Görüşme yerine bütünleşme...

6 Ocak 2001


<#comment>Kıbrıs "aracılı görüşmeler"den umudunu kesmiş olan Türkiye ile KKTC, şimdi "bütünleşme" - veya Frenkçe terimi ile "entegrasyon" - sürecini başlatmaya hazırlanıyor.Bu yönde önümüzdeki hafta Ankara'da yapılacak bir toplantı ile önemli bir adım atılacak. Türkiye'den ve KKTC'den dörder bakanın ve üst düzey bürokratların katılacağı Ortaklık Konseyi, "bütünleşme" programının ayrıntılarını görüşecek ve bu konudaki Eylem Planı'nın uygulanışı ile ilgili kararlar alacak.
Eylem Planı aslında Milli Güvenlik Kurulu'nun geçen ağustosta yaptığı toplantıda tasarlanmış ve hükümetçe de prensip olarak benimsenmişti. Şimdi bu planın uygulamaya konması aşamasına giriliyor.Plan, Türkiye'nin aktif desteği ile ekonomik ve sosyal alanda alınacak bir dizi önlem ile KKTC'nin son krizden sonra toparlanmasını ve güçlenmesini öngörüyor. Türkiye bu amaçla 3 yıl zarfında 350 milyon dolarlık bir mali yardımda bulunacak.* * *BÜTÜNLEŞME ile ilgili çalışmaların, Kıbrıs görüşmelerinin kesildiği bir dönemde başlaması, bir rastlantı değil.KKTC lideri Rauf Denktaş kesinlikle bir "6. tur" olmayacağını, yani kendisinin Cenevre'ye gitmeyeceğini açıklamış buluyor. Gerçi

Yazının Devamı

Kesin karar zamanı...

5 Ocak 2001


<#comment>Türkiye'nin AB ile bütünleşmek için neler yapacağına dair kesin kararını vermesi zamanı geldi çattı.
Yoğun çalışmalardan sonra, Büyükelçi Volkan Vural'ın başında bulunduğu AB Genel Sekreterliği, bir nevi "yol haritası" sayılan Ulusal Program'ı hazırlamış bulunuyor. Bu 800 sayfalık belgenin bugün, Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz'a sunulması bekleniyor.
Bir taslak halindeki program, önümüzdeki günlerde koalisyon ortaklarına sunulacak ve - öyle umulur ki - ay sonuna kadar alacağı son şekli ile AB Komisyonu'na iletilecek.
Hatırlanacağı gibi, AB Komisyonu geçen ayın başlarında, Türkiye'nin üyelik yoluna girmesi için, beklentilerini dile getiren Katılım Ortaklığı Belgesi'ni (KOB) açıklamıştı. Şimdi Türkiye'nin ilan edeceği Ulusal Program, buna bir yanıt niteliğini taşıyacak.
Bu bakımdan, hükümetin şimdiye kadar daha çok uzmanların ve bürokratların eseri olan Ulusal Program taslağına vereceği son şekil, çok önemli. Özellikle tartışmalı bazı "hassas konular" üzerinde koalisyon ortaklarının nasıl bir formül bulacağı ve bunun KOB doğrultusunda AB'nin beklentilerini ne ölçüde karşılayacağı merakla bekleniyor.AB Genel Sekreterliği, pratik bir yönteme

Yazının Devamı

Onlar kaçıyor, derdi bize kalıyor!

4 Ocak 2001


<#comment>Birçok konuda olduğu gibi, kaçak göç sorununda da biri "ideal", diğeri "pratik" olmak üzere, iki çözüm şekli vardır.
"İdeal" çözüm, son yıllarda milyonlarca insanı az gelişmiş ülkelerden, kaçak olarak gelişmiş diyarlara göç etmeye zorlayan nedenleri ortadan kaldırmaktır.
Bu ise, fakir ülkelerde ekonomik ve siyasal koşulların düzelmesi - yani herkese iş olanaklarının yaratılması, yaşam standartlarının yükseltilmesi, insan hak ve özgürlüklerinin garanti edilmesi - demektir.
Böyle bir "ideal" çözüm şeklinin gerçekleşmesi, doğrusu bugünün - ve herhalde yakın geleceğin - işi değildir. Asya ve Afrika ülkelerinin bu standartlara ulaşması uzun zaman alacaktır. Dolayısı ile kaçak göç olayı daha yıllarca devam edecektir. Tek umut, bunun giderek azalma seyrini izlemesidir...* * *İKİNCİ çare uluslararası camianın "pratik" önlemler almasıdır.
Bu bağlamda başta Birleşmiş Milletler olmak üzere birçok uluslararası kuruluşlar - ve bu arada Avrupa Birliği - faal bir rol almış durumdalar.
Genelde Batılı ülkeler bu kuruluşların aldığı kararlar doğrultusunda, siyasi iltica hakkı isteyenlere daha anlayışlı davranıyorlar ve yardımcı oluyorlar. Bunda

