Ankara'da yapılan Türk - İran görüşmeleri, son haftalarda gerginleşen iki ülke arasındaki ilişkilerin düzelmesi yolunda ileri bir adımın atılmasını sağlamış bulunuyor.Aslında Ankara'daki bu görüşmeler, zaman zaman düzenlenen sınır güvenliği ile ilgili toplantıların bir devamıdır.
Ancak bu kez daha geniş ve daha üst düzey bir katılım ile gerçekleşen bu diyaloğun önemi, ilişkilerde kritik bir zamana rastlamış olmasıdır.
Henüz bir - iki hafta öncesine kadar Ankara ile Tahran arasında sert bir söz düellosu cereyan ediyordu. İran, Türkiye'yi kendi topraklarını - havadan ve karadan - ihlal etmekle suçluyordu. Türkiye ise, İran'ı PKK'lıları barındırmak, onların faaliyetine izin - hatta destek - vermekle itham ediyordu. Bu arada sınırı aşan iki Türk askerinin İran makamlarınca tutuklanması ve Ankara'nın bunların iadesi talebine karşı Tahran'dan çelişkili cevaplar gelmesi, krizi büsbütün körükledi.
Ancak Türk hükümeti, bu gibi meselelerin çatışma değil, diplomasi yolu ile çözümlenmesi gerektiğini savundu. Daha önce kararlaştırılan sınır güvenliği toplantısının da, bunu sağlayabilecek bir fırsat olarak değerlendirilmesini istedi. İran sonunda buna olumlu karşılık verdi, hatta toplantıdan iki gün önce iki askeri serbest bırakarak bir jest de yaptı...
* * *
GERÇEKTE, Türkiye kadar İran da, ilişkilerin düzelmesinin kendi çıkarlarına olduğunun bilincindedir. İki ülkenin, rejim şeklinden bölge politikalarına kadar, çeşitli konularda tutumları farklı olabilir. Ama doğrusu Türkiye ile İran'ın birbirleriyle iyi geçinmelerini gerektiren çok faktör vardır.
Son zamanlarda ilişkileri gölgeleyen esas konu, terör olayıdır.
Diğer bazı komşu ülkeler gibi İran da nihayet Türkiye'nin bu hayati konuya verdiği önemi anlamak durumundadır. Gerginliğe yol açan son olay, belki bu bakımdan uyarıcı olmuştur. Nitekim Ankara'daki görüşmelerde Türkiye, İran'dan beklentilerini açıkça belirtmiş, terörle mücadelede işbirliği önermiş, İranlılar da ilke olarak buna olumlu karşılık vermiştir.
Şimdi mesele, pratikte böyle bir işbirliğinin ne ölçüde Türkiye'nin beklentileri doğrultusunda gerçekleşeceğidir.* * *
ASLINDA PKK'nın İran topraklarındaki varlığı, Tahran'ın çıkarına ve yararına değil. Ama iranlıların bu konuda karşılaştığı iki zorluk var:
Birincisi, bugünkü yönetimin yapısından kaynaklanıyor. Daha açık bir deyişle, Tahran'daki "liberal - tutucu" mücadelesi ve yönetimin "iki başlı" karakteri, Türkiye ile ilişkilere de yansıyor. İki askerimizin iadesi konusundaki tereddütler ve çelişkili beyanlar da bunu açıkça gösterdi.
Dolayısı ile bugün İranlı yetkililerin Türkiye ile PKK konusunda işbirliği sözü vermesine rağmen bunun pratikte böyle olup olmayacağı konusundaki şüpheler henüz dağılmış değil...
İkinci zorluk, Öcalan'ın çağrısı üzerine PKK'lıların silahları bırakıp İran'a geçmesi olasılığıdır. Türkiye, İran'dan bunun önlenmesini, orada barınmak isteyenlerin (bu kez de siyasal) faaliyetlerine izin verilmemesini istiyor.
Bu da pratikte oldukça güç bir iştir. Bunun kolaylaştırılması Türkiye'nin silahlarını bırakacak PKK'lılara karşı izleyeceği politikaya bağlıdır. Bu ise, geçen gün belirttiğimiz gibi, yeni yaklaşımlar ve stratejiler gerektiriyor. Henüz Ankara'dan bu yönde bir işaret yok...
Yazara E-Posta: skohen@milliyet.com.tr