Yorum İnsan Türk devlet adamlarının bir araya getirdiği yabancı hasım liderlerin Ankara'da el sıkışırken çekilmiş resimlerini görünce, şu soruyu sormadan edemiyor: "Başkalarını pekâlâ uzlaştırmasını biliyoruz da, iş kendimize gelince, bunu neden yapmıyoruz veya yapamıyoruz?"Eminiz ki, başkalarını uzlaştırmak için harcadığımız çabaların benzerini örneğin cumhurbaşkanı seçimi uyuşmazlığında sarf etseydik, şimdiki krizi rahatlıkla önleyebilirdik...Umarız dıştaki başarılı deneyim, bundan böyle içeride de uzlaşma kültürünün gelişmesine yol açar... TÜRKİYE son günlerde kavgalı ülkeleri uzlaştırma çabalarında dünyanın takdirini toplayan bir başarı gösterdi. Ankara geçen çarşamba, İran ile AB yetkililerinden, önceki gün de Pakistan ve Afganistan cumhurbaşkanlarının buluşmalarına ev sahipliği yaptı. Gerçekten Solana-Laricani buluşmasının hemen ardından gerçekleşen Müşerref-Karzai görüşmesi, Türkiye'nin bölgede önemli bir rol oynadığını gösterdi ve Ankara'ya uluslararası prestij kazandırdı.Aslında, Afganistan ile Pakistan kardeş sayılabilecek iki komşu ülke. Ancak son zamanlarda özellikle El Kaide ve Taliban'dan kaynaklanan sınırdan sızmaları ve çeşitli kaçakçılık faaliyeti, İslamabad ile
Yorum Temelde Avrupalıların ve ABD'nin Türkiye'ye yaklaşımlarında önemli ortak noktalardan biri, özgür ve demokratik rejimin korunmasıdır. AB kadar Washington da, cumhurbaşkanı seçimi krizinin demokratik yollardan ve uzlaşmayla çözümlenmesini istiyor.Bu ilkesel ortak duruşa rağmen, Atlantik'in iki yakası arasındaki tavırda, öncelikler bağlamında, önemli farklılık var.Avrupa için öncelik, demokratik değerlerin ne pahasına olursa olsun korunmasıdır. Yani AB dilini kullanırsak, Türkiye'nin mutlaka Kopenhag kriterlerine uygun hareket etmesi zorunluğudur.ABD için ise öncelik kendi stratejik çıkarlarıdır. Washington Türkiye'deki gelişmeler karşısında daha ihtiyatlı davranmak gereğini duymaktadır. Türkiye'deki son siyasal gelişmeler ve bu arada özellikle Genelkurmay Başkanlığı'nın "e-muhtırası", ABD ile AB'nin Ankara'ya bakış açısındaki farkı bir kez daha ortaya koydu. Brüksel ve çeşitli Avrupa başkentlerinden gelen tepkiler, Avrupa'nın TSK'nın "e-muhtırası"na karşı tavrını yeterince ortaya koydu.AB'nin resmi ağızları düşündüklerini açıkça dile getirmekten de çekinmediler. Dönem başkanı Almanya, yayımladığı bir bildiride, Türkiye'de cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ve Anayasa Mahkemesi'nin
Yorum Konuşmanın içeriği ve üslubu, ilk bakışta Soğuk Savaş dönemini anımsatmıyor değil...Ancak bundan o eski döneme dönülmekte olduğu sonucunu çıkarmak da pek doğru değil. Olsa olsa, Soğuk Savaş'tan sonraki ılık havanın yerine, şimdi soğuk rüzgârların esmeye başladığı söylenebilir.Putin'in konuşması, bir süredir hissedilmeye başlayan hava değişimini biraz daha soğutuyor.Rusya Federasyonu Başkanı sıfatıyla son "ulusa sesleniş" konuşmasını yapan Putin (seneye görevi bitiyor), ABD'ye ve genel olarak Batı'ya iki konuda sert çıktı.Birincisi, güvenlik stratejisiyle ilgili. Putin, 1990'da imzalanan ve Avrupa'da uçak, tank, top gibi silahların sayısını sınırlandıran "Avrupa Konvansiyonel Kuvvetler Anlaşması"nın (AKKA) yükümlülüklerini artık askıya alacağı uyarısında bulunuyor. Sebep: ABD'nin Avrupa'da füzesavar silahları konuşlandırmaya hazırlanması ve NATO'ya dahil bazı ülkelerin buna razı olması...İkincisi, Rus lideri Batı'yı Rusya'nın içişlerine karışmakla suçluyor. Putin'e göre Batı, Rusya'ya mali kaynak akışını ve demokrasinin savunuculuğunu, kendi çıkarları için bir araç olarak kullanıyor... Dünya tekrar Soğuk Savaş'a mı dönüyor? Rus lideri Vladimir Putin'in önceki günkü
