Bağımsız Kosova mı?

2 Nisan 1999


NATO'nun Yugoslavya'ya karşı askeri müdahalesinden, sonunda bir bağımsız Kosova mı çıkacak?
Başkan Clinton'ın, Miloşeviç'e yaptığı son uyarı, satırlar arasında, böyle olası bir gelişmenin işaretini veriyor.
Başkan'ın Miloşeviç'in tutumunu değiştirmemesi halinde, "Kosova'nın statüsü konusunda uluslararası desteği kaybedeceği" şeklindeki sözlerinin anlamı şu: Böyle giderse, Kosova Yugoslavya'dan kopar ve - özerk değil - bağımsız bir ülke olur...Son olayların yarattığı fırtına dindiğinde, Kosova'nın statüsünün değişmesi, Yugoslavya'nın siyasi coğrafyasının yeniden şekillenmesi pekala mümkündür. Bugün Washington'un veya Batı'nın niyeti bu olmasa dahi, gelişmeler böyle bir sonuca yol açabilir...* * *BAŞKAN Clinton'ın uyarısı birkaç gündür Batı merkezlerinde Kosova'nın geleceği konusunda cereyan eden tartışmaları izliyor.Bu tartışmaların konusu, Kosova için en iyi çözümün ne olacağıdır.Bu konuda iki şık var: Birincisi, Barış Planı'nın kabulü ve Kosova'nın özerk bir statüye kavuşmasıdır. Bu, Yugoslavya'nın şimdiki sınırlarını ve toprak bütünlüğünü korumuş olacaktır. İkinci şık ise,

Yazının Devamı

Rusya'nın gövde gösterisi

1 Nisan 1999


Şimdiki Yugoslavya krizi, 10 - 15 yıl önce cereyan etse idi, ciddi bir uluslararası gerginlik, hatta bir dünya savaşı tehlikesi yaratabilirdi. O günkü konjonktüre göre, NATO'nun tek yanlı müdahalesi, SSCB'nin buna sert karşılık vermesine, bölgeye asker göndermesine ve iki blok arasında bir çatışmanın çıkmasına neden olabilirdi...
1991'den sonra Soğuk Savaşın sona ermiş olmasına şükretmek lazım. Yoksa bugün böyle kritik bir durum yaşanabilirdi.
Gerçi SSCB'nin varisi olan Rusya, Batı'nın Yugoslavya'ya karşı askeri müdahalesinden çok rahatsız. NATO'nun kendisini safdışı edip, her zaman yakınlık duyduğu Sırplara savaş ilan etmesine çok kızgın...
Fakat bugün Rusya, ikinci Süper Devlet sayıldığı o Soğuk Savaş günlerinde olduğu gibi Batı'ya meydan okumak, "saldırıları durdurmazsanız, müdahale ederiz" tehdidini savuracak durumda değil...
Moskova, bunun yerine, diplomasi ile etkinliğini ve ağırlığını ortaya koymanın yollarını deniyor...
* * *

Yazının Devamı

Ankara temkinli...

31 Mart 1999


Kosova faciasına sırf hava saldırıları ile son verme olasılığı giderek zayıflıyor. Bombardımanların şiddetlenmesi Miloşeviç'i dize getirmiyor ve azgın Sırpların "etnik temizlik" kampanyasını durdurmuyor...
Bu durumda askeri alanda tek bir çare kalıyor: Yugoslavya'ya karşı kara harekatı. Yani tam savaş...
NATO üyelerinin çoğu bu seçeneğe hiç sıcak bakmıyor. ABD ve İngiltere'de (ayrıca NATO'nun Brüksel karargahında) kara harekatının gereğini savunanlar var. Ancak, açıkçası, genel eğilim - ve bu aşamada "resmi politika" - böyle topyekün bir savaştan yana değil.* * *NATO'nun Yugoslavya'ya (Kosova bölgesine) çokuluslu bir güç sevketmesi için, bu yönde bir kararın oybirliği ile alınması lazım. Oysa halen ittifak içinde böyle bir konsensüs yok. Şu anda bu konuda bir oylamaya gidilse, birçok ülke (Yunanistan başta) buna karşı çıkar...NATO yöneticileri ve stratejistleri bunu bildiği için, kara harekatı konusunu gündeme bile almıyorlar. Amerikan liderleri ve komutanları sadece "daha yoğun ve yaygın" hava operasyonlarından söz ediyorlar...Kara harekatı konusundaki bu çekingenliğin ve kaygının nedeni

