Günah çıkarmak yetmez...

16 Mart 2000


       Latincede "mea culpa" terimi sözlüğe göre "hatayı itiraf" demektir. Bu, Hıristiyanlık dünyasında günah çıkarma anlamına da gelir.
       Şimdiye kadar bir Papa'nın, Hıristiyanların geçmişte işlediği günahlar için alenen af dilediği pek görülmedi.
      Papa II. John Paul'ün geçen pazar günü Vatikan'da, Sen Pier Kilisesi'nde düzenlenen bir "pişmanlık günü" töreninde, Kilise adına, son 2 bin yılda işlenen hataları - veya günahları - itiraf edip okuduğu belge ile resmen af dilemesi, gerçekten tarihi bir olay.
       Bunun dinsel, insancıl ve sosyal yönlerinin yanı sıra kuşkusuz bir de siyasal anlamı var.
       * * *
       PAPA bir dizi hata için günah çıkardı: Yahudilere karşı girişilen engizisyondan, haçlı seferlerine; Amerika ve Afrika'da yerlilere yapılan zulümden kadınlara, azınlıklara, göçmenlere, fakirlere uygulanan ayırımcılığa varıncaya kadar...

Yazının Devamı

Pakistan'a mesaj...

15 Mart 2000


       Başkan Clinton'ın önümüzdeki hafta Hint yarımadasına yapacağı gezi, ay sonunda Başbakan Ecevit'in Hindistan'a gerçekleştireceği ziyaretten ötürü, Türkiye'yi ilgilendiren bir hususu içeriyor.
       Clinton, Hindistan gezisini tamamladıktan sonra Pakistan'a "sadece birkaç saatliğine" gitmeye karar verdi. Askeri rejim altındaki dost bir ülkeye böyle bir ziyaret yapmanın doğru olup olmadığı şimdi Washington'da enine boyuna tartışılıyor.
       Ecevit'in de 30 Mart'ta Hindistan'a yapacağı 3 günlük ziyaretin ardından İslamabad'a uğraması bir ara söz konusu oldu. Pakistan bunun gerçekleşmesi için bazı girişimlerde bulundu. Fakat Başbakan kararını verdi: Hindistan gezisinden sonra Pakistan'a uğramayacak. Ankara'da artık bunun tartışması yapılmıyor...
       * * *
       PAKİSTAN'ın geçen ekimde Nawaz Şerif yönetimini deviren General Pervez Müşerref'in askeri rejimi altında bulunması, bu ülkeyi uluslararası camiada yalnızlığa itmiş bulunuyor. Demokratik ülkeler, nedeni ne olursa olsun, askeri darbeleri kabul

Yazının Devamı

Şanslı İspanya!

14 Mart 2000


       Tüm anketler ve nabız yoklamaları, Başbakan Aznar'ın merkez - sağ Halkçı Partisi'ni, rakibi Sosyalistlerin "biraz" önünde gösteriyordu. En iyimser tahminler, genç Başbakan'ın gene bölgesel partilerden birinin (şimdiye kadar olduğu gibi Katalanların) desteği ile bir azınlık hükümeti kurabileceğini öne sürüyordu.
       Sonuç herkesi şaşırttı: Halkçı Parti, seçimlerde tek başına güçlü bir hükümet kuracak gücü veren mutlak çoğunluğu elde edebildi.
       Ünlü "Financial Times" seçim öncesi bir inceleme yazısında, Komünistlerle ortak bir cephe oluşturan Sosyalistler karşısında Aznar'ın işinin zorlaştığını, bu durumda 4 yıl önceki kadar bir destek sağlamasının dahi bir başarı sayılabileceğini belirttikten sonra "eğer tam çoğunluğu alabilirse, o zaman kendisini çok şanslı saymalıdır" diyordu.
      Sonuç, Aznar kadar İspanya'nın da şanslı çıktığını gösteriyor. Halkçı Parti lideri, iktidara daha güçlü olarak geldiği, İspanya ise böylece siyasi istikrar ve devamlılığı sağladığı için şanslı sayılabilirler...
      

Yazının Devamı

NATO'dan destek...

11 Mart 2000


ANTALYA
       NATO Genel Sekreteri George Robertson, Türkiye'nin AB'nin askeri yapılanmasına katılımı konusunda kendisine Ankara'da verilen mesajı iyi algılamışa benziyor.
      Dün Antalya'da açılan Türk Atlantik Konseyi'nin 10. Uluslararası Güvenlik ve İşbirliği Konferansı'nda konuşan Lord Robertson, bu tartışmalı konuda Türkiye'den yana bir tavır ortaya koydu.
       Genel Sekreter'in söylediklerinden NATO yönetiminin, Ankara'nın AB'nin yeni askeri kanadını oluşturan Avrupa Güvenlik ve Savunma Kimliği (AGSK) ile ilgili politikasını desteklediği anlamı çıkıyor.
       Tabii bu, Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in dün Antalya'daki konferansta belirttiği gibi Türkiye'nin AGSK'ya "tam ve eşit" koşullarla dahil edilmesini garanti etmiyor. Buna karar verecek olan AB'dir. Ancak NATO'nun bu konuda ağırlığını Türkiye'den yana koyması, kuşkusuz Onbeşler üzerinde etkisini hissettirebilir...
       * * *

Yazının Devamı

AB NATO'laşacaksa...

