New Yorkun ünlü ikiz kulelerini yerle bir eden saldırının, dünyada bundan önce gerçekleşen sayısız terör eylemlerinden çok daha fazla dikkati çekmesinin ve şok etkisi yapmasının birçok özellikleri vardı: Hedef ilk kez Amerikan topraklarında idi... Saldırı büyük bir sürpriz idi... Eylem, Hollywoodun dehşet filmlerindeki sahneleri andırıyordu... Saldırının şekli ve yöntemi, amacı gibi, bundan önceki terör eylemlerinden çok farklı idi...Aslında terör eski bir olaydı ve ABD dışında birçok ülke şiddet eylemlerine sahne oluyordu. Bunların önemli bir kısmı etnik kökenli idi. Bir kısmı sosyo - ekonomik nedenlerden kaynaklanıyordu. Bir kısmı da bağımsızlık hareketi ile ilintili idi... Bu kategorideki bütün eylemlerin sahipleri - amaçları gibi - belli idi...***11 Eylül olayının başlıca özelliği ise, bu dehşet verici saldırının kimin tarafından hangi amaçla gerçekleştirildiğinin tam olarak anlaşılmamasıdır.Eylem, her hali ile, terörizmin tarifine tıpatıp uygundu. Ama bunu planlayanlar kimdi? Ne istiyorlardı? Neden ABDyi ve özellikle ikiz kuleler gibi "sivil" bir hedefi seçmişlerdi?Bu konuda ortaya atılan çeşitli komplo teorilerini bir yana bırakırsak, saldırının ardından Usame bin Ladinin ve
<#comment>#comment>11 Eylül faciası konusunda kesin söylenebilecek şey, bunun terörizmin ne başlangıcı, ne de sonu olduğudur.
New York’un ünlü ikiz kulelerini yerle bir eden saldırının, dünyada bundan önce gerçekleşen sayısız terör eylemlerinden çok daha fazla dikkati çekmesinin ve şok etkisi yapmasının birçok özellikleri vardı: Hedef ilk kez Amerikan topraklarında idi... Saldırı büyük bir sürpriz idi... Eylem, Hollywood’un dehşet filmlerindeki sahneleri andırıyordu... Saldırının şekli ve yöntemi, amacı gibi, bundan önceki terör eylemlerinden çok farklı idi...
Aslında terör eski bir olaydı ve ABD dışında birçok ülke şiddet eylemlerine sahne oluyordu. Bunların önemli bir kısmı etnik kökenli idi. Bir kısmı sosyo - ekonomik nedenlerden kaynaklanıyordu. Bir kısmı da bağımsızlık hareketi ile ilintili idi... Bu kategorideki bütün eylemlerin sahipleri - amaçları gibi - belli idi...
***
11 Eylül olayının başlıca özelliği ise, bu dehşet verici saldırının kimin tarafından hangi amaçla gerçekleştirildiğinin tam olarak anlaşılmamasıdır.
Eylem, her hali ile, terörizmin tarifine tıpatıp uygundu. Ama bunu planlayanlar kimdi? Ne istiyorlardı? Neden ABD’yi ve özellikle ikiz
Uzun yıllar bizzat terör eylemlerine sahne olan, mücadelesini tek başına sürdüren ve çoğu zaman dostlarından dahi beklediği anlayışı göremeyen Türkiye için, böyle ilkeli ve tutarlı bir tavır sergilemekten daha doğal bir şey olamazdı.Bir bakıma 11 Eylül şoku, ABDnin, Avrupanın ve genelde uluslararası camianın, terörizm tehdidi konusunda gözünü açıyordu.Türkiyenin yıllardan beri söylediklerini şimdi adeta bütün dünya kabul ediyordu.New York ve Washingtondaki facianın ardından Ankara terörizmin, nedeni ne olursa olsun, ırk, din, ideoloji ve ülke gözetilmeden insanlık için bir tehlike olarak görülmesi gerektiğini savunuyor ve bu alanda uluslararası dayanışma ve işbirliği çağrısında bulunuyordu...***11 Eylül olayının Türkiye açısından olumlu sayılabilecek etkilerinden biri, kuşkusuz terörizm ile ilgili anlayışta görülen önemli değişikliktir.Terörizme karşı uluslararası işbirliği alanında atılan adımlar, Ankaranın bu konudaki pozisyonunu güçlendirmiştir. Bu arada NATOnun ("birimize karşı saldırı, hepimize karşı yapılmış sayılır" anlamındaki) 5inci maddesinin terörizmi de içine alacak şekilde yeniden formüle edilmesi de, Türkiye için bir kazanım olmuştur.11 Eylülü izleyen önemli
<#comment>#comment>Bütün dünyada şok yaratan 11 Eylül saldırısına ilk tepki gösteren, olayı şiddetle kınayan ve teröre karşı savaşta ABD’nin yanında yer alacağını bildiren ülkelerin başında Türkiye de bulunuyordu.
Uzun yıllar bizzat terör eylemlerine sahne olan, mücadelesini tek başına sürdüren ve çoğu zaman dostlarından dahi beklediği anlayışı göremeyen Türkiye için, böyle ilkeli ve tutarlı bir tavır sergilemekten daha doğal bir şey olamazdı.
Bir bakıma 11 Eylül şoku, ABD’nin, Avrupa’nın ve genelde uluslararası camianın, terörizm tehdidi konusunda gözünü açıyordu.
Türkiye’nin yıllardan beri söylediklerini şimdi adeta bütün dünya kabul ediyordu.
New York ve Washington’daki facianın ardından Ankara terörizmin, nedeni ne olursa olsun, ırk, din, ideoloji ve ülke gözetilmeden insanlık için bir tehlike olarak görülmesi gerektiğini savunuyor ve bu alanda uluslararası dayanışma ve işbirliği çağrısında bulunuyordu...