Yazının Devamı

Dramla biten ümit yolculuğu

3 Ocak 2001


<#comment>Antalya'daki "mülteciler gemisi" faciası, Asya'dan ve Afrika'dan Avrupa'ya kaçak gitmeye kalkışan yüz binlerce talihsiz insanın kaderi üzerine dikkatleri bir kez daha çekmiş bulunuyor.
Bu felaketin, yılın ilk gününde Türkiye'de meydana gelmiş olması, ayrıca bu kaçak göç hareketinde, Türkiye'nin maalesef bir "köprü" konumunda olduğunu gözlerin önüne sermiş oldu.
Kaçak göçmenler ve sığınmacılar sorunu, bugün Avrupa'dan ABD'ye, Kanada'dan Avustralya'ya kadar, çeşitli gelişmiş ülkelerin karşılaştığı en ciddi problemlerden biridir.
Türkiye'nin de bir "transit ülkesi" olarak bu mesele ile başı sık sık derde giriyor. Son yıllarda Türkiye, kaçak göçü yönlendiren mafyaların ve organize suç şebekelerinin bir merkezi haline geldiği gibi, zaman zaman bu kaçakların gizlice sığındığı ve çalıştığı bir ülke de oldu.Bu bağlamda Türkiye'nin bir özelliği de, bir yandan yabancı kaçak göçmenler için bir geçiş veya sığınma yerine dönüşürken, diğer yandan Avrupa istikametinde bizzat kendi insanlarının göç kaynağı olmasıdır...
* * *
AVRUPA'ya veya gelişmiş ülkelere kaçak göçün iki nedeni vardır: Birincisi, siyasal koşullar. Baskı ve zulüm gören insanlar,

Yazının Devamı

Dilekler ve gerçekler...

2 Ocak 2001


<#comment>Her zamanki gibi, yeni yıla barış, dostluk, refah ve mutluluk dileklerini ve umutlarını dile getirerek girdik. "Yılbaşı ruhu"nun doğal tezahürü bu. Adeta bir ritüel; yahut bir rutin...
İnsanlarda hep yeni yılın, bir öncekinden farklı - ve daha iyi - olacağı inancı var. Böyle olması çok isabetli. Bu, olabilecek olumsuzlukları cesaretle karşılamak gücünü veriyor...
Oysa, her yıl beraberinde hoşa gidecek gelişmelerin yanı sıra, kötü olayları da getiriyor. Buna da şaşmamak lazım. Zaman birimini - ayları, yılları, yüzyılları, binyılları - belirleyen, bizleriz. Ama bu yıllara damgasını vuran olayları yaratan da, biziz...
İnsanların içgüdüleri, hırsları, mizaçları aynı kaldıkça, yılların değişmesi, ne yazar? İşte kavgalar, savaşlar, yüzyıllardır devam ediyor; tarihe sanki refakat ediyor...
* * *
PEKİ, her yılbaşında hep bir ağızdan ve yüksek sesle dile getirilen güzel dilekler ve umutlar, boş bir hayal olmaya mahkum mu?

Yazının Devamı

Bilin bakalım, bu yıl ne olacak?