10 Mart 2000


       NATO Genel Sekreteri George Robertson'ın Türkiye ziyareti, halen Atlantik'in iki cenahında tartışılan, Ankara'da da huzursuzluk yaratan AGSK (Avrupa Güvenlik ve Savunma Kimliği) konusunu gündeme getirmiş bulunuyor.
       Lord Robertson'ın Ankara'daki görüşmelerin ardından bugün Antalya'da açılacak olan Türk Atlantik Konseyi'nin 10. Uluslararası Güvenlik ve İşbirliği Konferansı'nda yapacağı konuşma, bu yeni soruna en azından NATO'nun bakış açısına ışık tutacak. Ayrıca Genel Sekreter'in Türkiye'nin bu konudaki kaygılarını ve isteklerini gerçekten ne ölçüde paylaştığını da gösterecek.
       Dün İstanbul'a gelen AB Komisyonu üyesi Gunther Verhuegen Boğaziçi Üniversitesi'nde yaptığı konuşmada AB'nin bir nevi askeri kanadını oluşturacak olan AGSK'yı, NATO'ya rakip değil, "ek bir güç" olarak nitelendirdi ve AB'ye üye olmayan ülkelerin de onunla işbirliği kurabileceğini söyledi. Ancak Verhuegen'in de belirttiği gibi AGSK'nin rolü henüz tam belirlenmediği için, bu tür sözler de havada kalıyor...
       * * *
      

Yazının Devamı

Su işi daha çok su kaldırır...

9 Mart 2000


       Ürdün, Arap dünyası içinde Türkiye'nin kendisine en yakın hissettiği ülkedir. Gerçekten Ankara'nın Haşimi Krallığı ile hiçbir dönemde en ufak bir anlaşmazlığı veya sorunu olmamıştır. Geçen yıl vefat eden Kral Hüseyin'in Türkiye'ye - ve Cumhurbaşkanı Demirel'e - büyük bir sempatisi ve saygısı vardı. Son yıllarda Ortadoğu'da ve dünyada değişen konjonktür, Türkiye ile Amman'ı birbirine daha da yakınlaştırdı. Şimdi de iki ülke arasında "özel ilişkiler" diye tanımlanan, sıkı bağlar gelişiyor.
      Kral Abdullah'ın Türkiye ziyareti, bu ilişkilerin pekişmesinde bir dönüm noktası oluşturuyor. Dün İstanbul'da, Dış Ekonomik İlişkiler Konseyi'nin (DEİK) yemeğinde dinlediğimiz genç Kral, her sözü ve her hali ile, babasının yolundan gittiğini, Türkiye'ye aynı önemi verdiğini ve aynı yakınlığı hissettiğini açıkça sergiledi...
       * * *
       TÜRK - Ürdün ilişkilerinin özelliği, iki tarafın çeşitli konular üzerinde aynı görüşlere sahip olması kadar, ortak çıkarları da paylaşmasıdır.
       Bu sayede

Yazının Devamı

İhalelerde siyasal silah...

8 Mart 2000


       Başbakan Ecevit önceki gün saldırı helikopterleri ihalesinde siyasal faktörlerin rol oynayıp oynamadığı konusundaki bir soruyu yanıtlarken şöyle dedi: "Hayır, bunun siyasetle kesinlikle ilgisi yok. Tam bir objektiflik içinde, nesnellik içinde sonuca yaklaşılıyor"...
      Kuşkusuz savunma ile ilgili ihalelerde, öncelikle dikkate alınması gereken pek çok kıstas var: Silahların teknik nitelikleri, teknoloji transferi, satış garantisi, fiyat, finansman koşulları gibi...
       Ama siyasi mülahazaları, tamamen değerlendirmenin dışında tutmak da pek akıllıca bir davranış sayılmaz.
       Türkiye, savunma sanayiini (önümüzdeki 25 yıl içinde) geliştirmek için 150 milyar dolar gibi çok büyük bir para harcamayı planlıyor. Şu sırada üzerinde çalışılan çeşitli projelerin mali portesi 10 milyar dolar civarında.
      Buna bir de savunma dışındaki alanlarda, dış ülkelerin firmalarına açılan ve açılacak olan örneğin nükleer santral ve benzeri dev projeleri de hesaba katarsak, Türkiye'nin elinde ne kadar önemli bir

Yazının Devamı

Trakya'da bir pazar...

7 Mart 2000


       Haberi cazip kılmak için basında yer alan başlıklar "Pazar sefası", "Pazar gezintisi", "Pazar kaçamağı" şeklinde...
       Sözü edilen olay, Türk, Yunan ve Bulgar dışişleri bakanlarının Filibe - Edirne - Orestiada üçgeninde bir dostluk turu yapmaları.
       Bir günlük gezinin keyifli ve medyatik yönü ağır bastı. Üç bakan, üç kentin tarihi ve kültürel yerlerini gezdiler, Tekirdağ köftesi yediler, halk danslarını izlediler, yaşlı laternacının nostaljik melodilerini dinlediler, güvercinler uçurdular... Bir de, bu buluşmanın siyasal anlam ve önemini yansıtmak için, ellerini üst üste koyarak kameralara poz verdiler...
      Bütün bunlar, olayın "gösteri" yanı. Bunu da küçümsememek lazım. Üç komşu ülkenin ilişkileri nereden nereye geldi? Daha düne kadar Bulgarlarla Türk azınlığının durumu, Yunanlılarla da Kardak anlaşmazlığı yüzünden ciddi huzursuzluklar ve gerginlikler yaşandığı hatırdadır. Şimdi ise üç ülkenin Dışişleri bakanları, eski düşmanlıkların geride kaldığını ve ilişkilerde yeni bir dostluk döneminin başladığını ilan

Yazının Devamı