Demokrasi feda edilmez...

27 Ocak 2001


<#comment>Diyarbakır'da şehit düşen Emniyet Müdürü Gaffar Okkan, geçenlerde yayımlanan bir TV röportajında, terörizmle savaştan söz ederken, İspanya'yı örnek göstermişti. Bu ülkede ETA'nın hala kanlı eylemlerini sürdürdüğünü anımsatan Okkan, her seferinde yüz binlerce kişinin sokaklara dökülüp şiddeti lanetlediğini ve bunun da hükümete ve yerel yöneticilere büyük moral verdiğini belirtmişti.
Okkan bu sözleri ile sanki şu mesajı vermek istiyordu: Halk teröre karşı devletle aynı safta olduğunu gösterirse, bu mücadele daha etkin yürütülür. Bu tür olaylar devam etse de, önemli olan halkın da devletle birlikte iradesini ve gücünü sergilemesidir.Hunharca işlenen suikasta kurban giden Emniyet Müdürü rahat uyuyabilir: Onu çok seven halk, sokaklara dökülüp ve teröristleri lanetleyip tepkisini göstermiştir. Türkiye'de ilk kez bir polis müdürünün şehit edilmesi, öylesine anlamlı bir gösteriye yol açmıştır.* * *BU acı olayın düşündürücü pek çok yanı var. Önümüzdeki günlerde herhalde bir daha böyle durumlara düşmemek için neler yapılması gerektiği konusu da tartışılacak.
Bu arada şöyle bir fikir ortaya atanlar var: Türkiye'nin AB normlarına uymak için mevcut

Yazının Devamı

Tepkilere dikkat...

26 Ocak 2001


<#comment>Türkiye'nin Kafkasya politikasında bazı yanlışlıkların olduğu, şimdi daha açık ortaya çıkıyor.
Azerbaycan Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev'in Fransa gezisi öncesi sarf ettiği bazı sözler, bunun ardından Paris'te Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac ve dün de Ermenistan Cumhurbaşkanı Robert Koçaryan ile yaptığı görüşmeler, yapılan bir dizi değerlendirme hatasını gözlerin önüne serdi.
Bunlardan biri, Aliyev'in Fransa'nın Ermeni soykırımı ile ilgili kararına değinen demecine özellikle basında gösterilen reaksiyondur. Azeri lider bu karara tepkisini defalarca gösterdiğini, sonuna kadar Türkiye'nin yanında olacağını ve konuyu Chirac ile görüşeceğini belirttikten sonra, "ancak Bakü'de gösteri ve bayrak yakmakla hiçbir şey sağlanamaz... Papa'dan daha Katolik olmak mümkün değil" diyor.
Bunu Azerbaycan'ın Türkiye'ye sırt çevirmesi veya yardımcı olmak istememesi gibi yorumlamak, haksızlık olur. Aliyev bağımsız, fakat Türkiye'ye çok yakın bir ülkenin pragmatik lideri olarak konuşuyor. Bu sözlerinin onun yakınlığı ve desteği hakkında kuşku (ve hele şaşkınlık) yaratmaması gerek. Nitekim Paris'te Chirac ile görüşünce, ona kendi düşüncesini ve Türkiye'nin görüşlerini

Yazının Devamı

Yolsuzluk, tam yol!

25 Ocak 2001


<#comment>Türkiye'deki yolsuzluk olayları ile ilgili bir yazısında "New York Times" gazetesinin İstanbul muhabiri Douglas Frantz şöyle diyor: "Bugünlerde Türkiye'de cereyan etmekte olan iki düzineye yakın yolsuzluk soruşturmasının hesabını tutmak için, bir kayıt cetveline ihtiyaç var. Neyse ki, resmi makamlar her soruşturma operasyonuna vurucu bir isim koymuşlar"...
Aslında sadece Türkiye için değil, pek çok ülke için böyle bir "kayıt cetveli"ne gerek var şu sırada.
Bir kere, yolsuzluklara sahne olmayan bir ülke var mı dünyada? Bugünlerde Filipinler'den Fransa'ya, Çin'den Peru'ya, Rusya'dan Endonezya'ya kadar pek çok ülke, çeşitli yolsuzluk olayları ile çalkalanıyor.
Öylesine kabarık bir kayıt listesi ile, yolsuzluklar dünya çapında "tam yol" gidiyor!..* * *YOLSUZLUKLARIN, tabir yerinde ise, dini imanı yok. Fransa, İngiltere, Japonya gibi ekonomileri gelişmiş ülkelerde de oluyor; Filipinler, Peru, Endonezya gibi gelişme halindeki ülkelerde de. Tabii bu olaylar "ileri ülkeler"de daha az; "geri ülkeler"de daha çok görülüyor... Yolsuzluk sadece "büyükler"in, yani başkanların, başbakanların, bakanların harcı değil: Bu, küçük memurlara kadar uzanıyor...

