<#comment>#comment>
İşler kötü gittiği zaman futbolda ulamalık yapmak kolaydır. Önemli olan bazı şeyleri önceden görebilmektir. Ve adama da sorarlar "Biliyorsun da sen niye yapmıyorsun" diye. Belki benim için de böyle düşünüyorlardır. Ama benim doğrularım başkalarına doğru gelmeyebilir. Bunun için her fikre saygılıyım.
Kocaelispor ile oynanan hazırlık maçını izledikten sonra Fenerbahçe seyircisinin bu oyun anlayışı nedeniyle çok sıkılacağını belirtmiştim. Bu oyuncu kadrosunun kötülüğünden ya da Oğuz hocanın bilgisizliğinden değil. Çünkü Oğuz hoca geldikten sonra bu takımda hem bilimsel, hem de pratik olarak önemli işler yapmaya çalışıyor. 4-0’lık Kocaeli maçı bittikten sonra Fenerbahçe’nin zor gol atacağını, rakibine az pozisyon vereceğini ancak gol bulduktan sonra seyir zevkine sahip olacağını düşünüyordum. Ah işte o gol var ya.. Özellikle dış maçlarda bu düzenle agresif takımlara karşı çok zor bulursunuz. Fenerbahçe, Trabzon maçında 3-5-2 oynadı, hem pozisyon yakaladı, hem de sayısız tehlike yaşadı. Bence Oğuz hoca ikinci yarıya dörtlü savunma ile başlaması çok doğruydu. Ancak sıkıntı önündeki iki ön libero Hakan Bayraktar ve Kemal ile onların önündeki üç oyuncunun yapması
<#comment>#comment> Ne uyku hapına gerek var, ne de bir gün önceden uykusuz kalmaya... Aç saat 19.00’da Digitürk’ü mışıl mışıl uyu.
Maç başladı, bitti... Ne heyecan, ne pozisyon var akıllarda kalacak... Ankaragücü, ilk yarıda karambolde bir tehlike yarattı. Bir de ceza sahası içinde Ümit Ozan’ın direkten dönen şutu... İşte koskoca 90 dakikanın özeti... İnanılır gibi değil...
Ankaragücü, Fenerbahçe’nin hücuma dönük oynayan dört oyuncusuna adam markajı uyguluyordu. Bunda da başarılı oldular. Fenerbahçe görüntü olarak 4 - 2 - 3 - 1 dizilişindeydi. Yani 5 orta saha oyuncusuyla savaşıyordu. Aslında 4 - 2 - 4 oynadı Sarı - Lacivertliler... Vladimir’in arkasında yer alan Ortega, Serhat ve Tuncay markajdan bir türlü çıkamadılar, hep rakiplerin kucağındaydılar. Bu isimleri kilitleyince Fenerbahçe kolay durdurulan bir takım oluyor.
Dörtlü savunma maç boyunca hemen hemen çakılı oynadı. İki kanat oyuncusu Abdullah ile Ali Güneş ileri adım atmadı. Göbekte yer alan Ümit Özat ve Mirkoviç yarı sahayı geçmedi. Bu dörtlünün önündeki ikili Hakan Bayraktar ve Kemal de şut atmadan, hatta teşebbüste bile bulunmadan maçı bitirdiler. Sistemde 4 + 2’yi oluşturan savunma ağırlıklı 6 oyuncu,
<#comment>#comment> Beşiktaş mağlubiyet kredileri cebinde Kocaeli’ye gitti ancak kolay bir deplasman galibiyeti aldı. Maçın tamamına yakın bölümünde rölanti oynayarak, sürekli ayağa pas yaparak ve belli bölümlerinde oyunu çabuklaştırarak farklı skora ulaştı. Bunda Kocaeli’nin sezon başından beri klasikleşen gol yedikten sonra oyun disiplininden kopma hastalığının da etkisi vardı.
