Tren kalkış sinyali bekliyor

14 Aralık 2006

Bayrağı dışişleri bakanlarından devralan AB liderleri, bu zorlu yarışı tahmin edildiği biçimde noktalıyorlar.Bir son dakika sürprizi olmazsa "zirvedekiler" iki hafta önce Komisyon'un sunduğu, daha sonra daimi temsilcilerin ve dışişleri bakanlarının rötuşladığı "tavsiyeler" çerçevesinde "nihai kararı" verecekler.Her zaman olduğu gibi bu kez de, bütün taraflar, bu kararda kendileri lehinde ve aleyhinde noktalar bulacaklar.Genel olarak, AB'nin "limanlar sorunu"nu öne çıkarıp Türkiye'yi -sekiz müzakere başlığını askıya almakla- "cezalandırması" en ciddi olumsuzluk. Buna karşılık, müzakere sürecinin devam etmesi ve geriye kalan dosyaların açılabilmesi umut verici. KKTC ile direkt ticaret konusunda yeni bir söz verilmesi de öyle... NİHAYET "finiş" çizgisine gelindi... Uzun maraton önümüzdeki 48 saat içinde sona eriyor. Önemli olan, sürecin bir şekilde devam etmesi ve görüşmelerin kesintiye uğramaması olduğuna göre, Türkiye'nin şimdiden neler yapması gerektiğini planlaması gerek. Her şeyden önce Türkiye bu süreci canlı tutmak konusundaki kararlılığını korumalı, 2007'nin seçim yılı olması nedeniyle "AB gündemini" bir kenara itmemeli... Her ne kadar 8 dosya açılmayacaksa da diğer fasıllar

Yazının Devamı

Latin rüzgârı

13 Aralık 2006

Onun arkasından ağlayanlar da var, sevinenler de...Cenazesi dahi bu cepheleşmenin bir göstergesi: Onu toprağa vermek için devlet töreni yapılmadı; ama Harp Akademisi'nde üst düzey komutanların katılımıyla bir askeri merasim düzenlendi.Şili basınında dün yer alan başyazılar da bu kutuplaşmayı gösteriyor. "La Hora" gazetesinin belirttiği gibi, Pinochet ile ilgili duygularda "Bir orta yol yok. Ya seversin ya da nefret edersin"!"Sevenler", General'in 11 Eylül 1973'te Salvador Allende rejimini devirip Şili'yi "komünizmden ve anarşiden kurtardığı"na ve onun 17 yıllık yönetiminin de ülkeye huzur ve istikrar getirdiğine inanıyorlar."Nefret edenler" ise Pinochet'nin demokrasiyi ve popüler bir lideri yok edip ülkeyi baskıyla, cinayetler ve işkencelerle on binlerce masum kişinin hayatını alarak yönetmekle suçluyorlar.Herhalde bunun hükmünü tarih verecek. ESKİ Şili diktatörü Gen. Augusto Pinochet'nin ölüsü dahi milletini bölmüş bulunuyor. Şili'yi çeşitli aşamalarda üç kez ziyaret etmiş bir gazeteci olarak, bu 16 milyon nüfuslu ülkenin yakın geçmişte rejim ve liderler konusunda hep bölündüğünü gözledim.Salvador Allende, 1970'te seçim yoluyla iktidara gelen ilk solcu lider olarak halkının geniş

Yazının Devamı

Son gün son dakikaya kadar...

12 Aralık 2006

Türk kamuoyu şu sırada saydığımız bu iki aşamanın ardından önümüzdeki perşembe ve cuma AB liderlerinin Türkiye ile müzakere sürecinin geleceği konusunda sergileyeceği "son" tavrı merakla bekliyor.Her an yeni girişimlerin yapıldığı veya yeni formüllerin getirildiği kaypak bir ortamda bu seferki "filmin" nasıl sona ereceğini kestirmek (şu satırların yazıldığı sırada) çok zor. Ancak dünkü görüşmelerin de ışığında bu dizinin "finali" hakkında genel bir tahmin yapılabilir. Şöyle ki:Nihai karar, komisyonun tavsiyeleri ekseninde olacak. Zaten dönem başkanı Finlandiya'nın hazırladığı (ve tartışmalar sonunda epey rötuşlanan) karar taslağı bu tavsiyelere dayanıyor. Senaryo "biz bu filmi daha önce de görmüştük" dedirtecek cinsten... Gözler önce daimi temsilcilerin toplantısına, daha sonra Dışişleri Bakanları Konseyi'ne, sonunda da zirveye çevriliyor, nefesler tutuluyor, çeşitli manevralar izleniyor... Ve nihayet karar son gün, son dakikada çıkıyor! Tavsiyelerin ilk bölümü, siyasi kriterlerle ilgili. Bu arada Türkiye'ye ifade özgürlüğü, insan hakları gibi konularda atması gereken adımlar hatırlatılıyor.Sahi, haftalarca bir "301. madde meselesi" tartışılmış, sivil toplum kuruluşlarının katkısı