***
Tüyler ürpertici bu dramatik olay sadece Amerikan toplumunda derin yaralar açmakla kalmamış, neden olduğu siyasal sarsıntılarla tarihin seyrini de değiştirmiştir.Analistlerin sık sık tekrarladığı deyişi ile, 11 Eylül olayı "yeni bir dünya düzeni" yaratmış, eski güç dengelerini altüst etmiş, ABDnin sınırlarını da aşan küresel bir değişime yol açmıştır.Gerçekten 11 Eylül, ABDde ve dünyada neyi, ne kadar değiştirdi? "Yeni dünya düzeni" yönündeki değişiklikler, ne ölçüde insanoğlu hayrına oluyor?Bugün böyle bir bilanço çıkarmanın tam zamanı...***KISA notlarla önce olayın ABDde ve dünya politikasında yarattığı belli başlı değişikliklere bakalım: Amerikalılar ilk kez kendi topraklarında uğradıkları bir saldırının şokunu yaşadılar. Başkan Bushun "terörizme karşı savaş" doktrini, ABDyi bir yandan bu savaşı "küreselleştirme"ye, diğer yandan da kendi çıkarlarının gereği saydığı eylemleri kendi başına veya "tek yanlı" olarak gerçekleştirmeye sevk etti. Washington başta bu savaşta, arzuladığı uluslararası desteği sağlayabildi. Ama, zaman zaman - terim yerinde ise - "Rambolaşarak" belirlediği hedefi vurmaktan ve bildiği gibi hareket etmekten de çekinmedi...Bu bağlamda ABDnin Afganistanda
<#comment>#comment>Bugün birinci yılını dolduran 11 Eylül faciasının anısı dahi dehşet verici... Tarih bu korkunç olayı, kuşkusuz yakın zamanın en büyük trajedilerinden biri olarak kaydedecek...
Tüyler ürpertici bu dramatik olay sadece Amerikan toplumunda derin yaralar açmakla kalmamış, neden olduğu siyasal sarsıntılarla tarihin seyrini de değiştirmiştir.
Analistlerin sık sık tekrarladığı deyişi ile, 11 Eylül olayı "yeni bir dünya düzeni" yaratmış, eski güç dengelerini altüst etmiş, ABD’nin sınırlarını da aşan küresel bir değişime yol açmıştır.
Gerçekten 11 Eylül, ABD’de ve dünyada neyi, ne kadar değiştirdi? "Yeni dünya düzeni" yönündeki değişiklikler, ne ölçüde insanoğlu hayrına oluyor?
Bugün böyle bir bilanço çıkarmanın tam zamanı...
***
Başkan son birkaç gündür Saddama karşı askeri bir müdahale olasılığını içte Kongre üyeleri ile, dışta da (özellikle sadık dostu İngiltere Başbakanı Blairin de aracılığı ile) müttefikleri, ayrıca Rusya ve Çin ile görüşüyor.Tabii George W. Bushun bu istişareleri, yönetimin Kongreden ve uluslararası camiadan (ve hele yakın dostlarından) destek sağlayamadığı takdirde, askeri bir operasyondan topyekûn vazgeçebileceği anlamına gelmiyor.Daha önceki gün Başkan Yardımcısı Dick Cheney gibi "şahinler"in ve Dışişleri Bakanı Colin Powell gibi "güvercinler"in verdiği demeçler, her şeye rağmen ABDnin "tek yanlı" (veya gerekirse tek başına) harekete gerçekte tereddüt etmeyeceğini gösteriyor.Bir bakıma, son yapılan temaslarla, olası bir harekât için "geri sayma" sürecinin başlamakta olduğu da söylenebilir... Bunda bilinmeyen husus "zaman faktörü", yani bu sürecin uzunluğudur...***BAŞKAN Bushun bir yandan "şahinler" ile "güvercinler" arasındaki tartışmaları, diğer yandan ABDye yakın ülkelerin olumsuz tepkileri arasında, henüz kesin kararını vermediği (hatta zaman zaman bocaladığı) biliniyor. Bununla beraber, genç Başkanın babasının 10 yıl önce bitiremediği işi mutlaka tamamlamak istediği ve bu
<#comment>#comment>Simdiye kadar Irak’ı gerekirse tek yanlı bir kararla vuracağı sinyalini veren Bush yönetimi, bu stratejisini en azından tartışmaya aşmış bulunuyor.
Başkan son birkaç gündür Saddam’a karşı askeri bir müdahale olasılığını içte Kongre üyeleri ile, dışta da (özellikle sadık dostu İngiltere Başbakanı Blair’in de aracılığı ile) müttefikleri, ayrıca Rusya ve Çin ile görüşüyor.
Tabii George W. Bush’un bu istişareleri, yönetimin Kongre’den ve uluslararası camiadan (ve hele yakın dostlarından) destek sağlayamadığı takdirde, askeri bir operasyondan topyekûn vazgeçebileceği anlamına gelmiyor.
Daha önceki gün Başkan Yardımcısı Dick Cheney gibi "şahinler"in ve Dışişleri Bakanı Colin Powell gibi "güvercinler"in verdiği demeçler, her şeye rağmen ABD’nin "tek yanlı" (veya gerekirse tek başına) harekete gerçekte tereddüt etmeyeceğini gösteriyor.
Bir bakıma, son yapılan temaslarla, olası bir harekât için "geri sayma" sürecinin başlamakta olduğu da söylenebilir... Bunda bilinmeyen husus "zaman faktörü", yani bu sürecin uzunluğudur...
***