Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Eğer Hindistan ve Pakistan, "nükleer kulüb"ün yeni üyeleri olmasaydı, son günlerde karşılıklı olarak hava sahasında kapışmaları, dünyayı bu kadar telaşlandırmayacaktı...
Şimdi iki ülkenin elinde dehşet silahlarının bulunması, "sınır çatışmaları"nın, bir "sinir bozukluğu" anında, nükleer savaşa dönüşmesi korkusunu yaratıyor.
Bu kabusu önlemek için, ABD, Rusya, Çin ve BM yetkilileri iki tarafa da "sakin olun" mesajını veriyor.
Geçen mayısta da Hindistan ile Pakistan, bu kez Keşmir topraklarında, karşı karşıya gelmişlerdi. Kanlı çarpışmaların sürdüğü 2 ay boyunca, bunun bir nükleer savaşa yol açabileceği kaygısı ile dünyanın yüreği ağzına gelmişti. O zaman da özellikle ABD'nin gereken uyarılarda ve telkinlerde bulunması sonucunda, ateş kesilebilmişti.
Şimdi, iki taraf uluslararası tepkileri de dikkate alarak, son günlerde sınır olayları ile tırmanan gerginliğe son vermeye, sakinleşmeye ve misillemeden vazgeçmeye razı olacak mı?
* * *
DIŞARIDAN ufak ve önemsiz gibi görünen bu sınır olayının, Hintlilerin ve Pakistanlıların nazarında çok ciddi ve büyük gözükmesi aslında iki taraf arasında yıllardan beri süregelen husumetin ve güvensizliğin bir sonucudur.
Olayı hatırlatalım: Hafta başında Hint jetleri, Kori Creek adını taşıyan hassas bölgede, bir Pakistan keşif uçağını düşürüyor. On altı Pakistanlının ölümüne yol açan olayı, bekleneceği gibi, iki taraf farklı şekilde anlatıyor.
Hint yetkililerine göre, keşif uçağı bir "casusluk misyonu"nu yerine getirirken, Hint hava sahasına (10 km kadar) girmiş, uyarılara aldırmamış ve bu yüzden Hint jetlerince düşürülmüştür. Delhi, bunu kanıtlamak için, uçak enkazının, sınırın Hindistan tarafında olduğunu öne sürüyor.
Pakistan yetkililerine göre ise, uçak "rutin" keşif görevini yaparken Hint jetlerinin saldırısına uğramış ve düşürülmüştür. Bunun kanıtı da, uçak enkazının sınırın Pakistan tarafında bulunmasıdır...
* * *
BU iki zıt versiyondan hangisinin doğru olduğuna bizim karar vermemiz elbet olanaksız. Şu anda önemli olan da, kimin haklı, kimin haksız olduğunu ilan etmek değildir. Önemli olan, olayın zincirleme tepkilerle, karşılıklı provokasyonlarla ve misillemelerle, tehlikeli boyutlar almakta olduğudur.
Başta Hindistan, ardından Pakistan geçen yıl nükleer savaş yeteneğini elde ettiklerini kanıtladıkları zaman, bunun bölgede savaş tehlikesini artırmayacağını, aksine azaltacağını (ve nükleer saldırıya ilk geçecek tarafın kendileri olmayacağını) beyan etmişlerdi.
Acaba?
Soğuk Savaş yıllarında büyük güçlerin elindeki nükleer silahların "caydırıcı" bir etki yaptığı doğrudur. Bugün Hindistan'ın ve Pakistan'ın elinde de aynı gücün benzer bir rol oynayacağı umuluyor. Ama bunun garantisi var mı? Duygusal etkenler ve iç faktörler, sağduyuyu ve sorumluluk duygularını zorlayamaz mı?
Mümkündür.
Bu nedenle iki taraf da bu tehlikeli oyuna bir an önce son vermelidir.




Yazara E-Posta: skohen@milliyet.com.tr