Viyana'dan destek...

20 Ocak 2006

Avusturya Başbakanı Wolfgang Schüssel'in önceki gün Avrupa Parlamentosu'nda söyledikleri, bu konudaki umutları güçlendiriyor.Şansölye Avrupa Parlamentosu'ndaki bu ilk konuşmasında, Türkiye'yi direkt ilgilendiren iki önemli açıklama yaptı: Birincisi, AB ile üyelik müzakereleriyle ilgili. Schüssel'e göre eğer AB Komisyonu olumlu bir rapor verirse (ki beklenen budur) Türkiye ile tam üyelik müzakereleri, "bu yılın ilk altı ayı içinde" (yani kendi başkanlığı döneminde) başlayabilecek...İkinci önemli husus, Kıbrıs'la ilgili. Şansölye bu konuda bir yandan Türkiye'nin Gümrük Birliği'ni tüm üyelere uygulama (yani Güney Kıbrıs'a limanları açma) zorunluğuna değindi, diğer yandan da AB'nin Kıbrıs Türklerine (izolasyona son verme bağlamında) verdiği sözü yerine getirmesine önem verdiğini belirtti. Ayrıca dönem başkanı olarak Kıbrıs sorununun çözümü için BM Genel Sekreteri Kofi Annan'ın girişimini destekleyeceğini bildirdi.* * *AVUSTURYA liderinin aldığı bu tavır, bundan önceki dönem başkanı İngiltere'nin pozisyonunun devam edeceği umudunu veriyor. Viyana'daki diplomat dostumuzun da belirttiği gibi, Avusturya'nın bu çizginin dışına çıkması ve Türkiye ile müzakere sürecini engellemesi söz konusu

Yazının Devamı

Değişiklik işareti mi?

19 Ocak 2006

İsrail için problem, Doğu Kudüs dahil Batı Şeria ve Gazze'de beklendiği gibi Hamas'ın seçim zaferi kazanması halinde ne yapacağıdır. Bu takdirde İsrail hükümeti, "terörist örgüt" saydığı Hamas'ın yeni parlamentoda, hatta bir olasılıkla yönetimde yer almasını nasıl karşılayacak, yeni "seçilenleri" bir müzakere sürecinde muhatap olarak kabul edecek mi?Filistin için sorun, seçimlerden sonra Hamas'ın alacağı tavırla ilgili. Nabız yoklamalarına göre, Hamas'ın Gazze'de birinci, Batı Şeria ve Doğu Kudüs'te ikinci parti olarak çıkması pek muhtemel. Bu durumda Hamas'ın izleyeceği politika ne olacak? Eski programına ("charter") göre yok etmeyi öngördüğü İsrail'e karşı saldırılarını sürdürecek mi, yoksa faaliyetini siyasal platforma kaydırıp Mahmut Abbas'ın yönetimi ile birlikte barışçı bir çözüm arayışına katılacak mı?Bu temel soruların henüz net yanıtı yok. Ancak son günlerde gelen haberler, iki tarafın pozisyonlarında bir esneklik görülebileceği umudunu veriyor...* * *BAŞBAKAN Ariel Şaron'un hastalanmasından sonra görevi vekâleten devralan ve şimdi "Kadima" partisinin başı olarak 28 Mart'ta İsrail'de yapılacak seçimlere hazırlanmakta olan Ehud Omert, nihayet hükümetinin de onayıyla,

Yazının Devamı

Latin rüzgârı soldan esiyor

18 Ocak 2006

Gül'ün 4 günlük Brezilya ziyareti, Ankara'nın bu yıl için planladığı "Latin Amerika'ya açılma politikası"nda ileri bir adım oluşturuyor.Türk diplomasisi geride bıraktığımız yılı Başbakan Tayyip Erdoğan'ın "kara kıta"ya yaptığı gezi vesilesiyle "Afrika Yılı" ilan etmişti. Şimdi Dışişleri Bakanı'nın Brezilya seyahatiyle (ki bunu Amerika yarımküresinde başka ziyaretler izleyecek) "Latin Amerika Yılı" başlamış sayılıyor.Türkiye ile Latin Amerika arasındaki coğrafi uzaklığa rağmen, her iki taraf da, son zamanlarda siyasal ve ekonomik bir yakınlaşma çabası içinde. Karşılıklı ziyaret ve temaslar artıyor. Nitekim Gül'ün Brezilya'ya gidişi, geçen yıl bu ülkenin Dışişleri Bakanı Laso Amorim'in (ki damadı genç bir Türk diplomatıdır) Ankara'ya yaptığı ziyarete karşılık veriyor.Gül'ün bu ziyaretinin iki ülke arasında özellikle ticari ilişkilerin gelişmesine, siyasal alanda da daha yakın bir işbirliğinin kurulmasına yol açacağı ümit ediliyor.Ankara'nın "Latin Amerika'ya açılma"sı bir yetkilinin belirttiği gibi, Türk dış politikasının sadece yakın çevreye odaklanmadığını, küresel bir yaklaşımla çok boyutlu bir yol izlediğini göstermesi bakımından da önem taşıyor... Dışişleri Bakanı Abdullah

