Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Yıllar önce Tokyo'da New Otani otelinin 42'nci katında kaldığım gecelerin birinde, sabaha karşı binanın sarsıldığını, odamın adeta bir salıncak gibi sağa - sola hareket ettiğini hissettim. Korku ile üstüme pantolonu geçirip aşağıya indim. Hayret! Birkaç yabancı turistin dışında lobide fazla insan ve herhangi bir telaş yoktu. Resepsiyondaki adama korkumu ifade ettiğimde, gülerek "merak etmeyin, bir şey olmaz" dedi ve ekledi: "Bu bina depremlere mukavimdir. Odanızın sağa - sola sallanması, binanın esnekliğindendir. Rahatınıza bakın"...
Ben gene de otelin "tepesinde" kalmaktansa geceyi - daha güvenli olur düşüncesi ile - lobideki bir kanapede geçirmeyi yeğledim!..
Buna benzer bir olayı da, daha önce San Francisco'da yaşadım. Otelin odasında güpegündüz oturup çalışırken, sık sık ufak sallantılar hissettim. Korku ile soluğu resepsiyonda aldım ve Tokyo'dakine benzer sözleri duydum: "Paniklenmeyin. Bir şey olmaz. San Fransisco'da bu tür sarsıntılar hep olur. Alışırsınız"...
* * *
DOĞANIN, kudretini deprem gibi felaketlerle sergilediği gelişmiş ülkelerde, insanın yaratıcılığı - yani teknoloji - can ve mal güvenliğini geniş ölçüde garantiliyor. Bu ülkelerde 6 - 7 şiddetindeki yer sarsıntılarını, az hasar ve çoğu zaman hiç insan kaybı olmadan atlatılabiliyor. Oysa, yukarıda verdiğim iki örnekte de, sözü geçen kentler, "yüksek riskli deprem bölgeleri" içindedir.
Bir de, azgelişmiş ülkelere bakalım: Hindistan, İran, Meksika, Kolombiya gibi ülkelerde son yıllarda meydana gelen depremlerde, sayısız kent ve köy yıkıldı, binlerce kişi öldü.
Bunun nedenini keşfetmek zor değil. Azgelişmiş ülkelerin alt ve üst yapısı da yetersiz veya çarpık. Evler, binalar kolayca yıkılıyor. İnsanlar enkazların altında kalıyor. Enkazları temizleme, arama - kurtarma çalışmaları, ilkel usullerle yapılıyor. Yaralıların anında nakli ve tedavisi olanakları da zayıf...
Geçen ocakta Kolombiya'da (Armenia bölgesinde) meydana gelen deprem felaketinden sonra "The Economist" dergisi ölü sayısının çokluğunu, "altyapı ve teçhizat yetersizliğine ve koordinasyon eksikliğine" atfediyor ve şöyle diyordu: "Üçüncü Dünya ülkeleri bir türlü bu tür felaketleri önleyemiyor. Altyapı kurma ve örgütlenme için, sihirli değneğe değil, insan aklına gerek vardır"...
* * *
DÜN ülkemizi yasa boğan depremden sonra, bir kez daha, bu alandaki yetersizlikler ortaya çıkmıştır.
Bundan önceki pek çok depremden sonra söylenenler, şimdi de tekrarlanıyor: Yıkılan birçok bina, çarpık yapılanmanın (belirli standartlara uymamanın) kurbanı... Keza ölen ve yaralanan insanların bir kısmı, arama - kurtarma faaliyetindeki, tıbbi hizmetlerdeki yetersizliğin kurbanı...
Aslında Türkiye, Üçüncü Dünya uluslarının düştüğü durumlarla karşılaşacak bir ülke değil. Ama her nedense, bu gibi felaketlere karşı bir strateji oluşturamıyor, önceden gereken hazırlıkları yapamıyor. Bunca deneyiminden sonra, artık son olayda görülen türden yetersizliklerin, aksaklıkların olmaması lazım.
Dileyelim ve umalım ki, bu son olsun...



Yazara E-Posta: skohen@milliyet.com.tr