Yorum Bu soru neden mi gündeme geldi? Önceki gün, Annan referandumunun üçüncü yıldönümüydü. Bu vesileyle gerek Türk gerek Rum kesiminde (ama daha çok Türk tarafında) bu referandumda alınan tavrın iyi mi, kötü mü olduğu tartışıldı.Aslında Rum kesiminde değişen bir şey yok. Papadopulos yönetimi 2004'te olduğu gibi, şimdi de Annan Planı'na dayalı bir çözüme şiddetle karşı. Hükümet sözcüsü Hristodulos Paşiarides bu yıldönümü münasebetiyle verdiği demeçte, "Annan Planı'nın yatırılması gereken tek masa, otopsi masasıdır" şeklinde alaylı bir ifade kullandı" Muhalefet lideri Niko Anastasiadies de Annan Planı'nın tekrar halkoyuna sunulmasının adanın taksimine yol açacağını söyledi... KIBRIS'ta Annan Planı şimdi tekrar referanduma sunulsa Türkler gene "evet" der mi? Bizce çok şüpheli. "Hayır" demeleri olasılığı çok daha fazla... Türk tarafında halkın duygularıyla bazı resmi ağızların veya politikacıların söyledikleri arasında farklar var. CTP-BG iktidarı, Annan Planı'nın sonuçta rafa kaldırılmış olmasına rağmen, eşitliğe dayalı bir Birleşik Kıbrıs formülünün en iyi çözüm olduğu kanısında. Nitekim Lefkoşa'da referandumun yıldönümünde düzenlenen bir mitingde de "Çözümsüzlüğe ve izolasyonlara
Yorum Birincisi, İran Ulusal Güvenlik Konseyi Başkanı Ali Laricani ile AB'nin Dışişleri yetkilisi Javier Solana arasında dün gerçekleşen -ve bugün de devam edecek olan- buluşma...İkincisi, bugün başkentte beklenen Irak Dışişleri Bakanı Hoşyar Zebari'nin haftaya Mısır'da yapılması beklenen Irak zirvesiyle ilgili ziyareti...Üçüncüsü de Pakistan Devlet Başkanı Gen. Müşerref ile Afganistan Başkanı Halid Karzai'nin önümüzdeki pazartesi günü için planlanan toplantısı...Solana-Laricani ile Müşerref-Karzai görüşmelerine Ankara'nın ev sahipliği yapması, bir rastlantı değil. Her iki randevuyu ayarlayan Türk diplomasisidir.Bu da Türkiye'nin bölgesel bir aktör olarak gözle görülür bir rol oynamakta olduğunu ortaya koyuyor. ANKARA bugünlerde bölgemizdeki gelişmelerle ilgili üç önemli randevuya sahne oluyor. Solana-Laricani buluşmasının önemi, İran'la AB arasında böyle bir temasın ilişkilerin ölü noktada bulunduğu bir sırada gerçekleşmiş olmasıdır.BM Güvenlik Konseyi 24 Mart'ta ikinci kez İran'a karşı bir yaptırım kararı almış, Tahran yönetiminin nükleer programını kısıtlamasına ilişkin uyarısına 23 Mayıs'a kadar uymaması halinde bu tedbirlerin uygulamaya konacağını bildirmişti. Bu arada
Yorum Gül'ün özelliklerinden biri Dışişleri Bakanı olarak dış dünyada iyi tanınmasıdır. Bu bakımdan dün Başbakan Erdoğan'ın bu ismi açıklamasından dakikalar sonra, belli başlı medya organları haberi ayrıntılı biçimde geçtiler. Ardından Brüksel başta olmak üzere birçok başkentlerden bu konuda tepkiler, yorumlar gelmeye başladı.Bu değerlendirmeler genelde olumlu. Gerçekten yabancı gözlemcilerin ve analistlerin çoğu, Gül'ün aday gösterilmesini, "mantıklı" ve "isabetli" bir tercih olarak nitelendiriyorlar. DIŞİŞLERİ Bakanı Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanı adayı seçilmesi, içeride olduğu gibi dışarıda da sürpriz oldu. Gerçi gerek Türkiye'de, gerek yabancı ülkelerde, AKP'nin göstereceği olası adaylar arasında Gül'ün adı da geçiyordu. Nitekim geçen hafta sonu, Reuter ajansının bu konuda yayımladığı bir haberde saydığı isimlerin başında Abdullah Gül de geliyordu. Bu tutumun çeşitli nedenleri var.Kimine göre, Başbakan Erdoğan'ın kendi adaylığı üzerinde ısrar etmemesi ve Çankaya için Gül gibi dengeli ve uzlaşıcı bir adayı tercih etmesi, Türkiye'de gerilimi önleyebilecek ve istikrara katkıda bulunacak bir gelişme...Gül, mizacı itibariyle ılımlı, üslubu itibariyle de uzlaşıcı olarak tanınıyor.