Yazının Devamı

NATO'nun açmazı...

30 Mart 1999


Eğer NATO Yugoslavya'ya karşı askeri müdahalede bulunmasa idi, Batı Kosova'daki "insanlık faciası"na seyirci kalmakla suçlanacaktı. Şimdi ise, "Kararlı Güç" harekatının beklenen sonucu verip vermeyeceği, yani hava saldırıları ile Miloşeviç'in dize getirilip getirilmeyeceği - biraz da kuşku ile - soruluyor.
NATO'nun ve bu operasyonun başını çeken ABD'nin karşılaştığı açmaz bu...
Kosova'da "insanlık faciası"nın giderek vahimleşmesi, buna karşılık Miloşeviç yönetiminin azgınlaşması karşısında, Batılı liderler "sabırlı olun, daha işin başındayız" mesajını veriyorlar. ABD Savuma Bakanı'nın deyişi ile, bu harekat, birinci ve ikinci ve ileride üçüncü aşamaları ile daha günler, belki de haftalar sürecek...
NATO'nun beklentisi, askeri gücü iyice kırılmış Yugoslavya'nın, sonunda pes edeceği ve Kosova barış planını kabul etmek zorunda kalacağıdır. Bu arada NATO, bu müdahalesi ile, kendi gücünü ve etkinliğini de kanıtlamış olacaktır...
* * *
UMARIZ bu beklenti - sonunda - gerçekleşir. Ama açıkçası, harekatın ilk 6 günlük bölümünün bilançosu, NATO açısından pek cesaret verici değil.

Yazının Devamı

Kosova gerçekleri...

26 Mart 1999


NATO'nun Yugoslavya'ya karşı askeri müdahalesi,kafaları karıştıran bir dizi soruya yol açıyor. NATO'yu ilk kez bağımsız bir ülkeye saldırmaya iten esas sebep nedir? Bu operasyon sınırlı kalır mı, yoksa daha geniş bir savaşa dönüşür mü? Rusya'nın buna muhalefeti nereye kadar gidebilir? Bu hava saldırıları Miloşeviç'i dize getirmeye yeter mi? Sırplar bunun acısını Kosovalı Arnavutlardan daha kötü biçimde çıkarmaya kalkışırsa ne olur?..
Önce, NATO'nun ve onun başını çeken ABD'nin, sonunda Yugoslavya'yı neden vurmaya karar verdiğine bakalım. Genel Sekreter Solana'dan Başkan Clinton'a kadar, yetkili ağızların başlıca gerekçesi "insanlık felaketinin önlenmesi" şeklinde ifade ediliyor. Buna, Miloşeviç'in baskılarına son vermekten Yugoslavya ordusunun saldırı gücünü kurmaya kadar, başka nedenler de öne sürülüyor.
Müdahale kararında bütün bu faktörlerin payı var kuşkusuz. Ama o kadar açık söylenmeyen, esas bir neden var: O da, NATO'nun "kağıttan kaplan" olmadığını göstermek, yani Batı'nın, laf dinlemeyen, meydan okuyan bir diktatöre haddini bildirmek gücüne sahip olduğunu kanıtlamak...
Diğer bir deyişle, ABD ve NATO için, Miloşeviç'i yola

Yazının Devamı

Türkiye nasıl etkilenecek?

