Kıbrıs harekatının 25. yıldönümü kutlamaları vesilesi ile dün Lefkoşa'dan dünyaya verilen mesaj açık: KKTC bağımsız bir devlettir... Federal çözüm artık gündemden düşmüştür... KKTC kendisinin eşit devlet sayılmadığı hiçbir müzakereye katılmayacaktır... KKTC'nin Türkiye ile bütünleşmesi yeni bir aşamaya girmektedir...
Başbakan Ecevit ve KKTC Başkanı Denktaş'ın Lefkoşa'daki coşkulu törende yaptıkları konuşmalar, Türk tarafının yeni stratejisine ve belirlenen yeni ortak hedeflere açıklık getirmiş bulunuyor.
Bu hedeflerden biri, "özel ilişkiler anlaşması" ile perçinleşecek olan "bütünleşme"dir. Bu anlaşmada öngörülen siyasi, askeri, ekonomik, kültürel ve siyasal entegrasyon, aslında "resmen ilan edilmeyen bir konfederasyon" niteliğini taşıyor.
Adada - Denktaş'ın önerdiği türden - bir Türk - Rum konfederasyonu, bugün için tam bir hayal... Ama KKTC ile Türkiye arasında bir nevi konfederasyon - hele yeni imzalanan anlaşma ile - şimdi gerçekleşme yolunda...
* * *
DÜN Lefkoşa'dan verilen mesajlarla Kıbrıs sorunu, yeni ve zor bir aşamaya giriyor.
Başbakan Ecevit'in "Kıbrıs diye bir sorun yok" demesi, ne yazık bu meselenin varlığını ortadan kaldırmaz. Gerçi Kıbrıs'ta Türklerin ayrı varlığı kurumlaşmıştır; KKTC bütün güçlüklere rağmen, Türkiye'nin desteği ile yaşamını sürdürmektedir. Ama adada ve uluslararası platformda "Kıbrıs sorunu yoktur" demekle alemi bu yönde etkilemek mümkün değil. Kaldı ki bu sorunun varlığını her an Kıbrıs Türkleri de, Ankara da hissediyor. Ecevit'in "sorun yok, çözüm var" demesi de, doğrusu bugünkü fiili durumun nihai bir çözüm olarak kabul edildiği anlamına gelmez.
Ecevit'in görüşü, artık Türk tarafı için mevcut olmayan bir sorunun ve KKTC'nin varlığı ile gerçekleşen çözümün, eninde sonunda bütün dünya tarafından bir realite olarak kabul edileceğidir. Türkiye ve KKTC el ele vererek bu gerçeği pekiştirecek ve dışardan gelecek önerilere, telkinlere, baskılara karşı direnecektir.
Bu görüşün dayandığı argüman da şudur: G - 8 Grubu'ndan Birleşmiş Milletler, ABD'den AB'ye kadar çeşitli ülkeler ve kuruluşlar, istedikleri çözüm şekli üzerinde Tükiye'yi fazla zorlayamazlar. Denktaş "önerilen toplantıya gitmem" derse. Ve bunda ısrarlı davranırsa, ne yapabilirler? Hele hele Türkiye'ye karşı ne yapabilirler? Türkiye'nin öyle bir jeo - stratejik önemi var ki, çözüm hevesine kapılan Batılı ülkeler, Ankara'yı fazla sıkıştıramazlar. Aksi halde neler olabileceğini, Türkiye'nin nasıl bir tepki göstereceğini bilirler... Zaten Ecevit de son demeçlerinde bunu kendilerine hatırlatmış bulunuyor...
* * *
İŞTE dün Lefkoşa'dan verilen mesajların yansıttığı "kararlılığın" arkasında bu düşünceler yer alıyor.
Bunun doğruluk ve geçerlilik derecesini, üslubun sertlik dozajını ve bu yeni tutumun yaratacağı sonuçların Türkiye'ye ve KKTC üzerindeki olası etkilerini, enine boyuna tartışmamız lazım.
İstemesek de "Kıbrıs sorunu", yeni bir dönemece gelmiştir. Bu sorun ile yakından veya uzaktan ilgilenen pek çok devlet ve kuruluş şimdi devrededir. Önümüzdeki aylarda bu sorun, kaçınılmaz olarak uluslararası platforma çekilecektir. Ankara'nın meydan okuması ile uluslararası camianın baskıları, yeni sürtüşmelere yol açacaktır.
Dünkü kutlamaların verdiği güzel heyecan ve cesaret arasında, bir de bunları ciddi şekilde düşünmekte yarar var...
Yazara E-Posta: skohen@milliyet.com.tr