Atılan goller, örneğin birinci gol futbol okullarında ders olarak gösterilmeli. Hazırlanışı, vuruş tekniği kısacası herşeyiyle mükemmel gollerdi. Adam adama markajla oynayan rakibi karşısında özellikle iki forveti İlhan Mansız ve Ahmet Dursun sürekli çapraz koşular yaparak hem topla buluştular, hem de arkadan gelecek oyunculara yol açtılar. Arkadaki defans üçlüsü de futbolu iyi bilen oyuncular olduğundan hiç doldur boşalt yapmadan topun hep Beşiktaş’ta kalmasını sağladılar. Özellikle Sergen de girdikten sonra maç bir anda beş oldu. Aslında inanın Beşiktaş aman aman asılmadı maça. Çok kontrollü oynayarak zayıf rakibi karşısında sonuca gitti. Kocaeli’nin kaçırdığı penaltı maça belki renk katabilirdi. Ama o kadar. Beşiktaş’ın puan kaybetmesi için mucize gerekiyordu, o da olmadı.
Ben penaltıları orta hakemin
<#comment>#comment> Fenerbahçe’nin taktiksel anlamda oynadığı antrenman maçını izlemeye gittim. Bütün Fenerbahçeliler’in merak ettiği konular var. Takımdaki arkadaşlık, yeni oyuncuların durumu hep kafalarda soru işareti. Aslında ben de bu düşünceler içindeydim.
Antrenman maçında herkes görev aldı. Oğuz hoca Ankara’da oynatmayı düşündüğü on biri ve taktiği uyguladı. Sadece ikinci yarıda Tuncay ile yedek kadroda oynattığı Rebrov’u değiştirdi. Yedeklerden kurulu takımı da Ankaragücü’nün oyun sistemi ile yani liberolu oynattı. Oğuz Çetin ilk 15 - 20 dakikada taktiksel anlamda hedefine ulaştı. Taa ki, o dakikadan sonra yedek oyuncular, özellikle tecrübeliler oyun disiplininden bir anda koptu. Durum böyle oyunca taktiksel maçın bir önemi kalmıyor. Şunu belirtmemde fayda var, yedek kalan oyuncu genelde mutsuz ve moralsizdir. Ancak takımın menfaati için bunu antrenmana yansıtmamak zorundadır. Yine de bu çözülebilecek bir sorundur. Oynamayan oyuncuların küsmesi doğaldır. Her kulüpte bu olur. Ben de antrenörlük zamanımda bunları yaşadım. (Pascal Nouma’yı, Fenerbahçe maçından sonra televizyonda gördüm. Yüzündeki ifadeye göre sanırsınız Beşiktaş mağlup olmuş. Zaten oynamadığı maçtan sonra
<#comment>#comment> Benim bildiğim maçlar 90 dakika oynanır. Ama maç 16. dakikada bitti. Fenerbahçe için kader, Beşiktaş için kazandığı takdirde büyük kredi elde edeceği bir derbiydi. Ve 16. dakikada Fenerbahçe’nin işi çok zorlaştı. Beşiktaş da kalan 16 maçta en az iki mağlubiyet kredisi kazandı. Rakip sayısını da ikiye indirdi.
Hava şartları ve saha kısacası herşey Fenerbahçe’nin aleyhineydi. Özellikle bu tür maçlarda 75 dakika 10 kişi oynamak oyunun sonlarında fizik olarak futbolcuları düşürür. Ve öyle de oldu. Lucescu da Ümraniye’den çıkarken yaptığı hesapları 16. dakikada Fatih’in atılmasından sonra değiştirdi. Hemen Ahmet Dursun’u aldı, rakibin eksik avantajını ikinci forvete sokarak kullandı. İlk yarı sonunda Oğuz hoca üçlüye dönerek orta sahadan bir oyuncu çıkararak oyunun tamamen rakibin kontrolüne geçmesini sağladı. İkinci yarıda da tek ciddi pozisyon bulamadılar. Buna karşılık Beşiktaş rölanti oynayarak kolay bir üç puan aldı.
Bu maç oyun olarak fazla eleştirilemez. Ancak gelecek için her iki takımın da kendini sorgulaması gerekir. Fenerbahçe’nin bu kadrosu üçlü oynayamaz, hele on kişi iken hiç oynayamaz. Beşiktaş da kendini sorgulamalı. Bu ağır sahada eksik kalan
<#comment>#comment> Ligde dört takım şampiyonluğa oynuyor... Beşiktaş, ilk yarıda topladığı daha fazla puan, Galatasaray ise büyük fikstür avantajıyla, Fenerbahçe ve Gençlerbirliği’ne göre yarışta biraz daha şanslı.
Bu tabloya baktığımızda; Fenerbahçe - Beşiktaş maçı, ligin kader sınavlarından birisi olarak göze çarpıyor. Hoş, bütün derbiler gazozuna da olsa, çekişme içinde geçer... Ama bu, çok farklı bir maç.