Yazının Devamı

İran'a komşu nasihati

17 Ocak 2006

Ankara'nın endişesi iki nedene dayanıyor:Birincisi, İran'ın uluslararası camianın uyarılarına ve baskılarına rağmen, nükleer programını uygulamaya koymasının yarattığı tepkiler ve bunun dünya çapında yol açabileceği ciddi siyasal ve ekonomik sonuçlardır. İran'ın geçen cuma günü Natanz'daki nükleer tesiste mührü sökerek Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu'na meydan okuması, bunun üzerine meselenin BM Güvenlik Konseyi'ne götürülüp bir şekilde Tahran'ın cezalandırılması yönünde girişimlerin başlaması gerginliği artırıyor ve bu durum Türkiye'yi de tedirgin ediyor.***İkinci neden ise, İran'ın başlattığı nükleer araştırmaların askeri amaçlar güdebileceği konusundaki kuşkularla ilgili. Pek çok yabancı uzman gibi, Türk yetkililer de, İran'ın bu çalışmalarla nükleer silah üretme yeteneğine sahip olabileceğini düşünüyor. "Bu konuda endişelerimiz var" diyen bir Türk diplomatı, bu kaygının esas nedenini de şöyle ifade ediyor: "İran'dan bize karşı bir saldırı tehdidi öngörmüyoruz. Ancak İran'ın atom bombasına sahip olmasının bölgede askeri alanda yaratacağı tehlikeleri düşünüyoruz... Böyle bir durum özellikle Mısır, Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerinde korku yaratacaktır. Bu ülkelerden bazısı

Yazının Devamı

Mesele "onların" değil "bizim"...

14 Ocak 2006

Gerçekten gün geçmiyor ki, yabancı gazetelerde ve televizyon kanallarında Türkiye'den söz edilmesin.Geçen ay başlıca konu Orhan Pamuk ile ilgili gelişmelerdi... Geçen haftadan itibaren Türkiye'deki kuş gribi, ilk haberlerin arasına girdi... Ve nihayet bu hafta Mehmet Ali Ağca'nın serbest bırakılmasına ilişkin haberler, dikkatleri çekmiş bulunuyor...* * *NE var ki Türkiye'nin dünya aktüalitesinde yer alış şekli, pek olumlu değil.Orhan Pamuk ve diğer Türk yazar ve aydınlarla ilgili gelişmeler, Türkiye'nin dışarıda düzeltmeye çalıştığı imaja büsbütün gölge düşürdü. Bu bağlamda özellikle Avrupa medyasında, Türkiye'nin AB sürecinde demokratik standartları konusunda ciddi şüphelerin ifade edilmesine neden oluyor...Kuş gribi, bütün dünyanın kaygı duyduğu bir konu olduğu için, Türkiye'de görülen vakalar büyük ilgi topladı. Kuşların göç yolu üzerinde bulunan Türkiye'nin bu konuda bir kabahati yok. Nitekim ilk vakaların ortaya çıkmasından sonra Türkiye gereken önlemleri almaya başladı ve uluslararası kuruluşlarla tam bir şeffaflık içinde işbirliğini sürdürdü. Ancak önceki günkü yazımızda da belirttiğimiz gibi, bu vesileyle dünya TV'lerinin ekranlarına Türkiye'nin "öbür yüzü" (hele Doğu

