konusundaki kuşkularım sürüyor. İkincisi bazı söz ve davranışları, bu siyasi kadronun birikimine ve kapasitesine güven duymamı engelliyor. Üçüncüsü ve en

Yazının Devamı