Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Araştırma şu sırada yapılsa Türkiye de AB’ye destek derecesi herhalde daha da düşük çıkar...
Euro-Barometre’nin kasım ayında düzenlediği kamuoyu araştırmasının yeni açıklanan sonuçlarına göre, Türkiye’de AB üyeliğine destek verenlerin oranı yüzde 28’e inmiş. Oysa geçen yıl bu oran yüzde 38 seviyesindeydi.
Son nabız yoklamasının yapıldığı günlerde Türkiye-AB ilişkilerinde bir hareketlenme umudu vardı. Buna rağmen bu beklenti halka pek mal olmamış olacak ki anket sonuçlarına da yansımamış. Şimdi ise 14 Aralık operasyonundan sonra çıkan gerginlik herhalde bu rakamı daha da düşürmüş olsa gerek...
Gerçi AB Bakanı Volkan Bozkır “Milliyet”e verdiği demeçte kendilerinde böyle bir rakam bulunmadığını ve bu araştırmaya şüpheyle baktığını öne sürdü, ama her halükârda “Türkiye bizi alır mı” konusunda beklentinin düşük olabileceğini belirtti.
Türkiye’de AB ile ilgili yapılan anketlerin bir düşüş trendi göstermesine şaşmamak gerek. Bu, yıllardır süren müzakerelerden bir sonuç çıkmamasının Türk halkında yarattığı bıkkınlığın ve düş kırıklığının bir sonucudur. Bunda zaman zaman Türk liderlerinin AB’ye karşı gösterdikleri sert tepkinin de etkisi vardır.
14 Aralık operasyonunun yol açtığı söz düellosunun kamuoyunda AB’ye karşı güvensizliği ve hatta antipatiyi artırmış olduğuna hiç şüphe yoktur.

Krize fren...
Esas mesele 14 Aralık operasyonuyla ilgili sürtüşmenin resmi düzeyde Türkiye-AB ilişkilerindeki etkisinin ne olacağıdır.
AB yönünden Türkiye’ye karşı gelen eleştirilerin, örneğin üyelik müzakereleri sürecinin askıya alınması veya açılması beklenen fasılların dondurulması gibi sonuçlara yol açmasına pek ihtimal verilmiyor. Brüksel’de AB nezdindeki Türk Büyükelçisi Selim Yenel’in deyişiyle “karşı taraf meseleyi fazla büyütmek istemiyor”. Kaldı ki Türkiye ile AB arasındaki ilişkiler iki taraf için de “kolayca bitirilecek, bir tarafı bırakılacak şeyler değil”...
Türk hükümetinin ve özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın AB’nin 14 Aralık operasyonuna tepkilerine karşılık olarak kullandığı çok sert üsluba rağmen, Ankara’nın ipleri koparmak niyetinde olmadığı açık.
Gerçi Cumhurbaşkanı’nın AB’ye karşı suçlamaları meyanında “Bizi almayacaklarsa almasınlar” gibi meydan okuyan ifadeler de var, ama bu Ankara’nın AB’den vazgeçtiği, onunla diyaloğu keseceği ve dolayısıyla Avrupa’ya sırtını çevireceği anlamına gelmez. Bakan Bozkır’ın da dediği gibi, “Türkiye’nin vizyonunda AB üyeliği stratejik hedef olarak yer almaktadır. Cumhurbaşkanı da her zaman bu işin başında olmuştur”.

Sürece devam
Gene Bakan’ın da belirttiği gibi hükümet AB ile temaslarını sürdürmeye kararlıdır ve bu bağlamda Başbakan’ın ocak ayında, Cumhurbaşkanı’nın da nisanda Brüksel’e yapacakları ziyaret programlarında bir değişiklik söz konusu değildir...
Dolayısıyla, resmi düzeyde, son günlerde söz düellosuyla yükselen tansiyona rağmen, iki tarafın da temel politikalarında bir değişiklik olamayacağı anlaşılıyor.
Kamuoyu düzeyinde ise, evet olumsuz bir dalgalanma var, ama açıkçası, bunda resmi ağızların söylediklerinin payı da küçümsenemez...