Yorum Şimdi biri sağcı, diğeri solcu iki finalist, iki hafta boyunca, ikinci ve son raundu kazanmak için mücadele edecek... Bunda bir sürpriz olur mu acaba? Nabız yoklamaları bu kez Sarko'yu daha şanslı gösteriyor. Ama gene de belli olmaz. Hanım adayın seçilmesi mümkün. İşte belki o zaman Fransızlar buna "sürpriz" diyecekler!Aslında bu seçimlerde hiç sürpriz olmadı değil. Örneğin katılım oranının bu şekilde yüksek olması beklenmiyordu. Avrupa standartlarına göre, yüzde 85 katılım, bir rekor. Oysa, seçimlerden önce, kararsızların önemli bir kısmının sandık başına gitmeyecekleri söyleniyordu.Fransızlar -ve Avrupalılar- şimdi yüzde 85'lik katılımı, "demokrasinin zaferi" olarak nitelendiriyorlar. Gerçekten bu kez Fransız halkı Elysee Sarayı'nda önümüzdeki beş yıl oturacak olan başkanla ilgili tercihlerini tesadüfe bırakmak istemediler. Türk kamuoyu cumhurbaşkanı adayı konusunda merakla "sürpriz" beklerken, Fransa'daki cumhurbaşkanı seçimlerinin birinci turu "sürprizsiz" bitti.Daha önce nabız yoklamalarının gösterdiği gibi, bu ilk raunttan "Sarko" (Nicholas Sarkozy) ile "Sego" (Segolene Royal) galip çıktı. Aralarında François Bayrou'nun ve Jean-Marie Le Pen'in bulunduğu diğer 10 aday
Yorum Org. Büyükanıt "asker gözü" ile TSK'nın PKK ile mücadelesinde bir sınır ötesi harekâtını gerekli ve yararlı görüyor. Onun ifadesiyle, asker hazır, şimdi siyasi otoritenin kararını bekliyor...Siyasi, diplomatik ve akademik çevreler ise "sivil gözü" ile konuyu değerlendiriyorlar ve böyle bir müdahalenin daha çok siyasal boyutları ve olası sonuçları üzerinde duruyorlar.Dün de belirttiğimiz gibi, Genelkurmay Başkanı'nın sözleri, bir yandan ABD'yi ve Irak'ı, diğer yandan da hükümeti ve Büyük Millet Meclisi'ni bir karar alma noktasına getiriyor.Ankara, Kuzey Irak'taki PKK varlığına son verilmesi için zaman limitinin de belirtildiği bir notayı Bağdat'a ve Washington'a iletmiştir. Nota, bu kez de beklenen eylem görülmediği takdirde, Türkiye'nin bizzat askeri tedbirini alacağı uyarısında bulunuyor. Dolayısıyla, hükümet Bağdat ve Washington'dan gelecek yanıta göre, nasıl bir karar alacağını değerlendirecek... Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt'ın Kuzey Irak'ta askeri bir operasyona girişilmesine ilişkin sözleri, "sivil kesim"de yeni değerlendirme ve tartışmalara konu oluyor. Konu ile yakından ilgilenen diplomatların ve düşünce kuruluşları uzmanlarının yaptıkları tespitleri şöyle