Yazının Devamı

Ne yapma(ma)lı?..

24 Ocak 2001


<#comment>Günlerdir, Fransa'nın Ermeni soykırımı kararına karşı nasıl bir tepki gösterilmesi gerektiği, gerek hükümet, gerekse halk düzeyinde tartışılıyor. Bu tepki birtakım gösterilerle yansıtılıyor, Fransa'ya karşı bir dizi yaptırım düşünülüyor.
Fransa'daki olayın "son" olmadığı, benzer kararların veya eylemlerin başka ülkelerde tekrarlanması tehlikesinin var olduğunu unutmayalım. Dolayısı ile, eğer bütün bu ülkelerle kavgalı duruma düşmek istemiyorsak, her olayı ayrı ayrı ("case by case") ele alarak, ama bunları da yeni ve genel bir strateji çerçevesi içinde oturtarak, "neler yapılması" ve "neler yapılmaması" gerektiğini iyice planlamamız gerekiyor.* * *ÖNCE "neler yapılmaması" gerektiğinden başlayalım.
* Fransız Meclisi'nin kararından hemen sonra duyulan haklı kızgınlık, ne yazık ki, bazı yanlış hareketlere yol açtı. Bunların çoğu, caydırıcı olmak şöyle dursun, aksine Fransız halkını da karşımıza alacak veya ilgisiz bırakacak cinsten. Örneğin bayrak yakma, slogan atma, siyah çelenk koyma gibi eylemler, işin kolayına gidildiğini gösteren ve etkisi pek olmayan bir tepki şeklidir...* Birçok üniversitemiz ve okulumuz, Fransız diline ve kültürüne

Yazının Devamı

İngiltere ne yapacak?

23 Ocak 2001


<#comment>İngiltere'de önümüzdeki cumartesi günü düzenlenecek olan "Soykırımı Anma Günü"ne Ermenilerin dahil edileceğine ilişkin haberler, Türkiye'ye karşı açılan kampanyanın giderek yayılmakta ve uluslararası boyutlar almakta olduğunun işaretini veriyor.
Pazar günkü "Observer" gazedesinde çıkan haber üzerine dün yapılan resmi açıklamalar, İngiliz hükümetinin Ermenilerin bu etkinliğini içinde yer almasını istemediğini gösteriyor.Ne var ki, sözü gçeen anma töreninde Ermenilerin şu veya bu şekilde gövde gösterisi yapması veya seslerini duyurması olasılığı tamamen ortadan kalkmış değil. Örneğin olayı yayınlayacak olan BBC'ye verildiği bildirilen talimat çerçevesinde, "1915 - 16 Ermeni katliamı"na atıfta bulunulması olasılığı hala var.
Yani verilen bazı güvencelere rağmen, Türk yetkililer Londra'daki "Soykırımı Anma Günü"nde bir "Ermeni gösterisi" ile karşılaşılabileceğinden endişe ediyorlar.***
Aslında bu olay aylar önce, İkinci Dünya Savaşı'nda Nazilerin "toplekün imha" kampanyasına kurban giden 6 milyon Yahudi'nin anılmsı için planlanmıştı. Bu nedenle, "anma günü" ifadesinin başında "soykırım" anlamına "genocide" değil, "holocaust" terimi

Yazının Devamı

Bir dizi soru...

