Pinochet olayından dersler...

4 Mart 2000


       İlk bakışta General Augusto Pinochet, işlediği insanlık suçları konusunda hesap vermekten kurtulmuş ve özgürlüğüne kavuşmuş görünebilir.
       Londra'ya 17 ay önce tedavi için geldiğinde gözaltına alınan ve bir ara İspanya'da ve diğer Avrupa ülkelerinde yargılanması söz konusu olan eski Şili diktatörünün ülkesine dönmesi, kötü sağlık durumu sayesinde mümkün oldu. İngiliz makamları, 84 yaşındaki Pinochet'nin akli melekelerinin iyice zedelendiğini ve bu durumda yargılanamayacağını öne sürerek, onu Şili'ye iade etti.
      Kararın doğruluğu İngiltere'de ve dünyada tartışıla dursun, Pinochet'nin ülkesine serbestçe dönmüş olması, onun "temize çıktığı" anlamına gelmiyor. General, Şili'den Londra'ya dokunulmazlığa sahip eski bir lider ve "ömür boyu senatör" olarak gitmişti. Şimdi, İngiltere'de dokunulmazlığı kaldırılan onuru kırılmış bir suçlu olarak ülkesine dönmüş bulunuyor.
       * * *
       ŞİMDİ Şili ne yapacak? Artık tüm dünyanın bildiği suçlarından ötürü, eski darbeciden hesap soracak mı?

Yazının Devamı

Kabahat kimde?

3 Mart 2000


      Bosna - Hersek Kıbrıs Rum kesimini tanıyor ve ancak Cumhurbaşkanı Demirel'in uyarı mektubu üzerine, Lefkoşa'da büyükelçilik açmaktan vazgeçiyor...
      Makedonya da aynı şekilde Kıbrıs Rum kesimi ile diplomatik ilişki kurmaya hazırlanıyor, fakat Ankara'nın girişimleri sonunda şimdilik bu planını askıya alıyor...
      Kosova'da duruma hakim olan Arnavutlar, bu kez Türklere karşı düşmanca davranıyorlar ve hatta onlara saldırıyorlar. Başbakan Ecevit Tiran'daki görüşmelerinde, Arnavutluk liderlerinden bu konuda yardımcı olmalarını istiyor...
      Neden oluyor bütün bunlar? Türkiye son yıllarda aktif bir Balkan politikası izleyerek bölge ülkelerine her türlü desteği sağladı: Para yardımı yaptı, krediler açtı, asker yolladı, mültecileri kendi topraklarında barındırdı, siyasi alanda onların yanında yer aldı, Balkan Şartı gibi barış ve işbirliği anlaşmalarının gerçekleşmesine önayak oldu...      Genelde Türkiye'nin bütün bu yaptıkları, bölgede sempati ve takdir kazandı. Ama bir de baktık ki (tesadüfen aynı

Yazının Devamı

Sıra komşularda...

2 Mart 2000


       Yakın komşularla soğuk veya bozuk olan ilişkilerin düzeltilmesi, şimdi Ecevit hükümetinin dış politika hedefleri arasında önemli bir yer alıyor.
      Irak ve Suriye ile yeni açılımları, bu çerçevede değerlendirmek lazım.
       Devlet Bakanı Gaydalı ve Dış Ticaret Müsteşarı Tüzmen'in başkanlığındaki işadamları heyetinin Bağdat ziyareti, ekonomik boyutunun yanı sıra, siyasal bir anlam da taşıyor.
       Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Uğur Ziyal'ın başkanlığındaki bir heyetin bu hafta sonu Şam'a yapacağı ziyaret de, Suriye ile ilişkileri normalleştirme amacını güdüyor.
      Bu girişimler, Türkiye ile bu komşular arasındaki anlaşmazlıklara rağmen, ortak çıkarların gerektirdiği iyi ilişkilerin kurulması için bir fırsat oluşturuyor.
       * * *

Yazının Devamı

Oyun içinde oyun...

1 Mart 2000


       Geçen yüzyılda Kafkasya ve Orta Asya'da oynanan "Büyük Oyun" şimdi "oyun içinde oyun" şeklinde sahneleniyor...
       Bu kez oyunun odak noktası, Türkiye dahil, bölge ülkeleri için hayati önem taşıyan, aynı zamanda ABD, Rusya ve dev uluslararası şirketler için de büyük çıkarlar ifade eden "enerji nakli projeleri"dir.
       Oyun şu sırada iki esas proje üzerinde oynanıyor. Biri Hazar petrolünü Bakü'den Ceyhan'a taşıyacak olan boru hattı ile ilgilidir. Diğeri ise, Türkmen gazını Azerbaycan üzerinden Bakü'ye nakledecek olan Trans - Hazar boru hattı projesidir.
      Son aylarda bu iki projenin gerçekleşmesi için imzalanan çeşitli anlaşmalara ve belirlenen takvime rağmen, ortaya çıkan pürüzler nedeni ile, halen bir gecikme ve de belirsizlik var.
       Bu duruma yol açan sürtüşmeler bir yandan bu projelere taraf olanlarla karşı olanlar, diğer yandan da bizzat projelere dahil olanlar arasında cereyan ediyor. Daha açık bir ifade ile, bu oyunda zaman zaman Ruslarla Batılılar (ve Türkiye gibi bölge

Yazının Devamı

Ve dram devam ediyor...