Fenerbahçe kazanırsa, bir anda Beşiktaş kadar şanslı olur. Çünkü Sarı - Lacivertliler’in de fikstürü iyi. Kaybederse, şampiyonluk şansı bana göre hemen hemen kaybolur. Puan farkı açılır, önündeki üç takım daha da rahatlar. İkinci yarıdaki Beşiktaş ve Galatasaray maçlarını da deplasmanda oynayacağı için işleri zorlaşır. Beraberliğin de Fenerbahçe’ye yaramayacağını düşünüyorum.
Beşiktaş’a bakarsak... Kazanırsa; namağlup unvanı dışında, rakiplerinin sayısını ikiye indirecek. Beraberlikte çok şey kaybetmeyecek... Kaybederse, ne kadar puan farkı olursa olsun, fikstür nedeniyle Galatasaray ve Fenerbahçe’yi daha avantajlı hale sokacak.
FENERBAHÇE:
Avantajları:
<#comment>#comment> Fenerbahçe, şampiyonluk yarışındaki var olma maçı olan Beşiktaş sınavından önce Kocaeli’deydi. Körfez ekibi, devre arasında dörtlü savunmaya dönmüş, üç - dört de yeni oyuncu deniyordu. Bir bakıma, iki takımın da ikinci yarı için son provasıydı. Birinin amacı kümede kalma, birininki şampiyonluk olsa bile.
Hazırlık dönemi gösterdi ki, Fenerbahçe’nin maçları bu kadroyla çok tempolu geçmez, zaman zaman da seyircisini sıkar. Ancak ligin ilk yarısında savunmasında verdiği pozisyonları da rakibe vermez. Topa sahip olma oranları, kalan 17 maçta, Fenerbahçe’nin lehine olur. Çünkü Parreira dönemini hatırlatır bir oyun düzenleri var. Arkada çok pas yapıyorlar. Ancak öndeki iki oyuncu Hakan ve Johnson’un ileriye doğru oynama özelliği olmadığı için, rakip bölgeye geçmekte zorlanıyorlar. Bundaki önemli etkenlerden biri de forvetin arkasında oynayan üç oyuncunun (Solda Tuncay, ortada Ceyhun ve en sağda Ali Güneş) hazırlık paslarında top almamaları. Dolasıyla da tedbirli oynayabiliyor, ama çabuk akın yapamıyor. Fenerbahçe’nin özellikle kapanan takımlara karşı zorlanacağını düşünüyorum. O zaman da kilidi Ceyhun’un cezaalanı çevresinden vuracağı toplar açacak.
İlk 45 dakikada
<#comment>#comment> Yıllardır sistem konuşulur, tartışılır. Özellikle de son yıllarda herkes sisteme takmış durumda. 4 - 3 - 3, 3 - 5 - 2, 3 - 6 - 1, 4 - 3 - 2 - 1, 4 - 5 - 1 ne derseniz deyin artık rakamlar konuşuluyor. Bazen de bir anlatıyorlar sanırsınız matematik... Futbol, bilmece, bulmaca değil, matematik hiç değil. Tabii ki sistem çok önemli. Ben de sisteme dikkat eden, gündeme getirenlerdenim, ama bunu da abartmam, futbolu da rakamlara endekslemem.
İyi futbol özellikle iyi oyuncularla oynanır. Bizler futbol oynadığımız için belki ince noktaları daha farklı görebiliriz. Ama futbol izleyicisi de bir maçta hangi takımın iyi olduğunu, hangi futbolcunun iyi olduğunu bizlerden farklı görmez. Üç aşağı beş yukarı, herkes aynı kanıdadır yorumda. Yoksa Dünya’da üçlü savunma oynayıp da, başarılı olan takımlar var. Fenerbahçe’nin yapısı dörtlü oynar diyorduk. Zaten Oğuz Çetin de oynatmaya başladı. Çünkü kadrosu buna müsaitti. Dünya Kupası’nda ilk üçü, üçlü savunma oynuyordu. Çünkü kadroları böyle emrediyordu. Doğduğu günden beri dörtlü oynayan Brezilya dahi, Cafu ve Roberto Carlos yüzünden 3 - 4 - 2 - 1’e döndü ve şampiyon oldu.
Tekrar çalışması
Fenerbahçe’de herkesin