Yazının Devamı

Türkiye'nin atağı AB gündemini değiştirdi

9 Aralık 2006

Girişimin açıklandığı önceki güne kadar, AB kurumlarında ve üye ülkelerde, limanları açmamakta direnen Türkiye'ye karşı uygulanacak yaptırımlar tartışılıyordu. Müzakerelerde askıya alınacak fasılların sayısı, Komisyon'un tavsiye ettiği gibi 8 mi, yoksa daha fazla mı -veya daha az mı- olmalıydı? Limanlar açılmadığı takdirde Rumların istediği gibi belirli bir sürenin sonunda müzakereler topyekûn kesilmeli miydi? Veya Almanya'nın önerdiği gibi, 18 ay içinde bir gelişme olmadığı takdirde Komisyon yeni bir "değerlendirme" raporu mu yayımlanmalıydı?Türkiye'nin diplomatik girişimi, bütün bunları ikinci plana itiverdi. Dün Brüksel'deki daimi temsilciler, "non-paper" (yani resmi belge niteliğinde olmayan) önerileri görüştü. Ama asıl tartışmalar önümüzdeki pazartesi günü Bakanlar Konseyi'nde cereyan edecek. Büyük olasılıkla oradan bir karar çıkmayacak ve bu iş liderlere bırakılacak. Bu görüşmelerde Türk önerisi öne çıkacak, Komisyon'un tavsiyeleri ve diğer istekler, bu önerinin gölgesinde ele alınacak. TÜRKİYE'nin AB ile ilgili giriştiği son diplomatik atağın belki de en önemli sonucu, tam kritik karar aşamasında, AB'nin gündemine yeni bir yön vermiş olmasıdır. Şu anda nihai kararın nasıl

Yazının Devamı

Bush değişir mi?

8 Aralık 2006

ABD'nin iki önemli siyasetçisinin, Cumhuriyetçi James Baker ile Demokrat Lee Hamilton'un başkanlığındaki grubun aylarca süren çalışmalardan sonra hazırladığı rapor, aslında ABD'nin "Irak hezimeti"nin bir belgesi.Rapor, Bush yönetiminin Irak'a saldırısının nedenlerini -veya bahanelerini- tartışmıyor; daha çok geleceğe bakarak ABD'nin bu bataktan nasıl kurtulabileceğini inceliyor.Baker-Hamilton ekibi, bu bağlamda tam 79 tavsiyede bulunuyor. Ancak eski Dışişleri Bakanı Baker, "Bunlar sihirli formüller değil" demekten de kendini alamıyor. Yani bunların hayata geçirilmesinin çok zor olduğunu kendi de kabul ediyor. 'VAHİM... Korkunç... Dehşet verici..." Irak Çalışma Grubu'nun önceki gün Başkan Bush'a sunduğu 142 sayfalık raporda, Irak'taki durum için kullanılan sıfatların birkaçı bunlar... Birinci ve esas zorluk, Başkan Bush'un bizzat kendisi!Rapordaki tespitler doğru, tavsiyeler yerinde. Mesele, Bush'un gerçekleri görüp bu tavsiyeleri yerine getirmek isteyip istemeyeceğidir.Başkan Irak politikasında yalnızlığa sürüklenmiştir. Kendi halkının, içte ve dışta eski destekçilerinin önemli bir kısmını dahi kaybetmiştir. Şimdi önünde iki yol var: Ya yeniden seçilme gailesi olmadığını düşünerek

Yazının Devamı

"Geri adım" geriye götürüyor!

