Suriye ile süre doldu, şimdi ne olacak?

17 Ağustos 2011

Geçen hafta Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu Şam’a gidip Başkan Beşar Esad ile görüştüğü zaman, Türkiye gibi uluslararası topluluk da, Suriye liderine şiddet politikasından vazgeçmesi için son bir şans tanımıştı.
Açıkçası ABD başta olmak üzere pek çok ülke, Türkiye’nin ısrarı ile Esad yönetimine bir süre vermeye razı olmuştu. Hatta Başkan Obama’nın dahi, Başbakan Erdoğan’ın hatırı için, o günlerde planladığı bazı adımları atmaktan çekindiği ve 15 gün gibi bir süre beklemeyi kabul ettiği söylenmişti...
Davutoğlu’nun ziyaretinden sonraki 2 gün içinde Şam’dan gelen sinyaller umut yaratmıştı. Suriye ordusu Hama’dan çekilmiş, bu kenti Türk büyükelçisinin ziyaretine ve hatta yabancı gazetecilere açmıştı.
Ama bu umut havası fazla sürmedi. Bu kez Esad yönetimi, eskisinden daha gaddar hareketlerde bulundu.
Hafta sonundan itibaren Lazkiye limanının sadece karadan değil, denizden de bombardımana tabi tutulması, Türkiye dahil bütün dünyayı şoke etti.
Peki, Esad’ın Davutoğlu’na artık kan dökmeyeceğine dair verdiği söz ne oldu?
Bunda bir yanlış anlama söz konusu olmadığına göre, demek ki Suriye diktatörü kendisine bir şans tanıyan (ve bu arada diğer ülkeleri de beklemeleri için

Yazının Devamı

Erdoğan’ın Somali misyonu

16 Ağustos 2011

Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun eşleriyle birlikte önümüzdeki perşembe günü açlıktan kırılan Somali’ye yapacakları bir günlük ziyaretin her şeyden önce sembolik bir anlamı var.
Bu Türkiye’nin, devlet ve halk olarak da, binlerce kilometre uzaklıktaki bir Kara Afrika ülkesinde cereyan etmekte olan insanlık dramına kayıtsız kalmadığı, ölümle pençeleşen milyonlarca muhtaca yardım elini uzatmayı insani bir görev saydığı mesajını verecektir.
Bu jest, kuşkusuz Erdoğan Hükümeti için olduğu kadar, Türkiye için de etkili bir “halkla ilişkiler” gösterisi olacaktır.
Bunu ayrıca Ankara’nın yeni “Afrika açılımı” çerçevesinde zamanlı bir hamlesi olarak da değerlendirmek gerek...
* * *
Başbakan’ın ve yanındakilerin Mogadişu’da ne manzaralarla karşılaşacaklarını tahmin etmek zor değil. Aç ve susuz yüz binlerce Somalilinin çektiği acılar, haftalardan beri dünya TV ekranlarına yansıyor.
Aslında Türk heyetinin Mogadişu’daki mülteci kamplarında görecekleri, Somali dramının bir kesitini oluşturuyor. Somali’nin 7.5 milyon nüfusunun 3.7 milyonu açlık çizgisinde. Bunların çoğu, köylerini, kasabalarını terk edip günlerce aç ve susuz yürüyerek (hatta ölen çocuklarını

Yazının Devamı

Esad’a ‘çekil’ demek zamanı geldi mi?