Yazının Devamı

Kümes kültürü... Ve küresel katkı

12 Ocak 2006

Akdağ'ın mesajı, Türkiye'nin, ihtiyacı şimdi daha da duyulan toplumsal ve ekonomik transformasyonu konusunu gündeme getiriyor.Dr. Danzon'un mesajı ise bütün dünyaya, kuş gribi ve benzeri sorunlar karşısında, "küresel dayanışma ve işbirliği" yönünde yaptığı bir çağrı şeklinde...İki mesaj da Türkiye'de ve dünyada ciddiye alınmayı, tartışılmayı -ve de harekete geçmeyi- gerektiriyor...***Sağlık Bakanı, günlerden beri yaptığı bir çağrıyı dün de tekrarladı: İnsanların ve özellikle çocukların çeşitli kümes hayvanları ile temasta bulunmamalarını, hastalıklı veya şüpheli tavukları itlaf için gelen ekiplerle tereddütsüz işbirliği yapmalarını istedi... Ama bu bağlamda daha da önemli, temel bir noktaya değindi: Türk halkı "kümes kültürü"nü artık terk etmeli...Türkiye'de milyonlarca ailenin günlük gıda ihtiyaçlarını karşılayan kümes hayvancılığından çocukların tavuklarla oynamasına kadar, ülkede yerleşmiş olan bu eski kültürün veya alışkanlığın bırakılması hiç de kolay değil. Ama kuş gribi, bunun artık bir zorunluluk olduğunu ortaya koymuş bulunuyor.Meselenin özü de şu: Türkiye bir tarım ve hayvancılık ülkesi olma geleneğine sahip. Ama dünyada çok şey gibi, tarım ve hayvancılıkta da bir

Yazının Devamı

Dışarıdan nasıl görünüyor?

11 Ocak 2006

Avrupa'da ve komşu ülkelerde bu olaya gösterilen ilginin bir nedeni de kuşkusuz HSN1 virüsünün Türkiye sınırlarının dışına yayılması ve doğrudan kendilerini de etkilemesi endişesidir. Nitekim bu kaygılar başta Türkiye'nin Doğu illerinde görülen kuş gribi vakalarının "Batı'ya doğru ilerlemekte olduğu"na ilişkin haberler üzerine daha da arttı.Bu nedenle dikkatler, BM'ye bağlı kurumların, Dünya Sağlık Örgütü'nün, AB'nin ve çeşitli uzmanların raporlarına ve uyarılarına çevrildi. Rusya ve İran'dan, İngiltere ve Almanya'ya kadar çeşitli ülkeler, virüsün kendi ülkesine ve vatandaşlarına bulaşmasını önlemek için önlemler almaya başladılar.Bunun, hayvan ürünlerinin ihracatından turizme kadar (tam mevsimi olmamakla beraber) Türk ekonomisine zarar vereceği açık...***Uluslararası alanda bunun bir başka olumsuz sonucu da Türkiye'nin imajı ile ilgili.Yakından izlediğimiz dış yayınların, genelde Türkiye'deki bu olayları objektif olarak, hatta sempati duyarak yansıttığını gözlüyoruz. Bu arada yabancı medya, Türk hükümetinin bu alanda uluslararası kurumlarla işbirliği ile, tam bir şeffaflık içinde hastalığın yayılmasını önlemeye çalıştığını da belirtiyor.Ancak bu olay, Türkiye'nin olumsuz yüzünün

Yazının Devamı

İran krizi

10 Ocak 2006

Tahran'ın bu konudaki açıklaması sürpriz değil. İran nükleer politikasını uygulamaya çok kararlı olduğunu her fırsatta ortaya koymuştu. Nitekim Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'ndan Avrupa Birliği'ne ve Rusya'ya kadar, çeşitli kurumların ve ülkelerin İran'ı bu "sevdadan vazgeçirme çabaları sonuç vermedi. İran yönetimi, AB'nin hatırı sayılır ekonomik destek önerisini elinin tersiyle itti; Rusya'nın bu nükleer çalışmaların Rus topraklarında birlikte yürütülmesi yönündeki formülüne de kulak asmadı. Bu arada Türkiye'nin de (son zamanlarda yapılan temaslarda) kendisini "uluslararası camiadan izole edecek davranışlardan çekinmesi" konusundaki tavsiyelerini de pek dikkate almadı.***Tahran yöneticilerine göre, İran kendi enerji ihtiyaçlarını karşılamak için, nükleer alanda çalışmalar yapmak hakkına sahip. İranlı yetkililer uranyumun zenginleştirilmesiyle ilgili araştırmaların tamamen "barışçıl" amaçlarla yapılacağını, yani atom silahı üretmek gibi bir niyetleri bulunmadığını öne sürüyorlar. Ayrıca başka birçok ülkenin bu tür çalışmalar yaptıklarını, hatta bazısının (İsrail, Hindistan, Pakistan gibi) nükleer silah sahibi olduklarını da hatırlatarak kendilerini haklı çıkarmaya

Yazının Devamı