Umarız sonunda hüsrana uğramaz, "biz bu filmi daha önce görmüştük" demek zorunda kalmayız.
Gene de Türk - Yunan diyaloğunun başlamasına sevinmek lazım. Her ne kadar Cem - Papandreu buluşmasında kararlaştırılan yeni müzakere süreci, iki ülke arasındaki esas "sıcak" konuları (Ege ile ilgili sorunları) kapsamada da...
İki Bakan'ın, bir gerginlik döneminden sonra bir araya gelmiş olması, önemli bir gelişme. Ama asıl önemli olan, 2 saatlik görüşme sonunda, 5 ayrı konu üzerinde diyaloğu - hemen temmuz sonunda - başlatmak kararına varmış olmalarıdır.
Bu konulardan biri de, terorizm. Atina'nın sonunda, terörle mücadelede ikili işbirliği yapılması ve bu amaçla bir anlaşma imzalanması konusundaki Türk önerisini bu yeni müzakere sürecine dahil etmeye razı olması, Yunan pozisyonunda bir değişikliğe işaret ediyor.
* * *
BU yeni süreç ne sonuç verir?
İşin başında tahminde bulunmak mümkün değil. Hele, daha önce "seyrettiğimiz filmleri" hatırlarsak...
1988'de Davos süreci, daha sonra bakanlar düzeyindeki periyodik toplantılar, 1990'ların başında güven artırıcı önlemler konusunda yapılan görüşmeler, 1996'da Madrid'deki mutabakat ve onu izleyen temaslar, sonunda hep duvara çarptı. Yani film daha başlarda veya ortalarda kopuverdi!
Bu nedenle şimdi iki taraf da daha ihtiyatlı davranmak gereğini görüyor. Nitekim Cem ve Papandreu da, çıtayı fazla yüksek tutmanın, beklentileri şişirmenin doğru olmadığını söylediler.
Tabii müzakere sürecinde ayrı ayrı ele alınacak konular arasında, anlaşma sağlamaya müsait "basit" konular (turizm, çevre gibi) var. Ama terörle mücadele konusu, çok tartışmalı. Bu alanda mutabakata varmak oldukça zor. Çünkü açıkçası Türkiye'nin istediği şey, Yunanistan'ın PKK'ya karşı net bir tavır alması, Kürt militanlarının faaliyetini yasaklamasıdır.
Oysa Atina konuya çok farklı bir gözle bakıyor. Zaten terorizmle ilgili toplantılarda herhalde başta tartışma terorizmin tanımı üzerinde odaklaşacak. Bu tür müzakerelerde, İngilizlerin dediği gibi, "şeytan ayrıntıdadır": Yani genel prensiplerde anlaşırsınız, ama detaya inince, uçurumlarla karşılaşırsınız!..
* * *
BU kez, diyaloğu iki ülke arasındaki karmaşık anlaşmazlıklar yerine, basit konular üzerinde kurma yolu seçilmiştir.
Bu iki yöntemden hangisinin daha verimli olduğu öteden beri tartışılır. Yani önce esas meseleler (Ege sorunları) mı çözülmeli ve sonra "güven artırıcı" konulara mı geçilmeli? Yoksa önce basit konular mı ele alınmalı ve sonra ciddi problemlere mi el atmalı?
Aslında Türk - Yunan ilişkilerinde son yıllarda, her iki yöntem de denenmiştir. Şimdi bulunduğumuz noktaya bakılırsa, her iki yolda da pek mesafe katedilmemiş!..
Ama gene de şimdi "ikinci yolu" ("Track Two") denemekte yarar var. Umulan şudur ki, eğer bu kez, bu yolda bazı adımlar atılabilirse, "güvensizlik duvarı" aşılabilecek ve böylece esas meselelerin çözümü için daha müsait bir hava yaratılmış olacaktır.
Ne diyelim? Eski filmin yeni vizyonu, öncekilerden daha başarılı olsun...
Yazara E-Posta: skohen@milliyet.com.tr