ABD ile ilişkide yeni gerçekler

18 Mart 2005

ABD yetkililerinin ve Türkiye ile ilgili diğer çevrelerin bu konuda tam olarak ne düşündüklerini, ne dediklerini öğrenmemizde büyük yarar vardır. Türkiyenin göstereceği -resmi veya gayri resmi- tepkinin objektif verilere dayanması çok önemli.Tabii ki Washingtonda dile getirilen görüşlerin ve argümanların bir kısmı, Ankaranınkilerden çok farklı. Zaten son zamanlarda iki ülke arasında ciddi uyuşmazlıkların ve rahatsızlıkların hüküm sürmesinin nedeni de bu.* * *ŞİMDİ ABDde ileri sürülen belli başlı bazı iddialar ve kaygılar hakkında Ankaranın ne düşündüğüne bakalım. WASHINGTON Raporu başlığı altında yazdığımız üç yazıda ABD başkentinde şu sırada Türk-Amerikan ilişkileri konusunda esen havayı aktarmaya çalıştık. Türk yetkililer ABDde Türkiyenin bir müttefik olarak güvenirliğinin şimdi sorgulanmasını ve ilişkilerin bozulmasından Ankarayı sorumlu tutmasını çok haksız görüyorlar. Bir yetkilinin deyişiyle "Asıl bizim ABDnin güvenirliğini sorgulamamız gerekir. Kuzey Irakta güvenlik ekibimizin başına çuval geçiren kim? ABD bizim PKK ile ilgili beklentimizi yerine getiriyor mu? Bush yönetimi Irak ve bölge hakkında söylediklerimizi dikkate alıyor mu?.. Türkiye sözüne ve ittifaka bağlılığını

Yazının Devamı

Durum nasıl düzelir?

17 Mart 2005

Washington raporu (3) O halde ne yapmalı?Ankarada ve Washingtonda yetkili çevreler tabii bu konuda epey kafa yoruyor. Çeşitli düşünce kuruluşları da düzenledikleri konferanslarla (bizim Washingtonda katıldığımız gibi) konuyu enine boyuna tartışıp bir hal çaresi arıyorlar.Ancak bugünkü sıkıntıların giderilip ilişkilerin düzeltilmesi için ilk şart, bu yönde iki tarafın da güçlü bir istek ve iradeye sahip olmasıdır. Diğer bir deyişle, Ankarada ve Washingtonda iki ülkenin iyi ilişkiler ve işbirliği içinde olmasının kendi çıkarlarının icabı olduğunu kabul etmesi gerekir.Şu anda son uyuşmazlıkların neden olduğu tereddütlere ve güvensizliğe rağmen, en azından hükümetler ve resmi kurumlar arasında "durumu düzeltme" konusunda bir istek var.* * *PEKİ, bu ihtiyaç duyulduğuna göre, ne yapılabilir? Resmi düzeyde ilk atılacak adım "yapıcı bir diyalog" kurmaktır. Liderler arasında direkt temaslar sıklaştırılmalı, diplomasi kanalları sürekli açık tutulmalıdır. Görüş ayrılıklarının tartışılması için "umumi platformlar"ın yerine bu normal yollar tercih edilmelidir.Son dönemde ilişkileri geren konular (özellikle Irakla ilgili) iki tarafın çıkar ayrılıklarından kaynaklanıyor. Ankaranın ve

Yazının Devamı

Amerika Türkiyeden vazgeçer mi?

16 Mart 2005

Washington raporu (2) Washingtondaki "yeni hava"yı yoklamak için yaptığımız temaslarda sorduğumuz soruların bir kısmı da bu konu ile ilgili...Bu soruları akla getiren husus, son zamanlarda ABDden gelen bazı çatlak seslerdir. Bir kısmı basın yolu ile yansıtılan mesajlar doğrusu Amerikalıların artık Türkiyenin "vazgeçilmez müttefik" olup olmadığını sorgulamaya ve Türkiyenin önemini yeniden değerlendirmeye başladığı izlenimini veriyor.Resmi ağızlara göre, Ankara ile Washington arasında bazı anlaşmazlıklar ve rahatsızlıklar bulunmakla beraber, Washingtonun Türkiyeye "resmi politikası"nda bir değişiklik yok; yani Türkiyeye verilen değer azalmış değil.Üst düzey bir kaynağın deyişiyle "Soğuk Savaş döneminde Türkiye vazgeçilmez müttefik sayılırdı. Bugün de vazgeçilir diye düşünülmüyor. Ama iki ülkenin birbirini daha iyi anlamasına ve işbirliği içinde olmasına da ihtiyaç var"...* * *BU "resmi" söyleme karşılık, Türkiye ile ilgili olan Amerikan çevrelerinde yukarıda sıraladığımız sorular tartışılıyor. Nitekim bir Amerikan yetkilisi de "Yönetim birçok çevreden Türkiyeye, son gelişmelerden sonra, bir müttefik olarak ne kadar güvenilebileceği sorusuyla karşılaşıyor ve bu onu zor durumda