13 Ağustos 2011

Washington’dan gelen haberler, Obama yönetiminin Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ı artık tamamen gözden çıkardığını ve daha önce Hüsnü Mübarek’e ve Muammer Kaddafi’ye yaptığı gibi, alenen “çekil” demeye hazırlandığını gösteriyor.
“Washington Post”a göre, Başkan Barack Obama’nın bu çağrıyı önümüzdeki birkaç gün içerisinde yapması bekleniyor.
“New York Times” da, ABD yönetiminin bu konuda birçok ülke ile temas halinde olduğunu ve Şam üzerindeki baskılarını arttırmayı hedeflediğini yazıyor.
ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, CBS ile yaptığı söyleşide, ABD’nin Esad’ın çekilmesi talebini tek başına değil, diğer bazı ülkelerin desteğiyle yapmayı tercih ettiğini belirtti. Clinton bu arada ABD’nin son günlerde bir Suriye bankası ile Esad’a yakın bir işadamının sahibi olduğu büyük bir şirketi boykot listesine kattığını ve diğer ülkelerin de ekonomik yaptırım uygulaması için girişimlerde bulunduğunu açıkladı...
Bu son gelişmeler şunu gösteriyor: ABD Suriye’de şiddetin bir türlü sona ermemesi karşısında Esad rejiminden umudu kesmiş ve onun safdışı edilmesi için harekete geçmeye karar vermiştir. Yani Obama yönetimi, artık durumun Esad ile düzelemeyeceğine inanmakta ve “Esad’sız

Yazının Devamı

Toplumsal hastalığın nedenleri

12 Ağustos 2011

Nedenleri ne olursa olsun, herhangi bir ülkede çetelerin, başıbozuk grupların binaları kundaklaması, dükkânları yağma etmesi, araçları ateşe vermesi hoş görülebilir bir davranış değildir.
İfade özgürlüğünün bulunduğu ülkelerde, insanlar eleştirilerini, şikâyetlerini, hatta öfkelerini, barışçıl yollardan, gösterilerle, yürüyüşlerle duyurmak olanağına sahiptir.
Bu bakımdan İngiltere’de son günlerde sokaklara dökülen bazı insanların Londra, Manchester, Birmingham gibi kentleri adeta bir cehenneme çevirmeleri, bu ülkede büyük şok ve infial yarattı.
Dünyanın her yerinde medeni insanların kınadığı bu tür çapulculuğu “resmen” destekleyen tek bir ülke çıktı: O da İran!
İran Cumhurbaşkanı Ahmedinecad, verdiği demeçte, “İngiliz polisinin halka karşı vahşice davranışı kabul edilebilir değil” demiş ve İngiltere’deki “BM’nin sessiz kalmasını” eleştirmiştir!..
* * *
Bu eleştiriyi yapan İran diktatörünün kendi ülkesinde, özgürlük isteyen göstericilere karşı nasıl davrandığı herkesin belleğindedir.

Yazının Devamı

Suriye’ye karşı baskı koalisyonu

10 Ağustos 2011

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun dün Şam’da Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ile yaptığı görüşme, son günlerde bu ülkeye karşı yoğunlaşan uluslararası kampanyanın önemli bir halkasını oluşturuyor.
Türkiye son diplomatik girişimini gerçekleştirirken, daha birçok ülkenin ve örgütün Esad rejimine karşı sert çıkışlar yapması, bir rastlantı değil.
Suriye’deki kanlı olayların katliam boyutlarını alması şimdiye kadar temkinli veya suskun davranan ülkeleri dahi seslerini yükseltmeye sevk etti.
Suudi Arabistan Kralı Abdullah ilk kez Suriye’deki olayları kınadı ve Başkan Esad’ı şiddete son vermeye çağırdı. Suudi Arabistan gibi, diğer iki Körfez ülkesi, Bahreyn ve Kuveyt de Şam’daki büyükelçilerini geri çekti.
Bu arada Arap Birliği ve Körfez işbirliği örgütü de Esad yönetimini kınayan açıklamalar yaptılar. Mısır’daki El Azhar camiinin baş imamı da Şam’a karşı tavır aldı.
Arap dünyasının ilk defa Esad yönetimine karşı adeta bir koro halinde sesini yükseltmesi, önemli bir gelişme. Gerçi bu ülkelerin bir kısmı da otoriter krallar veya liderler tarafından yönetiliyor. Bahreyn’de de halk ayaklanması kaba kuvvetle bastırıldı. Hem de Suudi Arabistan’ın askeri katkısıyla... Bu da

Yazının Devamı

Davutoğlu Esad’ı ikna edebilecek mi?

