Sekizler Grubu'nun (G - 8) Kıbrıs sorununa el atmasına gösterdiği gerekçe, bu meselenin "fazlasıyla uzun süre çözümsüz kalması"dır.
Bu gözlemin doğruluğuna diyecek yok. Gerçekten Kıbrıs sorunu, uzun yıllardan beri çözülemeyen problemler arasında yer alıyor. Bu "uzun süre" içinde, BM başta olmak üzere birçok uluslararası kuruluş ve pek çok ülke araya girdi ama, hiçbiri bir çözüme ulaşılmasını sağlayamadı.
Peki şimdi G - 8, diğerlerinin yapamadığını başaracak mı? Bu grubu böyle bir inisiyatife girişmeye sevkeden nedir?
"Zenginler Kulübü" olarak da anılan G - 8, Kosova'da savaşın durdurulmasında kazandığı başarıdan cesaret almışa benziyor. Bu grup artık sadece uluslararası ekonomi ve finans platformunda değil, dünya siyasetinde de aktif bir rol oynama sorumluluğunu ve gücünü kendinde görüyor. O kadar ki, Kıbrıs meselesinde inisiyatifi ele alırken, BM Genel Sekreteri'ni de iki tarafı masaya davet etmeye çağırıyor. Yani kendisini bir nevi BM'ye direktif veren, yol gösteren bir otorite olarak ortaya koyuyor...
* * *
SON yıllarda Kıbrıs işinde "dışarıdan" girişimler daha çok ABD'den, bazen de İngiltere'den gelmiştir. Bu kez, G - 8'in inisiyatifinde de "itici güç"ün sahipleri, gene bu iki ülkedir. Özellikle İngilizlerin son aylarda hazırladıkları "çözüm taslakları"na uluslararası destek sağlamak için büyük çaba harcadıkları biliniyor...
G - 8'in girişiminin bir özelliği, meseleyi "enternasyonalize" etmesidir. Bu, Türk tarafının bundan böyle daha ağır bir uluslararası baskı altına gireceği anlamına geliyor.
Diğer bir özellik de, ABD ve İngiltere'nin artık Rusya'yı da Kıbrıs'la ilgili çabalarına "ortak etme" eğilimini göstermesidir. Batılılar herhalde Kosova olayında olduğu gibi, Kıbrıs'ta da Rusların belirli bir rol oynamasında yara görüyorlar. Kuşkusuz bu, Moskova'nın uzun yıllardır Doğu Akdeniz'de sahip olmayı arzuladığı (fakat Soğuk Savaş döneminde elde edemediği) konuma nihayet kavuşmasını sağlıyor.
Rusya'nın, Kıbrıs'ta çözüm konusundaki Rum yanlısı tutumu anımsanırsa, şimdi G - 8 çerçevesinde bu işe daha aktif olarak müdahale etmesinin, Türk tarafı için pek sevindirici bir gelişme olmadığı açık...
Nihayet, bu girişimin ilginç diğer bir özelliği de, ilk kez Japonya gibi uzak (daha doğrusu şimdiye dek Kıbrıs konusunda ilgisiz) bir devleti de bu işin içine çekmesidir. "Zenginler Kulübü"nün bu varlıklı üyesinin, önerilen yeni çözüm arama sürecine ne kadar ve ne şekilde katkıda bulunacağı, doğrusu merak konusudur. Ola ki, o da ağırlığını (baskıları) ekonomik alanda hissettirmeyi denesin...
* * *
SEKİZLER Grubu'nun girişimi, açıkçası Türk tarafının hiç hoşuna gitmemiştir. Çünkü "koşulsuz" ve "çözüme kadar" müzakere çağrısı, Denktaş'ın ve Ankara'nın herhangi bir diyalog için "olmazsa olmaz" saydığı "iki ve eşit devlet" (yani KKTC varlığının tanınması) ilkesini dikkate almıyor. Gerçi Köln bildirisinde "bütün konuların masaya gelebileceği" belirtiliyor ama, Türk tarafı kendisini önceden eşit saymayan bir görüşmeye katılmaya razı değil. Bir Türk yetkilisinin deyişi ile, bu, "Kıbrıs Türklerini şimdikinden çok geri pozisyona götürecek formüllerin" kendisine zorla kabul ettirme çabasına yeşil ışık yakmak demek olur...
Bu durumda G - 8'in girişimi, en azından Türk açısından, "ölü doğan çocuk" olarak görülüyor.
Ama, G - 8'in de kolay pes etmeyeceği ve önümüzdeki haftalarda bu süreci başlatmak için BM Genel Sekreteri üzerindeki baskılarını yoğunlaştıracağı bir gerçek. Kofi Annan, Köln deklarasyonunda belirtilen çerçevede bir girişimde bulunursa, Kıbrıs meselesinde yeni (ve Türk tarafı için sıkıntılı) bir döneme girilecektir. Bunun G - 8'lerin hayal ettiği çözüm yerine, şimdiki sükuneti bozacak gerginliklere yol açması olasılığı da büyüktür...
Yazara E-Posta: skohen@milliyet.com.tr