Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Balkanlar, 20. yüzyıl boyunca Avrupa'nın en hassas ve sorunlu bölgelerinden biri olmuştur. Yüzyılın son yarısında, 40 yıllık komünist rejimlerin ve son 10 yılda Yugoslavya'nın parçalanmasının ve etnik çatışmalara sürüklenmesinin yarattığı şok dalgaları, sadece bölgeyi ve Avrupa'yı değil, tüm dünyayı sarsmıştır.
Uluslararası camia, bu son dönemde Balkanlar'da olup bitenler karşısında başta adeta sendelemiş, ne yapacağını şaşırmış, hatta Bosna trajedisine lakayt kalmıştır. Neden sonra, alev iyice bacayı sarınca, - o da Amerikan diplomasisinin devreye girmesi ile - dünya soruna eğilmiş ve bu faciaya zar - zor bir son verebilmiştir.
Kosova olaylarında da başta, Avrupalılar hareketsiz kalmış, adeta birilerinin (ki bu gene ABD olmuştur) bir şeyler yapmasını beklemiştir. Neyse ki; sonunda NATO çerçevesinde bir uluslararası müdahale gerçekleşmiş, buradaki dram da - geniş boyutlara vardıktan sonra - nihayet durdurulabilmiştir.
Bu olaylar, özellikle Avrupalıları düşünmeye ve kısa vadeli çıkarlara dayalı günlük politikalar yerine, daha tutarlı ve uzun vadeli stratejiler oluşturma gereğini duymaya sevketmiştir. Balkanlar'ı huzura ve istikrara kavuşturma işinin - ABD'den önce - kendi sorumluluğu ve misyonu olduğunu sonunda kavrayan AB, bölge için bir "master plan" hazırlamıştır. Adı: Güneydoğu Avrupa İstikrar Paktı...
* * *
BALKAN dramının - ve çıkmazının - sembolü haline gelen Saraybosna'nın ev sahipliği yaptığı dünkü zirvede görüşülen bu pakt - pratikte öngördüğü ekonomik yardımların dışında - yeni bir konseptin ürünüdür.
Pakt, soğuk savaştan sonra sıkça sözü edilen "yeni dünya düzeni"ni çağrıştıran bir "yeni Balkan düzeni" fikrine dayanıyor. Bunun üç ana unsurunu şöyle özetleyebiliriz:
1) Güvenlik. Bu, artık Balkanlar'ın devletler arası veya devletler içi kavgalara sahne olmaması, diğer bir deyişle "Balkanlaşması"nın önlenmesi politikasını içeriyor. Uluslararası camia (ki bunda artık AB aktif rol oynamak eğiliminde) bunu gerektiğinde kolektif askeri önlemlerle de sağlamaya kararlı.
2) Demokrasi. Balkanlar'da çoğu ülkeler, otoriter sistemden çoğulcu demokrasiye geçmiş bulunuyor. Bu ülkelerde özgürlük, insan hakları ve özellikle çeşitli etnik gruplar arasında uyumun sağlanması önem taşıyor. Zirveye katılan ülke ve kuruluşlar, bunu sağlama sorumluluğunu üstleniyor.
3) Serbest ekonomi. Komünist sistem ve ardından etnik çatışmalar - ve son olarak Kosova Savaşı - bölge ülkelerinin ekonomisini çökertmiş ya da sarsmıştır. Şimdi "İstikrar Paktı"nın sponsorları, yardım vaadinde bulunuyor; ama kalkınmanın serbest piyasa kurallarına göre gerçekleştirilmesini de şart koşuyor.
* * *
GÜVENLİ sınırlar... Barış... Çok ırklı, çok dinli, çok kültürlü toplum... Demokratik hak ve özgürlükler... Serbest piyasa kurallarına dayalı ekonomik yapılanma ve kalkınma...
İşte yeni Balkan vizyonu.
"Güneydoğu Avrupa İstikrar Paktı" bu vizyona dayanıyor.
Bu "iddialı ideal"i Balkanlar gibi zor bir bölgede gerçekleştirmek elbet kolay olmayacak. Ama buna başlamak gerekir.
Saraybosna zirvesi "start"ı verdi.




Yazara E-Posta: skohen@milliyet.com.tr