Yazının Devamı

Türkiyeye güven sarsıldı

15 Mart 2005

Washington raporu (1) ABDnin başkentinde Georgetown Üniversitesine bağlı Türkiye Araştırmalar Enstitüsünün düzenlediği Türk-Amerikan ilişkileri konulu konferans vesilesiyle yaptığımız temaslardan edindiğimiz izlenimler özetle böyle...Türkiyede bir süredir esen ABD aleyhtarı havaya karşılık, ABDde en azından bu aşamada ve kamuoyunu da kapsayan ölçüde bir Türkiye karşıtlığı olduğu söylenemez. Türkiyeye yansıyan birkaç gazete makalesindeki olumsuz görüş ve duygular, yönetimi henüz etkilemiş görünmüyor.Ama bugün Washingtonda Türkiye hakkında esen hava -yönetimin olumsuzluklar üzerinde durmama yönündeki çabalarına rağmen- iyi değil doğrusu.Amerikalılar ilişkilerin bugünkü hali konusunda Türkiyede rahatça "kriz" veya "gerginlik" gibi terimlerin kullanılmasını doğru bulmuyorlar; ama ciddi bazı "rahatsızlıklar"ın bulunduğunu da kabul ediyorlar. Bunu söyleyenler de, aslında Türkiye ile yakından ilgilenen çevrelerdir. Yoksa Amerikan halkının veya "sokaktaki adam"ın (Türkiyedeki durumun aksine) Türk-ABD ilişkilerinin nereye doğru gittiği konusunda bir fikri, hatta ilgisi yok... Washingtonda Türkiyenin imajı ve kredibilitesi zayıfladı. ABD Türkiyeye artık "eski sadık müttefiki" olarak

Yazının Devamı

İyi ki AB var!

9 Mart 2005

Pazar günü İstanbulda Kadınlar Günü vesilesiyle yapılan gösteriye karşı polisin şiddetle müdahale etmesi, her nedense Türkiyede başta pek ilgi yaratmadı. Pazartesi günkü gazetelerin çoğunda olay iç sayfalarda bir resim altı veya kısa bir haberle geçiştiriliyordu. Hükümet olay karşısında suskundu. Muhalefet partileri de...Olayın ciddiyeti, ancak pazartesi günü Ankarayı ziyaret etmekte olan AB troykasının ve ayrıca Brükselde AB Komisyonu ve Avrupa Parlamentosu yetkililerinin gösterdiği tepki ile anlaşılabildi!Bunun üzerine Başbakan, Dışişleri Bakanı ve diğer bazı bakanlar, aslında anında kınamaları gereken olay ile ilgili demeçler verdiler. Gazeteler ise ancak salı günkü sayılarında olayı -o da daha çok ABden gelen tepkileri öne çıkararak- baş sayfalarına taşıdılar. Oysa aynı gün (yani dün) Avrupa gazeteleri İstanbuldaki bu rezalete resim, haber ve yorumlar ile geniş yer verdiler bile... (Ne yazık ki bu yorumların çoğu, olayın Türkiyenin AB standartlarından hâlâ çok uzak olduğunu belirtiyor)...* * *BU olayın troykanın Ankarada görüşmelere başladığı, yani ABnin dikkatlerinin Türkiyeye çevrildiği bir sırada meydana gelmesi, ayrıca bir talihsizlik. Gerçekten bu olay Türkiyenin imajına

Yazının Devamı

Mesele bitti mi?