20 Ocak 2001


<#comment>Fransız Meclisi'nin malum kararı almasının ardından zihinleri pek çok soru kurcalıyor. Bunlara yanıt aramak, sadece merakı tatmin için değil, olaya doğru teşhis koymak ve ona göre bir tavır almak için de önemli...
Bu sorulardan birkaçını ele alalım.
* Fransız Meclisi, Ermeni soykırımını tanıyan yasa tasarısını nasıl oluyor da oy birliği ile onayladı?Gerçekten tek bir milletvekilinin dahi bu tasarıya karşı çıkmaması çok anlamlı.
Deniyor ki, Fransa'da iki ay sonra yerel seçimler dolayısıyla Ermeni oylarını kazanmak arzusu, Ulusal Meclisi bu tasarıyı desteklemeye iten başlıca faktör oldu.
Bunun önemli bir etken olduğu kuşkusuz. Ama koca meclisin böyle bir kararı oy birliği ile almış olmasını sadece bu nedene bağlamak doğru değil. Seçim bölgesinde Ermeni bulunmayan veya Ermeni sorunu ile uzaktan yakından ilgisi olmayan pek çok milletvekilinin de, bu tasarıya sempati gösterdiği görüldü. Bu, bir bakıma, Fransız toplumundaki genel eğilimi de yansıtıyor.Fransızlar genelde "Ermeni soykırımı"na bir gerçek olarak bakıyorlar. Bunun da çeşitli nedenleri var: Etkin Ermeni propagandasının yanı sıra, Türk görüşünün bilinmemesi, hatta hiç duyulmamış

Yazının Devamı

Şimdi ne yapmalı?

19 Ocak 2001


<#comment>Fransız Meclisi'nin talihsiz kararından sonra, bunun neden veya nasıl gerçekleştiği konusundaki tartışmaları bir yana bırakıp ileriye bakmak lazım.Bu, Ermeni soykırımı iddialarını kabul eden ilk karar değil. Buna benzer tasarılar daha önce çeşitli ülkelerin yerel veya ulusal meclislerinin gündemine gelmiş, bir kısmı da onaylanmıştır.
Fransız Ulusal Meclisi'nde alınan kararın diğerlerinden farkı, bunun bir yasa niteliğinde olmasıdır. Gerçi bu yasanın sırf "simgesel" bir özellik taşıdığı, yaptırım gücüne sahip olmadığı (yani karşı görüşün "suç" sayılmayacağı) vurgulanıyor. Ama sonuçta bu yasanın (Anayasa Konseyi'ne başvurulmazsa) kesinleşmesi halinde, "alesta" bekleyen başka ülkelerdeki meclisler tarafından "emsal" sayılacaktır.
Ermeni diasporasındaki aktivistlerin bu tür kararlar çıkarmak konusunda kampanyalarını giderek yoğunlaştırdıkları göz önünde bulundurulursa, Türkiye'nin önümüzdeki haftalarda ve aylarda, buna benzer sıkıntılı durumlarla karşılaşacağı açıktır.* * *BU tür olumsuzluklar her meydana geldiğinde Türkiye sert tepki gösterir; ama, çoğu zaman olay bir süre sonra adeta unutulur ve bu bunun tekrarını önleyecek etkin önlemler

Yazının Devamı

Gecikme değil de nedir?

18 Ocak 2001


<#comment>Kelimeler üzerinde durmayalım. Ulusal Program konusunda bir "erteleme" veya "gecikme" olmadı desek de, gerçek şudur ki, liderlerin toplantısından beklenen sonuç çıkmadı.
Neydi beklenen sonuç? Aslında geçen aralık ayında ilan edileceği bildirilen Ulusal Program'ın AB Genel Sekreterliği tarafından hazırlanan taslağına son şeklinin verilmesi ve böylece yol haritası üzerindeki çalışmaların tamamlanması...
Bu gerçekleşmedi. Neden? Liderler işi aceleye getirmemeyi ve AB Genel Sekreterliği'ne, son tartışmaların ışığında, taslağın "hassas haneleri"ni yeniden kaleme alması talimatını vermeyi yeğlediler.
Üç koalisyon ortağı, özellikle malum hassas konular üzerinde farklı düşündükleri içindir ki, Ulusal Program'a son şekli veremediler. Şimdi Genel Sekreterlik, toplantıdan aldığı havaya göre bu haneleri doldurmaya çalışacak. Bu da herhalde şubat sonunu veya mart başını da bulur.
Pekala, "erteleme" veya "gecikme" demeyelim; ama ocakta bitmesi gereken işin marttan önce tamamlanamayacağını da bilelim!
* * *

Yazının Devamı