25 Mart 1999


NATO'nun Yugoslavya'yı bombalaması, Türkiye için ne ifade eder? Türkiye bu savaşa ne ölçüde katılacak? Çatışmanın büyümesi ve bir Türk - Yunan sürtüşmesine yol açması olasılığı var mı?..
Bu soruların yanıtı, her şeyden önce bu harekatın ne kadar süreceğine ve ne ölçüde sınırlı kalacağına bağlı.
Eğer Miloşeviç hava akınlarından sonra pes ederse (zayıf bir ihtimal) ve operasyon kısa zamanda sona ererse (bu da belli değil) bunalımın Balkanlar'a yayılması ve Türkiye'yi de bunun içine çekmesi tehlikesi de uzaklaşmış olur...
Yok, eğer savaş uzar ve Yugoslavya'nın etrafına da sıçrarsa, bu Türkiye için de bazı riskler yaratabilir...
* * *
TÜRKİYE, Kosova meselesinde başından beri tutarlı bir tutum ortaya koymuştur.

Yazının Devamı

Avrupa neden böyle?

24 Mart 1999


İngiltere Bağımsız Televizyon Kurumu ITC’nin, Türkiye’de terörü kışkırtan yayınları nedeni ile MED - TV’yi - şimdilik 3 hafta için - susturması, basında "Türkiye’nin zaferi" olarak nitelendirildi.
Kuşkusuz bu sonucun alınmasında Ankara’nın yoğun diplomatik girişimlerinin büyük payı var. Ancak Ankara’da yetkililer, olumlu yönde atılan her adımı yeni bir zafer olarak alkışlayıp abartılı beklentiler yaratmanın doğru olmadığı kanısındalar. Üst düzey bir Dışişleri yetkilisinin deyişi ile, "bu uzun ve çetin mücadeleyi soğukkanlılıkla sürdürmek gerekiyor"...
MED - TV konusunda ITC’nin aldığı karar, nihai değildir. "Karşı taraf buna itiraz edince bakalım İngilizler ne yapacak" diyen bir yetkili şu noktayı belirtiyor: "Bakarsınız, bazı şartlarla yayınların devamına izin verilir... Kaldı ki, İngiltere ve ardından Belçika bu yayınları yasaklasa dahi, PKK’lılar başka yerden ve kanaldan yayınları sürdürmeye çalışacaklar. Tabii o zaman Türkiye bunu önlemek için o ülkeler ve kurumlar nezdinde de girişimlerde bulunacak"...

ÖCALAN’ın yakalanmasından sonra, Türkiye Batılı dostlarının terör konusunda net bir tavır ortaya koymalarını özellikle

Yazının Devamı

Son, son şans...

23 Mart 1999


BU kez "son son" imiş...
Başkan Clinton'un özel temsilcisi Richard Holbrooke'un yeni Belgrad seferi için kullanılan terim bu.
Eğer Yugoslavya Cumhurbaşkanı Slobodan Miloşeviç bu kez de kendisine aylar önce sunulan "Kosova barış paketi"ni kabul etmezse, NATO uçakları nihayet harekete geçecek.
Peki, Holbrooke 10 gün önce Belgrad'da Miloşeviç'e aynı lafları söylememiş mi idi? Söylemişti tabii. Ve Sırp lideri kılını kıpırdatmamış, ABD'ye de, NATO'ya da meydan okuyan sözlerini tekrarlamıştı.
Bunun ardından, Fransa'da Ramboullet Şatosu'ndaki görüşmelerde, Arnavut tarafı barış önerilerini kabul ederken, Sırp tarafı direnişini sürdürmüş, NATO "son kez" uyarısını yinelemiş, hatta Kosova'daki AGİT gözlemcileri de (bombaların altında kalabilirler korkusu ile) bölgeyi terketmişti.
Hafta sonu NATO karargahından gelen mesaj "harekat ha başladı, ha başlıyor" şeklinde idi...

Yazının Devamı