Dil sürçmesi mi idi, yoksa hükümetin politikası mı, belli değil; ama muhakkak olan şey, Sağlık Bakanı Osman Durmuş'un depremzedelerin yardımına koşan yabancılara karşı söylediklerinin en hafif deyişi ile büyük bir talihsizlik olduğudur.
Gerçi Bakan dün başta söylediklerine açıklık getirmek zorunluğunu duymuş, "üslup ters gelmiş olabilir" demiş, aslında Türkiye'nin yabancı ülkelerden neler istemediğini ve nelere ihtiyacı olduğunu anlatmaya çalıştığını söylemiştir.
Ama bu açıklama dahi, bu büyük gafı ve ayıbı örtmeye yetmez.* * *
BAKAN, Türkiye'nin doktora, sahra hastanelerine ihtiyacı olmadığını söyledi. Dün de açıklamasında bu görüşünü tekrarladı. Bu onun fikri. Bakan bunları söylerken, NTV'nin "Haberleşme Hattı"nda bir hemşire Gölcük'ten, tam tersini vurguluyor, bölgede hekime, sağlık hizmetlerine olan büyük ihtiyacı - ve bu alandaki eksiklikleri - dile getiriyor, "Bakan gelsin de durumu görsün" şeklinde konuşuyordu. Aynı saatlerde Kanal - D'deki bir röportajda da Adapazarı'nda yaralı çocuğunu, başından savanlara karşı, bir yabancı sahra hastanesinin nasıl tedavi ettiğini anlatan bir baba, o ecnebi doktorlara şükranlarını ifade ediyordu...
Dünyanın dört tarafından deprem üzerine Türkiye'ye büyük bir sempati duyarak, yardım elini uzatan yabancı ülkelere "size ihtiyacımız yok" demek kadar kaba, mantıksız ve zararlı bir şey olamaz. Tabii Bakan'ın söylediklerini derhal emir sayan bazı yetkililer, yardım ekiplerine bunu iletmekte ve "artık gidebilirsiniz" demekte gecikmediler. Dün İngiliz ve Macar ekiplerinin, ülkemizi terk ettikten sonra kendi medyalarına açıkladıkları da bu...
* * *
BU olay, Dışişleri Bakanlığı'nı çok zor duruma düşürdü. Türk diplomatları Bakan'ın söylediklerinin ne ölçüde hükümetin politikasını yansıttığını Türkiye'nin gerçekten sağlık hizmetleri gibi yardımlar isteyip istemediğini soran yabancılara ne cevap vereceklerini şaşırdılar. Bütün bunların, ABD'nin Türkiye'ye dünyanın en gelişmiş "yüzer sağlık merkezini" (6. Filo'ya mensup 3 gemi ile) Türkiye'ye taşıdığı bir sırada olduğunu da unutmayalım...
Daha önce yazdığımız gibi, uluslararası camia, Türkiye'deki deprem felaketi karşısında gerçekten pek az ülkeye nasip olan olağanüstü bir ilgi ve bir yardımlaşma arzusu gösterdi. Dışişleri'nin Türkiye'nin her türlü yardıma açık olduğu mesajını verdiği salı sabahından itibaren, dünya Türkiye'ye her türlü eleman ve malzeme göndermek için adeta yarıştı.
Bu, dost (ve hatta dost olmayan) ülkelerin Türkiye'ye verdiği önemin ve değerin bir göstergesidir.
Şimdi kaba bir şekilde "size ihtiyacımız yok", "kültürünüz farklı", "bize sadece para gönderin" gibi yanlış mesajlarla, gelen ekipleri geri çevirmek, Türkiye'ye yakışır mı?
Dün bir Dışişleri yetkilisi bu davranışın etkisinin nasıl giderileceğini kara kara düşündüğünü söylerken, felaket sonrası dönemde Türkiye'nin yabancı devletlerin desteğine ne kadar ihtiyacı olduğunu hatırlatıyor ve şöyle diyordu:
"Bize bu olayda gösterilen sıcak ilgi ve sempatiyi canlı tutmazsak, ters davranışlarda bulunursak, bu zor dönemde yalnız başımıza kalırız"...
Yazara E-Posta: skohen@milliyet.com.tr