7 Aralık 2006

Olayı böyle yorumlayanlara göre, ne de olsa, Merkel başta, Türkiye'ye limanlarını Kıbrıs Rumlarına açması için 18 aylık bir mühlet verilmesini, aksi halde müzakerelerin askıya alınmasını istiyordu. Oysa Şansölye Ankara'dan, hatta biraz da Chirac'tan gelen uyarılar sonunda, tutumunu yumuşattı ve yeni bir öneri getirdi. Buna göre, Türkiye'deki "seçim yılı 2007" ile Avrupa Parlamentosu'nun "seçim yılı 2009" arasında, Türkiye hâlâ limanlarını Rumlara açmazsa, AB Komisyonu bir raporla durumu "değerlendirecek"...Kimilerinin "geri adım" veya "esneklik" diye nitelendirdiği gelişme bu.Evet, aşırı bir noktadan itibaren bir nevi "geri adım" var; ama şimdi varılan nokta, AB Komisyonu'nun tavsiyesinin de gerisinde. Komisyon bir zaman limiti koymuyordu. Merkel "bu bir ültimatom değil" diyerek bir "esneklik" gösterisi yapıyor; ancak 2007-2009 tarihlerini zikrederek dolaylı biçimde bir takvim veriyor! İLK bakışta Almanya Şansölyesi Angela Merkel'in Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac ile AB'nin Türkiye'ye koyması istenen şartlar konusunda vardığı mutabakat, bir "geri adım" olarak görünüyor. Bu tarihlerin Türkiye'deki ve Avrupa Parlamentosu'ndaki seçimlere göre belirlenmesi de ilginç. Merkel,

Yazının Devamı

Bir yandan AB, öte yandan Ortadoğu...

6 Aralık 2006

Başbakan Erdoğan geçen hafta Amman'daydı. Hafta sonu Tahran'a gitti. Bu hafta Şam'ı ziyaret edecek. Ardından Lübnan'ı...Bu geziler ve en üst düzeyde temaslar, Türk diplomasisinin yeni bölgesel inisiyatifiyle ilgili.Diğer bir deyişle, AB ile ilişkilerin çok kritik bir noktaya geldiği bir sırada dahi, Ankara kendi arka bahçesiyle de yakından ilgilenmekten geri kalmıyor.Bölge şu sırada ihmal edilmeye gelmez. Türk hükümetini bu "cephede"de de harekete geçmeye sevk eden önemli gelişmeler oluyor: Irak'ta durum giderek vahim hale gelirken, ABD bir çıkış yolu arıyor ve yeni stratejiler belirliyor. Bu arada İran ve Suriye gibi bölge ülkelerinin de bu stratejide yer alması söz konusu... Bölgenin diğer acil bir sorunu, Lübnan'daki kritik durum. Bu ülke şimdi bir iç savaşa sürüklenme tehlikesiyle karşı karşıya... TÜRKİYE bir yandan AB ile uğraşırken, öte yandan Ortadoğu "cephesi"nde atakta... İran'ın inisiyatifi eline aldığı bir dönemde, "bölgesel aktör" olarak konumu çok daha müsait olan Türkiye'nin olup bitenlere seyirci kalması mümkün değil...Türk diplomasisi, bir süredir Washington'da Irak'la ilgili strateji değişikliği yönündeki gelişmeleri yakından izliyor. Bugün yayımlanması beklenen

Yazının Devamı

Limanlar bahane... Esas sebep ne?

5 Aralık 2006

Kimine göre ise, en iyisi, müzakere sürecine bir "ara" vermeli. Örneğin 1 yıl, hatta 2 yıl gibi...İşte, AB Komisyonu'nun geçen ay aldığı tavsiye kararından sonra şimdi ortaya atılan yeni fikirler ve öneriler bunlar...Komisyon'un 8 müzakere başlığını "beklemeye alma" tavsiyesi, Türkiye'yi ne kadar rahatsız etti ise, yukarıda özetlediğimiz yeni önerilerin sahipleri olan Kıbrıs Rumlarını, Yunanlıları, Fransızları, Almanları, Avusturyalıları da bir o kadar düş kırıklığına uğrattı. Onlar limanlarını Rumlara açmayacağını bildiren Türkiye'yi daha sert biçimde "cezalandırmak" istiyorlar.Papadopulos yönetiminin bu "limanlar meselesi"ne -ekonomik ve siyasal çıkarları nedeniyle- dört elle sarılıp AB kanalıyla Türkiye üzerinde baskı yapmaya çalışmasına şaşmamak lazım. Ancak esas şaşırtıcı olan husus, bazı AB üyelerinin ve özellikle Birliğin "büyükleri" sayılan Fransa ve Almanya'nın, Kıbrıs Rumlarının peşinden gitmesidir. Hem de Türkiye'yi bile bile karşılarına alarak... Kimine göre askıya alınacak müzakere başlıklarının sayısı 8'in üstünde olmalı. Örneğin 10 gibi... Kimine göre de, Türkiye'nin limanlarını Kıbrıs Rumlarına açması için mutlaka bir mühlet vermeli. Örneğin 18 ay gibi... Bu akşam

Yazının Devamı