9 Ağustos 2011

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu bugün zor bir geziye çıkıyor. Misyonu, Şam’da Suriye devlet başkanı Beşar Esad’ı şiddete son vermesi ve muhaliflerle anlaşması için ikna etmek...
Bu kez bunu başarabilecek mi?
Suriye’de şimdiye kadar yaklaşık 2 bin kişinin ölümüne yol açan halk ayaklanmasının cereyan ettiği son 5 ay boyunca Başbakan Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere, Türk liderleri Başkan Esad’a protestocuları öldürmekten vazgeçmesi ve beklenen siyasi reformları hayata geçirmesi için sürekli tavsiye ve telkinlerde bulunmuştur. Ne var ki, Suriye lideri, bu “dost nasihati”ni dinlememiş, aksine tankları halkın üzerine sürerek, şiddetin büsbütün tırmanmasına yol açmıştır.
Olayların bu ramazan günlerinde katliam boyutları alması üzerine Erdoğan, Esad rejimine karşı üslubunu sertleştirmiş ve Davutoğlu’nu bu kez tavsiye veya nasihat vermek yerine, “son bir uyarı”da bulunmak üzere Şam’a göndermeye karar vermiştir.
Böylece Türkiye, Suriye’deki olayları “yakından izleme” pozisyonundan, değişim için “aktif rol” alma sürecine girmiş oluyor.

Eski iddialar

Yazının Devamı

GÜVENLİK Mİ DEMOKRASİ Mİ?

30 Temmuz 2011

Kimileri için güvenlik ile demokrasi arasında bir seçim yapmak gerekiyorsa, öncelik güvenliktir. Kimilerine göre ise, tercih ikinci şıktır...
Meseleyi o kadar basit bir şekilde ortaya koymak herhalde doğru değil, ama Norveç sahne olduğu dehşet verici terör saldırısından sonra dahi, bu iki seçenek arasında ağırlığı “açık toplum”dan yana, demokrasiden yana koyuyor.
Norveç liderlerinin son konuşmaları, cani Anders Breivik’in 76 kişinin hayatına mal olan çifte saldırısının, onların bu konudaki inançlarını sarsmadığını gösteriyor.
Başbakan Jens Stoltenberg önceki gün, halkını şiddet karşısında açık toplum değerlerini terk etmek yerine aksine bu değerlere daha sıkı bağlanması gerektiğini savundu ve “şiddette karşı yanıtımız daha çok demokrasi, daha çok açıklık, daha çok siyasal katılımdır” diye konuştu.
Ancak Norveç Lideri bir başka demecinde güvenlik konusu üzerinde durdu ve şu ifadeyi kullandı: “Açık toplum değerlerini sürdürmek ile güvenlik tedbirleri almak, birbirine zıt değildir.”

Polisin Aczi

Yazının Devamı

SARKİSYAN NE DEMEK İSTEDİ?

29 Temmuz 2011

Ermenistan’ı ziyaret etmek fırsatını bulan herhangi bir kimse halk arasında Ağrı Dağı (Ararat) “hayali”nin ne kadar yaygın olduğunu kolayca anlayabilir.
Bu ülke insanları hâlâ Doğu Anadolu’ya “Batı Ermenistan” demekten çekinmiyorlar. Akılları fikirleri Ararat’ta ve bir gün bu bölgeyle birleşmekte.
Bırakın kitaplarda ve gazetelerde yazılanları, içki markalarından şarkı güftelerine kadar her türlü araçla “Ararat” rüyası hep canlı tutuluyor.
İlginç olan husus, bu duygunun gençler arasında da bir hayli güçlü olmasıdır. Biz bunu bir ziyaretimizde, üniversite öğrencileri arasında da gördük.
Bu bakımdan Erivan’da bu haftanın başında düzenlenen “5. Ermeni Dili ve Edebiyatı Olimpiyatı”nda bir gencin Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan’a “Ağrı Dağı dâhil, Batı Ermenistan Ermenistan’la birleşecek mi?” şeklindeki sorusu, bize pek şaşırtıcı gelmedi.
Ama Ermenistan liderinin yanıtı şaşırtıcı ve zihin karıştırıcı idi...

Yazının Devamı