29 Şubat 2000


       Dünya, Çeçenistan'daki dramın dehşet verici görüntüleri ile bir daha sarsıldı.
      Olayın "teröristlere karşı savaş"ın ötesinde, bir katliam boyutunu aldığı açıkça görüldü.
       Bu kez vahşet, inkarı imkansız kanıtlarla gözlerin önüne serildi. Hem de bağımsız Rus medyası tarafından...
       Bir Alman TV kanalının Çeçenistan'da bir toplu mezarlıktaki durumu tespit eden video bandının Rus NTV kanalı tarafından yayımlanması, sadece dünya değil, Rus kamuoyunu dahi ayağa kaldırdı.
       Rus subay ve askerlerinin işlediği "savaş suçu", aynı zamanda ciddi bir "insanlık suçu"... Bu tüyler ürpertici görüntülerin yayımlanmasından sonra, Rus toplumunun çeşitli kesimlerinden, bu "pis savaş"a karşı yükselen seslere, Putin yönetimi daha ne kadar kulaklarını tıkayabilir? Bu dram karşısında uluslararası camia gözlerini daha ne kadar kapayabilir ve hareketsiz kalabilir?..
       * * *

Yazının Devamı

Daha ne isterler?

26 Şubat 2000


       Sokaklar binlerce gösterici ile dolu idi. Başbakan ile muhalefet lideri, ön safta kol kola yürüyordu. Slogan gene aynı idi: "Basta Ya" - yani "yeter artık"...
       Hafta başında Bask'ın Vitoria kentinde bölgesel Sosyalist Partisi yöneticisi Fernando Buesa'nın bir bombalı saldırı ile öldürülmesinin ardından Madrid'den San Sebastian'a kadar İspanya'nın çeşitli yerlerinde görülen manzara, henüz bir ay önce ETA teröristlerinin bir subayı öldürmesinden sonraki görüntünün aynı idi.
       Bu kez, gösterilerin çapı Madrid'de bir milyon insanın sokaklara döküldüğü ocak ayındaki olay kadar göz kamaştırıcı olmasa bile, Bask bölgesi dahil, bütün İspanya aynı mesajı veriyordu: "ETA No" - "ETA'ya Hayır"...
      Evet, ilginç olan husus Bask halkının da, tüm İspanya ulusu gibi, bölücü terörü lanetlemesi idi...
       * * *
       İSPANYA'da iç barışın sağlandığı bir sırada terör gene hortluyor mu?

Yazının Devamı

Krizi önlemenin yolu...

25 Şubat 2000


       Olan oldu. CNN - Türk'e karşı kapatma kararından Güneydoğu'daki üç belediye başkanının tutuklanmasına kadar son günlerde olup bitenler, Türkiye'nin dış imajına gene gölge düşürdü. Yabancı merkezlerden gelen tepkiler ortada.
      Bu olanların Türkiye'nin özellikle AB ile ilişkilerinin yeni bir aşamaya girdiği, genelde Batı'da Türkiye hakkında iyimser bir havanın esmeye başladığı bir zamana rastlaması, gerçekten talihsizlik.
       Şimdi HADEP'li belediye başkanlarının tutuklanması, AB'den ABD'ye kadar çeşitli ülkelerde eleştiriliyor ve Türkiye'nin insan hakları sicilinin düzeleceğine kötüleştiği şeklinde değerlendiriliyor. Bu ülkelerin diplomatları, bunun ikili ilişkileri de olumsuz etkilemesi kaygısını dile getiriyorlar.
       Herhalde Diyarbakır Belediye Başkanı'nın sokak ortasında yakalanış şekli olmasaydı ve üç belediye başkanının tutuksuz olarak yargılanması mümkün olsaydı, dışarda bu kadar gürültü kopmayacaktı...
       Ama, dediğimiz gibi, olan oldu artık. Şimdi son olaylar zincirinin yarattığı

Yazının Devamı

Hava bozuluyor...

24 Şubat 2000


ANKARA
      Avrupa ile bir süredir çok iyi giden ilişkilere birdenbire gölge düştü.
       Bireysel olarak bazı Avrupa ülkeleri ile kurum olarak da AB ile bir sürtüşme aşamasına girildi.
      Batı başkentlerinden gelen eleştirelere ve protestolara, Ankara itirazlar ve suçlamalarla karşılık veriyor.
       Havanın bu şekilde bozulması, son bir - iki hafta içinde meydana gelen irili - ufaklı olaylar zincirinin bir sonucu...
       Avrupa Parlamentosu heyetinin Leyla Zana'yı ziyaret etmek istemesinden, İsveç Dışişleri Bakanı'nın Ankara ziyaretine İnsan Hakları Derneği'nden başlamasına, CNN Türk'e bir günlük kapatma cezasının verilmesinden Güneydoğu'da üç HADEP'li belediye başkanının gözaltına alınmasına kadar bu gelişmeler, Türkiye ile Batılı dostlar arasındaki görüş ayrılığını ve tutum farkını yüzeye çıkarmış bulunuyor.

Yazının Devamı