1 Ocak 2001


<#comment>Yılbaşı mahmurluğu içinde, bilmem hatırlıyor musunuz?
Geride bıraktığımız yılın ilk gününde, bir test sunmuştum size. Dünya olayları ve Türk dış politikası üzerinde... 2000'de neler olabileceğini sormuş, yanıtlarını işaretledikten sonra, kupürü saklayıp bugün kaç puan tutturduğunuzu hesaplamanızı önermiştim.
Sonuçlara baktınız mı?Nasıl?
Benim dünya olayları testimin sonucu iyi değil. On sorudan ancak beşini doğru bilmişim. Daha önceki yıllara göre, tahminlerimde çuvallamışım! (Demek ki 2000 gerçekten "sürprizli bir yıl"mış. Örneğin ABD seçimlerinde Al Gore'un daha çok oy almasına rağmen, Bush'un Başkan seçilmesi gibi)...
Buna karşılık Türk dış politikası testinde aldığım sonuç iyi: 5 sorudan 4'üne verdiğim yanıtlar doğru çıkmış. (Herhalde bu alanda beklenmedik bir olay veya durum ortaya çıkmadığı için)...* * *Şimdi gelelim 2001 testine.
Önce GENEL DÜNYA soruları:

Yazının Devamı

Üç sıfırlı yıl sona ererken...

29 Aralık 2000


<#comment>2000 yılının, insanları coşturan ve umutlandıran bir cazibesi vardı. Nitekim üç sıfırlı yılın göz kamaştırıcı kutlamaları ve coşkusu arasında, bol bol parlak dilekler ve beklentiler dile getirildi:
2000, savaşsız, çatışmasız; kazasız belasız bir yıl olacaktı. İnsanlar eskisine göre daha rahat ve mutlu yaşayabilecekti...
Milenyum heyecanı, öylesine güzel, ama abartılı umutlara - veya hayallere - yol açmıştı.Gerçekte, 2000'de olup bitenlerin muhasebesi yapıldığında bunun aşağı yukarı, geçmiş dönemlerden pek farklı bir yıl olmadığını ortaya koyuyor.Bir İngiliz yazarının belirttiği gibi, "olaylara yön veren, geleceğe ait umutlardan çok, geçmişin tamamlanmamış işleridir".
2000 yılı da bu "tamamlanmamış işler"in gölgesi altında başlamıştır ve şimdi aynen bu şekilde sona ermek üzeredir...* * *SÖZÜ edilen "tamamlanmış işler" daha çok, bir türlü çözülemeyen (ve bir kısmı oldukça eski yıllara dayanan) siyasi sorunlardır.
Ortadoğu, bu sorunların odak noktası.
2000 yılının başlarındaki gelişmeler, beklentiler yaratmıştı. Bir dizi temas ve hazırlıktan sonra gerçekleşen Camp David zirvesi, yarım yüzyıl sonra nihayet barışa iyice

Yazının Devamı

Sıkıntılı, ama başarılı...

28 Aralık 2000


<#comment>Ve işte geldik yılın sonuna...Hep yılın son günlerinde yaptığımız gibi, Türk dış siyasetinin ve ayrıca dünya olaylarının bilançosunu çıkarmak zamanı geldi demek.
Bugün dış politikadan başlayalım.
Türkiye'nin dış ilişkileri açısından 2000 nasıl bir yıl oldu?
Buna vereceğimiz yanıt şöyle olabilir: Çok yoğun... Oldukça sıkıntılı... Bir hayli başarılı...Dışişleri Bakanı İsmail Cem'in geçenlerde belirttiği gibi, "dış politikada her zaman iyi haberler olmaz. Can sıkıcı gelişmeler de olabilir". Sona ermekte olan bu yılın dış politika tablosu aynen öyle...* * *TÜRK dış politikasının 2000 yılı kadar yoğun olduğu bir dönem yakın tarihimizde çok azdır veya yoktur.Bunun nedenlerinden biri Türkiye'nin gündemine - eskilerine ilaveten - yeni giren konuların veya sorunların çokluğudur. "Sıkıcı gelişmeler"in bir kısmı bundan kaynaklanıyor. Ama Türk dış politikasının oldukça hareketli olmasının bir başka sebebi de, Ankara'nın bölgedeki ve dünyadaki yeni konjonktürden yararlanıp aktif girişimlerde bulunmasıdır. Bu atılımlar genelde Türk diplomasisinin başarılı bir performans göstermesine yol açmıştır.Türkiye'nin dış politikasındaki

Yazının Devamı