8 Mart 2005

"Mesele" nedir?İlk bakışta basit: Lübnan halkı Suriye askerlerinin ülkeden çekilmesini istiyor. Uluslararası camia da bunu destekliyor.Başkan Beşar Esad bu durum karşısında Lübnandan çekilmeye razı oldu...Ama "mesele" çok daha karmaşık: Bir kere, Lübnan halkının çoğunluğu, "aşamalı" değil, "derhal, topyekun çekilme" talebinde ısrar ediyor. Bu önümüzdeki günlerde "mesele"nin daha kızışmaması, hatta Lübnanın yeni bir istikrarsızlığa sürüklenmesi ihtimalini artırıyor..."Mesele"nin bir de Suriye ayağı var: İlan edildiği şekli ile "geri çekilme" kararı, uluslararası camianın Esad yönetimi üzerindeki baskılarına son verecek mi? Yoksa özellikle ABD "Beyrut üzerinden Şamı yola getirme"ye, hatta Suriyede rejimi değiştirmeye çalışacak mı? Bu olasılık da, bölgenin yeni gerginliklere sahne olabileceğini düşündürüyor...* * *Dün Suriye ve Lübnan arasında varılan anlaşma, aslında son günlerde sokaklara dökülen Lübnan halkının -ve de Lübnan demokrasisinin- bir başarısıdır.Ancak şimdiye kadar tam bir birlik - beraberlik sergileyen Lübnanlılar arasında çatlak seslerin yükselmeye başladığını görüyoruz. Hizbullah, çoğunluğun isteğine ters düşen bir çıkışla, "Suriye çekilmesin" diyor. Şii örgüt, şimdi

Yazının Devamı

Almanyadan beklenmez...

5 Mart 2005

Birçok ülkede güçlü Ermeni lobisi, ulusal veya bölgesel meclislerden bu konudaki talepleri doğrultusunda kararlar çıkarmaya çalışıyor.24 Nisanda bazı ülkelerde "anma günü" toplantılarının yapılması, çeşitli deklarasyonların yayımlanması, hatta parlamentolardan karar çıkması sürpriz olmayacaktır...* * * BU yönde hazırlıklara sahne olan ülkelere şimdi Almanyanın da katılması, ilk bakışta garip görünüyor.Almanyada -örneğin Fransada olduğu gibi- geniş bir Ermeni topluluğu veya etkin bir Ermeni lobisi yok. O yönden herhangi bir istek veya baskı gelmediği halde, muhalefetteki Hıristiyan Demokrat Birliğinden, aralarında Dr. Angela Merkelin bulunduğu bir grup milletvekili, parlamentoya Ermeni davasını destekleyen bir önerge verdi.Türklerin 1915te Ermenilere karşı bir "katliam" yaptıklarını bazı Alman diplomatlarının ve bir Protestan rahibin raporlarına dayanarak öne süren bu parlamenterler, Türkiyenin "bu tarihi suç" nedeniyle özür dilemesini istiyorlar.Tasarının içeriği ve yazılış tarzı, Birlik milletvekillerinin bu olaylara yanlı ve önyargılı bakışlarını olduğu kadar siyasal tavırlarını ve emellerini de ortaya koyuyor. Nitekim önergenin son bölümünde federal hükümetten istenenler (bu

Yazının Devamı

Afrika açılımı

4 Mart 2005

Bu ilk gezi, koca kıtada sadece iki ülkeyi kapsıyor: Etiyopya ile Güney Afrika Cumhuriyeti. Program başta daha geniş tutulmuştu (Afrikanın en önemli ülkelerinden biri olan Kenya buna dahildi), ama son dakikada zaman darlığından kısıldı.Böyle mütevazı bir başlangıçla lanse edilen iddialı "Afrikaya açılma" politikasının amacı ne?Resmi ağızlara göre amaç, bu büyük kıta ile şimdiye kadar ihmal edilmiş olan ilişkileri baştan kurmak, yeni pazarlar keşfetmek, mevcut ekonomik, siyasal, kültürel işbirliği potansiyelini kullanmaktır.***TÜRK iş çevreleri, bir süredir henüz uzanmadıkları bölgelerde yeni olanaklar arıyorlar. Bu bağlamda Başbakanın Afrika seyahati, kendisine katılan işadamları için iyi bir fırsat yaratıyor.Gene resmi ağızlara göre, Afrika turunun tek amacı "ticari" değil. Siyah kıtanın uluslararası camiada önemli bir yeri vardır. Bu ülkelerle kurulacak siyasal temas ve işbirliği, Türkiyenin halen izlemeye çalıştığı "çok boyutlu" dış politikasına güç kazandıracaktır.Örneğin bir yetkilinin deyişi ile, Ankaranın Birleşmiş Milletlerde Afrika blokunu arkasına alması, Türkiyenin Güvenlik Konseyi üyeliği çabalarına etkin bir destek sağlayabilir.Aynı şekilde Türkiye, kendi ulusal

Yazının Devamı