Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in üç ülkeyi kapsayan Ortadoğu gezisi, Türk diplomasisinde temel bir yaklaşım değişikliğini ortaya koydu.
Türkiye uzun yıllar, Ortadoğu sorununa bulaşmamak için, çekingen bir politika izlemiş, gelişmelere seyirci kalmayı yeğlemişti. 1970'lerde ve 1980'lerde dünyadaki ve bölgedeki koşullar belki de bu tavrı zorunlu kılıyordu.
Ama bugünkü konjonktürde, Ankara'nın "bulaşmama" kaygısı ile, pasif durumda kalması için bir neden yok. Aksine, Türkiye'nin çıkarları, artık Ortadoğu sahnesinde daha aktif bir oyuncu olarak yerini almasını gerektiriyor.
Cumhurbaşkanı Demirel'in son "çalışma ziyareti", Ankara'nın Ortadoğu barış sürecine daha aktif biçimde katkıda bulunmak istediğini, ayrıca İsrail ve Arap komşuları ile de ikili bağlarını daha da geliştirmeye çalıştığını gösterdi.
* * *
SON üç - dört yılda Türk - İsrail ilişkilerinin kaydettiği gelişmeyi - gerek Ankara'da, gerekse Kudüs'te - "fazla hızlı, fazla ileri" sayanlar oldu. Özellikle iki ülke arasında savunma ve güvenlik alanındaki işbirliğinden rahatsız olan bazı Arap ülkelerinin gösterdiği tepki, böyle düşünen çevrelerin "bu ilişkileri frenlemek ve dışa karşı daha alçak bir profil yansıtmak gerek" tezini ortaya atmalarına yol açtı.
Demirel'in ziyaretinde gördük ki, bu "şüpheci" görüşe itibar edilmedi; aksine iki taraf da ilişkilerin geliştirilmesine, hatta eskisinden de fazla önem verdiklerini gösterdi.
Dışişleri Bakanı İsmail Cem'in deyişi ile, bundan böyle Türkiye'nin "alçak profil" göstermesi, yani bazı ülkeler kuşku duyacak diye "ilişkilere fren basması" söz konusu değil. Türkiye'nin çekingen davranması için bir sebep görmeyen Bakan'a göre, "Türkiye artık Ortadoğu'da aktif davranan bir ülkedir".
Cem, aslında bazı Arap ülkelerinin artık gerçekleri de görmeye başladıklarını söylüyor ve "Suriye'den iyi mesajlar alıyoruz" diyor.
Hafız Esad'ın barış süreci konusundaki olumlu tavrına paralel olarak, Türkiye ile Suriye arasında da bir yakınlaşmaya gidilmesi pekala mümkündür...
* * *
TÜRKİYE'nin İsrail'e karşı çekingen davranmaması, her şeyden önce askeri alanda işbirliğini (bu arada ortak manevraları) planlandığı şekilde sürdürmesi anlamına geliyor. Ama bu ziyaret de gösterdi ki, Türk - İsrail ilişkileri artık - siyasi istişarelerden ikili ve çok yanlı ticarete, teknolojiden eğitime kadar - çok geniş bir alana yayılıyor.
Demirel Kudüs'te gazetecilerle sohbetinde şöyle dedi: "Bu ülkeye iyi bakmamız lazım. Burası enteresan bir laboratuvardır. Çölün uygar ülkeye dönüşmesi laboratuvarı. Varılan sonuç bir destandır. 16 bin dolarlık fert başına gelir. 72 milyar doları bulan dış ticaret hacmi. 100 milyar doları aşan gayri safi milli hasıla... Türkiye'nin buradan alacağı çok ders vardır. Her alanda daha sıkı işbirliği, daha çok temas lazım."
Barış sürecinin başarılı olması, Türkiye'nin sadece İsrail ile değil, diğer bölge ülkeleri ile de çok yanlı işbirliği kurmasını kolaylaştıracaktır. Ankara bu yüzden barış sürecine aktif destek sağlamakta yarar görüyor.
Demirel'in gezisi Türkiye'nin bu şekilde daha aktif davranmasının, bölgede de arzu edildiğini ortaya koydu.
Yazara E-Posta: skohen@milliyet.com.tr